Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/181 E. 2020/177 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/181 – 2020/177
T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/181
KARAR NO : 2020/177

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2019
NUMARASI : 2018/299 Esas-2019/492 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ : A
Av. İ
DAVALI :
VEKİLİ : Av.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 20/02/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/02/2020
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekilinin oğlu ve desteğinin 15/09/2009 tarihinde işleteni ve sürücüsü olduğu araç ile yaptığı tek taraflı trafik kazasında vefat ettiğini, desteğin babasının dava tarihinden önce vefat etmesi ve desteğin vefatından sonra geride destekten yoksun kalan olarak tek kişi müvekkili anne kalmasından dolayı yerleşik Yargıtay ilamları doğrultusunda babanın destek pay oranında müvekkili anneye eklenmesini talep ettiğini, müteveffa desteğin vefatına sebebiyet veren aracın kaza tarihi olan 15/09/2009 tarihinde Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile davalı şirkete sigortalı olduğunu, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin anne-babanın destek pay oranlarını adalete ve vicdana uygun olarak yargılamada ve uygulamada birliğin sağlanması amacıyla belirlediği ve sabitlediğini, kazada evladını ve desteğini kaybeden müvekkilinin yaşadığı acıyı tarif etmenin mümkün olmadığını, vefat eden desteklerinden vefat tarihine kadar ve ilerki yıllarda hem maddi hem de manevi olarak zarara maruz kaldığını, tespitin yargılama ve bilirkişi incelemesi gerektirdiğini, destekten yoksun kalma zararının belirli hale geldiğinde tazminat miktarınca talebini artıracağını belirterek esas itibarı ile destekten yoksun kalan 3. kişi olan bağlantılı olarak anne sıfatı olan müvekkili için 6.000,00 TL belirsiz alacak destekten yoksun kalma zararının kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi tarafından 4306138 poliçe numarası ile sigortalanan aracın kaza tarihinde sigortalı olduğunu, karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Şartlarda yer alan ek 6 tazminat ödemelerinde istenecek belgeler başlığı altında yer alan davacının sigorta şirketine başvuruda bulunması gerektiğini, davacının başvuruda bulunmadığını, bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu trafik kazasında sürücüsünün olduğu sırada meydana geldiğini, tek taraflı meydana gelen kazada vefat eden araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları A.6 Teminat Dışında Kalan Haller başlığında belirtildiği üzere destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin sigorta teminatı kapsamına girmeyen hallerden olduğunu, müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, bu nedenle faiz başlangıç tarihini kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; “davacının murisi ve desteğinin davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı olan otomobil ile 15/09/2009 tarihinde yaptığı tek taraflı trafik kazasında öldüğü dosya kapsamında sabittir. Davalı sigorta şirketi dava konusu ZMMS poliçesi ile sigortaladığı aracın üçüncü kişilere vereceği maddi zararları teminat limitleri dahilinde tazmin etme sorumluluğu altına girmiştir. Davacı yoksun kalınan destek tazminatı kapsamında davalı sigorta şirketi açısından üçüncü kişi konumunda olup davalı sigorta şirketinin dava konusu destekten yoksun kalma tazminatı kapsamında tazminat sorumluluğu söz konusudur. Dava tek taraflı trafik kazasından kaynaklanmakta olup mahkememizce konusunda uzman aktüerya hesap uzmanı bilirkişiden davacının dava konusu kaza sebebi ile uğradığı destekten yoksun kalma tazminat tutarı hesaplatılmış ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın ıslah edilmiş hali ile kabulü ile 104.499,53 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tek taraflı olarak meydana gelen kazada vefat eden araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, davacı tarafça talep edilen vefat eden babanın destek payının davacı anneye eklenmesi talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu zararın zamanaşımına uğramış olup davacı tarafın bedel artırım talebi ve bu doğrultuda karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya aykırı şekilde verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, trafik kazasına dayalı destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
15.09.2009 günü saat 20:00 sıralarında Ayancık İlçesi istikametinden Türkeli İlçesi istikametine seyir halinde bulunan otomobil km 11.950’ye geldiğinde sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu gidiş istikametine göre yolun sağ tarafında bulunan uçuruma hızının etkisiyle takla atarak yuvarlandığı, kazada sürücünün vefat ettiği, davalı sigorta şirketinin aracın trafik sigortacısı olduğu belirlenmiştir.
Davacı vekili tarafından davalı sigorta şirketi aleyhine işbu destekten yoksun kalma tazminatı açılmış ve mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı şirket tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davalı vekilinin istinaf sebeplerine göre yapılan incelemede;
1-Davalı vekili kazanın tek taraflı olarak meydana geldiğini, ZMSS genel şartları A.6 gereğince kimsenin kendi kusuruyla hak talep edemeyeceğini ve dolayısıyla açılan davanın yerinde olmadığını belirtmiştir.
ZMSS yeni genel şartları 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiş olup ancak bu tarihten sonra düzenlenen poliçeler ve gerçekleşen olaylarda uygulanacaktır. Bu itibarla davalı vekilinin yeni genel şartların bu davada uygulanması gerektiği yönündeki talebi yerinde değildir. Kaza 15.09.2009 olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/17142 Esas-2011/411 Karar sayılı ilamı ve bu ilam sonrasında Yargıtay 17. Hukuk Dairesince oluşturulan tüm içtihatlar gereğince davacının ölenin annesi olup davada üçüncü kişi olması hasebiyle ölenin kusurunun davacıya yansıtılamayacağı gerçeği dikkate alındığında davalı vekilinin bu yöne ilişkin tüm istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacının murisi olan oğlu kaza tarihi olan 15.09.2009 tarihinde vefat etmiş olup ölüm tarihinde bekardır. Yine ölüm tarihinde murisin annesi ve babası hayatta olup babanın vefat tarihi 02.01.2010’dur. Mahkemece bilirkişinin düzenlemiş olduğu 30.09.2019 tarihli ek rapora göre karar verilmiştir.
18 yaşında gelir elde etmeye başlayan desteğin askere gideceği, askerlik görevini tamamladıktan sonra 2 yıl içinde evleneceği ve bir yıl sonra bir çocuğu daha sonra ikinci çocuğunun olacağı varsayılarak hayatın olağan akışına göre bekar olarak ölen çocuğun ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem için de anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16’şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya %12,5’er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekeceği, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamaları gereğidir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/79 Esas-2019/11197 Karar sayılı ilamı, 2017/4860 Esas-2019/10698 Karar sayılı ilamı)
Öte yandan çocukların anne ve babalarına destek olacakları karine olarak kabul edilmekte olup bu karinenin aksini iddia eden bunu ispat etmekle mükelleftir. Dolayısıyla davalı vekili ölen babanın payının anneye verilmesinin hatalı olduğuna ve çocuğun annesine destek olmayabileceğine dair istinaf itirazları yerinde görülmemiş ve reddi gerekmiştir.
3-Davacı vekili dilekçesinde müvekkili için belirsiz alacak davası açtığını ve şimdilik 6.000,00 TL istediğini belirtmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde ıslah ile artırılan kısım yönünden zaman aşımı itirazında bulunmuştur.
Talep sonucunun belirlenemediği hallerde HMK’nun 107. Maddesi gereğince kısmi dava yerine belirsiz alacak davası açmak mümkündür. Belirsiz alacak davasının niteliği gereği, talep sonucunun artırılması halinde zaman aşımı süresinin dolması riski de bertaraf edilmektedir. Zaman aşımı süresi belirsiz alacak davasının açılması ile tüm alacak için kesilir. (Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 18.05.2015 tarih ve 2015/4773 Esas-2015/9246 Karar sayılı ilamı; Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 17.03.2015 tarih, 35548/10486 karar tarihli ilamları) Dolayısıyla dava belirsiz alacak davası olarak açılıp alacağın belirli hale getirilmesiyle zaman aşımı süresi dolmayacağından davalı vekilinin bu yöne de ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
4-2918 Sayılı KTK’nun 97.maddesinde 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklik ile sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 Sayılı kanunla yapılan değişiklik 26/04/2016 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Yapılan bu düzenleme ile sigorta şirketine başvuru hususu dava şartı haline getirilmiştir. Ancak gerek Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin uygulamalarında gerekse tüm istinaf uygulamalarında KTK’nun 97. Maddesinde öngörülen bu dava şartı HMK’nun 115/2 maddesi gereğince giderilebilir bir dava şartıdır.
Sigorta kuruluşuna yazılı başvuru halinde eklenmesi gereken belgelere madde metninde açıkça yer verilmemiş; Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.2.2.1 maddesinde ise kaza veya zararın tespit edilebilmesi için gerekli tüm belgeler ifadesi kullanılarak tek tek belgelerin sayılması yoluna gidilmemiştir. Ayrıca sigortacının hak sahibinden münhasıran hak sahibinin tazminat hakkını etkileyen bilgi ve belgeleri talep edebileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme sigorta şirketi için belirlenen 8 günlük ödeme süresinin başlangıcı için önem taşıyacaktır. Şu halde hak sahibinin temin edebildiği belgeler ile sigortacıya başvurusunun yeterli olduğu, tüm belgelerin sunulmasının zorunlu olmadığı gibi bu belgeleri davalının da isteme yöntemi ile temin edebileceği, davacı tarafından yargılama aşamasında 06/08/2018 tarihinde sigorta şirketine başvurulmasına rağmen davalı şirket tarafından talebe olumlu veya olumsuz bir cevap verilmediği anlaşılmış olup davalı sigorta şirketinin başvuru yapılmadığına dair istinaf itirazlarının da gerçekle uyumlu olmadığı anlaşılmış ve reddi gerekmiştir.
Her ne kadar hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda ilk çocuğun evlendikten 1 yıl değil 3 yıl sonra doğacağı kabul edilerek hesaplama yapılmış ve bu durum Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararlarına aykırılık teşkil etmiş ise de davalı tarafından bu yöne ilişkin açık bir istinaf talebinin bulunmadığı anlaşıldığından sadece eleştiri mahiyetinde bu yöne değinilmiş ve sonuç itibariyle mahkemece verilen kararda usul ve yasaya aykırılık görülmediği anlaşıldığından davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının HMK’nun 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04.12.2019 tarih ve 2018/299 Esas, 2019/492 Karar sayılı hükmüne yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nun 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar kanunu uyarınca alınması gerekli 7.138,36 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 1.730,19 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.408,17 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA.
3-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde BIRAKILMASINA,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine yer OLMADIĞINA,
5-İİK’nun 36/5 maddesi gereğince istinaf aşamasında davalı Halk Sigorta A.Ş. tarafından tehiri icra talebi uyarınca yatırılan teminatın kararın niteliği gereğince davalı Halk Sigorta A.Ş.’ne iadesine yer OLMADIĞINA,
6-Kararın kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesine ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE,
7-Gerekçeli kararın Dairemizce TARAFLARA TEBLİĞİNE,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nun 361. ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 20/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır.

Üye
e-imzalıdır.

Üye
e-imzalıdır.

Katip
e-imzalıdır.