Yargıtay Kararı 1. Ceza Dairesi 2014/1944 E. 2015/2401 K. 16.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/1944
KARAR NO : 2015/2401
KARAR TARİHİ : 16.04.2015

Tebliğname No : 1 – 2013/160086
MAHKEMESİ : Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ VE NO : 26/02/2013, 2010/417 (E) ve 2013/35 (K)
SUÇ : Kastın aşılması suretiyle öldürme

1- Hükmolunan cezanın tür ve miktarına göre yasal imkan bulunmadığından CMUK’nun 318. maddesi uyarınca sanığın duruşmalı inceleme isteğinin reddine karar verilmiştir.
2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık eyleminin sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin ve Cumhuriyet Savcısının yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; Tüm dosya kapsamına ve olay anına ait görüntü kayıtlarına göre; maktulün hasta eşi ile yaşadığı duvarla çevrili bahçeli evinde tabanca ile havaya ateş etmeye başladığı, yapılan ihbar üzerine polis memurları olay yerine geldikleri, silahın maktulün evinden ateşlendiğini öğrenip bahçeye girdikleri, bahçede üç adet boş kovan buldukları, maktulün kapısını çalıp ateş edip etmediğini sordukları, maktulün inkar etmesi üzerine ısrarcı oldukları ve tabancayı teslim etmesini istedikleri, maktulün sadece gaz tabancası olduğunu ve faturasının mevcut olduğunu beyan edip bunu teslim etmek istediği, polis memurlarının gerçek tabancanın teslim edilmesini aksi halde arama yapacaklarını söylemeleri üzerine maktulün olayı kabul edip silahı getirmek üzere evin içine girdiği, silahla birlikte kapıya çıkması ile birlikte polis memuru sol göğüs bölgesine yakın mesafeden üç el ateş ettiği, ağır yaralanan hastaneye kaldırılmasından sonra olay yerine takviye olarak gelen ekibin evin etrafında tertibat aldığı, son olarak olay yerine terörle mücadele şubesinde görevli sanık ve arkadaşı geldikleri, olay yerinde bulunan polis memuru sanıktan akrep olarak bilinen makineli MP5 tabanca olup olmadığını sorduğu, sanığın araçtan silahı çıkarıp duvarın dışında tertibat aldığı, bu arada maktule yönelik yüksek sesle sürekli silahı bırakıp teslim olması yönünde ihtarda bulunulduğu, maktulün duvarın arkasındaki hareketliliği fark edip, ikazlara ateşle karşılık verdiğinin anlaşıldığı, bu atışın hemen arkasından bulunduğu yerden maktulü görmekte olan sanığın bir el ateş ederek sağ omuz bölgesine isabet eden mermi ile öldürdüğü olayda, maktulün olayın başından itibaren gelişen saldırgan tutum ve davranışı, polis memuru ağır şekilde yaralaması ve eylemini sürdürmesi, yanında hasta eşinin varlığı ve akıbetinin belirsizliği, bütün uyarıları sonuçsuz bırakarak sanık ve yanındaki arkadaşlarına ateşle karşılık vermesi birlikte değerlendirildiğinde, sanığın maktulün silahlı saldırısına karşı kendisini ve arkadaşlarını korumak amacıyla başlamış, devam eden ve tekrarlanması muhakkak görünen, başka türlü defetme imkanı da bulunmayan, hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı bir biçimde silah kullandığının anlaşılması karşısında, eylemini TCK’nun 25/1. maddesi kapsamında ve meşru müdafaa sınırları içerisinde işlediği gözetilerek CMK’nun 223/2-d maddesi uyarınca beraatine karar verilmesi yerine yanılgılı değerlendirme sonucunda mahkumiyet kararı verilmesi, Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin ve Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 16/04/2015 gününde üyeler ile karşı oyları ve oyçokluğu ile karar veridi.
KARŞI OY :
Aşağıda belirtilen nedenlerle sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz. Tüm dosya kapsamına ve oluşa göre; sanık maktül polis memuru yönelik eyleminden sonra olay yerine geldiğinde duraksama bulunmadığı, dava konusu olmayan bu olayda maktülün ateş etmediğini, gerçek bir silahı bulunmadığını ısrarla belirtmesine rağmen kendisinden bu suçu kabul etmesi ve gerçek silahı teslim etmesi yönünde sürekli taleplerde bulunulduğu, Sanığın maktüle ateş etmesinin ve bu şekilde ölçüsüz tepki vermesinin nedenlerinden birinin adlı polis memurunun vurulduğunu öğrenmesi olduğu, Maktül 1948 doğumlu olup olay tarihi itibariyle 62 yaşında olduğu, eşi felçli ve tedaviye muhtaç bulunduğu, maktülün evde bulunan eşini rehin alması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, Maktüle ait silahtan elde edilmiş 12 adet boş kovan olduğu belirtilmesine rağmen, 6 kovanın havaya ateş edilmesi ve polis memuru yaralanmasıyla ilgili olduğu, bu 2 olayın tamamen sona erdiği, kalan 6 kovandan dolayı zarar gören bir insan veya araç bulunmadığı, bu hususun son derece dikkat çekici olduğu, ancak sanık polis memurunun tek el ateş ederek maktülün ölümüne yol açtığı, Olayın Milas gibi küçük sayılabilecek bir yerde saat 18.00 sıralarında, Gümüşkesen cad. No:97 de bulunan tek katlı bahçeli evde meydana geldiği, havaya basit şekilde ve kimseye zarar vermeden ateş edilmesi fiilinin bir terör eylemi olarak nitelendirilmesini ve Terörle Mücadele biriminde görevli polis memurlarının buraya yönlendirilmesini gerektiren hiçbir durum bulunmadığı, adlı polis memurunun vurulmasından sonra hastaneye kaldırıldığı, yanında bulunan adlı polis memurunun bu durumu haber vermesi üzerine takviye ekipler gönderildiği, sanık ve diğer polis memurlarının beylik tabancaları bulunmasına rağmen Terörle Mücadele birimine ait araçtan Akrep olarak bilinen son derece etkili, makineli MP5 tabancanın alınarak sanık tarafından kullanıldığı, Evdeki eşine, komşularına veya bir başka kişiye yönelik bir davranışı bulunmayan maktülün kimseyi doğrudan hedef almadan rastgele atışlar yaptığı, sanığı doğrudan hedef almasının söz konusu olmadığı, sanığın olay yerine intikalinden çok kısa bir süre sonra, yaklaşık 5 metre mesafeden evinin içinde bulunan maktülü görerek ateş ettiğinin saptandığı, Yerel mahkemenin gerekçeli kararının 10. sayfasında yer verilen ait ifade de yer aldığı üzere polis memuru vurulmasından sonra takviye kuvvet istendiği, yine bu kişinin Cumhuriyet Savcısına verdiği ifadede duvarın dibine geçtikten sonra maktülün ateş etmediğini belirttiği, Tanık ilk ifadesinde maktulün kendisini hedef alarak iki el ateş ettiğini belirtmesine rağmen görüntü kayıtlarını izledikten sonra bu kez tek el ateş ettiğini söylediği, ancak bu kişinin bahçe duvarının arkasına sindiği hususu kendi beyanında yer aldığına göre doğrudan hedef alınmasının veya isabet almasının mümkün olmadığı, Tanık polislere evde felçli kadın olduğunu ve ateş etmemelerini söylediği yönünde mahkemede alınmış ifadesi bulunduğu, Yine gerekçeli kararın 22. sayfasında belirtildiği gibi sanığın olayda kullandığı silahın öldürücü etkiye sahip tam otomatik bir tabanca olduğu,Yaşam hakkının en kutsal ve vazgeçilmez insan haklarından biri olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 17. ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddeleriyle sınırlı sayıdaki istisnalar dışında tam bir koruma altına alındığı, 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunun ve 16. maddesinin 3. paragrafının b bendinde yer alan maddi güç hususunun olayda değerlendirilmediği ve yerine getirilmediği, basınçlı su, gözyaşartıcı gaz, havaya uyarı atışı açılması gibi maktülün direnişini kırabilecek vasıtalara müracat edilmediği, kendi evinin içinde bulunan, yaşlı sayılabilecek maktülün ikna edilmesi için yeterli girişimde bulunulmadığı, çok kısa bir zaman dilimi haricinde beklemenin söz konusu olmadığı,
Silah kullanma yetkisinin Kanunun çizdiği sınırlar dahilinde, kademeli ve ölçülülük ilkesine uygun olarak ancak son çare şeklinde mümkün olması gerektiği, güvenlik güçlerinin ilk amacının suç işleyen kişileri yakalayıp adli makamlara teslim etmesi olmasının icabettiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşmiş kararlarına göre polis tarafından kullanılan gücün seviyesinin orantılılığı, polis operasyonun organizasyonu ve insanların keyfilik ile gücün kötüye kullanılmasına karşı korunmasına yeterli bir yasal ve idari çerçevenin kurulması şeklindeki hususların yaşam hakkının ihlali iddialarında gözönünde bulundurulması gereken önemli hususlar olduğu,
Gerekçeli kararın 25. sayfasında belirtildiği gibi maktülün yaşam hakkının ihlal edilmesiyle sonuçlanan ve davaya konu olan olayın kötü bir polis organizasyonu sonucu meydana geldiği, maktül tarafından sanığa doğrudan yönelmiş bir saldırı bulunmadığı, olay yerinde gerekli tedbirlerin alınmadığı, çelik yelek, zırhlı araç temini mümkünken bu hususların yerine getirilmediği, maktülün iknasına yardımcı olacak uzman kişilerin yardımına başvurulmadığı, kendi evinde kapalı halde bulunan ve direnişinin bir süre sonra kırılması yahut ikna edilmesi mümkün ve muhakkak olan maktülün yaşam hakkı ihlal edilmeden etkisiz hale getirilerek adli makamlara teslimi yerine 5 metre kadar mesafeden görüldüğü halde sanık tarafından son derece etkili bir silahla vurularak ölümüne yol açıldığı anlaşılmaktadır. Karşı temyiz bulunmaması nedeniyle doğrudan kasıt ve haksız tahrik indirim oranının ayrı bir tartışma konusu olduğu, ancak delillerle birebir temas eden, yargılamayı yürüten, sanığı gözlemleyen, olayın gerçekleştiği yeri ve şartlarını bilen yerel mahkemenin ayrıntılı kabul ile gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığı ve buna bağlı olarak mahkumiyet hükmünün tebliğname doğrultusunda ONANMASI görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun BOZMA yönündeki düşüncesine katılamıyoruz. 16.04.2015