Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/18 E. 2019/18 K. 04.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/18
KARAR NO : 2019/18

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 19/09/2019
NUMARASI : 2018/359 Esas, 2019/349 Karar
DAVACI :
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … – …

VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 04/12/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/12/2019
Taraflar arasında görülen itirazın iptali (eser sözleşmesinden kaynaklanan) davasının yapılan yargılaması sonucunda verilen nihai karara karşı davacı vekili tarafından İstinaf Kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nun 353. Maddesi uyarınca dosya üzerinde inceleme yapıldı.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
İSTEM:
Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan 29/06/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davalıya karşı 03/03/2016 tarihinde İstanbul 31. İcra Müdürlüğü’nün 2016/5813 Esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalının borca ve yetkiye ilişkin yapmış olduğu itirazın iptali istemiyle İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/453 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemece yürütülen yargılamada uyuşmazlık hakkında taraflarca karşılıklı beyanlar sunulduğunu, bilirkişilerden rapor alınarak aşamasına gelmiş ise de mahkemece, takip borçlusunun yetkiye yapmış olduğu itirazı doğrultusunda, yetkili icra dairesinde yapılan bir takip bulunmadığı gerekçesi ile dava şartı yokluğundan davanın reddine dair hüküm kurulduğunu, davalı borçlunun müvekkilinin edimlerini yerine getirmediğini ve bu sebeple doğmuş bir borcun bulunmadığını iddia ettiklerini, halı sahanın yapımının tamamlanmış olup, çalışabilir ve işletilebilir durumda davalıya teslim edilmiş olduğunun tespit edildiğini, müvekkilin sözleşmede adı geçmeyen kedi yolu yapımı konusunda ifa yükümlülüğünün bulunmadığı gibi, gereği halinde ikame araçların kullanımı mümkün olduğundan, davalı yararına dahi olsa sözleşmeye aykırı bir yapı yapmasının kendisinden beklenemeyeceğini, fatura içeriğindeki çelik konstrüksiyon ile anlaşılması gereken kedi yolu değil, sahanın iskeletini oluşturan ve çevreleyen bağlantılar olduğunu, bu terime kelime anlamı ve sözleşme içeriği dışında başka bir anlam yüklenmesinin hatalı olacağını, çelik konstrüksiyonun sözleşmede dahi anılmamış olup fatura içeriğinde adının geçmediğini, buna rağmen maliyeti yüksek olan kedi yolunun da yapılacağına dair yorum yapılamayacağını, davalı borçlunun borca ve TTK 1530/7 hükmü uyarınca faize yönelik itirazları haksız olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesinin gerektiğini, bu nedenlerle, bilirkişi heyetince oluşturulan tespitlerden de anlaşılacağı üzere müvekkilinin, sözleşme uyarınca halı saha yapımını tamamladığını, halı sahayı çalışabilir ve işletilebilir durumda davalıya teslim etmiş olduğundan davalı borçlunun haksız ve yasa dayanaktan yoksun itirazının iptali ile takibin devamına, HMK’nun 329. uyarınca davalının disiplin para cezası ile cezalandırılmasına, davalı haksız ve kötü niyetli dava açılmasına sebebiyet verdiğinden %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan 30/07/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davanın, asıl alacak miktarı değil, faizle birlikte toplam alacak miktarı esas alınacak şekilde açıldığını, oysa davanın asıl alacak miktarı esas alınarak açılması gerektiğini, davacının bahsettiği sözleşme ile ilgili olarak İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/453 Esas sayılı dava dosyasının gerekçeli kararının 2. sayfasında açıkça davalının sözleşmeye taraf olmadığını, sözleşmenin davacı ile dava dışı ……. arasında imzalandığının tespit edildiğini, davacının yapılan işin hangi seviyede eksik yapıldığı konusunda Trabzon 4. Noterliği’nin 22/06/2016 tarihli ihtarnamesiyle keyfiyet davacı şirkete bildirilmiş ve davacı şirket tarafından tebliğ edilmiş olmasına rağmen eksik ve hatalı imalatların gereği yerine getirilmediği gibi söz konusu ihtarnameye cevap dahi verilmemiş olmakla ihtarname içeriğinin davacı tarafça kabul edildiğini, bu nedenlerle, davacının halı sahanın yapımı konusundaki eksik imalatları tamamlayarak üzerine düşen edimleri yerine getirmediğinin tespitiyle iddia konusu borcun oluşmadığına ilişkin somut olguların gözetilmesi suretiyle davacının haksız ve yasal dayanaklarından yoksun davasının reddine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Davacının davasının kısmen kabul-kısmen reddi ile; Trabzon İcra Müdürlüğü’nün 2018/13611 Esas sayılı takip dosyası kapsamında davalı borçlu tarafça yapılan itirazın 14.175,56 TL asıl alacak, 873,86 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.049,42 TL’lik kısım yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, Fazlaya dair 8.824,44 TL tutarlı davanın reddine karar verilmiştir. Bununla birlikte reddedilen oranlar doğrultusunda davacı lehine icra inkar tazminatına, davalı lehine de kötü niyet tazminatına hükmedilmiştir. Ancak davalı tarafa hükmedilen kötü niyet tazminatı kısa kararda belirtilmeyerek çelişkiye düşülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili Av. … tarafından ilk derece mahkemesince verilen nihai karara karşı yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İsnitaf dilekçesinde özetle; Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2018/359 esas sayılı dosyasının 19/09/2019 tarihli duruşmasında verilmiş olan kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki mevcut olduğunu, kısa kararda yer almamasına rağmen gerekçeli kararda davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedildiğini, davalı-borçlu adına düzenlenen faturaya süresinde bir itiraz bulunulmadığı gibi, işbu ödemelerin tamamının ihtirazı kayıt konulmadan müvekkiline ödendiği, bilirkişinin kendi beyanı ile “kanı” ile hareket ettiği sabit olup, somut veriler ve gerekçeler ışığında rapor düzenlemesi gerektiğinden yerel mahkeme kararına dayanak alınmasının hukuka aykırı olduğunu, gerek “Sözleşme Serbestisi” ve gerekse “Taraflarca Hazırlanan İlkesi” gereği Çevre Şehircilik Bakanlığı teknik şartnamesinin HMK uyarınca delil kapsamında değerlendirilemeyeceğini, bilirkişi raporunda taraflar arasında kedi yolu yapımı için herhangi bir anlaşma ya da teknik şartname bulunmadığının tespit edildiğini, nitekim aydınlatma erişim yolunun (kedi yolu) bir halı sahanın olmazsa olmazı olmadığından ve maliyetli olması sebebi ile müşterilerce alternatif çözümler kullanıldığı gözetilerek, istinaf taleplerinin kabulüne, usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm oluşturulmasına, müvekkil aleyhine hükmolunan %20 oranında kötü niyet tazminatının kaldırılmasına, davalı/borçlunun Trabzon İcra müdürlüğünün 2018/13611 E.sayılı dosyasına yaptığı haksız ve yasal dayanaktan yoksun itirazının iptali ile takibin devamına, neticede davanın tüm talepler yönünden kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini istifan ile talep etmiştir.
Davalı vekili Av. … tarafından ilk derece mahkemesince verilen nihai karara karşı yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf dilekçesinde özetle; sözleşmeye göre halı sahanın zemini “zebra” tipi olmasına rağmen zeminin düz halı saha şeklinde yapıldığını, yerel mahkemenin de gerçeği yansıtmayan ve hakkaniyete aykırı raporlara dayanarak hüküm tesis ettiğini, eksik imalatların Trabzon 4. Noterliğinin 22/06/2016 tarihli ihtarnamesi ile davacı şirkete bildirildiğini, ihtarname içeriği davacı tarafça kabul edildiğini, yerel mahkemenin bahis konusu maddi olguyu gözetmeksizin düzenlenen bilirkişi raporunu hükme esas aldığını, yüksek mahkemece tespit edilecek diğer usul ve yasaya aykırılıkların gözetilmesiyle elektrik aydınlatması ve halı saha zemini konularındaki itirazları gereğince dava konusu talep ile uyumlu olmayan ve maddi gerçeklere aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, müteakiben haksız ve maddi gerçeklere aykırı davanın reddine, ayrıca %20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, malzemenin yüklenici tarafından temin edildiği eser teslim sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali ve icra-inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Sözleşme; Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde sınırları belirlenen eser sözleşmesi ve tacirler arasında yapılan satış sözleşmesi olup TBK.247 ve devamı maddeler ile TTK.1530/2-8 maddeleri kapsamında değerlendirilmelidir. Ancak taraflar arasındaki ihtilaf; satıştan kaynaklı değil, eser inşasının ayıplı/eksik olup olmadığından kaynaklıdır.
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca; HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” kuralı nazara alınmıştır.
Davacı tarafından, davalı aleyhine Trabzon İcra Dairesi’nin 2018/13611 esas sayılı dosyası ile 03.03.2016 tarihinde, 23.000 TL asıl alacak ve faiz hesabıyla birlikte ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Takibin dayanağı 30.09.2015 tarihli, sadece malzeme bedellerinin belirlendiği faturadır. Davalı; halı saha yapım işinden kaynaklı ihtilaf olduğunu, alacaklının, üzerine düşen eser inşa edimini tam olarak yerine getirmediği halde bakiye borcu haksız talep ettiğini ileri sürerek takibe itiraz etmiştir.
Davacı taraf, bu itiraz üzerine Trabzon Asliye Ticaret mahkemesine sunmuş olduğu dava dilekçesinde; eser sözleşmesini kabul etmiş, dilekçede faturanın sadece satıştan kaynaklı olduğunu ileri sürmemiş, ikinci sayfası imzasız sözleşmeyi mahkemeye ibraz etmiştir.
Sözleşmelerin incelenmesinde; dava dilekçesinin 2. numaralı ekinde, iki sayfa fotokopi olarak sunulduğu, aslının dosyamızda bulunmadığı görülmüştür. Tasdiksiz fotokopi halindeki sözleşmenin birinci sayfası; satış sözleşmesi şeklinde düzenlenmiş, kullanılacak malzemeler ve ödeme şekli belirlenmiş, her iki tarafça imza altına alınmıştır. İmza boşluğunun üstüne yazılan; “arka sayfada 19 maddeyle belirlenen sözleşmeyi okuyup imza ettiğimi kabul ederim” yazısının altına, davacı taraf ve …….imza atmıştır. Bu nedenle ikinci sayfada da taraflar arasında mutabakat olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar alıcı olarak imza atan kişi davalı … değilse de davalının; (fotokopisi icra dosyasıyla birlikte dosya ekinde bulunan) davacıya yönelik vermiş olduğu ve davalı tarafça itiraz edilmemiş 30.12.2015 tarihli yazılı beyan ile, davalının davacıya icra takibinden sonra 22/06/2016 tarihinde Trabzon 4. Noterinden 13543 sayılı göndermiş olduğu ihtarname ve cevap dilekçesinin devamındaki kabullerinden; başlangıçta davacı ile dava dışı ….. (davalının kardeşi) arasında akdedilen eser sözleşmesinin, halı saha işletmesinin davalı …’a devri ile birlikte tüm sözleşme ilişkisinin de davalıya devredildiği, davalının, sözleşme gereği düzenlenen dava konusu faturanın kendi adına düzenlenmesini talep edip ve ayrıca bu sözleşme gereğince ifa taleplerini içeren noter ihtarnamesini davacıya keşide etmesi; davacının da faturayı davalı adına tadil ederek sözleşme gereklerini ifaya devam etmesi karşısında, davacı ve davalı arısında eser sözleşmesinin kurulmuş olduğu, şekli bir geçerlilik koşulu aranmadığından, hukuken bu sözleşmeye değer verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Ayrıca davalı taraf davanın husumet nedeniyle reddi talebinde bulunmamıştır.
Tarafların kabul ettiği anlaşılan ve satış sözleşmesinin ekinde bulunan sözleşmeye göre taraflar arasında bir satış ve eser sözleşmesi yapıldığı anlaşılmakla birlikte, satış ve eser sözleşmelerine ayrı ayrı fiyat belirlenmemiş, sözleşmenin 9. maddesinde; saha yapım sözleşmesinin ücreti olarak ana sözleşmede dökümü yapılan çek veya senetlerin ödenmemesi halinde alıcının temerrüde düşeceğinin belirtilmesi ve başka bir bedel talebinin olmaması, sözleşmenin karma sözleşme olduğunu ve toplam ücretin ana sözleşmede belirlenen rakam olduğu, faturanın da bu sözleşmeye göre tahakkuk ettirildiği, icra takibiyle istenen rakamın da (ödenmediğinde ihtilaf olmayan) asıl bedele %18.5 ticari faiz işletmek suretiyle belirlenen rakam olduğu anlaşılmıştır.
Sözleşmede her bir malzemenin ve eser inşa safhasının ayrı ayrı belirlenmediği görülmekle, sözleşmenin götürü usullü karma sözleşme olduğu anlaşılmıştır. Buna göre, sözleşmede; yükleniciden asıl beklenen unsur; halı sahanın inşası olup mal temini ve satışı bu talebin alt ve aracı unsurudur. Yüklenicinin eser yapımı yanında mal teminin de üstlenmesi halinde sadece satış kalemleri üzerinden takip yapılsa da borçlunun eser yapımının eksik teslimi nedeniyle itiraz hakkı olacaktır.
Taraflar arasında yapılan eser sözleşmesi götürü usulle yapılmış ve teferruat belirtilmemiştir. Ancak, halı saha yapımı hususunda bilgi ve emeğine başvurulan, bu konuda uzman olan davacı taraftan, standartlara uygun ve orta kalite eser inşası beklenir. Bu nedenle davacı taraf, sözleşmede bulunmadığı gerekçesiyle, götürü usulle yapılmış sözleşmeye dayanarak, standarttan eksik kalan kısmın inşasından imtina edemeyeceği için, bilirkişi raporunda belirlenmiş eksiklerden sorumlu olacaktır. Fakat eksik kısmın bedelinin belirlenmesinde, inşası tamamlanan kısım ile tamamlanmayan kısım arasında bir oran kurulması gerekir. Götürü bedelli işlerde, yüklenicinin hak ettiği iş bedelinin saptanması ya da iş sahibinin ödemesinin fazla olup olmadığının belirlenmesi için gerçekleştirilen imalâtın eksik ve kusurlar da dikkate alınarak tüm işe oranının tespiti, bulunacak bu oranın toplam iş bedeline uygulanarak hak edilen bedelin saptanması ve bulunacak bu rakamdan kanıtlanan ödemeler düşülerek hesaplanması gerekmektedir. (15.HD ‘nin 2016/3188 E 2017/44 K sayılı içtihadı). Ayrıca, davalı adına oluşturulan ve itiraz olmayan faturada; eksik olduğu iddia edilen hususun tamamlanmasına yetecek kadar malzeme satışı olup olmadığının da araştırılması gerekmektedir.
Bunun yanısıra; davacı taraf dava dilekçesiyle icra inkar tazminatı talebinde bulunmuş ancak davalı taraf kötü niyet tazminatında bulunmamıştır. Davanın talep edebileceği alacak miktarının ancak yargılama ile belirlenebilmesi halinde, yani likit sayılmadığı durumlarda icra inkar tazminatına hükmetme imkanı olmadığı gözetilmeden, davacı taraf lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi, yasal mevzuat ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırıdır. Yine, kısa kararda, davalı taraf lehine kısa kararda olmamasına rağmen gerekçeli kararda kötü niyet tazminatı hükmü kurularak çelişkiye düşülmüştür. Tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren ve tefhim ile aleniyet ve hukukî varlık kazanan kısa karara, daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal imkan yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus; kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargının, hâkimin ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. 10.04.1992 tarih ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.06.2019 tarih ve 2017/5-2368 Esas, 2019/712 Karar sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının mutlak bozma nedeni oluşturacağı ve bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile yeniden karar verebileceği öngörülmüştür.
İlk Derece Mahkemesince verilen kısa kararda davalı taraf lehine kötü niyet tazminatıyla ilgili olumlu ya da olumsuz herhangi bir hüküm kurulmadığı halde gerekçeli kararda davalı taraf lehine kötü niyet tazminatına hükmetmesi, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturmakta olup 10.04.1992 gün 1991/7 E. – 4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı gereğince mutlak bozma ve kıyas yoluyla kararın ortadan kaldırılması sebebidir.
Kabule göre de; davalı tarafın kötü niyet tazminat talebi olmamasına rağmen talep olmayan hususta hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Diğer hususlarda da öncelikle, davacı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu sözleşme ve faturaların aslı dosyaya ilgilisinden celbedilip, alıcı adına oluşturulan faturada belirtilen malzemelerin; eksiklik olarak iddia edilen kedi yolunun inşasına da yetecek miktarda olup olmadığı ek bilirkişi raporu ile tespit edilmeli, yetecek malzeme olması halinde tüm malzeme ve eser inşasına oranının belirlenmesi ve eksik kısmın bedelinin bu orana göre belirlenebilmesi için ek bilirkişi raporu alınarak bir sonuca varılması gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla hüküm kurulması usul ve yasalara aykırı bulunmuştur.
Bu nedenle HMK.353-1-a/6 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Taraf vekillerinin istinaf başvurunun kabulü ile Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/09/2019 tarih 2018/359/Esas, 2019/349 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-)Dosyanın yukarıda belirtilen şekilde inceleme yapılıp yeniden bir karar verilmek üzere Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Taraflar tarafından yatırılan peşin istinaf karar ve ilam harcının talep halinde yatırana İADESİNE,
4-)Taraflar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
5-)İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine YEROLMADIĞINA,
5-)6100 sayılı HMK’nun 359/3. maddesi uyarınca Dairemiz kararının Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 04.12.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır


Katip

¸e-imzalıdır