Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/484 E. 2020/667 K. 21.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/484
KARAR NO : 2020/667

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2020
NUMARASI : 2016/524 – 2020/173 E.K.
DAVACI :
VEKİLİ : Av. …
DAVALI :
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 21/09/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/09/2020
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 01.10.2008 tarihinde Karadeniz ve Marmara Bölgeleri için ayrı ayrı Yetkili Satıcı ve Dağıtıcı Sözleşmeleri akdedildiğini, davalı yanın yasal mevzuata ve sözleşme hükümlerine aykırı davranışları ve bu aykırılıkların verilen süre içerisinde giderilmemesi sebebiyle müvekkil şirket tarafından çekilen Samsun 1. Noterliği 25.01.2010 tarihli …. yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini, davalı yanın borca aykırı davranışları sebebiyle müvekkil şirketin uğramış olduğu zararların tahsili için Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/113 E. sayılı dosyasında açılan alacak davasında yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verildiğini ve dosyanın temyiz incelemesinden geçerek 08.09.2016 tarihinde kesinleştiğini, bu ilam uyarınca Karadeniz Bölgesine ait Yetkili Satıcı ve Dağıtıcı Sözleşmesine aykırılık nedeniyle alacak hakkı olan cezai şart için Trabzon İcra Müdürlüğü’nün 2016/26433 E. sayılı dosyasında, Marmara Bölgesine ait Yetkili Satıcı ve Dağıtıcı Sözleşmesine aykırılık nedeniyle alacak hakkı olan cezai şart için Trabzon İcra Müdürlüğü 2016/26435 E. sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlu tarafın itirazı üzerine takiplerin durdurulduğunu beyan ederek haksız ve yasal dayanaktan yoksun olan itirazın iptali ile Trabzon İcra Müdürlüğü’nün 2016/26433E. sayılı icra takibinin 333.750 TL asıl alacak (TBK 99. maddesi gereğince 100.000 Euro için ödeme tarihindeki kur üzerinden) ve ferileri ile üzerinden devamına, Trabzon İcra Müdürlüğü’nün 2016/26433 E. sayılı icra dosyasına yatırılan 1.668,75 TL peşin harcın mahsubuna, haksız ve kötüniyetli itiraz nedeniyle borçlu aleyhine % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davaya karşı zamanaşımı itirazında bulunarak takibin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığını, davacı tarafından yaklaşık yedi sene önce fesh edilen sözleşmeye dayanarak Trabzon İcra Müdürlüğünde takip başlatılmasının kabul edilemez olduğunu, sözleşmenin davacı tarafından 02.03.2010 tarihinde fesh edilmesiyle bu sözleşmede yer alan yetki şartının da uygulanma imkânı kalmadığını, 2010/113 Esas sayılı dosyada 24.000 TL’lik talebin sadece Karadeniz Bölgesine ilişkin 8.000 TL’lik cezai şart alacağının kabul edildiğini beyan ederek öncelikle davada yetkisizlik kararı verilmesini, davacı tarafın haksız ve hukuki mesnetten yoksun davasının reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; “Dosya içerisinde bulunan tüm kanıt ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde; dava tarafları arasında 01.10.2008 tarihli Marmara Bölgesine ilişkin Yetkili Satıcı ve Dağıtıcı Sözleşmesi ve yine 01.10.2008 tarihli Karadeniz Bölgesine ilişkin Yetkili Satıcı ve Dağıtıcı Sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmelerin her ikisinde de (ayrı ayrı) 100.000 Avro cezai şart kararlaştırıldığı, davacı tarafından davalı tarafa hitaben gönderilen Samsun 1. Noterliği 25.01.2010 tarihli …. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile her iki sözleşmenin de feshedildiği, davacı tarafça dava konusu sözleşmelerin feshinin haklı nedene dayandığı, bu hususun Mahkememizin 2010/113E. – 2015/132K sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda tespit edildiği ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu sunulan bilirkişi raporundan da anlaşıldığı üzere dava konusu sözleşmelerde belirlene cezai şartların davalı tarafın ekonomik mahvına sebebiyet vermeyeceği ve bu nedenle mahkememizce tarafların kararlaştırdığı cezai şarttan indirim yapmasına yasal imkan bulunmadığı, taraflar arasında Marmara Bölgesi ve Karadeniz Bölgesi için yapılan sözleşmelerin iki ayrı sözleşme olduğu, birinin diğerinin eki mahiyetinde bulunmadığı, zira sözleşme tarihlerinin aynı gün yani 01.10.2008 olması, sözleşmelerin her ikisinde de diğerinin eki mahiyetinde olduğuna dair bir hüküm bulunmaması, tarafların ve bu kapsamda davalının tacir olması nedeni ile basiretli tacir gibi davranmak zorunda olup eğer dava konusu sözleşmelerden birinin diğerinin eki olduğu yönünde yani tek bir cezai şart bulunduğu yönünde iradeleri var ise bunu sonradan yapılan sözleşmede ayrıca ve açıkça yazması gerekmesi birlikte değerlendirildiğinde her iki sözleşmenin de ayrı ayrı yapılmış ve birbirinden bağımsız sözleşmeler olduğu ve birinin diğer sözleşmenin eki olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle asıl davanın ve birleşen davanın ayrı ayrı kabulüne ve asıl alacakların %20’si oranında icra inkar tazminatına karar vermek gerektiği” gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile; Trabzon İcra Müdürlüğünün 2016/26433 esas sayılı takip dosyası kapsamında davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, dava konusu alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen 2016/549 esas sayılı dosyası kapsamında görülen davanın kabulü ile; Trabzon İcra Müdürlüğünün 2016/26435 esas sayılı takip dosyası kapsamında davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, dava konusu alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece tazminatın fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeneceği ve müvekkil firmanın zarar ettiği hususları gözetilmeden takip tarihindeki düşük kur üzerinden hesap edilen tazminatların müvekkil firmanın mahvına sebep olmayacağına kanaat getirilmesinin kabul edilemez olduğunu, mahkeme kararında hatalı tespitler yapıldığını, dosyanın yeterince incelenmeden hüküm kurulduğunu, yine icra inkar tazminatının da hatalı hesaplandığını belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, cezai şartın tahsiline yönelik takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı, davalı ile aralarında Karadeniz ve Marmara Bölgesi olmak üzere iki tane Yetkili Satıcı ve Dağıtıcı Sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşmeye aykırı davranışları sebebiyle sözleşmeyi feshettiğini, feshin haklı olduğunu, sözleşmeler gereğince hak kazandığı cezai şartların tahsili için takip başlattığını, davalının itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verildiği, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosyaların incelenmesinde uyuşmazlığın düğümlendiği noktalar; (I) davalının sözleşmelere aykırı davranıp davranmadığı, (II) aykırı davranma var ise bunun cezai şart gerektirip gerektirmediği, (III) her sözleşme için ayrı cezai şarta hükmedilmesi gerekip gerekmediği, (IV) cezai şartlarda indirim yapılması gerekip gerekmediği ve (V) icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekip gerekmediği olarak tespit edilmiştir.
(I) Davacı ile davalı arasında 01/10/2008 tarihli iki adet sözleşme bulunduğu, bu sözleşmelerden birinin Karadeniz Coğrafi Bölgesi’ne, diğerinin ise Marmara Coğrafi Bölgesi’ne ilişkin olduğu sabittir.
Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/113 Esas 2015/132 Karar sayılı dosyası incelendiğinde davalının bazı ürünleri bizzat satarak sözleşmenin 7.2.3. maddesine aykırı davrandığı; bazı ürünlerin siparişe rağmen üretilmediği, sözleşmenin 5.1. maddesindeki ürünlerin davacıya teslim edilmediği, bu ürünlere ilişkin yasal izin, tanıtım broşürleri ve materyallerinin davacıya verilmediği gerekçesiyle davacı tarafından sözleşmenin 14.2. maddesine göre çıkarılan fesih ihtarının usulüne uygun olduğu ve sözleşmenin 02/03/2010 tarihinden geçerli olmak üzere feshedildiğine, davacının feshinin haklı olduğuna ve cezai şarta hak kazandığına karar verilmiş olup, verilen karar Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/16810 E, 2016/8209 K sayılı ilamı ile onanmıştır.
Bu haliyle davalının sözleşmelere aykırı davrandığının onanmış mahkeme kararı ile sabit olduğu anlaşılmıştır.
(II) Taraflar arasındaki her iki sözleşmenin de 17.1. maddesine göre “Taraflardan birinin, ana sözleşme ve ek sözleşmelerden herhangi birisine veya herhangi bir hükmüne aykırı hareket etmeleri halinde, diğer tarafın uğradığı ve uğraması muhtemel zararları tazmin edecekleri gibi, ayrıca 100.000 EURO (yüzbineuro) cezai şartı da ödemeyi karşılıklı olarak kabul ve taahhüt ederler.”
Davalının sözleşme hükümlerini ihlal ettiği ve sözleşmenin 17.1. maddesine göre davacının cezai şart talep hakkının doğduğu açık olup, Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/113 Esas 2015/132 Karar sayılı kararı ile sabit hale gelmiştir.
(III) Asıl ve birleşen dosya incelendiğinde taraflar arasında Karadeniz Coğrafi Bölgesi ve Marmara Coğrafi Bölgesi için olmak üzere 01/10/2008 tarihli iki adet ana sözleşme olduğu, davalı tarafın istinaf dilekçesinde belirttiği üzere birbirinin eki olan sözleşmeler olmadığı ve yukarıda değinilen 17.1. maddenin her iki sözleşmede de aynen yer aldığı sabittir. Marmara Coğrafi Bölgesi ile ilgili sözleşmenin 19.1. maddesinde Marmara Anadolu ve Marmara Avrupa olmak üzere iki bölge kabul edildiği, ancak 17. maddenin tek bölge kabul edilerek uygulanacağı düzenlenmiştir.
Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/113 Esas 2015/132 Karar sayılı dosyasında aldırılan ve mahkemece hükme esas alınan 16/09/2014 havale tarihli bilirkişi raporunda Karadeniz Bölgesi için akdedilen sözleşmenin, Marmara Bölgesi için akdedilen sözleşmenin eki olduğu belirtilerek 200.000 Euro değil de 100.000 Euro cezai şartın uygulanması gerektiği bildirilmiş, mahkemece bu rapor doğrultusunda taleple bağlı kalınarak 8.000 TL cezai şarta hükmedilmiştir.
Dosya kapsamı incelendiğinde 01/10/2008 tarihli iki adet ana sözleşmenin bulunduğu, bunlardan birinin Karadeniz Bölgesi için birinin Marmara Bölgesi için düzenlendiği, her iki sözleşme için de 16/10/2008 tarihli iki ayrı ek protokol düzenlendiği, dolayısıyla Karadeniz Bölgesi için düzenlenen sözleşmenin ek sözleşme olmadığı, Karadeniz Bölgesi ve Marmara Bölgesi için birbirinden bağımsız iki sözleşmenin bulunduğu sabittir. Bu husus Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/113 Esas 2015/132 Karar sayılı dosyasının gerekçeli kararında da “Dosyanın ve delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde; taraflar arasında hücresel tedavi ürünleri ve kordon kanı (kök hücre) bankacılığı alanlarında belli ürünlerin üretimi ve satılması konularında Karadeniz ve Marmara Bölgeleri için birbirleriyle büyük oranda benzerlik gösteren iki farklı yetkili satıcı ve dağıtıcı sözleşmesi yapılmış olduğu, buna göre davalı ……’nin sözleşmelerde belirtilen ürünlerin satış ve satışla ilgili tüm hizmet koşullarını düzenlemesi ve yerine getirmesi işini Marmara ve Karadeniz coğrafi sınırları içinde davacı …’ne verdiği, sözleşmelerde tarafların sözleşmeyi fesih şartlarının ve cezai şartın düzenlenmiş olduğu, sözleşmelerin varlığı ve içeriği konularında taraflar arasında uzlaşmazlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır” denilmek suretiyle açıkça belirtilmiş olup, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
Bu durumda tarafların tacir oldukları da dikkate alınarak iki ayrı sözleşme imzaladıkları, her iki sözleşmede de cezai şart hükmünün bulunduğu, davalının her iki sözleşmeye de aykırı davrandığının önceki mahkeme hükmü ile sabit hale geldiği dikkate alındığında, davalının her sözleşme için ayrı ayrı cezai şarta hak kazandığı kabul edilmiştir.
(IV) TTK’nın 22. maddesi (6762 sayılı TTK m.24) uyarınca tacir olan davalının cezai şartın fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim talep etmesi mümkün değil ise de Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında kabul edildiği üzere cezai şartın tacirin ekonomik mahvına sebep olması halinde belirlenen cezai şarttan indirim yapılabilecektir (Yargıtay 19.HD 2018/4132 E, 2020/208 K).
Eldeki dosyada davalıların ekonomik mahva uğrayacağı yönünde bir savunması bulunmadığı halde mahkemece bu yönde değerlendirme yapılması hatalı olmuştur (Yargıtay 19.HD 2016/11562 E, 2017/7463 K). Kaldı ki mahkemece aldırılan bilirkişi raporu ile cezai şartların ödenmesinin davalının ekonomik mahvına yol açmayacağı usulünce belirtilmiş ve ilk derece mahkemesince de kabul edilmiştir.
Bu değerlendirmeler karşısında cezai şart miktarlarında indirim yapılmasına gerek olmadığı anlaşılmıştır.
(V) Takip konusu alacağın likit olması ve davalının itirazında haksız olduğunun anlaşılması karşısında mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Ayrıca takip talebinde alacağın TL cinsine çevrildiği, bu haliyle mahkeme hükmüne esas alınacak asıl alacak miktarının açık olduğu da dikkate alındığında davalı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir.
Yukarıdaki açıklamalar karşısında ilk derece mahkemesince verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/03/2020 tarih ve 2016/524-2020/173 E.K. sayılı hükmüne yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yolu başvurusu sırasında alınan peşin harcın mahsubu ile 33.536,65 TL TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf yoluna başvuran davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,
5-Kararın taraflara tebliğ işlemlerinin Dairemizce YERİNE GETİRİLMESİNE,
6-Kararın kesinleştirme, gider avansı iadesi ve harç tahsile ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince YERİNE GETİRİLMESİNE,
7-İİK’nun 36/5 maddesi gereğince istinaf aşamasında davalı tarafından tehiri icra talebi uyarınca yatırılan teminatın kararın niteliği gereğince davalıya iadesine YER OLMADIĞINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay’a TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 21/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan …
e-imzalı

Üye …
e-imzalı

Üye …
e-imzalı

Katip …
e-imzalı