YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/1647
KARAR NO : 2020/2375
KARAR TARİHİ : 19.10.2020
(KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve tehdit suçlarından İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/03/2011 tarihli ve 2011/681 değişik iş sayılı içtima kararı ile 4 yıl 17 ay hapis cezasına hükümlü …’nın bu cezasının infazı sırasında, hükümlü müdafii tarafından hükümlü hakkında Muğla Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 08/04/2011 tarihli ve 2011/729 ilamat sayılı müddetnamenin yeniden değerlendirilerek hesaplamaların düzeltilmesi ve yeni müddetname düzenlenmesi talep edilmesi üzerine, 01/06/2005 tarihinden önce işlenen örgüt lider ve üyeliği suçu haricinde kalan diğer bütün suçlarda 647 sayılı infaz kanunu hükümlerinin lehe olduğuna ve infazının bu kanun hükümlerine göre yapılmasına, örgüt suçu yönünden eski ve infaz yasalarının şartla tahliye hükümlerinin aynı bulunduğuna, ancak infazın diğer konularında daha lehe hükümler bulunduğundan örgüt lider ve üyeliği suçlarında 5275 sayılı Kanun’un 107/4 maddesinin daha lehe hükümler taşıması nedeniyle bu infaz yasası gereğince infazın yapılması gerektiğine ilişkin İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/06/2011 tarihli ve 2011/1525 değşik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/08/2011 tarihli ve 2011/2091 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.09.2007 tarih ve 214-181 sayılı ve 17/04/2004 tarih ve 32-97 sayılı kararlarında belirtildiği gibi infaza ilişkin hususların kazanılmış hak oluşturmayacağı gözetilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, hükümlü hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve tehdit suçlarından mahkûmiyetine dair İzmir 8. Ağır Ceza (CMK 250. madde ile görevli) Mahkemesinin 04/12/2009 tarihli kararının temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 02/12/2010 tarihli ve 2010/9438 esas, 2010/13452 karar sayılı ilâmı ile onandığı, bu hali ile hükümlünün örgüt mensubu suçlu olduğu ve bahse konu suçları örgüt kapsamında işlediğinin sabit olduğu, infaza konu ilâmdaki suç tarihinin 1995-2005 yılları arası olması itibariyle infaz rejiminin tespitinde lehe yasanın belirlenmesinde zorunluluk bulunduğu,
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde çıkar amaçlı suç örgütü tanımına yer verildiği, aynı Kanun’un 13. maddesinde yer alan “Bu Kanun kapsamına giren suçlardan tutuklananlar ile mahkum olanlar hakkında Terörle Mücadele Kanununun 16 ve 17 nci maddesi hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile bu kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar hakkındaki infaz rejiminin 3713 sayılı Kanunun 17. maddesine göre belirleneceğinin düzenlendiği,
3713 Sayılı Kanun’un 29/06/2006 tarih ve 5532 sayılı yasanın 12. maddesi ile değişik 17. maddesi ile, bu kanun kapsamında mahkum olanlar hakkında 5275 sayılı Kanun’un 107/4 ve 108. maddesinin uygulanacağının belirtildiği,
5275 sayılı Kanun’un 107/4 maddesinde yer alan “Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler…. ” şeklinde düzenleme ile de örgütlü suç olarak tanımlanan eylemlerde infaz rejiminin nasıl uygulanacağının belirtildiği,
Son olarak suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanun’un 6-j bendinde ” Örgüt mensubu suçlu deyiminden;bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi, ” tanımı ile örgütlü suç kavramının açıkca tanımlandığı ve yine anılan Kanun’un suç işlemek için örgüt kurma başlıklı 220. maddesinde de örgüt kurma, yönetme, örgüt adına suç işleme suçlarının kanuni tanımı ve cezası düzenlendiği,
Bu bağlamda,
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’nun 13. maddesinde bu kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar hakkında Terörle Mücadele Kanununun 17. maddesi hükümlerinin uygulanacağı atfının bulunduğu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 18/07/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5532 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki lehe olan 17/1. maddesine göre 647 sayılı Kanunun 19. maddesinin bir ve ikinci fıkraları ile Ek 2. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı ve koşullu salıverilme için hükümlülük süresinin dörtte üçünün iyi halli olarak çekilmesi gerektiği, bu durumda 3713 sayılı Kanunun 5532 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki 17/1. maddesi hükümleri ile sonradan yürürlüğe giren ve yukarıda uygulaması açıklanan 5275 sayılı Kanunun 107/4. maddesi hükümleri arasında yapılacak lehe kanun değerlendirmesinde, her iki durumda da koşullu salıverilme için cezaevinde iyi halli olarak geçirilmesi gereken sürenin hükmedilen süreli hapis cezasının dörtte üçü olacağı bu durumda ise değerlendirmeye konu edilen her iki kanun hükmünün aynı sonucu vermesi ve 5275 sayılı Kanunun 107. maddesinde öngörülen denetim süresinin infaz rejimine ilişkin olup TCK’nın 7/3. maddesine göre derhal uygulanması gerektiği cihetle, hükümlünün infazının 5275 sayılı Kanun’un 107/4. maddesi uyarınca yapılması gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 05/07/2017 gün ve 94660652-105-35-5360-2017-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/08/2011 tarihli ve 2011/2091 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19/10/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.