Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/273 E. 2020/354 K. 03.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/273
KARAR NO : 2020/354

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2019
NUMARASI : 2017/98 Esas-2019/462 Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 03/06/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/06/2020
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, 20.11.2013 tarihinde bu şirkete ait hisselerini devrederek şirketle bağını kopardığını, hisse devri sonrasında davalı bankaya başvurduğunu, davalı bankanın müvekkilinin hissesini devrettiği şirket lehine kefaleti ve ipotekten kaynaklı borcunun kalmadığını belirttiğini, daha sonrasında müvekkili aleyhine hisse devri yapılan şirketin borçları nedeniyle icra takipleri yapıldığının öğrenildiğini, müvekkili aleyhine yapılan takipler mükerrer olduğu gibi takibe konu alacakların hisse devri sonrasında imzalanan kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, bu nedenle müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek davanın kabulü ile 750.000,00-TL’lik kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan 109.200,00-TL ve 5.237,67-TL yönünden borçlu olunmadığının tespiti ile müvekkiline ait taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına, davalı bankanın icra takibinde uygulandığı %36,36 oranındaki faizin iptaline, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının dava dışı şirketin müvekkili bankanın Vakfıkebir Şubesi’nden kullandığı krediye müşterek borçlu, müteselsil kefil sıfatıyla imza attığını, öte yandan dava dışı şirket lehine açılmış ve açılacak her türlü kredilerin teminatını teşkil etmek üzere kendisine ait taşınmaz üzerinden 24.05.2013 tarihinde ipotek tesis ettiğini, dava dışı şirketin kredi borçlarının ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edilerek icra takiplerine başlandığını, yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gibi takip sırasında uygulanan faiz oranlarının da taraflar arasındaki sözleşmelere uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; “Tüm dosya kapsamı, sunulan belgeler, İstanbul Adli Tıp Kurumunun 18/07/2019 tarihli raporu, mahkememizce bankacı bilirkişiden alınan 02/08/2017 havale tarihli rapor ve 21/11/2017 havale tarihli ek rapor, Trabzon İcra Dairesinin …… Esas sayılı dosyaları ve yapılan yargılama neticesinde davacı banka ile dava dışı asıl borçlu ……. Ltd. Şti. arasında 28.03.2013 tarihinde 800.000,00 TL limitli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi, 13.08.2014 tarihli 750.000 TL limitli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi, Bila Tarihli Esnek Ticari Hesap Taahhütnamesi, 13.08.2014 tarihli 10.000 TL limitle Ticari Kredi Kartı (Business Kart) Sözleşmesi imzalanmış, davacı … ve dava dışı ….. Ltd. Şti.’nin yalnızca 28/03/2013 tarihli 800.000,00-TL limitli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinde 800.000,00-TL limitle müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, Trabzon İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı ilamsız haciz yoluyla takip dosyası ve Trabzon İcra Müdürlüğünün …Esas ve … Esas sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip dosyalarının tahsilde tekerrüre yer verilmeyecek şekilde açıldığı, davacının dosyamız arasında bulunan ihtarnamenin tebliğine ilişkin belge altındaki imzayı kabul etmediği yönündeki iddiasının 18//07/2019 tarihli Adli Tıp raporu sonucuna göre dikkate alınmadığı, gerekçeli, anlaşılır, açık hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre Trabzon İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası yönünden davacının kefil olduğu döneme isabet eden Kredili Ticari Mevduat Hesabı/Esnek Ticari Hesap borcunun takip tarihi itibariyle 3.625,73-TL Asıl alacak 395,63 TL faiz ve 19,78 TL BSMV 402,18 TL Noter masrafı olmak üzere toplam 4.443,32-TL olduğu; Trabzon İcra Dairesinin …… Esas sayılı dosyası yönünden lehine ipotek verdiği asıl borçlu …… Ltd. Şti.’nin takip tarihi itibariyle Kredi Kartı ve Kredili Mevduat Hesabı alacağı yönünden 13.955,44 TL asıl alacak 4.173,87 TL işlemiş faiz 208,69 BSMV 402,18 Noter masrafı 18.740,18 TL 966,00 TL Teminat Mektubu Komisyonu alacağı 346,43 işlemiş faiz 17,32 BSMV olmak üzere 1.329,75 TL, 109.200,00 TL 2 adet teminat mektubundan kaynaklı gayrinakdi risk tutarı olmak üzere toplam 129.269,93 TL borcu olduğu fakat bu dosyada haksız nedenle talep edilen 5.032,38 TL masraf alacağı altındaki alacak ve bu dosyanın birleştiği Trabzon İcra Dairesinin …… Esas sayılı dosyası ile aynı borca istinaden yapılan toplamda 6.374,16 TL alacağın mahsubu sonucu Trabzon İcra Dairesinin …… Esas sayılı dosyası yönünden 122.895,77 TL borçlu olduğu anlaşılmış, kefilin de bu miktar yönünden sorumlu olduğu dikkate alınarak bu dosya yönünden 11.927,56 TL borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiş, fakat Trabzon İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası yönünden 11.927,56 TL borçlu olmadığının tespitine, Trabzon İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ilamsız takip ve … esas sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takiplerin aynı borca ilişkin olduğu da dikkate alınarak tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile takiplerin devamı hususunun icra müdürlüğünce dikkate alınması şeklinde hüküm kurulması gerekirken kısa kararda buna ilişkin icra dosya numaraları sehven yanlış yazılmıştır.” şeklindeki gerekçeyle davacının davasının KISMEN KABULÜ ile,
a)Trabzon İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası yönünden 11.927,56 TL borçlu olmadığının TESPİTİNE.
b)Trabzon İcra Müdürlüğünün ….. esas ve ….. esas sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takiplerin aynı borca ilişkin olduğu da dikkate alınarak tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile takiplerin devamı hususunun icra müdürlüğünce dikkate alınmasına karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin hisse devri sonrasında dava dışı şirkete yeni bir sözleşmeyle kredi kullandırılmış olması nedeniyle bu kredi sözleşmesi uyarınca müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, dolayısıyla bu yeni kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan teminat mektubu kredisi ile bunu ilişkin komisyon, masrafların ve kredi sözleşmesi uyarınca tahsis edilen kredi kartından kaynaklı borçtan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, öte yandan şirket hissesinin devri sonrasında ipoteğin devam ettirilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının Trabzon İcra Müdürlüğü’nün …… Esas sayılı dosyasında takibe konu borcun 5.357,67-TL’lik kısmından sorumlu tutulduğunu, bu durum gözetilerek davanın tümden reddi yerine kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Mahkemece, tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HMK’nun 297. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunun anılan yasanın 297-298. maddelerinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki uygulamada zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HMK’nun 298. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nun 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın veya gerekçe ile hüküm fıkrasının çelişkili ya da farklı olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Konu ile ilgili olan 10.04.1992 tarih 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK’nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Hüküm fıkrası ile gerekçe arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Kararın infaza konu edilecek hüküm fıkrasına aykırı şekilde gerekçe oluşturulmasının mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu kanun yolu sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
İstinaf Mahkemelerince ancak ilk derece mahkemesince yukarıda belirtildiği gibi usulünce tefhim edilmiş kısa karar ve bu kısa karara uygun olarak yazılmış gerekçeli karar hakkında istinaf incelemesi yapılabilir.
Somut olayda; mahkemenin gerekçeli kararında açıkça ikrar olunduğu gibi “…. fakat Trabzon İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası yönünden 11.927,56-TL borçlu olmadığının tespitine, Trabzon İcra Müdürlüğü’nün ….. esas sayılı ilamsız takip ve …. esas sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takiplerin aynı borca ilişkin olduğu da dikkate alınarak tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile takiplerin devamı hususunun icra müdürlüğünce dikkate alınması şeklinde hüküm kurulması gerekirken kısa kararda buna ilişkin icra dosya numaraları sehven yanlış yazılmıştır.” denilmek suretiyle gerekçe ile hüküm fıkrası arasında açıkça çelişki oluşturulmuştur. Bu durum karşısında, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı çerçevesinde, tefhim edilen kısa kararla bağlı kalınmadan, mahkemece, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere kararın kaldırılması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle; istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nun 297, 355 ve 353/(1)-a-4. maddeleri gereğince re’sen kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın HMK’nun 353/(1)-a maddesi uyarınca kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.11.2019 tarih ve 2017/98 Esas, 2019/462 Karar sayılı kararının, HMK’nun 297, 355 ve 353/(1)-a-4. maddeleri uyarınca re’sen KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kaldırma kararının sebep ve şekli gözetilerek taraf vekillerinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer OLMADIĞINA,
4-İstinaf başvurusu sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi TARAFLARA İADESİNE,
5-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle taraflarca yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına ALINMASINA,
6-İstinaf kanun yolu başvurusunun incelenmesi sırasında duruşma yapılmadan karar verildiğinden bu aşama için taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer OLMADIĞINA,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine GETİRİLMESİNE,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 03/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır.

Üye
e-imzalıdır.

Üye
e-imzalıdır.

Katip
e-imzalıdır.