Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/1633 E. 2022/1272 K. 13.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ

T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1633
KARAR NO : 2022/1272

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN VEKİLİ : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/04/2022
NUMARASI : 2011/41-2022/456 E.K.

MÜTEVEFFA DAVACI : … – …
DAHİLİ DAVACILAR : 1-… – …
2-… – …
3-… – …
4-… – …
5-… – …
6-… – …
VEKİLİ : Av. …
[16775-77049-58547] UETS
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
Yavuz Selim Bulvarı Refik Cesur Cd. Ortahisar Mah. No:110
Kat:1 Ortahisar/ TRABZON
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 13/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/09/2022
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı alacaklı tarafından müvekkili … aleyhine (Davacının ölümü sonrasında mirasçıları davaya devam etmiş olmakla) Trabzon 2. İcra Müdürlüğünün 2011/691 Esas sayılı dosyası üzeriden kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibine başlandığını, müvekkili ile davalı arasında takip dayanağı çekin verilmesini gerektirir nitelikte bir hukuki ilişkinin bulunmadığını, takip dayanağı çek yaprağının eski basım tarihli olduğunu, çek üzerinde vergi numarasının bulunmadığını, çekin keşide tarihinin tahrif edildiğini, çeke ilişkin hesabın ve şubenin kapatıldığını, çekin zamanaşımına uğradığını, davalı hakkında dayanak çeke ilişkin olarak sahtecilik suçundan davalının cezalandırılması için şikayette bulunulduğunu ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davaya konu çekin iptaline ve davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında 2009 yılında davacıya ait taşınmazın satışına ilişkin anlaşama yapıldığını, müvekkilince taşınmaz bedeline ilişkin olarak davalıya 410.000,00-TL ödendiğini, ne var ki davalının taşınmazı müvekkiline devredemediğini, bu nedenle takip konusu çeki verdiğini, çekin yasal unsurlara haiz geçerli bir çek olduğunu savunarak davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; “Görülmekte dava, taraflar arasında tanzim edilmiş olan 475.000,00 TL bedelli çekten ötürü borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır.
Dava konusu çekin, çekin yasal unsurlarını taşımadığı yönünde davacı tarafça iddiada bulunulmuş ise de; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafça dava konusu çek üzerindeki imza inkar edilmemiştir. Davacı taraf dava konusu çek üzerindeki tarih kısmında tahrifat yapıldığını iddia etmiş ise de çek sureti incelendiğinde iddia edildiği gibi bir tahrifatın bulunmadığı görülmüştür. Yine davacı taraf dava konusu çekin eski basım tarihli olması ve dava konusu çekte keşidecinin yani davacının Vergi Kimlik Numarasının bulunmaması sebebi ile çekin geçersiz olduğunu iddia etmiş ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 08/06/2005 tarih, 2005/12-357 Esas- 2005/363 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere çek yaprağının eski basımlı olması sebebi ile üzerinde keşidecinin vergi kimlik numarasının bulunmaması çekin geçerliliğini etkilemeyecek olup, davacı tarafın dava konusu çekin çek vasfında olmadığına dair iddialarına itibar edilmemiştir.
Dava konusu çekin hangi hukuki ilişkiye istinaden verildiğine dair taraflar arasında ihtilaf bulunmaktadır. Davalı-alacaklı taraf dava konusu çekin, davacıdan 410.000,00 TL bedelle harici satış sözleşmesi ile satın aldığı Çaykara ilçesindeki taşınmazın davacı tarafından yine harici satış yolu ile 475.000,00 TL bedelle geri alınması nedeni ile (bir nevi harici satıştan dönülmesi sonucu, tahsil ettiği satış bedelinin fazlasıyla iadesi) tanzim edildiğini savunmakta, davacı taraf ise dava konusu çekin ne şekilde davalının eline geçtiğini bilmediğini iddia etmektedir. Hemen bu noktada belirtmek gerekir ki, her ne kadar davacı çekin ne şekilde davacıya geçtiğini bilmediğini, davacının altı imzalanmış ve miktarı yazılmamış halde işyeri yazarkasasında (ya da çekmecede) tuttuğu çekin iradesi dışında davalı tarafından alınmış olabileceğini iddia etmiş ise de; dava dilekçesinde, “… davalının babası olan …’ndan boru malzemesi satın aldığını, ufak çapta alışveriş yaptığı dava dışı ….’nun 1992 yılında vefatından sonra davalı ve diğer çocuklarına vaktinde gerek kira bedeli karşılığı gerekse ticari alışverişlerine istinaden çekler verdiğini hatırladığını…” beyan ederek davalıya daha evvel bir kısım çekler verdiğini kabul etmiştir. Ayrıca davacının, dava konusu çeklerin davalıya nasıl geçtiğine dair iddiaları da hayatın olağan akışı ile bağdaşmamaktadır, zira davacı uzun süre ticaret yaptığını belirtmiş olmasına rağmen yazarkasada ya da çekmecede altı imzalanmış ve üzeri doldurularak tahsile hazır şekilde boş çekler bulundurduğunu belirtmiş olup, ticaret deneyimi olan bir kişinin keşideci kısmı imzalı boş çeki bir çok kişinin rahatlıkla ulaşabileceği bir çekmecede bırakmak gibi riskli işlemler yapması hayatın ve ticari işleyişin olağan akışına uygun değildir.
Yine dava konusu çekin hangi hukuki ilişkiye istinaden düzenlendiğine dair yargılama safahatında tanıklar dinlenilmiş ise de; HMK 200. vd. maddeleri uyarınca davamızda miktar itibariyle tanık dinlenmesi mümkün olmayıp, senede karşı senetle ispat kuralı da dikkate alındığında bu tanık beyanlarına istinaden hüküm kurulmasına imkan yoktur. Zaten dinlenen tanık anlatımlarında da tanıkların büyük bir kısmı dava konusu olaya dair bizzat görgü ve duyumlarının olmadığını ifade etmişlerdir. Ayrıca davacı taraf, davacıya ait olduğunu ileri sürdüğü bir ses kaydını delil olarak göstermiş ise de; bu ses kaydı hukuka uygun delil olmayıp, gizli kayıt olması sebebi ile muteber değildir, bir an için bu kaydın hukuka uygun olduğu kabul edilecek olsa dahi davalının ikrar niteliğinde bir beyanı bu ses kaydında yer almamaktadır.
Dava konusu çeke ilişkin davacı tarafça, davalı aleyhinde “Açığa atılan imzanın kötüye kullanılması” suçlaması ile suç duyurusunda bulunulmuş olup, bu hususta Trabzon 3. Asliye Ceza Mahkemesine ait 2016/642 Esas sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda netice itibari ile zamanaşımı nedeni ile düşme kararı verilmiştir. Yani davalının dava konusu senedi davacının iradesi dışında ele geçirdiği hususunda kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamakta olup davacı taraf dava konusu senedin aksini kesinleşmiş mahkeme kararı ile de ispat edebilmiş değildir.
Davalının alacaklı olduğunu harici yapılmış taşınmaz satışı sonucu elde ettiği dava konusu senetle ispat etmesi üzerine ispat yükü kendisine geçen davacının iddialarını yukarıda değinilen delillerle ispat edememesi ve dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmış olması karşısında davacı tarafa yemin delili hatırlatılmış ve davacı tarafın davlıya yemin teklif etmesi ve davalının da usulünce yemini eda etmesi sonucunda davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ileri sürülen hususlar ile dinlenen tanık beyanları uyarınca çekin hukuka aykırı şekilde ele geçirildiği hususunun ispat edilmesine karşın hatalı hukuki değerlendirmelerle yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, kambiyo senedinden kaynaklı menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle; dava ve takibe dayanak çek altında yer alan keşideci imzasının inkar edilmemesine, açığa çek düzenlenmesine kanunen engel bulunmasına, çek üzerinde vergi numarası yazılmamasının, çek hesabının kapatılmasının veya çek yaprağının eski basım tarihli olmasının çekin geçerliliğine etki etmemesine, davalı hakkında açılan ceza davası uyarınca nihayetinde düşme kararı verildiğinden ortada kesinleşmiş mahkumiyet kararının varlığından da söz edilememesine, her ne kadar davalı tarafından başlatılan icra takibi iptal edilmiş ise de bu hususa ilişkin icra mahkemesi kararının açılan dava uyarınca maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemesine, davacının sadece takibin iptalini istememiş olduğu da gözetildiğinde takibin iptali ile davanın konusuz kaldığının kabulüne olanak bulunmamasına (Yargıtay 19 HD’nin 2017/3270-2019/1968 Esas-Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.), bu haliyle ispat yükü üzerinde bulunan davacının dava değeri de gözetilerek iddiasını yazılı delillerle veya diğer kesin delillerle ispat etmesinin gerekmesine, davalının teklif edilen yemin uyarınca yemini de eda etmesine göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nun 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.04.2022 tarih ve 2011/41 Esas-2022/456 Karar sayılı kararına yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nun 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yolu başvurusu sırasında harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından bu aşama için davacılar aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,
5-Kararın kesinleştirme, gider avansı iadesine ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE,
6-Gerekçeli kararın tebliğine ilişkin işlemlerin Dairemizce yerine GETİRİLMESİNE,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nun 361. ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 13/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan Vekili

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.