Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/1050 E. 2021/1337 K. 06.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ BAM TRABZON 4. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1050 – 2021/1337
T.C.
TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1050
KARAR NO : 2021/1337

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/03/2021
NUMARASI : 2020/584 Esas 2021/162 Karar

DAVACI : SAĞLIK BAKANLIĞI
VEKİLİ : Av.
DAVALI :
VEKİLİ : Av.
DAVANIN KONUSU : Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ : 08/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/10/2021

Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili kurumun ……. Şirketi aleyhine İlamlı İcra Takibi başlattıklarında, ilgili şirket ile ilgili Trabzon Ticaret Sicil Müdürlüğünün vermiş olduğu müzekkere cevabında şirketin kaydının 11/06/2015 tarihinde resen silindiğinin belirtildiğini, bu nedenle İcra Takibi işlemlerinin devam edemediğini, davacı ve davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümlerinin uygulanmadığını, 09/01/2012 tarihlerinde taraflarınca ilgili şirket aleyhine alacak davası açtıklarını ve iş bu dava ve akabindeki icra takipleri nedeniyle söz konusu terkin işleminin usulüne uygun olmadığını, ……Şirketinin ihyası ile ticaret siciline yeniden tescilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettikleri görülmüştür.
CEVAP :
Davalı tarafın usulüne uygun cevap dilekçesini sunmadığı, duruşmalara da katılmadığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; ” davacılar vekili tarafından 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca resen Ticaret Sicilinden terkin edilmiş olan dava konusu dava konusu “……Şirketi” ihyası için, görülmekte olan şirketin ihyası davası açılmış ise de; 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7/15. maddesi uyarınca, ”Bu maddede düzenlenmeyen hususlarda ilgili kanun ve esas sözleşmelerde öngörülen usullere göre hareket edilir. Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek malvarlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmü amir olup, 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca Ticaret Sicilinden resen terkin edilen şirket ve kooperatiflerin ihyası davası açılabilmesi için, terkin tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür.
Somut olayımızda dava konusu ……… Şirketi 11/06/2015 tarihinde 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca, resen Ticaret Sicilinden terkin edilmiş olup 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7/15. maddesi uyarınca öngörülen 5 yıllık ihya davası açma hak düşürücü sürenin 11/06/2020 tarihinde dolmasına rağmen görülmekte olan dava hak düşürücü süre dolduktan sonra 17/12/2020 tarihinde açılmış ve davacı vekilinin dava dilekçesinde belirtmiş olduğu 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7/2. maddesinin yalnızca görülmekte olan yani derdest dava dosyası bulunan şirketler hakkında 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesinin uygulanamayacağının düzenlendiği, derdest icra takip dosyası bulunmasının bu maddenin uygulanmasına engel teşkil edeceğine dair bir düzenleme içermediği, ve yine Trabzon Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından resen terkin işleminin 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7/4. Maddesine uygun yapılmış olduğu, bu nedenle davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine” karar verildiği, Davalı Ticaret Sicili Müdürlüğünün 27/04/2021 tarihli talep dilekçesi gereğince; “Mahkememizce yapılan yargılamanın sonucunda verilen 25/03/2021 tarih ve 2020/584 Esas – 2021/162 Karar sayılı ilamında; dava konusu ……Şirketi 11/06/2015 tarihinde 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca, resen Ticaret Sicilinden terkin edilmiş olup 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7/15. maddesi uyarınca öngörülen 5 yıllık ihya davası açma hak düşürücü sürenin 11/06/2020 tarihinde dolmasına rağmen görülmekte olan dava hak düşürücü süre dolduktan sonra 17/12/2020 tarihinde açılmış ve davacı vekilinin dava dilekçesinde belirtmiş olduğu 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7/2. maddesinin yalnızca görülmekte olan yani derdest dava dosyası bulunan şirketler hakkında 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7. Maddesinin uygulanamayacağının düzenlendiği, derdest icra takip dosyası bulunmasının bu maddenin uygulanmasına engel teşkil edeceğine dair bir düzenleme içermediği, ve yine Trabzon Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından resen terkin işleminin 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7/4. maddesine uygun yapılmış olduğu, bu nedenle davanın TTK Geçici 7/15 maddesi uyarınca hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Ayrıcı mahkemece 26/05/2021 tarihli ek kararla; H.M.K.’nın 306/1 maddesi uyarınca davalı vekilinin dilekçesi karşı tarafa tebliğ edildiği ve davacı tarafça bu hususta cevap verilmediğinde, H.M.K.’nın 306/3 maddesi uyarınca H.M.K. ‘nın 304 maddesi gereğince Mahkememizce gerekçeli kararda sehven yazılmadığı anlaşılan vekalet ücretinin tamamlanması” gerekçeleri ile Davalı vekilinin 27/04/2021 tarihli talebinin kabulü ile; davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihine göre avukatlık asgari ücreti tarifesi gereğince 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Trabzon Ticaret Sicili Müdürlüğüne verilmesine, karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesi ve ek istinaf dilekçesinde özetle; Trabzon 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/9 E.sayılı dosyasına kayıtlı olarak tarafımızca alacak davası açılmış, bu davanın sonunda verilen 21/10/2013 tarih, 2012/9 E.ve 2013/544 K.sayılı karar ile lehimize hükme bağlanan tutarların tahsili için Trabzon İcra Müdürlüğü’nün 2014/16842 E. sayılı dosyasına kayıtlı olarak tarafımızca ilamlı icra takibi başlatıldığını, anılan şirketin sicilden silindiği 23.01.2014 tarihinde Trabzon İcra Müdürlüğü’nde açılan takibin kesinleştiğini, alacak davası ve sonrasında açılan ilamlı icra takibi sırasında ihya davası açılabilmesi öngörülen zamanaşımının istisnası ile ilgili yalnızca dava açılmış olunmasının göz önüne alınarak devamındaki ilamlı icra takibini bu kapsamda saymamanın kanun koyucunun iradesine aykırı olarak borçlu şirketin ticareti terk ederek izini kaybettirmesine neden olacağını, kötü niyetli borçlulara borcundan sıyrılmak için imkan tanınmış olacağını, bir şirketin fiilen ticareti terk etmiş olması ve bunun üzerine ilgili şirkete tebliğ yapılamamış olması tek başına resen silinme sonucunu yaratmayacağını, uyuşmazlığa konu olan ek karar ile, ilk kararda yer verilmeyen ve taraflardan birinin yükümlülüğünü değiştiren hüküm fıkrası eklenerek HMK 305. maddesinin ihlal edildiğini, yerel mahkemenin gerekçeli kararda taraflar için belirlenen sorumlulukları bir taraf aleyhine değiştirecek şekilde ek karar verdiğinden hükmün bozulması gerektiğini, bunun Yargıtay içtihatlarıyla sabit olduğunu, verilen ek kararın davalı tarafın dilekçesine dayandığını, talep üzerine ek karar oluşturulduğunu, yerel mahkemenin HMK’da belirtilen usulde hatalı uygulama yaptığını tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü mahkemece verilen kararın ve ek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, şirketin ihyası istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut olay incelendiğinde; mahkemesince,……. Şirketi 11/06/2015 tarihinde 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca, resen Ticaret Sicilinden terkin edilmiş olup 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7/15. maddesi uyarınca öngörülen 5 yıllık ihya davası açma hak düşürücü sürenin 11/06/2020 tarihinde dolmasına rağmen görülmekte olan dava hak düşürücü süre dolduktan sonra 17/12/2020 tarihinde açılmış ve davacı vekilinin dava dilekçesinde belirtmiş olduğu 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7/2. maddesinin yalnızca görülmekte olan yani derdest dava dosyası bulunan şirketler hakkında 6102 Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesinin uygulanamayacağının düzenlendiği belirtilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 6335 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 6102 Sayılı Kanuna eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrasında “davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket ve kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz” hükmünü içermektedir. Madde metninden devam eden davlara yönelik kayıt silme işleminin yapılamayacağı anlaşılmakta ise de; yargıtay ve bir kısım istinaf dairelerince bu metinin geniş yorumlanması gerektiği belirtilerek mevcut icra takiplerinin bulunması halinde de şirket veya kooperatiflerin hak düşürücü süre geçse dahi ihyasına karar verilebileceği yönünde yaygın bir içtihat oluşturulmuştur. (örneğin Ankara BAM 21. HD. 17/06/2021 tarih 2021/221 Esas 2021/820 Karar, İstanbul BAM 43. HD. 07/074/2021 tarih 2021/963 Esas 2021/885 Karar vb.) Bu sebeple dairemizce de kaydın silinme tarihinden önce 01/07/2014 tarihinde var olan icra takibi de dikkate alındığında yaygın olan görüşe itibar edilerek davanın kabulü yerine reddine karar verilmesini yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Bu kabul çerçevesinde diğer istinaf sebeplerinin incelenmesine gerek kalmadığı görülmüştür.
Ne var ki bu yanlışlıkların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulüyle mahkemece verilen kararın HMK’nun 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca kaldırılıp, yerine esasa ilişkin yeniden hüküm tesisine dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/05/2021 tarih ve 2020/584 Esas, 2021/162 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 hükmü gereğince KALDIRILMASINA.
2)Kaldırılan hükmün yerine;
“a-Davacının davasının KABULÜ ile, …….. Tic. A.Ş.’nin İHYASINA.
b-Tasfiye memuru olarak tasfiyeden önceki şirket yetkililerinin ATANMASINA.
c-Kararın Ticaret Sicilince TESCİL ve İLANINA.
d-Karardan bir suretin davalı Trabzon Ticaret Sicil Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE.
e-Alınması gerekli 59,30 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İHRAT KAYDINA.
f-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT göre hesaplanan 4.080,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE.
g-Davacı tarafından yapılan 128,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE.
h-Yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK’nun Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesinin 1. Fıkrası gereğince davacı tarafından iban numarası bildirilmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılarak, iban numarası bildirilmemiş ise masrafı avanstan karşılanmak suretiyle PTT vasıtasıyla DAVACIYA İADESİNE.” şeklinde YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE.”
3-Davacı kurum harçtan muaf olduğundan bu aşamada harç alınmadığından iadesi gerekli harç bulunmadığına.
4-İstinaf başvurusu nedeniyle yapılan 48,50 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE.
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadan karar verilmiş olması nedeniyle davacı yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA.
6-Kararın tebliğ ve harç tahsile ilişkin işlemlerinin Dairemizce YERİNE GETİRİLMESİNE.
7-Kararın kesinleştirme ve gider avansı iadesine ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince YERİNE GETİRİLMESİNE.
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 08/10/2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

Başkan- Üye- Üye- Katip-
E-imzalı E-imzalı E-imzalı E-imzalı
(Muhalif)

Muhalefet Şerhi:
Dava dilekçesiyle …… Tic. A.Ş.’nin 11/06/2015 tarihinde 6102 Sayılı Yasanın 7/2. Maddesi gereğince Ticaret Sicilinden resen silindiği belirtilerek, Trabzon İcra Müdürlüğünün 2014/16842 Esas sayılı dosyası ile 01/07/2014 tarihinde taraflarınca ilgili şirket aleyhine ilamlı icra takibi yapıldığını, bu sebeple terkin işleminin usule uygun olmadığını belirterek söz konusu şirketin yeniden Ticaret Siciline kaydı talep edilmiştir.
Şirketlerin hangi şartlarda ve usullerle sicilden re’sen terkin edileceği 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde düzenlenmiştir. Aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi “Ticaret Sicili Müdürlüklerince; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtarın ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/02/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer.”, 4/c bendi ” bu fıkranın b bendinde belirtilen şirketler dışında kalan kapsam dahilindeki diğer münfesih şirketler ile kooperatiflerden ayrıca, faaliyetlerine devam etme isteğinde bulunmaları halinde münfesih olma nedenini ortadan kaldıran işlemlerin yapılarak ispat edici belgelerin bildirilmesi istenir.” aynı maddenin 11. Bendi ” … İhtar ve ilana rağmen süresi içinde cevap vermeyen ve tasfiye memurunu bildirmeyen yahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirket ve kooperatiflerin ünvanı ticaret sicilinden resen silinir.” aynı kanunun 15. bendi “…ticaret sicilden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak şirketi veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın Geçici 7/2. Fıkrasında, davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Bilindiği üzere şirketlerin tüzel kişiliği ticaret sicilinden terkin ile sona ermektedir. Ancak tüzel kişiliğin sona erebilmesi için şirketin tasfiye işlemlerinin eksiksiz ve tam olarak yapılmış olması gerekmektedir. Tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi aynı zamanda hukuki bir işlemdir. Bu işlemin veya kararın hatalı veya eksik olması halinde gerçek anlamda tasfiyeden söz etmek mümkün değildir. Eksik veya hatalı işlem sonucu şirketin sicilden tasfiye sonucu terkinine karar verilmiş ise, bundan zarar görenler (TTK’nın Geçici 7/15. maddesi uyarınca ilgililer) veya o işlemi gerçekleştirenler tasfiyenin kaldırılmasını ve şirketin ihyasını talep etme hakkına sahiptir. ( Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 21. Hukuk Dairesinin 12/04/2018 tarih 2018/84 esas 2018/364 karar )
Somut olayda davalı şirketin 11/06/2015 tarihinde TTK’nın Geçici 7. madde uyarınca re’sen ticaret sicil kaydının silindiği, davacı şirket 01/07/2014 tarihinde icra takibi başlatılmış olmasına rağmen takip sonucu beklenmeden kayıt silme işleminin yapıldığı, TTK’nın Geçici 7/15. maddesi uyarınca ticaret sicilden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak şirketi veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği düzenlenmiş olduğu, kooperatifin terkin edildiği 11/06/2015 tarihinden davanın açıldığı 17/12/2020 tarihine kadar 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu görülmüştür.
Her ne kadar yasanın geçici 7/2. fıkrasında, davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiş ise de, dava dışı kooperatifin davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davası bulunmadığı, yalnızca hakkında başlatılmış takip olduğu görülmüştür. Burada üzerinde durulması gereken husus, devam eden takipler yönünden de yasanın geçici 7/2. fıkrasının uygulama kabiliyeti olup olmadığıdır.
Yargıtay emsal kararlarında da izah edildiği üzere, kanun hükümlerini yorumlarken kanun metninde kullanılan kelimelerden, o hükmün ne anlama geldiği saptanmaya çalışılır. Burada yorum yapılırken kanunun metni ile bağlı kalınır ve metin dışına çıkılmaz. 22.02.1997 gün ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da Amaçsal Yorumun nasıl yapılacağı izah edilmiş olup bu kararda belirtildiği üzere, “Kanun yorumu, kanun metninin anlamıdır ve ruhudur. Bu ruh kanun kuralının izlediği gayeden çıkarılır. Buna gai (amaçsal ) yorum ve kanun kuralının amacına göre yorumu denilir. Bir kanun hükmünün yasaya konuluş amacına aykırı sonuç doğuracak şekilde yorumlanması, hukuk ilkelerine ve yasanın hem sözü ve hem de özü ile uygulanmasını öngören TMK’nun 1.maddesine uygun olmaz.” Yargıtay 21. Hukuk Daire’sinin 17/02/2014 tarih 2014/1943 E. 2014/2478 K. Sayılı ilamında izah edildiği şekilde “yargılama hukukuna ilişkin işlemlerde kanun koyucunun iradesi belirleyicidir. İçeriği kanunla belirlenen ilişkiler, kanun koyucunun doğrudan iradesini yansıtmakta ve taraf iradelerinin belirleyiciliğine izin vermemektedir.”
Bu açıklamalar ışığında yasa metni incelendiğinde; kanun koyucu, “davacı” ve “davalı” sıfatlarını da ayrı ayrı belirtmek suretiyle bir nevi iradesini pekiştirmiştir. Kanun koyucu, sadece devam eden davalar yönünden yasanın geçici 7. maddesinin uygulanmayacağına ilişkin iradesini sarih bir biçimde ortaya koymuştur. Bu sebeple devam eden takipler yönünden yasanın geçici 7/2. fıkrasının uygulama kabiliyeti yoktur. (Aynı mahiyette İstanbul BAM 17. HD’sinin 24/10/2019 tarih 2019/2946 Esas 2019/1915 Karar sayılı ilamı vb.)
Tüm bu nedenlerle kanunun açık metnine rağmen yorum yoluyla genişletilmesinin doğru olmadığı kanısında bulunduğumuzdan ilk derece mahkemesinin kararında her hangi bir isabetsizlik görülmediğinden çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.

E-imzalı