Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/156 E. 2020/32 K. 14.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

Taraflar arasında görülen itirazın iptali istemine ilişkin davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı banka ile davalı arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşme öncesi bilgi formunu bankadan teslim alarak incelediğini, komisyonlara ilişkin banka personelinden bilgi alarak belirlenen tüm hususlarda davacı bankayla mutabık kaldığını ve sözleşmeyi imzaladığını, davalının kredi borçlarını ödemekte temerrüde düştüğünü, borçluya ihtarname gönderilmesine rağmen davalının borcu ödemediğini, davacı banka tarafından davalıya gönderilen ihtarname ile “söz konusu alacakların temerrüt faizi ve gider vergisi ile birlikte işbu ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde banka veznesine ödenmesi, aksi halde faiz ve ferileriyle birlikte tahsili için yasal yollara başvurulacağı, icra masraf ve vekalet ücretinin muhataba ait olacağı” hususlarının belirtildiğini, ödemelerin yapılmaması üzerine davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek haksız itirazın iptali ile takibin devamına ve cra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ettiği görülmüştür.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu alacağın davacı ile müvekkili arasında şahıs işletmesinin borcundan kaynaklı dava olduğunu, müvekkilinin tacir olmadığını, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu, bu nedenle görev itirazında bulunduğunu, kredi sözleşmesinde yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle de yetki itirazında bulunduğunu, esasa ilişkin beyanlarında ise; davacının muaccel olmayan alacağı ihtarname çekerek talep ettiğini, müvekkilinin alacakların faizlerini ve ödenmesi gereken tutarları düzenli olarak ödediğini, davalının davacı tarafça gönderilmiş olan ihtarnameye cevaben gönderdiği ihtarnamesi ile borç tutarını kabul etmediğini, davacının mükerrer takip yaparak müvekkilinden fazla talepte bulunduğunu, rehinle teminat altına alınan alacağı bulunduğunu, davacı bankanın öncelikle rehin takibi yapması gerekirken rehin takibi yapmadığını, ayrıca borcun çok üzerinde miktar üzerinden ilamsız takip yaptığını, sonrasında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yaptığını, davacınındosyasından 14/08/2018 tarihinde davaya konu icra takibi başlatıldığını, daha sonra da 28/09/2018 tarihinde icra müdürlüğü dosyasından rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlattığını, iki takip dosyasının da mesnedinin aynı olduğunu, müvekkilinin iki takip dosyası kadar borcu bulunmadığını, davacının mükerrer takip yaptığını belirterek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; “İİK’nun 45. maddesi hükmüne göre rehinli alacaklar için önce rehne başvurma zorunlu bulunmakta olup, dava konusu olayda da davalı tarafça araç rehni sözleşmesi tesis edilmiştir. Bu durumda davacı tarafın alacağın rehinle temin edilen bölüm için öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişmesi ve şayet alacak rehin bedelini aşıyor ise kalan bölüm için de ilamsız takip yapması gerekir. Oysa dava konusu olayda davacı taraf önce icra müdürlüğüıgı dosyası ile taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapmış, şikayet üzerine icra hukuk dosyasında takibin ilamlı yapılması nedeniyle takibin iptaline karar verilmiş, mahkememizde itirazın iptaline konu icra dosyası yönünden her ne kadar bu dosyada tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla takip yapılmış ve bu icra takibinden sonra icra müdürlüğü dosyasıyla taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmış ise de önce rehne başvurulması kuralını yine de yerine getirmediği ve bu durumun belirtilen usulsüzlüğü ortadan kaldırmadığı” gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın zayıf olduğunu ve hükme konu gerekçelerin hiç bir hukuki ve fiili dayanağının bulunmadığını, mahkemenin İİK’nun 45. maddesi hükmüne göre rehinli alacaklar için önce rehine başvurma zorunluluğunu tek başına gerekçe gösterdiğini ve önce rehine başvurulup sonuçlandırıldıktan sonra aşan kısmı için ilamsız takip yapılabileceğini tek başına gerekçe göstererek davayı reddettiğini, davalı ile davacı banka arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme gereğince borcunu ödemeyen davalının temerrüte düşmesi üzerine davacı banka tarafından davalıya 30 gün içinde banka veznesine borcunu ödemesi gerektiğinin, ödenmemesi halinde faiz ve ferileriyle birlikte yasal yollara başvurulacağının bildirildiği ihtarnamenin tebliğ edildiğini, ihtarnameye rağmen davalının borcunu ödememesi üzerine icra müdürlüğü dosyası ile örnek 7 ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlu davalı hakkında ilamsız başlatılmış olan takiple birlikte tekerrür olmamak kaydı ile aynı zamanda da rehin tutarı üzerinden icra müdürlüğü dosyası ile ilamsız (rehin) takibin de başlatıldığını, Hukuk Genel Kurulu’nun “alacağın rehin tutarı ile birlikte karşılanmayacağının belirgin olması karşısında tüm alacak için tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile haciz yolu ile takip yapılmasında usulsüzlük bulunmaması” hususu belirtilen özel daire kararına rağmen mahkemenin kanuna ve yerleşik içtihatlara karşı karar verdiğini, gerekçeye dayanak olarak gösterilen İİK’nun 45. maddesinde de rehinle temin edilmiş alacak için öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması gerekli ise de, aynı madde gereğince rehin tutarı alacağı karşılamadığı takdirde haciz yoluyla da takip yapılabileceğinin belirtildiğini, tüm bu nedenlerle istinaf yasa yoluna başvurusunun kabulü ile mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, banka kredi sözleşmesine dayalı icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut olay incelendiğinde; davacının dava konusu yapılan icra müdürlüğü dosyası ile asıl alacak üzerinden kredi sözleşmesi, ihtarname, hesap özeti dayanak yapılarak ilamsız takiplerde ödeme emri düzenlenmesine karar verildiği, bu ödeme emrine itiraz üzerine süresi içerisinde itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmıştır. Davacı alacaklının bu takip dışında, asıl alacak üzerinden yine kredi sözleşmesi, ihtarname ve hesap özeti dayanak yapılarak taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takipte ödeme emri düzenlendiği görülmüştür. Ayrıca davacı alacaklı asıl alacak üzerinden yine kredi sözleşmesi, ihtarname ve hesap özeti dayanak yapılarak rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takipte icra emri düzenlendiği görülmüştür. Bu son takibe karşı İcra Hukuk Mahkemesi’ne itiraz olunmuş, dosyayı inceleyen mahkeme icra emri düzenlenemeyeceğinden bahisle itiraz kabul ederek davacı yönünden takibin iptaline karar verilmiştir.
Mahkemece İİK’nun 45. maddesi dayanak gösterilerek öncelikle rehne başvurma ilkesi göz önünde bulundurularak rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişilmesi ve şayet alacak rehni aşıyor ise kalan bölüm için ilamsız takip yapılması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2004 Sayılı İİK’nun 45. maddesi “Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Ancak rehin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebilir…” hükmünü içermektedir. Dolayısıyla rehinle temin edilmiş bir alacak için doğrudan ilamsız takip yapılamaz. Öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılmalı, tahsil edilemeyen kısım için ilamsız icra takibine girişilmelidir. Dava konusu olayda ise davacı rehinle temin edilmiş alacak için doğrudan ilamsız takip yapmış olup bu durum İİK’nun 45. maddeye aykırılık teşkil eder. Her ne kadar davacı istinaf gerekçesinde Hukuk Genel Kurulunun 18/04/2001 tarih, 2001/12-354-367 sayılı kararını gerekçe olarak göstermiş ise de dosya içerisine getirtilip incelenen kredi sözleşmeleri ve ipotek belgesi incelendiğinde araç üzerine taşınmaz rehni konduğu, rehin miktarının belirlenmediği anlaşılmıştır. Bu sebeple takip miktarı da dikkate alındığında Hukuk Genel Kurul kararında bahsedildiği şekli ile rehne konu aracın değerinin tüm alacağı karşılayıp karşılamadığının belirgin olduğundan bahsedilemeyeceğinden mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nun 353/(1)-b-1 maddesi uyarınca reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının hükme yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE.
2-İstinaf kanun yolu başvurusu sırasında alınması gereken 54,40 TL harçtan davacı tarafça peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 10,00 TL harcın davacı tarafça TAMAMLANMASINA.
3-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA.
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine yer OLMADIĞINA.
5-Kararın dairemizce taraflara TEBLİĞİNE.
6-Kararın kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesine ilişkin işlemlerinin mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE.
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 14/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.