YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5109
KARAR NO : 2013/7772
KARAR TARİHİ : 16.12.2013
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kasten öldürme ve bu suça yardım, kasten yaralama, 6136 sayılı Yasaya muhalefet
HÜKÜM : Sanık … için;
1) 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 29/1, 62/1. maddeleri gereğince 13 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
2) 6136 sayılı Yasanın 13/1, 5237 sayılı TCK’nun 62/1, 52/2. maddeleri gereğince 1 yıl 15 gün hapis ve 500,00.TL adli para cezası ile cezalandırılmasına.
Sanıklar … ve … için; Kasten öldürmeye yardım suçları sabit görülmediğinden CMK’nun 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine.
Sanıklar … ve … Bakır için;
5237 sayılı TCK’nun 86/2, 29/1, 62/1. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına.
TÜRK MİLLETİ ADINA
1-) Sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hüküm yönünden;
Katılan …’nın 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan açılan davaya
katılmaya ve bu suçtan verilen hükmü temyiz etmeye yetkisi bulunmadığından, vekilinin temyiz isteminin bu suç yönünden CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
2-) Yasal süresi içerisinde; sanık … müdafii tarafından 24.09.1012 tarihinde temyiz isteminde bulunulmuş ise de; sanığın cezaevinden gönderdiği 20.12.2012, 29.03.2013 ve 24.05.2013 tarihli dilekçeler ile hükmün onanmasına ilişkin istemi, Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu’nun 05.02.2008 gün ve 2008/1-9-15 sayılı kararı uyarınca, temyiz isteminden vazgeçme niteliğinde kabul edildiğinden, sanık …’nin maktul …’ı kasten öldürme suçundan mahkumiyetine, sanıklar … ve …’ın kasten yaralama suçundan mahkumiyetlerine, sanıklar … ve …’in kasten öldürme suçuna yardımdan beraatlerine ilişkin kurulan hükümler yönünden, sanık … müdafii, Cumhuriyet Savcısı ve katılan … vekilinin temyiz itirazları ile sınırlı olarak yapılan incelemede;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …’nin kasten öldürme suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, takdire ve tahrike ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip kısmen reddedilmiş, sanıklar … ve … yönünden elde edilen delillerin hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek, mahkemece kabul ve takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme ve bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş bulunduğundan, sanık … müdafiinin bir nedene dayanmayan, Cumhuriyet Savcısının sanıklar … ve …’in kasten insan öldürmeye yardım suçundan cezalandırılmaları gerektiğine yönelen, katılan … vekilinin bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,
A-) Sanık … hakkında maktul …’ı kasten öldürme suçundan kurulan hüküm yönünden;
Sanığa verilen cezada TCK’nun 62. maddesi uyarınca indirim yapılırken oran gösterilmemesi Yasaya aykırı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CMUK’nun 322.maddesindeki yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasının mahsus bölümüne TCK.nun 62. maddesi uyarınca ibaresinden sonra “1/6 oranında indirim yapılarak” ibaresinin eklenmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN hüküm ile sanıklar … ve …’in kasten öldürme suçuna yardımdan beraatlerine ilişkin kurulan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,
B-) Sanıklar … ve … hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden;
a-) Sanıklar … ve …’ın olay yerinde bulunmalarına rağmen maktul…/…
…’ı darp ettiklerine ilişkin mahkumiyetlerine yeterli her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı halde, beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
b-) Kabule göre ise;
Sanıkların eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 86/2. maddesi kapsamında kaldığı belirtilmekle, bu suçun takibinin şikayete bağlı olması ve maktul tarafından yöntemine uygun yapılmış bir şikayetin bulunmaması karşısında haklarında açılan kamu davalarının 5237 sayılı TCK’nun 73. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilmesi gerektiği halde, yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık … müdafii, Cumhuriyet Savcısı ve katılan … vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, hükümlerin CMUK’nun 321. maddesi uyarınca farklı gerekçeyle tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, hükmolunan ceza miktarı ve tutuklulukta geçen süre gözönüne alınarak, sanık …’nin tahliye isteminin reddine, 16/12/2013 gününde sanıklar …, …, … ve …’in de maktul …’ı kasten öldürme suçundan cezalandırılmaları gerektiği görüşüyle, Başkan Vekili …’in karşı oyu ve oyçokluğu ile sanık … hakkında maktul …’ı kasten öldürme suçundan kurulan hükümde oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY:
I- OLAY:
Olay günü, sanık …’ın evde bulunduğu bir esnada; eşi …’in cep telefonunun çalması üzerine mutfağa geçtiği, orada konuştuğu, konuşmasını kısa kestiği, eşinden şüphelenen sanık …’nin kiminle görüştüğüne yönelik sorusu üzerine telaşlanan …’in istenen telefonu vermeyerek telefonu kapattığı, sonradan sanık …’nin yaptığı araştırmada görüşme yaptığı kişiyi saptayamadığı, eşine yönelik önce şiddet uygulayıp, odaya kapatıp, kapıyı üzerine kitlediği, bağladığı, konuşturamayınca alkol aldığı bu kez kendisine bir kötülük yapmayacağını, zarar vermeyeceğini, yemin etmesi ve iknaları sonucu; maktul …’ın, kendisini arayan kişi olduğunu, ilişki teklifinde bulunduğunu, eve zorla girdiğini, maktulün yaklaşımlarına olumsuz karşılık verdiğini anlatması sonucu; sanık …’nin “namus
meselesi” diye ifade ederek sanık babası …, kardeşleri …, …, … ve olay yerine yetişemeyen…’i çağırdığı, keza taksicilik yaptığından şoförü …’yı da çağırdığı, kardeşlerinden …’dan sopa alarak gelmesini söylediği, tüm kardeşler ve baba toplandıktan sonra, makulün simitçi dükkanına giderek, burada maktule sanık …’nin meseleyi açtığında, maktulün taciz ve ilişki teklifini inkar ettiği, daha sonra sanıklardan baba … ile kardeş …’ın maktul ile muhatap oldukları, …’ın maktule kızdığı tartıştıkları, birara sanık …’ın elini silaha götürür gibi beline doğru götürdüğü, bu sırada sanık baba …, “… dur, daha değil” biçiminde oğlunu ikaz ettiği, …’ın yapacağı eylemi gerçekleştirmediği, durumun ciddiyetini anlayan matulün işyerinde saldırıya uğrayacağını anlayınca, sanıkların dışarıda konuşma teklifini kabul ettiği, dükkanın önünde sanık …’a ait brodway marka arabaya binmeden önce içeri girerek çırağı olan tanık …’e cep telefonunu vererek sim kartını çıkarttığı, Hakan’ın da cep telefonunu alıp sanıkların arabasına bindiği, arabada tanık …’in beyanına göre; direksiyona sanık …, baba … ve maktul, tanımadığı diğer bir kişi olduğu halde araca bindikleri, kesinlikle sanık …’nin bu araca binmediğini, bu şekilde işyerinden ayrılıp gittiklerini, giden brodwayin arkasında sanık …’nin ticari taksisini çalıştıran hakkında kovuşturmama kararı verilen şüpheli olarak anlatıma alınan …, …, … ve …’nin peşlerinden taksiyle gittikleri, muhtemelen yolda sanık …’nin önde giden brodway marka araca bindiği, sanık …’ın arabasında bulunan saldırı ve savunmada kullanılan sopayla maktule küfürler ederek vurmaya başladığı, bu tür gelişen saldırı sonucu maktulün ışıkların durduğu yerde arabadan inip kaçtığı, silahlı olan sanık …’nin maktulü silahla vuracağı biçimindeki ikazı sonucu makulün kaçamadığı, tekrar zorlanarak taksiye bindirildiği, … Merkezden … ilçesi tarafına il dışında tenha bir yola vardıklarında; sanık …, … ve … olduğu halde, maktulün … tarafından sorgulamaya başladığı, maktulün kısmen sanık …’nin eşine yönelik ilgisini ifade ettiği, yine maktulü burada diğer sanıklar olduğu halde sopayla dövmeye başladığı, diğer sanıkların varlığı nedeniyle maktulün karşı koyamadığı, sopayla dövülme esnasında cümle sanıkların olay yerinde olduğu, olayın gece saatinde tezahür ettiği, maktule yönelik sanık …’nin bu etkili eylemlerine, sövgülü sözlerine, saldırgan hareketlerine hiçbir engelleme yapılmadığı, akabinde sanık …’nin tabancayla maktulün öldürücü nahiyelerine iki el ateş ederek öldürdüğü, olayın bu şekilde cereyan ettiği; olayların gelişiminden, tarafsız tanıklar… Türk ve …’in, dosya kapsamından belirlendiği, kuşkuya yer vermeyecek biçimde anlaşılmaktadır.
II- UYUŞMAZLIK:
… 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21/09/2012 ve 2012/225-405 Esas-Karar sayılı ilamıyla;
1- Sanık …’ın, tahrik altında maktulü kasten öldürmekten TCK.nun 81, 29, 62 maddeleri gereğince 13 yıl 4 ay hapis, yasak silah taşımaktan 6136 sayılı Yasanın 13/1, 62 maddeleri gereğince 1 yıl 15 gün hapis ve 500 TL adli para cezasıyla;
2- Sanıklardan … ve …’ın CMK.nun 223/2-e maddesi uyarınca delil yetersizliğinden ayrı ayrı beraatlerine,
3- Sanıklardan … ve …’ın TCK.nun 86/2, 29, 62 maddeleri gereğince neticeten 5 ay hapis cezasıyla; cezalandırılmalarına,
4- Kişinin hürriyetinden yoksun kılınmasından TCK.nun 109. maddesi gereğince işlem yapılması için suç ihbarında bulunulmasına, karar verildiği, anlaşılmaktadır.
Dairemizin kararla ilgili olarak yaptığı inceleme sonucunda:
1- Sanık …’ın hakkındaki hükümlerin oybirliğiyle, yerel mahkeme kararının onanmasına,
2- Sanıklardan … ve … hakkındaki beraat kararının oyçokluğuyla onanmasına,
3- Sanıklar … ve … hakkındaki etkili eylemden verilen mahkumiyet kararının ise, maktulün usulüne uygun şikayet bulunmadığından, CMK.nun 223/8. maddesi gereğince kamu davasının düşürülmesine,
Karar verilmiştir. Azınlık görüşü ise aşağıda vurgulanacağı üzere; cümle sanıkların eylemlerinin kasten öldürme eylemlerine iştirakın sübut bulduğu ve mahkumiyet için yeterli ve kesin delillerin mevcut olduğu hususuna ilişkindir.
III- DEĞERLENDİRME:
Sanıklardan …, diğer sanıkların babalarıdır. …’ın kendisi … İlçesi yerlilerindendir. Sanık …, … Merkezde ticari taksi işletmektedir. Bedensel olarak askerliğe elverişsiz olduğundan askerlik yapmamıştır. Kendi beyanına göre, sağ kolu zayıf ve sakattır. Olayın meydana geldiği yer … Merkezden ilgisi yoktur. Sanık …’ın, memleketi olan … İlçesi tarafında ıssız bir yol kenarıdır. Sanıklar anlatımlarında konuşmak için biraraya geldiklerini ifade etmekte iseler de; ön hazırlıkları, tutum ve davranışları, olay sonrası itibariyle amacın konuşmaktan öte, maktulün geleneksel yapıya göre cezalandırılmasıdır. Sanık …’ın, “namus meselesi” biçimindeki ifadesi de bunu teyit etmektedir. Diğer sanıklar da namus meselesini aynı şekilde ifade etmektedirler. Sanık …’nin, maktule kızgın olduğu anlaşılmaktadır. Maktulün
cezalandırılması için tüm aile meclisini “namus meselesi” saikiyle toplamıştır.Olay diğer sanıkların da ifade ettiği gibi sanık …’nin eşine yönelik maktulün taciz edici hareketlerini sorgulamaktan ibaret değildir. Sanık …’ın henüz olayın başında maktulün dükkanında öldürmeyi gerçekleştirmek için harekete geçtiğinde baba … sözleri, davranışları düşündürücüdür. “… dur, daha değil” biçimindeki sözleri sanıkların amaçlarını niyetlerini açıklamaktadır. Tanık … yansızdır. Henüz 14 yaşındadır. İfadelerin tamamı tutarlıdır. Hiçbir çelişki yoktur. Bu ifadenin takdir edilmemesi, tartışılmaması, kabul edilmiyorsa neden kabul edilmediğinin gerekçesinin ortaya konulmaması, açık bir delil takdir ihlalidir. Keza bu tanığın anlatımları, diğer tanık… Türk tarafından da desteklenmektedir. Bu tanık; maktulün, arabaya bindirilip götürüldüğünde, kırmızı ışık durağında, henüz il dışına çıkmadan gören kişidir. Bu tanığın beyanının hükme esas alınmaması keza açık bir delil takdirinde hatanın yansımasıdır. Tanık, maktulün arabadan inip kaçmaya çalıştığı, tarife göre sanık …’nin tabancayla peşinden koşarak, muhtemelen vurma tehdidiyle maktulün kaçmasını önlediği, diğer sanıkların bulunduğu arabaya bu koşullar altında iradesi dışında bindirilip, götürüldüğü; diğer sanıkların bu gelişmelere seyirci kalmaları, engelleyici, önleyici, hiçbir çaba sarf etmemeleri, sanık …’nin eylemine önceden peşinen onay verdikleri, olayların gelişiminden, olayın oluş biçiminden anlaşılmaktadır.
Maktulün olay yerinde, ıssız bir ortamda, kızgın ve saldırgan olduğu anlaşılan sanık …’nin, sopalarla dövmesine, sövmesine ve tabancayla maktulü iki el ateş ederek öldürücü nahiyesine vurarak öldürmesine, diğer sanıkların tamamının engelleyici, saldırıyı önleyici herhangi bir tavır sergilemedikleri, anlaşılmaktadır. Olay yerinde, sanık …’den başka, şoför … dahil 5 kişinin bedensel olarak, kısmen sakat olan sanık …’yi eylemi gerçekleştirmesi yönünde engelleyici bir tutum ortaya koymadıkları; baba sanık …, kardeşler ve şoför … isteselerdi maktulün ölümünü kesinlikle engelleyebilirlerdi. Engel olmamaları, müspet bir tavır sergilememeleri, sanıkların maktule yönelik eylemlerin gerçekleşmesi hususunda açık bir onay verdikleri sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Sanıklar … hariç, diğerlerinin suçsuz olduğunu, sanık …’nin ise suçu yalnız başına işlediği biçimindeki açıklamaları, diğer sanıkları suçtan kurtarmaya yönelik ön bir anlaşmanın, mutabakatın varlığını ortaya koymaktadır.
Sanıkların, olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışlarını, tutumlarını, bir bütün halinde mütalaa ettiğimizde; sanıkların aynı karar ve irade birliği içerisinde olduklarını göstermektedir. Sanık …’nin yalnız başına maktulü işyerinde, arabaya bindirip, geceleyin ıssız bir yere götürüp, öldürmesi mümkün değildir. Çünkü; maktul daha cüsseli, daha güçlü bir fiziğe sahiptir. Maktulün öldürücü nahiyelerinde iki kurşunla vurulmasından sonra yaralı olarak hastaneye sanık baba …
talimatıyla, diğer kardeşler … ve … tarafından götürülmesi bir nedamet ise de, eylem sonuçlanmış, dönüşü olmayan bir niteliğe büründüğü için, ancak takdiri tahfif sebebi olabilir.
Sanıkların tutum ve davranışları, maktulü manevi baskı altında tutarak, korkutarak, sindirerek arabaya bindirilmesi; araç içerisinde dövülmesinin, dirençsiz kılınması, sanık kardeşlerden … ve…’ın sopalarla gelişi, sanık …’ın aracını tahsis etmesi, maktulü birlikte arabaya alıp götürmeleri, öldürme eyleminin gerçekleştirilmesinde, aktif bir rol oynayarak, gerçekleşmesindeki katkının suça yardım düzeyini aştığı; fiil üzerinde ortak hakimiyet oluşturacak biçimde gerçekleşmesi, sanık … dahil cümle sanıkların müşterek fail olduğunu kabul etmek,olayın oluşum biçimine uygun düşmektedir.
5237 sayılı TCK’nun 37/1 madde ve fıkrasında, “suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden herbiri fail olarak sorumlu olur.” düzenlemesi, failin konumunu göstermektedir. Öldürme eyleminin işlenmesini sağlayan hareket üzerinde hakimiyet kuran kim olursa olsun olayda, fiili kabul etmek zorunludur. Hareket üzerinde egemenlik kurmak, birlikte doğrudan doğruya eylemin gerçektirilmesi hususu zımni (örtülü) veya açık bir işbölümüne dayalı olarak eylemin gerçekleştirilmesini de kapsayacağı bilinmektedir. Diğer bir ifadeyle; eylem üzerindeki hakimiyet, açık ta olabilir, olay anındaki davranışları itibariyle örtülü de oluşturulabilir. Somut olayımız, ani gelişen bir eylem değildir. Tasarlamanın unsurları olmasa da, önceden bir hazırlık işlemi, faaliyeti olduğu ve eylemin bu gelişmelerden sonra gerçekleştirildiği açıktır. Öldürme eylemi sanıklarca da önceden muhakeme edildiği, değerlendirildiği, sonra gerçekleştirildiğini söylemek pek de yabana atılır bir yaklaşım olmadığını ifade edebiliriz.
Yasada düzenlenen kasten; insanın iç dünyasını ilgilendiren bir olgu ise de, failin dış dünyaya yansıyan davranışlarına, tutumlarına bakılarak amacın ne olduğunu yani kastının neye yönelik olduğunu tespit etmek mümkündür. Failin eyleminin belirlenmesi için bakılacak ölçütlerden, filin işleniş biçimi, niteliği, failin olay öncesindeki, olay sırasındaki ve olay sonrasındaki davranışlarına bakılarak tespit edilmesinin isabetli olacağı, yerleşik öğretiden ve uygulamadan saptamaktayız. Eylemdeki suç kastı yani iştirak iradesi suç tamamlanıncaya kadar her aşamada gerçekleşmesi mümkündür.
Somut olayımıza tekrar döndüğümüzde; müşterek failliğin kriterleri, cümle sanıklar yönünden olayda gerçekleştiği, mevcut delillerden tespit edebilmekteyiz. Sanıkların maktulün öldürülmesi, özgürlüğünden yoksun kılınması, eylemler üzerinde ortak hakimiyet kurdukları anlaşılmaktadır.
Sanık … haricinde ki, diğer sanıklar hakkında Dairemizin çoğunluğunca benimsenen maktulün öldürülmesi olayında hiçbir rolleri ve fonksiyonlarının
olmadığını kabul etmek, dosya içeriğine var olan yansız tanık beyanlarına, sanıkların dış aleme yansıyan davranışları itibariyle; katılmak ve sanıkların soyut cezadan kurtulmaya yönelik savunmalarına itibar etmek mümkün değildir. Eskpertiz raporuna baktığımızda sanıkların tamamının giysilerinde ve üzerlerinde atış artıkları (antimom) mevcut olduğu da gözardı edilmemesi gerekir.
IV-SONUÇ:
Yukarıda açıklanan oluş ve kabule göre; sanıklar , …, … ve …’in maktulün kasten öldürülmesi eylemine bilerek ve isteyerek iştirak ettikleri anlaşıldığından, 5237 TCK’nun 37/1 maddesi yollamasıyla TCK.nun 81/1, 29.maddeleri gereğince sorumlu tutulmaları gerekirken; sayın çoğunluğun sanıklardan … ve …’ın maktule yönelik eyleminin, basit etkili eylem türünde olduğu ve sonuçta şikayet yokluğundan davanın düşürülmesine; diğer sanıklar … ve …’ın eyleme katılmadıklarından bahisle, beraatleri yönündeki düşünceye iştirak edilmediğinden, yerel mahkeme hükmünün bozulması düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 16/12/2013