Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/1806 E. 2021/1485 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2021/1806
KARAR NO : 2021/1485

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2021
NUMARASI : 2019/527 – 2021/323 E.K.
DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI : ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ
VEKİLLERİ : Av.
DAVANIN KONUSU : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Tazminat
KARAR TARİHİ : 27/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi ve destekleri … …’ın 07/02/2009 tarihinde sürücüsü olduğu * plakalı araç ile yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiğini, murisin vefatı ile müvekkillerinin yaşadığı acıyı tarif etmenin mümkün olmadığını, manevi çöküntü yaşadıklarını ve muhtaç hale geldiklerini, müvekkillerinin desteğinin vefatına sebebiyet veren aracın kaza tarihinde davalı sigorta şirketine sigortalı olduğunu, destekten yoksun kalma zararlarının tamamının tazmininden davalı şirketin sorumlu olduğunu beyan ederek her bir müvekkili için şimdilik 5.000 TL destekten yoksun kalma zararının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı ve yetki itirazında bulunduklarını, *** plakalı aracın müvekkili şirket tarafından sigortalandığını, müteveffanın kendi kusuru sonucu vefat ettiğini bu nedenle müvekkil şirketin tazminat taleplerinden sorumlu olamayacağını, müteveffanın müterafik kusurunun dikkate alınması gerektiğini, avans faizine yönelik taleplerin reddi gerektiğini belirterek davanın tümden reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; “Davacılar müteveffa eş ve babasının kullanmış olduğu* * plakalı aracı ile 07/02/2009 tarihinde yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucu müteveffa desteğinden yoksun kaldığından tazminat talebinde bulunduğu, kaza tarihinde …… plakalı aracın davalı sigorta şirketi tarafınca sigortalandığı, aldırılan aktüerya bilirkişi raporunda davacının eş **’ın 136.259,76 TL, davacı oğlu * ‘ın 10.627,19 TL tazminat bedeline hak kazandığının belirtildiği, bu bedelin poliçe sigorta limit sınırında kaldığı, bilirkişi raporunun denetime açık karar vermeye elverişli olduğu, hesaplama yönteminin de doğru olduğu dikkate alınarak açılan davanın kabulü ile, davacı … … için 136.259,76 TL, davacı … … için 10.627,19 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,” dair karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının talebinin sigorta teminatı dışında olduğunu, talebin zamanaşımına uğradığını, bilirkişi raporuna itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini, kazanın meydana gelmesinde murisin kusurlu olduğunu, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, kusur raporu alınmamasının hatalı olduğunu, müterafik kusur indirimi yapılmadığını belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı vekili müvekkillerinin murisi … …’ın 07/02/2009 tarihinde yapmış olduğu tek taraflı trafik kazasında vefat ettiğini belirterek destekten yoksun kalma tazminatı talep etmiş;
Davalı ise zamanaşımı itirazı ileri sürerek olayın teminat kapsamında bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı istinaf kanun yoluna getirmiştir.
Davalı vekili davacıların murisinin kendi kusuru ile tek taraflı kaza yaptığını, bu nedenle davacıların tazminat istemeyeceğini ileri sürmüştür.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3.kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türüdür. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören 3.şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp sebep sorumluluğu olduğu öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
Kazaya konu ölenin kullandığı aracın kaza tarihini kapsar şekilde ZMMS poliçesi bulunduğu ve davalının bu poliçeyi düzenlediği görülmüştür.
Motorlu araçların neden olduğu kazalarda zarar gören 3. kişilerin hangi durumlarda Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabına başvurabilecekleri ve hangi zarardan sorumlu olduğu yasal düzenlemelerde açıklanmıştır. Anılan düzenlemelere göre zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırılmaksızın trafiğe çıkarılan bir motorlu aracın kişiye verdiği zararlar nedeniyle trafik sigortası kapsamında ödenecek tazminattan Garanti Fonu sorumlu bulunmaktadır.
Destekten yoksun kalma tazminatı ise, 6098 sayılı TBK’nun 53 (B.K.’nun 45) maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için gereksinim duyulan paranın ödettirilmesidir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır.
Öte yandan, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan 3.kişi sıfatıyla da dava açabilecekleri, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinin destekten yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına karar verilmesi gerektiği Yargıtay uygulamalarıyla yerleşmiş bulunmaktadır (HGK’nun 15/06/2011 tarih ve 2011/17-142 E.K., HGK’nun 22/02/2012 tarih ve 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar sayılı ilamları uyarınca, 16/01/2013 günlü HGK’nun 2012/12-1491 Esas, 2013/74 Karar sayılı ilamı). Bu itibarla yerleşik Yargıtay ilamları gereğince davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili bir diğer istinaf sebebinde müterafik kusur indiriminin araştırılması gerektiğini ileri sürmüş ise de; davacılar iş bu davayı 3. kişi sıfatı ile açmış olup trafik kazasında tam veya kısmi kusurlu sürücünün desteğinden yoksun kalanların ZMSS’den müterafik kusur indirimi yapılmaksızın destekten yoksun kalma tazminatı isteyebileceklerinden davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili ayrıca olayda zamanaşımı süresinin dolduğunu iddia etmiştir.
Somut olayda trafik kazası 07/02/2009 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacıların desteği vefat etmiştir. Bir kişinin ölümü ile sonuçlanan söz konusu trafik kazası 5237 sayılı TCK’nun 85/1 maddesi kapsamında bir fiil niteliğindedir ve sürücü / davacıların desteğinin vefat etmiş olması ve murisin kusurlu olması sonuca etkili değildir. Yasa koyucunun amacı KTK uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. Buna göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nun 85/1 ve 66/1-d maddelerinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup bu zamanaşımı süresi dikkate alındığında başvuru tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır (Yargıtay 4. HD’nin 2021/3883 Esas, 2021/4669 Karar sayılı ilamı).
Tüm bu açıklamalar ışığında mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu görülmüş ve bu anlamda davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/06/2021 tarih ve 2019/527 Esas, 2021/323 Karar sayılı hükmüne yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yolu başvurusu sırasında alınan peşin harcın mahsubu ile 7.524,85‬ TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf yoluna başvuran davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,
5-Kararın tebliğ ve harç tahsile ilişkin işlemlerinin Dairemizce; kesinleştirme ve gider avansı iadesine ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince YERİNE GETİRİLMESİNE,
6-İİK’nun 36/5 maddesi gereğince istinaf aşamasında davalı tarafından tehiri icra talebi uyarınca yatırılan teminatın kararın niteliği gereğince davalıya iadesine YER OLMADIĞINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay’a TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 27/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.