Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/88 E. 2021/338 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2021/88
KARAR NO : 2021/338

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2020
NUMARASI : 2020/120 Esas-2020/356 Karar

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ : 04/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Neova Sigorta A.Ş. tarafından dava dışı ….’a ait elektronik eşya satım ve tamiri yapılan iş yerinde meydana gelen su basması sonucunda iş yerinde meydana gelen zarar ve sudan zarar gören malzemelerin tamamının kullanılmaz hale gelmesi nedenleriyle geniş kapsamlı yangın paket katılım poliçesi kapsamında ekspertiz raporu ile belirlenerek ödenen 91.055,19 TL’nin zarara sebebiyet veren davalı kurum TİSKİ’den tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının sigortalısının işyerinde meydana gelen zararın müvekkil idareye tazmin yükümlülüğü doğuracak bir olayla meydana gelip gelmediğinin belli olmadığını, zarara sebep olduğu iddia edilen olayın ne şekilde meydana geldiğini gösterir somut bilgi olmadan ve tespit yapılmadan işbu davanın açılması haksız olduğunu, bu nedenlerle dava konusu zararın meydana geldiği adreste dava dışı sigortalının kullandığı dükkanın bodrum katının işyeri ruhsatı olup olmadığının Ortahisar Belediye Başkanlığından sorulmasına, gerçek zarar miktarının bilirkişi marifetiyle tespitine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; ” davalı idarenin sorumluluğunda olan su borusunun patlaması sonucu davacı sigorta şirketi bünyesinde “geniş kapsamlı yangın paket katılım sigorta poliçesi” kapsamında sigortalı olan dava dışı sigortalı …’a ait iş yerinin bulunduğu binanın sığınak bölümünde, 03/06/2019 tarihinde, su basması meydana geldiği, bu sırada söz konusu sığınakta bulunan dava dışı sigortalı …’a ait emtianın zarar gördüğü, yaptırdığımız bilirkişi incelemesi sonucu ibraz edilen bilirkişi raporu ve davacı tarafından sunulan ekspertiz raporlarından da anlaşıldığı üzere su basması sebebi ile dava dışı sigortalının uğradığı zararın 91.055,09 TL olduğu, bu zararın davacı sigorta şirketince tazmin edilerek TTK uyarınca davacı sigorta şirketinin sigortalı yerine geçerek görülmekte olan davayı açma hakkına sahip olduğu, yine yapılan bilirkişi incelemesi sonucu sunulan bilirkişi raporundan da anlaşıldığı ve tarafımızca da adalet ve hakkaniyete uygun bulunduğu üzere davalı idarenin bakım ve sorumluluğunda bulunan su borusunun bakım ve onarımını zamanında yapmayarak dava konusu zararın oluşumunda kusurlu olduğu, davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısının ise iş yeri vasfına sahip olmayan sığınak olarak kullanılması gereken yere zarar gören emtiayı koyarak kusurlu davrandığı ve tarafların kusurlarının eşit olduğu, zira davalı idarenin sorumluluğundaki su borusu patlamasa idi dava konusu zararın meydana gelmeyeceği gibi dava dışı sigortalı da iş yeri/depo vasfı bulunmayan sığınak olarak kullanılması gereken yere zarar gören emtiayı koymasa idi de dava konusu zararın meydana gelmeyeceği, bu nedenle dava taraflarının dava konusu olay nedeni ile oluşan zarara eşit oranda katlanması gerektiği” gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile meydana gelen toplam 91.055,09 TL zararın yarısı olan 45.527,55 TL’nin ödeme tarihi olan 09/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği görülmüştür.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu zararın oluştuğu yerin sığınak vasfında olduğunu ve işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmadığını, ancak mahkemece bu hususun zararın oluşumunun esas sebebi olduğu, zarar ile su patlaması arasındaki illiyet bağını kestiği dikkate alınmadan karar verildiğini, sığınak olarak kullanılabilecek alana ticari değeri olan emtiaların yerleştirilmesinin ve oluşan zarardan idarenin sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, zararın oluşumunda sigortalının %100 kusurunun bulunduğunu ve idarenin eylemi ile zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını, bu nedenle idareye rücu yapılmasının hatalı olacağını, ekspertiz raporuna istinaden ödeme yapıldığının belirtilmiş olmasına rağmen zarar gören malların sovtaj bedellerinin çok düşük olduğunu, mahkemece zarar gören malların gerçek değerinin ne olduğu ve gerçek zararın tespiti konusunda inceleme yapılmadığını ve eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulü ile mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı idarenin bakım ve sorumluluğunda olan su borusunun bakım ve onarımının zamanında yapılmaması nedeniyle davaya konu zararın oluştuğunu ve davalı kurumun meydana gelen olayda kusurlu bulunduğunu, ancak mahkeme gerekçesi ile davalı idarenin ve işyeri ruhsatı olmayan bir yere emtia koyması nedeniyle sigorta ettirenin yarı yarıya kusurlu olduğunu belirtmiş olduğunu, ancak davaya konu olayın meydana gelen yerin sigorta ettirenin zarar gören emtiaları koymamış olması halinde de davaya konu olayın meydana geleceğini, bu nedenle oluşan zarara eşit oranda katlanılması gerektiği gerekçesini kabul etmediklerini, dava konusu olayda tarafların kusur oranlarının değerlendirilirken bakılması gerekenin öncelikli noktanın hasara sebebiyet veren olay olduğunu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi olayın davalı idarenin kusuru sonucu meydana geldiğini, sigorta ettirenin işyeri ruhsatının olmamasının dava konusu olayda kusur tayinine herhangi bir etkisinin bulunmadığını, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulü ile mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, sigorta şirketince sigortalıya ödenen maddi tazminatın rücu istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut olay incelendiğinde; davacı sigorta şirketi tarafından dava dışı …’ın iş yerinde meydana gelen su basması olayı sonucunda meydana gelen zarara ilişkin olarak ödenmiş olan 91.055,19 TL tazminat ödemesinin davalı kuruma rücuna ilişkin açmış olduğu davanın mahkemece yapılan yargılaması sonucunda tarafların meydana gelen olayda davaya konu olayın geçtiği yerin iş yeri ruhsatı olmaması nedeniyle eşit miktarda yarı yarıya kusurlu oldukları gerekçesiyle sigorta şirketi tarafından ödenen 91.055,19 TL’nin yarısı olan 45.527,55 TL’nin ödeme tarihi olan 09/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
“….Davacı sigorta şirketi, sigortalı işyerinin, davalının sorumluluğunda bulunan kanalizasyon şebekesinden geri tepen sular nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürüp 818 sayılı Borçlar Yasası 58. maddesindeki yapı sahibinin sorumluluğuna dayanmıştır.
818 Sayılı B.K.’nın 58. maddesindeki sorumluluk objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan “ağırlaştırılmış” bir kusursuz sorumluluk halidir. Bu sorumlulukta zarar gören, yapı malikinin (İSKİ) kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Yapı maliki ise, kusurunun bulunmadığını değil uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması ya da zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir. Ancak, imal olunan şey malikinin ek kusuru varsa, illiyet bağının kesilmesi malikin (İSKİ) sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Dosya incelendiğinde, İSKİ Bağcılar Şube Müdürlüğünün 14 Mayıs 2010 tarihli yazı içeriğine göre “yoğun yağış” nedeniyle deşarj yönetmeliğine uygun olmayan kanalizasyon bağlantısından dolayı meydana gelen zararda idarenin kusuru bulunmadığı bildirilmiştir. Somut olarak üzerinde durulması gereken husus, yapı sahibinin ek kusurunun bulunup bulunmadığıdır. Zira bu halde, uygun illiyet bağı kesilse bile malikin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
İşyerindeki zarar, yoğun yağışlarda yetersiz kalan kanalizasyon şebekesinden işyeri giderinin geri tepmesi neticesinde meydana gelmiştir. Yargısal uygulamalara göre işyerinin bulunduğu binanın ruhsatının olmaması, uygun illiyet bağını kesmez. Diğer yandan idarenin izni olmadan şebeke bağlantısı yapılması halinde dahi uygun illiyet bağının kesildiğini kabul edemeyiz. Zira yoğun yağış halinde meydana gelen zararlandırıcı olayda, şebekenin yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır.Biran için uygun illiyet bağının kesildiği düşünülse bile Büyükşehir Belediye Yasası, İSKİ (ASKİ) Kuruluş Yasası ve ilgili yönetmeliklere göre idarenin denetim görevini yerine getirmediği gibi, her şartta (yoğun yağış) tahliyeyi sağlayan bir şebeke ağının hizmete sunulamadığı görülmektedir. O halde davalı idarenin, tesisin kötü yapılmasından, muhafazasından, somut olayda olduğu gibi tahliyeyi yeterli yapamamasından kaynaklanan zarardan 818 sayılı B.K.’nın 58. maddesi hükmüne göre sorumlu olmasına göre davanın reddine karar verilmesi isabetli olmayıp…” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 09/11/2015 tarih 2015/8575 Esas-2015/11794 Karar sayılı ilamı), yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27/11/2017 tarih 2016/8922 Esas-2017/6608 Karar sayılı ilamında ” …Dava, davalı İSKİ’ye ait isale hattının patlaması sonucu meydana gelen zararın rücuen tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 69. maddesine göre bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Somut uyuşmazlıkta, davalı İSKİ’ye ait isale hattı TBK 69. maddesi uyarınca eser mahiyetinde olduğundan davalı İSKİ’nin eser maliki sıfatıyla kusursuz sorumluluğu söz konusudur. Davalı malik kendi fiiliyle zararlı netice arasında illiyet rabıtasının mücbir sebep, mağdurun kendi kusuru veya üçüncü şahsın kusuru dolayısıyla kesildiğini ispat ederek ancak mesuliyetten kurtulabilir. Somut olayda, davalıya ait isale hattının patlamasında, mücbir sebep, mağdurun kusuru veya üçüncü şahsın kusurundan bahsetme olanağı yoktur. Bunun sonucu olarak davacının sigortalısının zararıyla, isale hattının patlaması arasında illiyet bağının kesildiğini kabul etme olanağı bulunmamaktadır. Bu bakımdan davacının sigortalısının usulüne uygun yapım işleri şartları ve fen kurallarına uygun olarak gerekli önlemlerini almadığı ve davalı İSKİ’nin sorumlu olmadığına dair mahkeme görüşü isabetsiz bulunduğundan hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur. Bu ve benzeri Yargıtay ilamlarından da anlaşıldığı üzere davalı TİSKİ’nin TBK 69 Maddesi kapsamında isale hattı yapan olduğundan yapı malikinin kusursuz sorumluluğu çerçevesinde sorumluluğu tamdır. Davalının savunmasının aksine kiracı olduğu anlaşılan dava dışı …’ın işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı bulunmamasının müterafik kusurlu kabul edilmesi mümkün değildir. Bilirkişi raporunda davacının istediği miktarın uygun olduğu belirtilmiş olması karşısında mahkemece davanın tümden kabul edilmesi gerekirken kısmen kabul edilmesi yerinde görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle, davacının istinaf talebinin kabulüne, davalının istinaf talebinin ise reddine karar vermek gerekmiş ancak yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulüyle mahkemece verilen kararın HMK’nun 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca kaldırılmasına, kaldırılan kararın yerine geçmek üzere yeniden hüküm tesisine karar vermek gerekmiş, kabul doğrultusunda davalı kurumun istinaf taleplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından onun yönünden ise tüm istinaf itirazlarının HMK’nun 353/(1)-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-1)Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2020 tarih ve 2020/120 Esas, 2020/356 Karar sayılı hükmünün, HMK’nun 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA.
2)KALDIRILAN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın KABULÜ ile; 91.055,19 TL’nin ödeme tarihi olan 09/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE.
b-Alınması gereken toplam 6.219,98 TL’den peşin alınan 1.555,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.664,98 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA.
c-Davacı kendisini vekil ile temsil ettiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 12.600,24 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE.
d-Davacı tarafından yargılama giderlerinden 1.605,80 TL toplam harç, 500,00 TL bilirkişi ücreti, 79,50 TL 12 adet tebligat gideri ve 0,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.185,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE.
e-Yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK’nun Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesinin 1. Fıkrası gereğince davacı tarafından iban numarası bildirilmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılarak, iban numarası bildirilmemiş ise masrafı avanstan karşılanmak suretiyle PTT vasıtasıyla DAVACIYA İADESİNE.” şeklinde YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE.
3)İstinaf kanun yolu başvurusu sırasında davacı tarafından yatırılan peşin harcın DAVACIYA İADESİNE.
4)İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davacı tarafından yargılama giderleri olarak yapılan 1 adet tebligat gideri 5,50 TL, dosya gönderme ücreti 43,00 TL, istinaf kanun yoluna başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere 197,10 TL’nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE.
5)İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından bu aşama için davacı yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA.
II-1)Davalı vekilinin Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/10/2020 tarih ve 2020/120 Esas, 2020/356 Karar sayılı hükmüne yönelik istinaf kanun yolu başvurularının HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE.
2)Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 3.109,98 TL harçtan davalı tarafından peşin olarak yatırılan 777,50 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 2.332,48 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA.
3)İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA.
4)İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından bu aşama için davalı aleyhine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA.
III-Kararın kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesine ilişkin işlemlerinin mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE.
IV)Gerekçeli kararın Dairemizce taraflara TEBLİĞİNE.
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nun 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere 04/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip