Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/113 E. 2019/102 K. 13.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ

T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/113
KARAR NO : 2019/102

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/09/2019
NUMARASI : 2018/303 – 2019/341 E.K.
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1 -… – …
2 -… – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan
Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 13/12/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/12/2019
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı borçlulardan …’un davacı bankanın Yenimahalle Şubesi ile imzaladığı Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmeleri uyarınca Borçlu Cari Hesap, İskonto/İştira Kredisi, Taksitli Ticari Kredi kullandığını, diğer borçlulardan …’ın da imzalanan bu sözleşmeye müteselsilen kefil olduğunu, her iki borçlunun da kredi sözleşmesinin yanı sıra taksitli ticari kredilerin taksit tarihi, tutarı, her bir taksitin anapara, faiz ve vergi kısmını ve geri ödenecek toplam borç tutarının dökümünü içeren geri ödeme planlarını da imzaladığını, borçlu …’un imzaladığı bankacılık hizmetleri sözleşmesi uyarınca bireysel kredi kartı ve yine imzaladığı tüketici kredisi sözleşmesi uyarınca bireysel nitelikte tüketici kredisi de kullandırıldığını, davalı borçlunun GKS imzalayarak kredi kullandığının sabit olduğunu, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine borçtan sorumlulara kat ihtarı gönderilerek borcu ödemeleri ihtar edilmiş ise de borcun ödenmediğini, bu nedenlerle … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı takibe itirazlarının iptaline ve takibin devamına, davalıların asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmelerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın müvekkiller aleyhine borçlu olmadıkları alacak iddiası ile yapmış oldukları takiplerin taraflarınca yine süresinde itirazla durdurulduğunu, davacının alacak iddiasının bankanın müvekkili ile yapmış bulunduğu iddia edilen genel ve gayri nakdi kredi sözleşmesine dayandığını, davacı alacaklı bankanın müvekkillere kullandırmış olduğu kredilere ilişkin bir takım sözleşmelere imza attırılmış, bu imza atım aşamasının sonrasında müvekkillerinin kullanmış oldukları krediler ödenmiş ve kapatılmış olmasına rağmen daha sonra müvekkiline tekrar kredi kullandırıldığından bahisle hiçbir kredi çeşitlendirilmesi dikkate alınmayarak ödenmiş olan kredinin hiç ödenmemiş gibi ve kredi sözleşmesinde boş olan alanların tarih miktar ve taraf isimleri davacı banka tarafından sonradan doldurulduğunu, bu nedenlerle davalı müvekkillerin borçlu olmadığının tespiti ile davanın reddine davacı alacaklının kötü niyetli olması sebebiyle %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; “Davalılardan …’un asıl borçlu sıfatıyla davacı bankanın Yenimahalle Şubesi ile bankacılık sözleşmeleri imzaladığı, davalı …’ın ise bu sözleşmelere müteselsil kefil sıfatıyla imza attığı, kefalet tarihinde evli olan davalının kefalet belgesinde eş rızası bulunduğu, geçerli bir kefalet olduğu, davacı bankadan dava konusu kredi sözleşmesine dair getirtilen hesap dökümü vs. belgeler üzerinde bankacı bilirkişi tarafından yapılan incelemede; davalı …’ın Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesindeki 50.000 TL limitli müteselsil kefaletinden kaynaklı sorumluluğunun takip tarihi itibariyle 51.143,58 TL asıl alacak, 4.258,62 TL işlemiş faiz, 212,93 TL BSMV olmak üzere toplam 55.615,13 TL olduğu, ancak tahsilde tekerrür etmemesi için davalı …’ın kefalet sorumluluğunun her iki dosyada birlikte ve 55.615,13 TL ile sınırlı olarak değerlendirilmesi gerektiği;
Davalı asıl borçlu … yönünden ise, ….. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında 147.800 TL limitli araç rehninin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde ise; işbu dava dosyasına konu olan …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki alacağın aynı kredilere ait olduğu ve her iki icra takip dosyası için bilirkişi raporunda 08.05.2018 takip tarihi itibariyle hesaplanan banka alacağının toplam 93.640,24 TL olduğu, bu tutarın araç rehini limiti dahilinde kaldığı, dolayısıyla araç rehini limitini aşan ilamsız takip yapılabilecek alacak tutarı kalmadığından davalı asıl borçlu …’un … İcra Müdürlüğü’nün ….. esas sayılı icra dosyasındaki banka alacağından sorumlu tutulmaması gerektiği” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı …’un kullandığı kredilerden doğan borç toplamı ile rehin takibi limiti dikkate alındığında itiraza uğrayan takipte asıl borçlu …’tan rehin tutarını aşan tutarın talep edilmesinin hukuka uygun olduğunu, mahkemece aksi kabulle hareket edilerek alacağın tamamının rehin güvencesinde olduğunun kabulü ve takibin … yönünden iptaline karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca kefilin sorumluluğunun da devam ettiğini, bilirkişi raporunda asıl borçlu ve kefil açısından ayrı ayrı hesaplama yapıldığını belirterek usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, kredi sözleşmesine dayalı olarak yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Tüm dosya kapsamından davalı asıl borçlu … ile davacı banka arasında 21/03/2014 tarihinde 310.000 TL limitli genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme kapsamında limitlerin 01/09/2014 tarihinde 410.000 TL’ye, 08/05/2015 tarihinde 500.000 TL’ye çıkarıldığı ve bu tarih itibariyle davalı …’nin sözleşmeye 50.000 TL limitle müteselsil kefil olduğu, daha sonra tarihsiz kefalet belgesi ile limitin 100.000 TL arttırılarak kefalet miktarının 150.000 TL’ye çıkarıldığı; davalı …’un bu sözleşme yanında takibe konu tüketici kredisi kullandığı, yine bankacılık sözleşmesinden kaynaklı olarak kredi kartı alıp kullandığı, … İcra Dairesinin ….. Esas sayılı dosyası ile kredi ve kredi kartı borçlarının ödenmemesi üzerine davalılar aleyhine ilamsız icra takibine girişildiği, süresinde itiraz üzerine takibin durduğu ve sonuç olarak iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında kredi sözleşmelerinin geçerliliği konusunda bir ihtilaf olmayıp, ihtilaf davalıların bu borçlardan sorumlu olduğu miktara ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda … hakkında …. İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı takip dosyası gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verildiği ayrıca davalı … yönünden ise kefalet limitinin arttırılmasına ilişkin sözleşmenin geçersizliği ileri sürülerek bu davalı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiği belirlenmiştir.
Davada çözümlenmesi gereken husus …’un rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takip dolayısıyla borçtan kurtulup kurtulmadığı ve davalı … yönünden kefaletin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davalı …’nin davalı …’in kullandığı ticari krediye kefil olma tarihi 08/05/2015 olup bu tarih itibariyle 6098 Sayılı TBK yürürlüktedir. TBK’nun 581 ve devamı maddelerinde kefalet sözleşmesi düzenlenmiş olup yasanın 583 ve 584.maddelerinde kefaletin geçerlilik şartları açıklanmıştır. Bu anlamda davalı …’nin kefaletine ilişkin 08/05/2015 tarihli sözleşme eş rızasını ve kefilin imzası ile kefalet miktarını içermesi nedeniyle geçerlidir. Mahkeme kefalet tutarındaki artışa ilişkin belgenin tarih içermemesi nedeniyle geçerli olmadığı kanaatine varmıştır. Ancak sözleşmelerin tümünün incelenmesinde de açıkça anlaşılacağı üzere limit arttırımları ayrı bir sözleşme olmayıp asıl sözleşmenin eki niteliğindedir. Kefalet limitinin arttırımına ilişkin sözleşmeyi davalı … ve eşi imzalamış olup tek başına tarih olmaması limit arttırım sözleşmelerini geçersiz kılmaz. Dolayısıyla davalı … müteselsil kefaleti nedeniyle dava konusu sözleşme çerçevesinde kullandırılan kredi borcundan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sınırlı olmak üzere sorumludur (Yargıtay 19.HD’nin 2014/2100-6116 E.K. Sayılı ilamı ile yine aynı Dairenin 2014/8897-13456 E.K.sayılı ilamı). Şu halde bilirkişi raporuna dayalı olarak mahkemece verilen karar yerinde olmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları kabule şayan bulunmamıştır.
Bilindiği üzere genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmeleri ticari nitelikte sözleşmeler olup borcun ödenmesi sözleşmenin de sona erdiği anlamına gelmez. Arttırılan limitler ve kullanılan krediler sürdükçe sözleşme ve bu anlamda kefalet de varlığını sürdürür. HMK’nun 166 ve devamı maddelerinde davaların birleştirilmesi ve ayrılması ile ilgili hükümler düzenlenmiş olup yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi çoğunlukla bu hükümlerin uygulanmasına bağlanmıştır. Yukarıda değinildiği üzere davalı … arttırılan limitle beraber 150.000 TL kefalet miktarı ile müteselsil olarak sorumludur. Ancak davacı tarafından esas borçlu davalı … aleyhine birden fazla takip yapılmıştır. Üstelik davalı … hakkında red sebebi yapılan icra dosyası da getirtilip incelenmemiş bu dosya hakkında bir davanın olup olmadığı belirlenememiştir.
Bu itibarla yargılamada sağlıklı ve adaletli bir sonuca ulaşılabilmesi ve özellikle …. İcra Dairesinin …… Esas ve …… Esas sayılı dosyalarındaki alacak miktarına göre davalı …’nin sorumluluğunu belirleyebilmek için bu dosya ile yine istinaf incelemesi aynı gün yapılan Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının birleştirilerek her iki dosyanın birlikte yürütülmesi gerekmektedir. Bunun yanında davalı …’in borcunun devam edip etmediği noktasında hakkında yapılan …. İcra Dairesinin …. Esas sayılı takip dosyasının ve varsa bu dosya ile ilgili dava dosyasının getirtilip dava dosyasının varlığı halinde onun hakkında da birleştirme kararı verilmesi; dava dosyası yoksa icra dosyasının bu dosya içerisine alınması, tüm bu usuli işlemler bitirildikten sonra dosyanın önceki bilirkişiye veya farklı bir bilirkişiye tevdi edilerek birleştirilen dosyalar, rehnin paraya çevrilmesine ilişkin . İcra Dairesinin …. Esas sayılı dosyası tümüyle birlikte değerlendirilerek davalı …’nin 150.000 TL limitle müteselsil kefil olduğu kabul edilmek suretiyle kefalet limitine ve temerrüdüne göre sorumlu olduğu miktarın bulunması ve yine davalı …’in borçlardan sorumluluğu noktasında değerlendirme yapılması suretiyle sonuca ulaşılması gerekmektedir. Bu itibarla davacı vekilinin öncelikle bu yöndeki istinaf itirazlarının kabulüne karar verilmiş, kabul nitelemesine göre diğer istinaf itirazlarını incelenmesi şimdilik yapılmamış olup sonuçta aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/09/2019 tarih ve 2018/303-2019/341 E.K. sayılı kararının, dava dosyasının esası incelenmeksizin HMK’nun 353/(1)-a-6. maddesi gereğince RE’SEN KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nun 353/(1)-a maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Mahkemece verilen kararın kaldırılma sebep ve şekli gözetilerek davacı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA,
4-İstinaf kanun yolu başvurusu sırasında peşin alınan harcın başvuru sahibi davacıya iadesine,
5-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, gider avansı ve harç iadesine ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 13/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Başkan …
e-imzalı

Üye …
e-imzalı


Üye …
e-imzalı

Katip …
e-imzalı