Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/156 E. 2020/137 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/156 – 2020/137
T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/156
KARAR NO : 2020/137

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/11/2019
NUMARASI : 2018/80 – 2019/466 E.K.
DAVACILAR : 1-
2-
3-
4-
5-
VEKİLİ : Av.
DAVALILAR : 1-
2-
VEKİLİ : Av.
3-
VEKİLLERİ : Av.
Av.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 13/02/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/02/2020
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davalılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar adına kayıtlı araç ile sürücü davalıırı 06/01/2018 tarihinde yaya geçidinden geçmekte olan şahsa çarpması sonucu ölümlü trafik kazasına sebebiyet verdiğini, kazaya sebep olan aracın davalı sigorta şirketi arafından sigortalı olduğunu, davalının gerçekleşen kazada asli kusurlu olduğunun Akçaabat C.Başsavcılığı tarafından aldırılan kusur raporunda ve kaza tespit tutanağında tespit edildiğini, meydana gelen kaza neticesinde davacıların maddi ve manevi olarak büyük bir yıkıma uğradıklarını beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacılardan her biri için 500’er TL olmak üzere toplam 2.500 TL maddi tazminatın, davacılar Hayriye için 45.000 TL, Cihat için 30.000 TL, İlknur için 30.000 TL, Soner için 30.000 TL, Ayşe için 30.000 TL olmak üzere toplam 165.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza tutanakları, kazaya ait görüntü ve bilirkişi raporu incelendiğinde kazanın oluşumunda müteveffanın da kusurunun bulunduğunu, manevi tazminat talebinin çok fahiş olduğunu, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına göre talep edilebilecek miktarın çok üstünde bir rakam olduğunu belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; Mahkememizce dava konusu kazanın oluşumuna ilişkin deliller toplanarak kusur durumunun tespiti için dosya İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve sunulan 19/04/2019 tarih rapordan dava konusu trafik kazasının oluşumunda davalı sürücünün %100 oranında kusurlu olduğu, müteveffa yayanın ise kusursuz olduğu anlaşılmıştır. Kusur durumu tespit edildikten sonra dosya konusunda uzman aktüerya hesap bilirkişine tevdi olunarak davacıların dava konusu olay sebebi ile destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanıp kazanmadıkları ve hak kazandılar ise destekten yoksun kalma tazminat miktarı yönünden hesap yaptırılmış; aktüerya hesap uzmanı bilirkişinin 03/07/2019 tarihli raporundan, dosya kapsamındaki zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesine göre, davalı sigorta şirketinin maddi tazminat talepleri için ölen şahıs başına, azami poliçe teminat limitinin 330.000 TL ile sınırlı olduğu, davacılardan eş Hayriye Kurnaz için destekten yoksun kalma tazminat tutarının 108.132,61 TL olduğu; diğer davacılar yönünden ise destekten yoksun kalma tazminatı şartlarının bulunmadığı anlaşılmış ve maddi tazminat davası yönünden yapılan yargılama sonucunda davacının eşinin davasının ıslah edilmiş hali ile 108.132,61 TL üzerinden kabulüne, diğer davacıların davalarının ise bu davacılar yönünden destekten yoksun kalma tazminatı şartları oluşmadığından ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat davası yönünden yapılan yargılama sonucunda ise; dava konusu trafik kazası neticesinde davacılardan müteveffanın eşinin uzun yıllar birlikte yaşadığı hayat arkadaşını, diğer davacılar ise babalarını kaybetmiş olup manevi elem ve ızdırap içine düştükleri kuşkusuzdur. Dava dilekçesi incelendiğinde manevi tazminat davasına yönelik davalılar arasında bir ayrım yapılmadığı yani davalı sigorta şirketine karşı manevi tazminat talebi olmayıp manevi tazminat davasının yalnız diğer davalılar araç sürücüsü ve işletenine karşı açılmış olduğu yönünde bir ibare bulunmadığı görülmüştür. ZMMS poliçesi manevi tazminat taleplerine yönelik bir teminat sağlamadığı için davalılardan sigorta şirketi aleyhine açılan manevi tazminat davalarının reddi gerekmiştir. Mahkememizce dava konusu kazanın oluş şekli, tarafların kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, müteveffanın kaza tarihindeki yaşı, kaza tarihi itibariyle paranın alım gücü dikkate alınarak davacının eşi için 30.000 TL diğer davacılar için 15.000 TL olmak üzere toplam 90.000 TL manevi tazminatın, manevi tazminat zararından sorumlu olan davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, 108.132,61 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacının eşine verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil hakkında düzenlenen kusur raporunun eksik ve hatalı olduğunu, alınan 3 rapordan ikisinde müteveffaya tali kusur verilmesine rağmen adli tıp raporunda müvekkilin tam kusurlu sayıldığını, mahkemece hangi gerekçe ile adli tıp raporuna uyulduğu açıklanmadığı gibi müvekkilin %100 kusurlu bulunduğunun karar gerekçesinde açıklanmadığını, mahkemece hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, müvekkilin şu an işsiz olduğunu, hükmedilen rakama bakıldığında ve ülkemizde asgari ücret miktarı düşünüldüğünde müvekkilin bu bedeli ödemesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketinde iş anlamında ciddi sıkıntı içerisinde olduğunu ve borca batık halde bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, trafik kazasından kaynaklı destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminata ilişkindir.

İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
06/01/2018 tarihinde saat 15:45 sıralarında davalı sürücünün sevk ve idaresindeki kamyonet ile D.010-21 numaralı devlet kara yolunu takiben Adnan Menderes Caddesini takiben Giresun yönünden Trabzon istikametine sol şeritte seyir halinde iken olay mahalli olan yaya geçidine yaklaştığı ve aynı istikamete sağ şeridi takiben yaklaşan ve önünde seyir halinde olan başka bir kamyonun bu geçidi kullanmak üzere kaplamaya girmiş olan yayalara yol vermek amacıyla durması akabinde bu kamyonun sol tarafından geçiş yapmak istediği sırada aracının ön kısımları ile istikametine göre yolun sağından ve kendisine geçiş hakkı vermek üzere duran kamyonun önünden yaya geçidini kullanarak geçiş yapan yayaya çarpması neticesinde kazanın meydana geldiği, kaza sonucunda yayanın vefat ettiği, davacıların ölenin mirasçıları olduğu ve davalı sigorta şirketinin söz konusu aracın ZMS sigortacısı olduğu belirlenmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davacı eş yönünden 108.132,61 TL destekten yoksun kalma tazminatına hükmedildiği ve ayrıca tüm davacılar için toplamda 90.000 TL manevi tazminata hükmedildiği ve kararın davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna götürüldüğü anlaşılmıştır.
Davalılar vekili iki yönden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Birincisi müvekkillerinin olayda kusurunun bulunmadığını ve raporların yetersiz olduğunu belirtmiş, ikinci olarak da hükmedilen manevi tazminatın olaya uygun olmadığını ve çok fazla olduğunu ileri sürmüştür. Kararda ve dosyada kamu düzenine ilişkin herhangi bir aykırılık görülmediğinden istinaf incelemesi sadece kusur durumu ve manevi tazminatın miktarı yönünden yapılmıştır.
Kazanın akabinde 06/01/2018 tarihinde tutulan kaza tespit tutanağında sürücünün tam kusurlu olduğu ve yayanın herhangi bir kusurunun olmadığı belirtilmiş, ceza soruşturması aşamasında Akçaabat C.Başsavcılığı tarafından alınan trafik polisi bilirkişi tarafından düzenlenen 11/01/2018 tarihli raporda da sürücünün asli kusurlu, ölen yayanın ise tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Akçaabat 2. ASCM’nin dosyasında görülen davada alınan 30/04/2018 tarihli raporda yine kazada sürücünün asli, yayanın ise tali kusurlu olduğu belirtilmiş, aynı mahkemece Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesinden tekrar rapor alınmış ve 20/11/2018 tarihli bu raporda ise sürücünün asli kusurlu olduğu, yayanın ise kusursuz olduğu belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince kusur durumuna ilişkin olarak 19/04/2018 tarihinde İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmış ve bu raporda da diğer alınan tüm raporlar değerlendirilerek sonuçta sürücünün tam kusurlu olduğu, yayanın ise kusursuz olduğu belirtilmiştir.
TBK’nun 74.maddesine göre “Hakim zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümlerine bağlı olmadığı gibi ceza hakimi tarafından verilen beraat kararı ile de bağlı değildir. Aynı şekilde ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hakimini bağlamaz”. Yukarıda açıklandığı gibi olayla ilgili 4 tane düzenlenmiş rapor ve kaza tespit tutanağı vardır. Gerek kaza tespit tutanağı, gerek Akçaabat 2. Asliye Ceza Mahkemesince Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan rapor ve gerekse de İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen raporların birbirini doğruladığı ve olayda davalı sürücünün tam kusurlu olduğu ve ölenin kusursuz olduğu açıklanmıştır. Özellikle ilk derece mahkemesince hükme esas alınan İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen rapor, bütün raporları değerlendirip oluşturulduğundan yeterli gerekçe ve içeriğe sahip olduğu düşünülmüş bu anlamda mahkemece bu rapora itibar edilmesinde bir usulsüzlük görülmemiştir. Bu itibarla davalılar vekilinin kusura yönelik itirazları yerinde görülmemiş ve reddi gerekmiştir.
TBK’nun 56.maddesine göre “Hakim bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir”. Manevi tazminat bir zenginleşme aracı olmamakla birlikte kişinin duyduğu acı ve ızdırabın dindirilmesine yardımcı olabilecek bir meblağı da içermesi gerekir. Manevi tazminat hesaplanırken kişilerin sosyal ve ekonomik durumları, tarafların kusur durumu, ölenin yaşı ve sosyal statüsü gibi hususlar dikkate alınır. Bu anlamda davalı sürücünün olaydaki kusurunun ağırlığı, ölenin yaşı, davacıların ve davalıların sosyal ve ekonomik durumları ile meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminatın yerinde olduğu sonucuna varılmış bu itibarla davalılar vekilinin tüm istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve sonuçta aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Davalılar vekilinin Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 21/11/2019 tarih ve 2018/80-2019/466 E.K. Sayılı hükmüne yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında peşin ödenen harcın mahsubu ile 10.150,50 TL bakiye harcın istinaf eden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davalılar tarafından istinaf başvurusu sırasında yapılan yargılama giderlerinin kendi ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,
4-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadan karar verilmiş olması nedeniyle davacılar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-Kararın taraflara tebliğ işlemlerinin Dairemizce YERİNE GETİRİLMESİNE,
6-Kararın kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı ile harç tahsile ilişkin işlemlerin mahkemesince YERİNE GETİRİLMESİNE,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 13/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi

Başkan
e-imzalı

Üye
e-imzalı

Üye
e-imzalı

Üye
e-imzalı