Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2020/626 E. 2020/615 K. 02.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. TRABZON BAM 1. HUKUK DAİRESİ
T.C.
TRABZON
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/626
KARAR NO : 2020/615
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 01/10/2020
NUMARASI : 2020/113 Esas (ARA KARAR)

DAVACI-KARŞI DAVALI : …,
VEKİLLERİ : AV. . …
İSTİNAF KANUN YOLUNA
BAŞVURAN DAVALILAR
KARŞI DAVACILAR : 1-… …

VEKİLLERİ : AV. …,
DAVANIN KONUSU : TAPU İPTALİ VE TESCİL-ALACAK
TALEP : İHTİYATİ TEDBİR KARARININ KALDIRILMASI TALEBİNİN REDDİNE DAİR ARA KARARA KARŞI YAPILAN İSTİNAF BAŞVURUSU
KARAR TARİHİ : 02/12/2020
KARARIN YAZ. TARİH : 02/12/2020
Taraflar arasındaki davada verilen 01/10/2020 tarihli ara karara karşı davalılar-karşı davacılar vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili ile (1) nolu davalı şirket arasında 17/08/2015 tarihinde ve 22/05/2015 tarihinde iki adet harici satış sözleşmesi imzalanmış olduğunu, bu sözleşmeler kapsamında müvekkilince toplamda 14.967.370,00.-TL ödendiğini, (1) nolu davalı müvekkilininden almış olduğu paraya karşın sözleşme gereğince devir etmesi gereken bağımsız bölümleri devir etmediği gibi, bu bağımsız bölümleri kendisi ile organik bağı bulunan (2) nolu davalıya ve dava dışı 3. kişilere devretmiş olduğunu, iyiniyetle sözleşme şartlarını yerine getiren müvekkilinin ilk başta taşınmazlara kavuşmasını ve nihayetinde bu mümkün değilse ödediği parayı yasal koşullar içerisinde iade edilmesi gerektiğini belirterek, tedbir taleplerinin kabulü ile, (1) ve (2) nolu davalı adına Trabzon ili Ortahisar ilçesi Çilekli mahallesi 715 parselde kayıtlı E ve F Blokta bulunan taşınmazlara 3. kişilere devir ve temliğin önlenmesi amacıyla tedbir konulmasına, belirtilen tebdir taleplerinin kabul edilmemesi halinde, (1) ve (2) nolu davalılar için ihtiyati haciz kararı verilmesine, Trabzon ili Ortahisar ilçesi Çilekli mahallesi 715 parselde kayıtlı E ve F blokta bulunan taşınmazlardan (1) ve (2) nolu davalı adına olan tapularının iptali ile müvekkili adına tesciline, dava dışı 3. kişiler adına kayıt edildiğinden tapu devrinin gerçekleşemeyeceği bağımsız bölümler açısından keşifle yapılacak güncel değerinin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar-karşı davacılar vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı 14.331.500,00.-TL ödediğini belirttiğine göre, davacının davasının dava şartlarının oluşmadığından dolayı davacının davasının reddi gerektiğini, dava değerinin tam olarak gösterilmesi ve eksik harcın ikmal etmesi gerektiğini, taşınmaz satışı tapu müdürlüklerinde resmi senet ile yapıldığından dolayı davacı ile müvekkili şirket arasında yapılan sözleşme geçersiz olması nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak talepde bulunulamayacağını, bu sözleşmede dayanılarak taleplerin ise TBK 72’ye göre sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre zamanaşımına uğraması nedeniyle davacının davasının zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının müvekkilinden satın aldığını iddia ettiği tüm dairelerin dava dışı ……devrettiği cihetiyle artık davacının bu taleplerde bulunmasının mümkün olmadığından davacının davasının husumet yönünden reddi gerektiğini, müvekkili şirket 2013-2015 yılları arasında Safir-Platinum 1 Platinum 2 sattığı 64 dairenin bedelini almadan davacıya tüm tapuları devrettiğini, müvekkili şirketin davacıdan toplam 4.500.000,00.-TL tutarında alacağı bulunduğunu, son dava konusu proje kapsamında ise müvekkilinin tüm alacağını tahsil etmeden tapu devri yapmayacağını davacıya bildirdiğini ve davacı müvekkile GULF projesinde borcunu ödemediği için taşınmazların tapu devrini yapmadığını, müvekkili şirketin davacıya maliyetlerin çok aşağısında daire satışı gerçekleştirdiğini zira davacının bu peşin ödemeleri ile projede inşaat finansmanında kullanacağı ve inşaatı büyük ölçüde bitireceğini düşündüğü için davacıya maliyetlerinin çok aşağısında satış gerçekleştirdiğini ancak davacının 2017 yılına kadar tüm borcunu ödemediği için projenin yarım kaldığını ve arsa sahipleri de tapuların devrini yapmadığını, davacının 7.200.000.-TL ödediğine dair itirazları gerçeği yansıtmadığını, ödeme belgesindeki imzanın müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığını, davacının müvekkili şirkete ödeme yapmadığından dolayı 09/12/2019 tarihinde sözleşme tek taraflı olarak feshedilerek yapılan ödemelerin avans olarak kabul ve mevcut zararlar için mahsup edildiğini, davacının 2017 yılına karar ödemeyi taahhüt ettiği daire bedellerini ödemediği gibi yaptığı ödemelerinde geç olması nedeniyle müvekkilinin inşaatı bitiremediğini ve yarım kaldığını, son ekonomik dar boğaz ve döviz kurundaki artışların inşaat maliyetlerinde artışa sebep olduğunu, müvekkilinin davacıya bu proje kapsamında düşük bedel ile satış yaptığını ancak ödemeler süresinde olmadığından dolayı inşaat maliyetlerinin arttığını, davacının bu minvalde verdiği ve ödeme yapmayarak müvekkili dolaylı zarara uğrattığından tazmini gerektiğini belirterek, davacının davasının reddine, karşı davalarının kabulü ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 400.000,00.-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve karşı dava etmiş, ihtiyati tedbirin de haksız olduğunu belirterek, kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece 01/10/2020 tarihli ara karar ile; “Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı ile davalılardan … İnş. Tur. Taah. İth. İhr. Tic. San. Ltd. Şti. arasında toplam 71 adet dairenin satışı konusunda harici satış sözleşmesi yapıldığı, davacı karşı davalının iddialarına göre bu daireler için 14.350.000,00.-TL ödeme yapıldığı fakat buna rağmen dairelerin teslim edilmediği iddiası ile görülmekte olan tapu iptal ve tescil, mümkün olmaması halinde alacak davası açılmıştır. Yani görülmekte ola dava öncelikle tapu iptal ve tescil davası olup bunun mümkün olmaması halinde alacak davası şeklinde terditli bir davadır.
İhtiyati tedbir kurumu HMK 389 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, HMK 389/1 maddesi uyarınca; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmü amirdir. Bu hükümden hareketle mahkemelerce ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yapılan yargılama sonucunda verilecek hükmün infaz kabiliyetinin kalmama ihtimali bulunmalıdır. Somut olayımızda görülmekte olan dava bir tapu iptal ve tescil davası olup, yargılamanın devam ettiği sırada dava konusu taşınmazların iyi niyetli üçüncü kişilere devri durumunda tapu siciline güven ilkesi gereği TMK 1023. maddesi uyarınca iyi niyetli üçüncü kişilerin kazanımları korunacak ve Mahkememizce verilecek olası bir tapu iptali ve davacı adına tescil kararının infaz kabiliyeti kalmayacaktır. Bir başka anlatımla tarafımızca dava konusu taşınmazlar üzerine üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönündeki ihtiyati tedbir kararı kaldırılacak olur ise davacı davayı kazansa dahi hakkını alamama tehlikesi ve ihtimali ile karşı karşıya kalacaktır, zira dava konusu taşınmazların bir kısmının daha dava açılmadan evvel üçüncü kişilere satılarak devredilmiş olması ve hayatın olağan akışı karşısında bu ihtimalin oldukça kuvvetli olduğu açıktır. Bu nedenle davalı karşı davacı tarafın Mahkememizin 20/02/2020 tarihli tensip zaptı 12. maddesi ile dava konusu bağımsız bölümler üzerine konulan 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönündeki ihtiyati tedbir kararımızın kaldırılması yönündeki ihtiyati tedbir kararına itirazının reddi gerektiği” gerekçesi ile “Mahkememizin 20/02/2020 tarihli tensip zaptı 12. maddesi ile dava konusu bağımsız bölümler üzerine konulan 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönündeki ihtiyati tedbir kararına yapılan itirazın reddine” karar verilmiştir.
Davalılar-karşı davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından müvekkili şirketin tüm taşınmazlarına ihtiyati tedbir kararı konulmuş ve tedbir kararının kaldırılması talep edilmiş açılan murafa duruşmasında mahkeme tedbir kararının devamına karar verdiğini, müvekkili … davacı ile yapılan sözleşmede daha doğru bir anlatımla taşınmaz vaadi sözleşmesinde taraf olmadığından müvekkili şirketin taşınmazlarına ihtiyati haciz kararı konulmasının mümkün olmayacağını, dava alacak davası olup tasarrufun iptali davası olmadığını, müvekkili … sözleşmesinde taraf olmadığı gibi dava konusu bağımsız bölümlerin yapıldığı taşınmazda arsa sahibi olup taşınmazları diger davalı şirketten devralmadığından bu noktada davacının müvekkili şirkete husumet yönelterek müvekkili şirketin arsa sahibi olarak edindiği bağımsız bölümlere ihtiyati haciz konulması açıkca kabul edilemeyeceğini, davacının davasının husumet yönünden reddi gerektiğini, davacının Trabzon Cumhuriyet savcılığında bildirdiği üzere davacı müvekkilinden satın aldığını iddia ettiği tüm dairelerin dava dışı ……na devrettiği cihetiyle artık davacının bu taleplerde bulunmasının mümkün olmadığından davacının davasının husumet yönünden reddinin gerektiğini, davacı vefat ettiğinden artık taraf sıfatı kalmadığını, bu nedenledirki davacının davasının pasif husumet yönünden reddi gerekirken davaya devam edilmesi ve tedbir kararına itirazlarının reddedilmesinin hukuka uygun olmadığını söz konusu tedbirin kaldırılması gerektiğini belirterek, mahkemece konulmuş bulunan tedbir kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yolu başvurusunda bulunmuştur.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava; tapu iptali ve tescil, alacak istemine ilişkindir.
Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. (4721 sayılı TMK m.28/1) Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur. Ölen tarafın mirasçılarına karşı veya onun mirasçıları tarafından davaya devam edilip edilmeyeceğinin tespiti için, bir ayrım yapmak gerekir. (KURU, Baki, Prof. Dr.; ARSLAN, Ramazan, Prof., Dr.; YILMAZ, Ejder, Prof., Dr.; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’ya Göre Yeniden Yazılmış, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 221)
Yalnız öleni ilgilendiren, yani mirasçılarına geçmeyen haklara ilişkin davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalır; bu davalara ölen tarafın mirasçılarına karşı (veya mirasçıları tarafından) devam edilmesine imkan yoktur.
Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara, ölen tarafın mirasçılarına karşı (veya mirasçıları tarafından) devam edilir. Bunlar malvarlığı haklarına ilişkin davalardır. Bu halde, ölen tarafın mirasçıları, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip ederler.
Taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir. ( 6100 sayılı HMK m. 55 )
Öte yandan; yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen tarafın vekili varsa ölüm ile vekalet ilişkisi de kural olarak sona erer. ( TBK m.43/1 , 513/1 ) Vekilin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından davaya devam edilebilir.
6100 sayılı HMK’nun Yasa’nın 347. maddesinde “İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.” 348. maddesinde, “istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir.” düzenlemelerini içermekte olup, bu yasal çerçevede taraflardan biri istinaf kanun yoluna başvurmamış olsa dahi karşı tarafın başvurusunun kendisine tebliği üzerine iki haftalık süre içerisinde cevap verme ve katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvurma hakkı bulunmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 347/1. maddesine göre, istinaf başvuru dilekçesinin karşı tarafa tebliği zorunlu olup, ayrıca HMK’nın 27. maddesi uyarınca karşı tarafın hukuki dinlenilme hakkı da mevcuttur. Bu hak ihlal edilmemelidir.
Dosyanın yapılan incelemesinde; davacı …’ın yargılama sırasında öldüğü, ara kararının ve istinaf dilekçesinin ise davacı mütevaffanın vekili Avukat …’e tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davacının ölümü ile vekalet ilişkisi sona erdiği ve mirasçılarının da aynı avukata verilmiş bir vekaletnamesi olmadığına göre, ara karar ile temyiz dilekçesinin davacının mirasçılarına yöntemince tebliğ edilerek istinaf sürelerinin beklenmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre işlem yapılması için dosyanın yerel mahkemesine geri çevrilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda belirtilen nedenlerle,
Gerekçeli kararın davacı mirasçılarına usulüne uygun tebliğ edilerek, hasıl olacak sonuca göre işlem yapılması için dosyanın Yerel Mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352/1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda oybirliği ile karar verildi. 02/12/2020

Başkan … Üye … Üye … Katip …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır