Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/36 E. 2021/199 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

DAVA : Menfi Tespit – Borçtan Kurtulma Davası
DAVA TARİHİ : 18/01/2020
KARAR TARİHİ : 22/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/05/2021

Davacı tarafından Mahkememizde açılan Menfi Tespit – Borçtan Kurtulma Davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA :
Davacı vekilinin Mahkememize verdiği 20/01/2020 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Mahkememizin … E dava ile konkordato mühleti verilmesi yönünde ikame ettiği davada, müvekkili hakkında kesin mühlet verildiğini, davalı bankanın 628.000 TL alacağı bulunduğu gerekçesiyle asli müdahil olduğunu, ancak davalı bankanın bu miktarda alacağı bulunmadığı iddiası ile davalı banka ile arabuluculuk görüşmesi yapıldığını, ancak anlaşma sağlanamadığını, davalı bankaya yaptıkları müracat ile dövizdeki artış nedeniyle kredi sözleşmesindeki borcu revize edilmesi talep edilmiş, ancak alacaklının bu noktada taleplerini reddettiğini, davalı bankanın, müvekkil şirketin döviz kredisi 2018 yılında dövizde yüksek artış fırsat bilerek müvekkilim şirketin 32.000 euro olan borcunu Türk lirasına çevirmek suretiyle hesabı kat ederek Trabzon İcra Müdürlüğüne ait … Esas sayılı İcra Takip Dosyası ile icra işlemleri başlatıldığını, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasında yapıldığı andaki şartlara uygun olarak uygulanması gerektiğini, değişen koşullara ilişkin herhangi bir hüküm bulunmaması halinde uyarlamayı doğuran koşullar, sözleşmenin kurulmasından sonra meydana gelmiş olmalı ve hakimden uyarlamayı talep eden tarafın, sözleşmenin yapıldığı sırada gerçekleşen olayları öngörememiş ya da öngörülmesinin borçludan beklenemeyecek olması gerektiğini, uyarlamayı isteyen tarafın (borçlunun) koşulların değişmesinde kusurunun bulunmaması gerektiğini, iş bu olaylardan sonra 2018 yılı ilk çeyreğinden sonra dövizdeki anormal artışın müvekkilinin borcunu ödenmez hale getirdiğini ve işlemin ve sözleşmenin temelinden çökmesine neden olduğunu, döviz kredilerin tahsilinde kamu bankalarına uygulanacak mevduata en yüksek faizin uygulanması gerektiğini, müvekkilin kullandığı kredinin döviz kredisi olması ve uygulanacak faizin ise kamu bankalarına uygulanan en yüksek döviz mevduat hesabına uygulanacak faiz oranın uygulanması gerektiği bu oranında yıllık en fazla % 6 olduğunu, müvekkilinin davalı bankaya talep edilen miktarda borcu bulunmadığının tespit ve fazla talep edilen miktar yönünden borçtan kurtulma davası ikame edilmesi zarureti hasıl olduğunu, müvekkilinin davalı bankadan kullandığı kredinin döviz kredisi olması ve bu kredinin güncel kurlara göre uyarlanması ve döviz kredisi olması nedeniyle bu krediye uygulanacak faizin kamu bankalarına uygulanacak en yüksek mevduat faizi olması gerektiğini, müvekkilin davalı bankaya 320.000 TL kadar fazla talep edilen miktar kadar borçlu olmadığının tespitini, müvekkilinin bu miktar kadar borçtan kurtulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili duruşmada dava dilekçesindeki ve cevaba cevap dilekçesindeki taleplerini yinelemiştir.
SAVUNMA :
Davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin Mahkememize verdiği 28/02/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili bankanın davacı şirket ile Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi uyarınca ticari kredili mevduat, aylık taksit ödemeli ticari kredi ve teminat mektubu, Business Card Sözleşmesi uyarınca ticari kredi kardığını, Ticari Taşıt Kredisi ve Rehin Sözleşmesi uyarınca ticari taşıt kredisi kullandırıldığını, Bu kredilerden ticari kredili mevduat ve ticari kredi kartının TL cinsinden, teminat mektubunun USD cinsinden, ticari taşıt ve Aylık Taksit Ödemeli ticari kredinin ise EURO cinsinden döviz olarak kullandırıldığını, davacının borçlarının henüz ödenmediğini ve tasfiye olunacak alacaklar hesabın aktarıldığını, davacının kredilerinin ödenmemesi üzerine hesaplarının kat edildiğini, ihtarname gönderildiğini, borçlunun ihtarnameye itiraz etmediğini, borcun ödenmemesi üzerine yasal süresi içerisinde Trabzon İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı İcra Takip dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, takip tarihinde rehin tutarının alacak tutarını aşması sebebiyle davacı tarafından Mahkememizde açılan konkordato davasında verilen mühlet kararları nedeniyle ilamsız takip yapılamadığını, müvekkilinin borcunun konkordato davasına bildirildiğini, davacı tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığını, davacı tarafından alacaklılar toplantısında kendilerine 300.000,00 TL ödeme teklif edildiğini, ancak kabul etmediklerini, projeye ilişkin red oyu kullanılması akabinde davacının arabulucuya başvurduğunu, uzlaşma sağlanamaması üzerine huzurdaki davayı açtıklarını, davacının menfi tespit isteminde bulunmasına rağmen, dava dilekçesinde davacının borcun varlığının ve tutarının inkar, menfi tespit iddiasının olmadığını, uyarlama talep edilebilmesi için sözleşmenin halen devam ediyor olması veya edimin haklar saklı tutularak ifa edilmiş olması gerektiğini, kredi ilişkisinin 30/08/2018 tarihli kat işlemiyle sona erdiğini, hukuken uyarlama talebinin uygun olmadığını, uyarlama davasının koşullarının oluşmadığını, kredilerin kat edilmesine ilişkin ihtara, icra takibine ve konkordato davasındaki alacak bildirimine itiraz etmeyen borçlu davacının menfi tespit talebinin hukuka aykırı olduğunu, kredilerin ödeme tarihlerinin geçmesi üzerine 90. günde kat edildiğini, kat edildikleri tarihlerdeki kur üzerinden kat edildiğini, kredilerin en geç 30/08/2018 tarihinde kat edilmesinin zorunlu olduğunu, uyuşmazlığın mevduat ilişkisinden değil, ticari nitelikli kredi ilişkisinden kaynaklanmakta olduğunu, uygulanacak faiz oranında sözleşme serbestisi ilkesi gereğince, imzalanan sözleşmeler ile belirlendiğini, davacının uyarlama ve menfi tespit davası açmasının kötü niyetli olduğunu iddia etmiş ve davacının inkar ettiği alacak tutarı üzerinden % 20 inkar tazminatına mahkum edilmesini, davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı duruşmalarda cevap dilekçesindeki ve 2. cevap dilekçelerindeki taleplerini yinelemiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRMESİ:
İlk tensip zaptı ara kararları gereğince; Trabzon İcra Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevabının celp edilmiş, Trabzon İcra Müdürlüğüne ait … Esas sayılı takip dosyası dosyamız arasına alınmıştır.
İlk tensip zaptının 12. maddesi uyarınca davacı vekiline dava değerini belirtmek ve HMK’nun 120. Maddesi uyarınca belirtilen miktar üzerinden nispi harcı iki (2) haftalık kesin sürede tamamlaması, aksi takdirde dava şartı yokluğundan davanın usülden reddine karar verileceği ihtarını içeren meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun tebliğ edildiği, davacı vekilinin 12/02/2020 havale tarihli dilekçesi ekinde eksik harcın tamamlandığına dair dekontların sunulduğu anlaşılmıştır.
… Bankasına yazılan müzekkere cevabı celp edilmiştir.
Davacı vekili 30/11/2020 havale tarihli beyan dilekçesi sunmuştur.
Mahkememizce dava dosyası bankacı bilirkişi …’a tevdi edilmiş olup, bankacı bilirkişi 25/12/2020 havale tarihli tanzim etmiş olduğu kök raporunda; “… davalı Bankanın … Turizm Tic. Ltd. Şti.’ne;
-30.11.2016 tarihinde Ticari Taşıt Kredisi adı altında 65.000,00 EURO tutarında dövize endeksli kredi kullandırdığı ve kredinin 3,6433 kurdan TL karşılı olarak firma hesabına 525,00 TL masraf kesintisi ile 236.289,00 TL olarak geçtiği,
-08.02.2017 tarihinden Taksitli Ticari Kredi adı altında 17.000,00 EURO tutarında dövize endeksli kredi kullandırdığı ve kredinin 3,9720 kurdan TL karşılığı olarak firma hesabına 625,00 TL masraf kesintisi ile 66.899,00 TL olarak geçtiği belirlenmiştir.
Davalı/alacaklı Bankanın, davacı/borçlu … Tic. Ltd. Şti.’nden bu kredilerden kaynaklı alacağının,;
a) 28.09.2018 İcra Takip Tarihi itibariyle;
*65.000,00 EURO tutarındaki dövize endeksli Ticari Taşıt Kredisinden dolayı, 271.365,05 TL Asıl Alacak + 8.924,89 TL Faiz + 446,24 TL BSMV olmak üzere Toplam 280.736,18 TL,
*17.000,00 EURO tutarındaki dövize endeksli Taksitli Ticari Krediden dolayı, 21.353,90 TL Asıl Alacak + 702,31 TL Faiz + 35,12 TL BSMV olmak üzere Toplam 22.091,33 TL,
ve Genel Toplam olarak da 302.827,51 TL olduğu,
Not: 28.09.2018 takip tarihindeki T.C. Merkez Bankası Döviz Satış Kuru 1 EURO = 6.9631 TL.dır. 302.827,51 TL/6.9631=43.490,33 EURO yapmaktadır.
b) 18.01.2020 Dava Tarihi itibariyle ise;
*65.000,00 EURO tutarındaki dövize endeksli Ticari Taşıt Kredisinden dolayı, 271.365,05 TL Asıl Alacak + 274.998,33 TL Faiz + 13.749,92 TL BSMV olmak üzere Toplam 560.113,30 TL,
*17.000,00 EURO tutarındaki dövize endeksli Taksitli Ticari Krediden dolayı, 21.353,90 TL Asıl Alacak + 21.639,81 TL Faiz + 1.081,99 TL BSMV olmak üzere Toplam 44.075,70 TL,
ve Genel Toplam olarak da 604.189,00 TL olduğu hususları hesaplanmıştır.
Not: 20.01.2020 tarihindeki (18.01.2020 hafta sonudur) T.C. Merkez Bankası Döviz Satış Kuru 1 EURO = 6.5530 TL.dır. 604.189,00 TL/6.5530=92.200,37 EURO yapmaktadır …” görüş ve kanaatine varıldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili 30/12/2020 tarihli, yeniden rapor aldırılması talepli beyan dilekçesi sunmuştur.
Mahkememizce dava dosyası bankacı bilirkişi …’a tevdi edilmiş olup, bankacı bilirkişi 16/02/2021 havale tarihli tanzim etmiş olduğu ek raporunda; “… dava kapsamındaki bilgi ve belgelere daha sonra ilave olan, … Esas sayılı konkordato davası gerekçeli kararı ve davacı vekilinin 30.12.2020 tarihli itiraz dilekçesinde yer alan hususlarda dikkate alınarak yapılan inceleme sonucunda;
*12 Eylül 2018 tarihinde yayınlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve takiben de 6 Ekim 2018 tarih ve 30557 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51) hükümlerinin Bankaların taraf olduğu kredi sözleşmelerinin döviz üzerinden veya dövize endeksli olarak düzenlenmesine bir engel teşkil etmediği gibi, bankalarca daha önce düzenlenmiş sözleşmelerin geçerliliği de ortadan kaldırmadığı,
*Davacı/borçlu … Tic. Ltd. Şti.’nin 30.08.2018 hesap kat tarihi itibariyle davalı/alacaklı banka nezdinde TL ve döviz bazlı olarak nakdi ve gayri nakdi kredi borçlarının bulunduğu,
*Bu borçlar içinde yer alan ve dava konusu olan dövize endeksli kredilerden birinin 30.11.2016 tarihinde taksitli ticari araç kredi niteliğinde 65.000,00 EURO olarak, diğerinin ise 08.02.2017 tarihinde taksitli ticari kredi olarak 17.000,00 EURO olarak kullandığı,
*Söz konusu kredi taksitlerinin 2018 yılı 5. ayından itibaren ödenmemeye başladığı ve 08.05.2018 tarihi itibariyle Bankanın davacıdan dövize endeksli krediler sebebi ile toplamda 38.695,57 EURO anapara alacağı bulunduğu,
*Davalı Bankanın, alacağını 90 günlük süre içerisinde idari yoldan tahsili için beklediği,
*Kredi konusunun dövize bağlı olması sebebi ile Bankanın bu 90 günlük süreçte kur hareketine bağlı olarak zarara uğrama ihtimalinin de bulunduğu ve Bankanın yaptığı bu uygulamanın yasa yönetmelik ve teamüllere uygun olduğu,
*Alacağını tahsil edemeyen davalı Bankanın, davacının borç hesaplarını 90. Gün olan 30.08.2018 tarihi itibariyle kat ederek ihtarname gönderdiği,
*Bu tarih itibariyle tarafımızca hesaplanan alacak tutarının 39.477,82 EURO olduğu,
*… Tic. Ltd. Şti.’nin Sayın Mahkemenize … tarihinde … Esas dosyası ile KONKORDATO TALEBİ ile başvurduğu,
*Mahkemenizin bu dosyanın gerekçeli kararında “… Konkordato talep tarihinden itibaren taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan temerrüt öncesi faiz oranı uygulanmak sureti ile…” hükmüne yer verildiği,
*13.09.2018 tarihindeki T.C. Merkez Bankası Döviz Satış kurul olan 1 EURO = 7,3988 TL üzerinden TL.’na çevirdiğimizde (39.563,03 x 7,3988 = 292.718,95 TL.’na ulaşıldığı,
292.718,95 TL.’nı, Mahkememizin 31.08.2018 tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulanamayacağı kararı da göz önüne alınarak, % 37 akdi faiz oranı üzerinden 28.09.2018 icra takip tarihine kadar yürüttüğümüzde Bankanın nihai alacağının 293.323,07 TL olduğu sonuçlarına varılmıştır…” görüş ve kanaatine varıldığı anlaşılmıştır.

Dosya içerisinde bulunan tüm kanıt ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;
Davacı şirket tarafından, davalı bankadan 30.11.2016 tarihinde Ticari Taşıt Kredisi adı altında 65.000,00 EURO tutarında dövize endeksli kredi ve 08.02.2017 tarihinden Taksitli Ticari Kredi adı altında 17.000,00 EURO tutarında dövize endeksli kredi kullanıldığı, söz konusu kredi taksitlerinin 2018 yılı 5. ayından itibaren ödenmemeye başlandığı, alacağını tahsil edemeyen davalı Banka tarafından davacının borç hesaplarının 90 gün sonrası olan 30.08.2018 tarihi itibariyle kat ederek ihtarname gönderildiği, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine davalı banka tarafından davacı aleyhinde (TL bazlı başkaca kredi alacakları ile birlikte) Trabzon İcra Müdürlüğüne ait … Esas sayılı İcra Takip Dosyası ile icra işlemleri başlatıldığı ve davacı tarafça da dövize endeksli kredi sözleşmesinin uyarlanması ve kur farkı nedeni ile kendilerinden fazla talep edildiğini iddia ettikleri 320.000,00 TL tutarında borçlu olunmadığının tespiti istemli görülmekte olan dava açılmıştır.
Öncelikle davacının uyarlama talepleri yönünden bir değerlendirme yapmak gerekir ise; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi; T. 13.06.2014, E. 2013/16898, K. 2014/18895 sayılı ilamında; “…Uyarlama daha çok uzun ve sürekli borç ilişkilerinde söz konusu olur.
Sözleşmeye müdahale için, gerekli koşullara gelince; Sözleşme kurulduktan sonra ifası sırasında ortaya çıkan olaylar olağanüstü ve objektif nitelikte olmalıdır. Yine değişen hal ve şartlar nedeni ile tarafların yüklendikleri edimler arasındaki denge aşırı ölçüde ve açık biçimde bozulmuş olmalıdır. Uyarlama isteyen davacı fevkalade hal ve şartların ortaya çıkmasına kendi kusuru ile sebebiyet vermemelidir. Değişen hal ve şartlar taraflar bakımından önceden öngörülebilir; beklenebilir; olağan ve hesaba katılabilen nitelikte olmamalı veya olaylar, öngörülebilir olmakla beraber bunların sözleşmeye etkileri kapsam ve biçim bakımından bu derece tahmin edilmemelidir. (Bkz. Doç.Dr.İbrahim Kaplan Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi Ankara-1987 sh.152.- vd; Hatemi/SEROZAN/Arpacı Borçlar Hukuku Özel Bölüm 1992 sh., 186 vd).
Yukarıda da değinildiği gibi, şayet bir borcun ifası imkansızlaşmış olmamakla beraber, borçlunun sorumlu olmadığı sebeplerle aşırı derecede güçleşmiş ise, bu durumun borç ilişkisine ne gibi bir etki yapacağı hususunda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda bir hüküm bulunmamaktaydı. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda ise bu hususta genel bir düzenleme yer almaktadır. TBK m. 138 hükmü, “Aşırı İfa Güçlüğü” kenar başlığı altında, sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan bazı durumların sözleşmenin uyarlanması veya sona erdirilmesi sebebi oluşturacağını düzenlemiştir.
TBK m. 138 hükmüne göre; sözleşme taraflarından birinin hakime yapacağı başvuru üzerine talep doğrultusunda bir karar verilebilmesi için aşağıdaki şartlar bulunmalıdır.
1) Sözleşme kurulduktan sonra, tarafların edimleri arasındaki denge, borçludan sonuçları yüklenmesi istenemeyecek kadar büyük ölçüde bozulmuş olmalıdır. Şayet aşırı ifa güçlüğü sözleşme kurulduğu sırada da mevcut olup sadece taraflarca bilinmiyorsa, bu TBK m. 138 hükümlerine değil, şartları varsa yanılma (TBK m. 30 vd.) hükümlerine göre iptale konu olabilir. Sonradan ortaya çıkan ifa güçlüğünün, mutlaka borçlunun ekonomik olarak mahvına veya ağır zararına yol açacak olması gerekmez. Maddede, “kendisinden ifanın istenmesinin dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir” olması yeterli görülmüştür. Elbette bu değerlendirmede, karşı tarafın durumu da göz önüne alınacaktır.
2) Edimlerin dengesindeki değişiklik sözleşme yapılırken öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen (Savaş, ekonomik kriz, devalüasyon, tabii afetler, ithal ve ihraç konusunda getirilen yasak ve tahditler gibi) olağanüstü bir durumdan ileri gelmelidir. Bu husus da “Emprevizyon” olarak ifade edilebilir. Maddede her ne kadar “taraflarca öngörülmeyen” denmişse de, olağanüstü olgunun sözleşme kurulurken sadece aşırı ifa güçlüğüne düşen taraf açısından öngörülemez olması yeterli sayılmalıdır. Aşırı ifa güçlüğüne düşenin bu durumu sözleşme yapılırken öngörmediğini ispat etmesi yetmez, bu durum onun için “öngörülmesi beklenemez” olmalıdır. Kendi özensizliği veya dikkatsizliği sebebiyle bu olguyu öngörememişse, 138. maddeden yararlanamayacaktır.
3) Aşırı ifa güçlüğü yaratan olgu borçludan kaynaklanmamalıdır. Olgunun kendisinin borçludan kaynaklanmaması yanında, bunun aşırı ifa güçlüğü yaratması da borçludan kaynaklanmamalıdır.
4) Edimler henüz ifa edilmemiş olmalıdır. Kural olarak ifada bulunduktan sonra aşırı ifa güçlüğünden söz ederek uyarlama veya sözleşmeden dönme yollarına başvurulamaz. Ancak, borçlu doğan haklarını saklı tutarak ifada bulunmuşsa, ifadan sonra da bu haklarını kullanabilecektir. Bu takdirde, uyarlamanın sonucuna göre veya sözleşmeden dönme halinde, ifa etmiş bulunduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre kısmen veya tamamen geri isteyebilecektir.” şeklinde karar vermiştir. Ve yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; 2014/1614 E., 2014/900 K. ve 12.11.2014 tarihli ilamında; “…Yukarıdan beri açıklandığı gibi, Türkiye’de yıllardan beri ekonomik paketler açılmakta, ancak istikrarlı bir ekonomiye kavuşamamaktadır. Devalüasyonların ülkemiz açısından önceden tahmin edilemeyecek bir keyfiyet olmadığı, kur politikalarının her an değişebileceği bir gerçektir. Devalüasyon ve ekonomik krizlerin aniden oluşmadığı, piyasadaki belli ekonomik darboğazlardan sonra meydana geldiği bilinmektedir.
Ülkemizde 1958 yılından beri devalüasyonlar ilan edilmekte sık sık para ayarlamaları yapılmakta,Türk parasının değeri dolar ve diğer yabancı paralar karşısında düşürülmektedir. Ülkemizdeki istikrarsız ekonomik durum davacı tarafından tahmin olunabilecek bir keyfiyettir. Somut olayda uyarlamanın koşullarından olan öngörülmezlik unsuru oluşmamıştır.” şeklinde karar vermiştir. Yukarıda alıntı yapılan Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere uyarlama davasının kabul edilebilmesi için gerekli olan koşullardan birisi “öngörülemezlik” olup, ülkemizin gelişmekte olan bir ekonomiye sahip olması, para birimimizin döviz karşısında değer kaybedebilecek olmasının, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davacı için öngörülemez olduğunun kabulü mümkün değildir. Ayrıca tacir olan davacı Türk Lirası bazlı kredi kullanma imkanı varken, bir anlamda ticari risk alarak ve dövizin düşeceği ya da sabit kalacağı beklentisi ile daha düşük faiz oranı uygulanan dövize endeksli kredi kullanmayı tercih etmiş olup aldığı ticari riskin sonuçlarına da katlanmak zorundadır, zira ticari hayatta kar kadar zarar da somut bir gerçekliktir. Bu nedenlerle somut olayımızda davacı için öngörülemezlik unsurunun oluşmadığı değerlendirilmiş ve uyarlama talepleri yönünden davanın reddi gerekmiştir.
Davacının, davalı bankanın döviz kurları yüksekken dövize endeksli kredilerin Türk Lirasına çevrilip kat edilerek, kendilerinden fazla ve haksız tahsilat yapıldığı iddialarına gelinecek olur ise, Mahkememizce dava konusu dövize endeksli kredilere ilişkin tüm bilgi, belge ve hesap dökümleri celp edilerek konusunda uzman bankacı bilirkişiden rapor alınmış ve dosyaya sunulan kök ve ek bankacı bilirkişi raporlarından da anlaşıldığı gibi; davacı şirket tarafından dava konusu kredi taksitleri, 2018 yılı Mayıs ayından itibaren ödenmemeye başlanmıştır. Bu durum karşısında kredi hesaplarının kat edilmesi olağan bir sonuç olup davalı bankadan başka türlü hareket etmesi beklenemeyecektir. Ve yine davacı bankanın kredi hesaplarını ödenmeyen taksitten 90 gün sonra kat etmesi de bilirkişi raporunda belirtildiği gibi, yasa yönetmelik ve teamüllere uygun olup, 90 gün sonraki döviz kurlarının davalı banka tarafından da bilinmesi mümkün olmadığı için ve 90 gün sonra döviz kurlarının düşme ihtimali bulunduğu için davalı bankanın hesap kat işlemini 90 gün sonra yapasının doğruluk ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunun kabulü de mümkün değildir. Bu açıklanan nedenlerden ötürü davacının bu yöndeki davasının da reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken toplam 59,30 TL’nin peşin alınan 546,48 TL, tamamlama harcı 3.911,45 TL ve 1.006,87 TL toplamı olan 5.464,80 TL’den mahsubu ile bakiye 5.405,50 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE.
3-Davalı kendisini vekille temsil ettiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre 30.850,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak DAVALIYA ÖDENMESİNE.
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA.
5-Yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK’nun Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesinin 1. Fıkrası gereğince davacı tarafından iban numarası bildirilmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılarak, iban numarası bildirilmemiş ise masrafı avanstan karşılanmak suretiyle PTT vasıtasıyla DAVACIYA İADESİNE.

Dair, Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/04/2021