Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/544 E. 2020/583 K. 09.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ

T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/544
KARAR NO : 2020/583

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/01/2020
NUMARASI : 2017/589 Esas-2020/18 Karar

DAVACI : … – …

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … – …

VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 09/09/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/09/2020
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine Trabzon İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi yapıldığını, takip dayanağı olarak gösterilen senette yer alan imzanın müvekkiline ait olmadığını, taraflar arasında takibe dayanak senedin düzenlenmesine sebep olacak neviden bir ilişki de bulunmadığını ileri sürerek takip uyarınca davalıya borçlu olunmadığının tespitine, takibe konu senedin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili davaya cevap vermemiş, duruşmalardaki beyanında davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; “Dosya içerisinde bulunan tüm kanıt ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde; dava, dava konusu bono altında davacı adına keşideci sıfatıyla atılı olan imzanın davacıya ait olmadığından bahisle 8.536,85 TL için menfi tespit ve 70.000,00 TL tutarlı senet iptali davası olup dava değeri 78.538,85 TL’dir. Her ne kadar davacı dava konusu senet altında kendisi adına keşideci/borçlu sıfatıyla atılı imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek iş bu davayı açmış ise de Mahkememizce, davacının mukayese imzaları ilgili kurumlardan toplanıp, mahkeme kaleminde davacının imza örnekleri alınarak ve senet aslı ile birlikte Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği’ne gönderilip, dava konusu senet üzerinde imza incelemesi yaptırılmış ve dava konusu bono altında davacı adına keşideci sıfatıyla atılı olan imzanın davacıya ait olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları uyarınca takip ve davanın konusu senet üzerinde yer alan imzanın müvekkiline aidiyeti hususunda kesin kanaat edinilmemişken bu hususta yeniden rapor alınmaksızın eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporları uyarınca karar verilmesinin ve bu kabul uyarınca takip miktarından fazla olacak şekilde hesaplanan karşı vekalet ücretinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, takibe konu bonoda yer alan imza inkarına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut olayda; davalı alacaklı tarafından Trabzon İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı dosyası üzerinden davacı borçlu aleyhine asıl alacak ve ferileriyle birlikte toplam 6.326,96-TL alacağın tahsili için icra takibine başlandığı, takip dayanağı olarak 70.000,00-TL bedelli 15.12.2014 tanzim ve 01.01.2015 vade tarihli bononun gösterildiği sabittir.
Menfi tespit davalarında takibe konu kambiyo senedindeki imzanın keşideciye ait olduğu yönündeki ispat yükü lehtar konumunda olan davalı alacaklıya aittir. (Yargıtay 19. HD’nin 2016/11412-2017/1989 Esas-Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.) Yargılama sırasında alınan her iki bilirkişi raporunda senet metninde davacıya atfen atılan imzanın davacının eli ürünü olduğuna dair kesin kanaat içeren bir sonuca varılamamasına ve ispat yükünün davalı alacaklıda bulunmasına karşın, kesin kanaat içermeyen bilirkişi raporlarına istinaden ve hatalı hukuki nitelendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ancak; somut uyuşmazlıkta ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş söyleyişle; ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmasında yarar vardır,
Bu kapsamda; ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda (mülga) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 53. maddesinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.74) düzenlenmiş olup; hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını; öngörmesi esasına dayanmaktadır.
818 sayılı BK’nın “Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesinde: “Hâkim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hâkimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır (6098 sayılı TBK’nın 74. maddesi hükmü de aynı yönde bir düzenlemeyi içermektedir.).
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.1.1975 tarihli, 1971/T-406 E. ve 1975/1 K; 23.1.1985 tarihli, 1983/10-372 E. ve 1985/21 K.; 27.04.2011 tarihli, 2011/17-50 E. ve 2011/231 K.; 03.04.2013 tarihli, 2012/19-873 E.,2013/433 K. sayılı kararları).
Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hâkimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hâkimini bağlamasına, BK’nın 53. maddesi bir engel oluşturmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.1981 tarihli, 1979/1-131 E. ve 1981/587 K., 27.04.2011 tarihli 2011/17-50 E., 2011/231 K.; 03.04.2013 tarihli, 2012/19-873 E., 2013/433 K. sayılı kararları; Çenberci, M: Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965,s.22 vd).
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 E., 472 K.; 27.04.2011 tarihli, 2011/17-50 E., 2011/231 K.; 03.04.2013 tarihli ve 2012/19-873 E., 2013/433 K. sayılı kararları).
Dosya kapsamında yapılan incelemede dava ve takip konusu senet üzerindeki sahtecilik iddialarına binaen davalının şikayeti üzerine davacı hakkında Trabzon 5. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında iftira suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, davanın yapılan yargılaması neticesinde 01.07.2020 tarihli karar ile davacının beraatına karar verildiği, söz konusu kararın istinaf aşamasında olup henüz kesinleşmediği görülmüştür. Yukarıda ceza ve hukuk yargılamaları arasında yapılan açıklamalar uyarınca maddi vakıayı çözümleyecek iddialara ilişkin olarak açılmış olan bahsi geçen ceza davasında verilecek karar bu davanın sonucuna etkili olacağından ceza davasının menfi tespit davası bakımından bekletici mesele yapılması gerektiğinin gözetilmemiş olması da isabetsiz olmuştur.
O halde mahkemece yapılan iş Trabzon 5. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının kesinleşmesinin beklenilmesi, söz konusu davanın mevcut haliyle kesinleşmesi durumunda ise yukarıda ispat ve ispat yüküne yönelik yapılan izahatlar çerçevesinde bir karar verilmesinden ibarettir.
Açıklanan bu durum karşısında mahkemece davanın sonucuna etkili olacak nitelikteki ceza dosyası bekletici mesele yapılmaksızın ve hatalı hukuki nitelendirmeler uyarınca yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulüyle mahkemece verilen kararın HMK’nun 353/(1)-a-6. maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.01.2020 tarih ve 2017/589 Esas, 2020/18 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/(1)-a-6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunun kabulü nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi DAVACIYA İADESİNE,
4-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına ALINMASINA,
5-İstinaf kanun yolu başvurusunun incelenmesi sırasında duruşma yapılmadan karar verildiğinden bu aşama için davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer OLMADIĞINA,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine GETİRİLMESİNE,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 09/09/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Başkan

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Üye

e-imzalıdır.

Katip

e-imzalıdır.