Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/793 E. 2020/893 K. 26.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/793 – 2020/893
T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/793
KARAR NO : 2020/893

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/03/2020
NUMARASI : 2018/496 Esas-2020/145 Karar

DAVACILAR : 1
VEKİLİ : Av.
DAVALI : TÜRKİYE CUMHURİYETİ ZİRAAT BANKASI A.Ş.
VEKİLİ : Av.

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 26/10/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/10/2020
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı alacaklı tarafından müvekkilleri aleyhine Trabzon İcra Müdürlüğünün 2017/35313 Esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi yapıldığını, söz konusu takibin dayanağının davalı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi olduğunu, sözleşmede müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğundan bahisle müvekkillerine de takibin yöneltildiğini, ancak sözleşmede müvekkillerine atfen atılan imzaların sahte olduğunu, müvekkillerinin kredi sözleşmesinde imzalarının bulunmadığı gibi kredi sözleşmesi uyarınca borçlu da olmadıklarını, öte yandan asıl borçlu hakkında aciz vesikası alınmadan müvekkilleri aleyhine takip yapılmasının da yasal dayanağının bulunmadığını ileri sürerek Trabzon İcra Müdürlüğünün 2017/35313 Esas sayılı takip dosyasında müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespitine, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın Akçaabat Şubesi ile asıl borçlu … … arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi uyarınca asıl borçluya kredi kullandırıldığını, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edilerek asıl borçlu ile birlikte davacı kefiller aleyhine icra takibine girişildiğini, dava ve takibin dayanağı kredi sözleşmesinde yer alan imzaların davacılara ait olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; “Yapılan yargılama sonucu toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı banka ile dava dışı müşterisi … … arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, bu sözleşmede davacıların kefil sıfatıyla isimlerinin yer aldığı ve davacılar adına atılı imzaların bulunduğu, söz konusu kredi borcunun ödenmemesi nedeni ile davacı banka tarafından davacıların da aralarında bulunduğu kişiler aleyhinde Trabzon İcra Müdürlüğünün 2017/35313 Esas sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığı, davacı tarafça bu imzaların kendilerine ait olmadığı iddiası ile görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu kefalet sözleşmelerindeki imzaların inkar edilmesi sebebi ile Mahkememizce dava konusu kredi ve kefalet sözleşmelerinin asılları ile davacıların imza incelemesine esas olabilecek imza örnek asılları temin edilerek Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden 17/01/2020 havale tarihli adli tıp raporu aldırılmış ve söz konusu kefalete ve eş rızasına ilişkin imzaların davacılara ait olmadığı anlaşılmış, bu nedenle davanın kabulü gerekmiştir.
Değinmek gereken son husus ise aleyhlerinde takip başlatılan davacıların kötü niyet tazminatı talepleridir. Bilindiği gibi uygulamada kredi sözleşmeleri ve bu kredi sözleşmelerine ilişkin kefalet sözleşmeleri ve hatta kefalete dair eş rızası beyanları kredi veren banka şubelerinde banka çalışanları huzurunda imzalanmaktadır. Bu nedenle bankaların, kredi ve kefalet sözleşmeleri yapılırken imzalayacak olan kişilerin fotoğraflı kimlik belgelerini istemek ve imza atmak için hazır bulunan kişinin gerçekten de adına imza atılacak kişi olup olmadığını kontrol etmek tabi görevleridir. Ayrıca yerleşik Yargıtay kararları uyarınca bankalar bir güven kurumu olup hafif kusurlarından dahi sorumlu oldukları gibi tacir olup basiretli tacir gibi davranmak yükümlülüğü altındadırlar. Somut olayımızda davalı banka tarafından dava konusu kefalet sözleşmelerine ilişkin kefil ve kefilin eş rızası beyanlarına dair imzalar alınırken basit bir kimlik kontrolü dahi yapılmamış ve davacılar adına, davacıların eli ürünü olmadığı Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi bilirkişi raporu ile sabit olan imzaların atılmasına sebebiyet vererek davacılar aleyhinde haksız icra takibi başlatmış olup, basiretli tacir gibi davranma yükümlülükleri ve güven kurumu olmaları nedeni ile hafif kusurlarından dahi sorumlu oldukları dikkate alınarak asıl alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiği kabul edilmiştir.” şeklindeki gerekçelerle davanın KABULÜ ile; Trabzon İcra Müdürlüğünün 2017/35313 esas sayılı takip dosyası kapsamında davacıların borçlu olmadıklarının TESPİTİNE, asıl alacağın % 20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece yapılan araştırma ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, bu hususta yapılan itirazların gözetilmediğini, kesin kanaat bildirmeyen bilirkişi raporuna istinaden karar verilemeyeceğini, yeniden bilirkişi raporu alınması yönündeki talebin de dikkate alınmadığını, müvekkili aleyhine kötü niyet tazminatına hükmolunmasının da isabetsiz olduğunu belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut olayda; davalı banka tarafından Trabzon İcra Müdürlüğünün 2017/35313 Esas sayılı dosyası üzerinden davacılar ile birlikte 6 adet borçlu aleyhine asıl alacak ve ferileriyle birlikte toplam 516.199,95-TL’nin tahsili için ilamsız icra takibine başlandığı, takibin dayanağının davalı banka ile dava dışı asıl borçlu … … arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi olduğu, davacıların söz konusu sözleşmeyi müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarından bahisle davacılar aleyhine de takibin yöneltildiği, davacılarca kredi sözleşmesinde yer alan imzaların kendilerine ait olmadığından bahisle istinaf incelemesine konu bu davanın açıldığı, mahkemece imza itirazı uyarınca Adli Tıp Kurumundan alınan rapora istinaden yazılı şekilde karar verildiği sabittir.
Mahkemenin hükmüne esas aldığı, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen 09.01.2020 tarihli raporda; kredi sözleşmesinde yer alan imzaların kuvvetle muhtemel davacıların eli ürünü olmadığının belirtildiği ve imzanın aidiyeti konusunda kesin bir görüş bildiriminde bulunulmadığı açık olduğu gibi, söz konusu raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından, kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapor esas alınarak sonuca gidilemez. Bununla birlikte, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin imza incelemesinde son mercii olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır.(HGK’nun 07.10.2009 tarih ve 2009/12-282 sayılı kararı).
Takip dayanağı sözleşmede yer alan imzaların davacı borçlulara ait olduğunun ispat külfeti, takibe başlayan ve imzanın borçlulara ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya aittir.
Bu durum karşısında, davalı vekilince bilirkişi raporuna itiraz edilip yeni bir bilirkişi raporu alınmasının talep edildiği, açılan dava uyarınca ispat külfetinin davalı alacaklıda olduğu da gözetilerek mahkemece; grafoloji dalında uzman bilirkişilerden oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetinden kesin kanaat içeren rapor aldırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesin kanaat içermeyen ve dolayısıyla uyuşmazlığa çözüm getirecek nitelikte bulunmayan rapor hükme esas alınıp yorumlanarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olduğundan, davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının kabulüyle mahkemece verilen kararın HMK’nun 353/(1)-a-6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekli gözetilerek davalı vekilinin kötü niyet tazminatına yönelik istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05.03.2020 tarih ve 2018/496 Esas, 2020/145 Karar sayılı kararın dava dosyasının esası incelenmeksizin HMK’nun 353/(1)-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nun 353/(1)-a maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kaldırma kararının sebep ve şekli gözetilerek davalı vekilinin kötü niyet tazminatına yönelik istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer OLMADIĞINA,
4-İstinaf kanun yolu başvurusunun kabulü nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın DAVALIYA İADESİNE,
5-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına ALINMASINA,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından bu aşama için davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer OLMADIĞINA,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine GETİRİLMESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nun 353/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 26/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

——————-