Yargıtay Kararı 1. Ceza Dairesi 2013/4606 E. 2014/29 K. 16.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4606
KARAR NO : 2014/29
KARAR TARİHİ : 16.01.2014

Tebliğname No : 1 – 2012/320094
MAHKEMESİ : Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ VE NO : 26/11/2012, 2012/425 (E) ve 2012/540 (K)
SUÇ : Kasten öldürme

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Oğuzhan’ın maktul Özlem’i kasten öldürme suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre bozmaya uyularak verilen hükümde isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiilerinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemede sübuta, suç niteliğine, haksız tahrikin varlığına vesaireye yönelen, katılan vekilinin suç niteliğine ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, resen de temyize tabi bulunan hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA, hükmolunan ceza miktarı ve tutuklulukta geçen süre gözönüne alınarak sanık müdafiinin tahliye isteminin reddine, 16/01/2014 gününde, üye E. Y.’in sanığın eylemini olası kast altında gerçekleştirdiğinden sanığın TCK’nun 81/1, 21/2. maddeleri gereğince cezalandırılması gerektiği yönündeki karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Failin, suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların mevcut olduğunu veya fiilin icrası sırasında gerçekleşeceğini ve özellikle suç tipinde aranan neticenin meydana geleceğini kesin olarak öngörmesi halinde doğrudan kast vardır.
Olası kast ise; “kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanmıştır. Olası kastta bilme unsuru anlamında öngörmenin yeterli olduğu, “isteminin” ise gerekli olmadığı açıkça belirtilmiştir. Ancak uygulamadaki kabul ve Yasanın gerekçesinde açıklandığı üzere, isteme unsuruna ilişkin olarak ise; “razı olma”, “kabullenme” veya “kayıtsız kalma” şeklinde davranış göstermesi de aranmaktadır.
Olası kastta da, doğrudan kastta da, bir suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşebileceği fail tarafından örgörülmektedir. Ancak olası kastta, doğrudan kasttan farklı olarak, bu unsurların gerçekleşmesi muhakkak değil, muhtemel addedilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya geldiğimizde; maktule ile sanığın 2 yıldan beri duygusal arkadaşlıkta bulunduğu, hadise günü cinsel ilişkide bulunduktan sonra evlenme hususunda tartıştıkları, maktulenin ekonomik durumu daha iyi olan bir başkasıyla olan ilişkisi nedeniyle sanığın cebir ve şiddet uyguladığı, maktulenin yatak odası penceresini açarak “imdat kurtarın, beni öldürüyorlar” şeklinde çevresinden yardım istediği, olayı gören çevre inşaatlardaki işçilerin polisi aradıkları, maktuleyi pencereden içeri çeken sanığın dövmeye devam ettiği, sanığın elinden kurtulan maktulenin tekrar pencereye çıkıp pervazlardan tutunmak sureti ile ayaklarını dışarı sarkıttığı, bu sırada sanığın yatak odası içinde bulunduğu, kısa bir süre bu şekilde bekleyen maktulenin dış etken olmaksızın kendisini boşluğa bıraktığı, 8. kattan düşmesi sonucu, yüksekten düşme ile oluşan genel beden travmasına bağlı çok sayıda kırık ve mütefarik iç organ harabiyeti sonucu öldüğü olayda; Yerel Mahkeme, Dairemizin çoğunluk görüşü ve görüşümüz arasında oluşa ilişkin bir fark bulunmamaktadır.
Çözümlenmesi gereken sorun, sanığın fiili ile meydana gelen sonuç arasında hukuki bakımdan nedensellik bağının bulunup bulunmadığı ve suçun vasıflandırılmasıdır.
İlliyet bağının varlığının tesbitinde, yegane ölçüt, gerçekleştirilen hareketin neticeyi meydana getirmeye elverişli olup olmadığıdır. Bu durumun tespitinde, normal ve olağan hayat şartları itibariyle yapılacak bir değerlendirme ile tespit edilecektir. Hareketin yapıldığı koşullara gidilir ve o anki somut koşullar üçüncü kişinin bilgi ve tecrübesine göre irdelenerek söz konusu neticeyi oluşturmaya uygun ise bu durum fail tarafından da öngörülüyorsa illiyet bağı varlığı kabul edilecektir. Somut olayda,
Fail veya normal zeka seviyesine sahip üçüncü bir kişinin, icra edilen hareket sonucu neticenin gerçekleşebileceğini öngörebileceğinden illiyet bağının varlığına ilişkin mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik yoktur.
Suçun vasıflandırılmasına gelince;
Sanık, maktuleye karşı yaşamsal tehlike oluşturmayacak şekilde cebir ve şiddet uygulamıştır. Kapısı kilitli odada da pencereye yönelen dışarıdan yardım isteyen maktuleyi içeriye çektikten sonra şiddete devam etmesi karşısında, maruz kaldığı saldırı ve hakareti hazmedemeyen maktulede oluşan kızgınlık, hayal kırıklığı ve çaresizlik nedeniyle, 8. kattaki dairede açık pencereye oturup ayaklarını bina dışına doğru sarkıtan maktulenin kendisini aşağı atabileceği öngörülebilecek bir sonuçtur.
Ancak bu netice muhakkak değil muhtemeldir. Şiddete devam edip, maktuleyi engelleme yönünde hiçbir davranışta bulunmayan sanık bu muhtemel neticeyi de kabullendiğinden veya kayıtsız kaldığından olası kast ile ölümden sorumlu tutulması yerine, kasten ölümden mahkumiyete karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum.16/01/2014 gününde verilen işbu karar Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. B.’ın huzurunda ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanık O.. H.. müdafii Avukat L. N. İ.’nun yokluğunda 23/01/2014 gününde usulen ve açık olarak anlatıldı.