Emsal Mahkeme Kararı Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/190 E. 2021/312 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

DAVA : Şirketin Feshi ve Tasfiye
DAVA TARİHİ : 16/09/2015
KARAR TARİHİ : 24/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/06/2021

İşbu dava, davalılar vekili tarafından İstinaf yasa yoluna başvurulmuş olup Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi Başkanlığının 05/10/2017 tarih ve … Esas – … Karar sayılı ilamı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş olup. daha sonra yine davalılar vekili tarafından temyiz yasa yoluna başvurulmuş olup Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanlığının 26/02/2019 tarih ve … Esas – … Karar sayılı ilamı ile Samsun Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak kaldırılmasına karar verilmiş olduğundan dosya ele alınarak resen yenilenerek esas defterine kaydı yapıldı. Yapılan yargılama neticesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA :
Davacılar vekili tarafından Mahkememize sunulan 16/09/2015 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ortakların şirketin kuruluş tarihi olan 18/03/1998 tarihinden bu yana davalı … Şirketi bünyesinde hisse sahibi ortaklarının olduğunu, şirketin kuruluş maksadının sunulan ana sözleşme örneğinden de anlaşılacağı üzere inşaat yapımı, inşaat taahhüt işleri, inşaat malzemeleri alım, satımı, soğutma tesisat malzemesi alım, satımı, taahhüdü, imali, ihracı ve ithali üzerinde olduğunu. Davalılardan, … ve …’ın şirketin müdürlüğünü yaptıklarını, davalıların baskın kişilik yapısı nedeniyle şirketi diledikleri gibi, keyfi ve yasal edimlerini yerine getirmeden idare ettiklerini. Müvekkillerin şirkete gerek sermaye ve gerekse emekleriyle katkıda bulunmasını görmezden gelen davalıların hukuka aykırı fiillerini devam ettirmiş ve artık eylemleri emniyeti suistimal ve güveni kötüye kullanma niteliği aldığını. Emekleri ve sermayelerini şirketi kalkındırmak amacı güden müvekkillerin tüm mal varlığı ve işgücü boşa gitmemesi maksadıyla davalıların iş bu tutumlarını yargıya taşımadığını, ancak şirket ortakları müvekkillerin bu hassasiyetinden yararlanarak şirketin tek sahibi kendileriymiş gibi davranmaya, güven ilişkisini bozacak davranışlar sergilemeye devam ettiklerini, müvekkillerini dışlayarak kendi aralarında guruplaşmış ve müvekkillerin haklarını ihlal ettiklerini. Sermaye şirketlerinde ortak amacın kar elde etmek olduğunu, ancak müvekkili ortaklara şirketçe verilen cevabın yıllardır şirketin kar elde etmediği aksine şirketin zararda olduğu yönünde olduğunu, şu halde şirketin devamlılığını gerektirecek bir hususun mevcut olmadığını. Davalıların bu davranışlarının müvekkillerini ortak olarak görmeyen tutumları nedeniyle ortaklar arasında güven ilişkisi ortadan kalkmış, sürekli bir güvensizlik ortamı olduğunu, bu nedenlerle, kar payı ve sair maddi konulara ilişkin talep ve dava hakları görevi kötüye kullanma ve sair cezayı müstelzim fiillerinden dolayı davalılar hakkında şikayette bulunma hakları saklı kalmak kaydıyla, davalılardan kaynaklanan nedenlerle ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona ermiş olduğundan bu şartlar altında şirketin devamının mümkün olmadığından haklı nedenlerin varlığından dolayı Birtes şirketinin feshine, şirketin tüm hesap ve malvarlığının üçüncü kişilere devir ve teslimini önlemek için tedbir kararı verilmesine ve bu yolla tapu sicil müdürlükleri ve ilgili yerlere müzekkere yazılmasına, şirketin tasfiyesi için tasfiye memuru atanmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili dava dilekçesi ekinde Ticaret Odası kaydını ibraz etmiştir.
Duruşmalara gelen davacılar vekili dava dilekçesini tekrarla davanın kabulünü talep etmiştir.
SAVUNMA :
Dava dilekçesi ile tensip zaptı ve duruşma günü usulen davalılara tebliğ edilmiştir.
Davalılar vekili tarafından Mahkememize sunulan 10/11/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Şirket ortağının davalılar yönünden pasif husumetin söz konusu olmadığını, bu davanın niteliğine göre talebin doğrudan şirkete yöneltmesi, şirketin davalı gösterilmesi gerekirken ortaklara davanın yöneltilmiş olmasının doğru olmadığını, davalı ortaklar yönünden davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini. Şirket müdürü davalı ortakların şirketin ve ortakların menfaatini koruyacak şekilde şirketi idare ettiğini, davacı tarafın ileri sürdüğü gibi “keyfi ve hukuka aykırı” bir eylemlerinin olmadığını, TTK 636’da 531. maddeye atıfla sayılan haklı fesih sebeplerinin mevcut olmadığını, iddiaların davacıların kurgularına dayalı olduğunu gerçek ve somut bir sebebin mevcut olmadığını. Davacıların kar talebi konusunda usule uygun herhangi bir talepte bulunmadıkları gibi, şirketin faaliyetlerini artırıcı bir çalışma içerisinde de olmadıklarını, şirket ile ilgilenmediklerini. Müvekkil … Ltd.Şti.’nin 1998 yılında kurulduğunu, şirket ortaklarının faaliyet konularında uzman mühendis tekniker, muhasebe ve ustalardan oluştuğunu, davacıların firma ortakları olduğunu, davacıların şahsi ödemelerini şirkete ödettiklerini, davacıların bu şirkete bir sermaye koymadıklarını, taahhüt edilen sermayeyi ödemediklerini, bu sebeple kar payı yönündeki taleplerinin de taahhüt ettikleri ve yerine getirdikleri sermaye tutarına göre dikkate alınması gerekeceğini, bu nedenlerle davacıların haksız davalarının reddine, yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ekinde sigortalı personel listesi, … sözleşmesi, bayilik belgeleri, faturalar ve sigorta hizmet döküm listesini ibraz etmiştir.

Duruşmalara gelen davalı vekili cevap dilekçesini tekrarla davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRMESİ :
Trabzon Ticaret Sicil Müdürlüğü, Trabzon SGK İl Müdürlüğü, Trabzon Tapu Sicil Müdürlüğü ve … Şirketi’nin cevabi yazıları ile mahkememizce istenilen bilgi ve belgelerin gönderilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davalı şirkete ait tüm ticari defter ve belgeler ile şirkete ait karar defteri getirtilerek dosya içerisine alınmıştır.
Davalılar vekili ve davacılar vekili 10/03/2016 tarihli dilekçeleri ile tanık isimlerini mahkememize bildirmişlerdir.
Davacılar vekili 07/04/2016 tarihli celsede … ve …’ın dinlenilmesini talep etmiş, diğer tanıklarının dinlenilmesinden vazgeçmiştir.
Davalılar vekili de 12/05/2016 tarihli celsede göstermiş olduğu tanık …’un dinlenmesinden vazgeçtiğini beyan etmiştir.
Taraf tanıkları 07/04/2016 tarihli celsede verilen yeminleri çerçevesinde dinlenilmişlerdir.
Mahkememiz dosyası kapsamında istinaf öncesinde 20/05/2016 tarihinde bilirkişiler KTÜ Öğretim Üyesi … ve SMMM …’a tevdii edilmiş, bilirkişilerce tanzim edilen 05/10/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Dava dosyasında (kar dağıtımı gibi) ekonomik konularda ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıkların bulunduğunu, öte yandan, şirketin feshi talebinin haklı nedene dayandığı hususunun davacılar tarafından açık bir şekilde ispatlanamamış olduğunu, bununla birlikte, ortakların, birbirlerine olan güven ve itimatlarının sarsıldığını, ortaklık ilişkisinin devamı imkanının kalmadığının anlaşıldığını, bu durumun ifade edilen Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere haklı sebeple şirketin feshine neden olabileceğini, ancak fesih talebinin haklı sayılması durumunda, şirketin feshi yerine şirketin mali durumunun da dikkate alınarak TTK’nun 636/3. maddesi gereği davacının payının gerçek değerinin ödenmesine karar verilebileceğini, davacıların payının 31/12/2015 tarihli bilanço değerine göre ise, …’nun 132 paya karşılık 119.334,09 TL, …’nun 116 paya karşılık 104.869,35 TL, …’in 132 paya karşılık 119.334,09 TL olmak üzere toplam 343.537,53 TL olduğu…” sonuç ve kanaatine varıldığının bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacılar vekilince Mahkememize sunulan 17/10/2016 havale tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporuna karşı itirazlarını ibraz etmiştir.
Davalı vekilince mahkememize sunulan 19/10/2016 havale tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporuna karşı itirazlarını ibraz etmiştir.
İtirazlar doğrultusunda mahkememiz dosyası 08/12/2016 tarihinde aynı bilirkişilere tevdii edilmiş, bilirkişiler tarafından tanzim edilen 16/01/2017 havale tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; “…Yıllar itibariyle oluşan kar ve zararların belirtildiği üzere 02/12/2008 tarih, 11 nolu kararla 40.000,00 TL olan mevcut sermayenin 600.000,00 TL olarak yükseltilmesinde kullanılmış olup, alınan kararla karların sermayeye ilave edilmiş ve şirketin sermayesinin yükseltildiğini, bu itibarla her hissedarın varlığının arttığını. Gerçek değerin belirlenmesinin ilk rapordaki hesaplamalar gibi olduğunu, taraflarından yapılan defter incelemesinde, ortaklara şirket tarafından verilen miktarların ticari defterlere yansıtılmamış olduğunun tespit edildiğini, bu itibarla davalıların iddialarının dosyaya esas sunulan belgelerle ispatlanamadığını, zira daire ile ilgili sunulan satış sözleşmesinin ….Şti. İle … arasında yapılmış olmakla birlikte … tarafından ortağa yapılan satış defter kayıtlarına yansıtılmamış olduğundan, bu konuda bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığını, davacıların sermaye paylarının gerçek değerinin kök rapordaki gibi olduğunun…” bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalılar vekilince Mahkememize sunulan 02/02/2017 havale tarihli dilekçesi ile ek bilirkişi raporuna itirazlarını ibraz etmiştir.
Davalılar vekili Mahkememize sunduğu 18/05/2017 havale tarihli dilekçesi ile beyanlarını ibraz etmiştir.
Davacılar vekilleri 16/03/2017 tarihli celsede öncelikle davacı şirketin feshini talep ettiklerini, şayet mahkeme aksi kanaatte ise bilirkişi raporunda belirtilen ortaklık payları çerçevesinde şirketten ayrılmayı da kabul ettiklerini beyan etmiş, beyanlarını imzaları ile onaylamışlardır.
Mahkememizce yapılan 25/05/2017 tarihli celsede davalılar vekilinin yeniden rapor veyahut ek rapor alınması yönündeki talepleri alınan raporların içeriği de dikkate alınarak reddolunmuştur. Yine bu celsede davalılar vekilinin, davacılara yönelik yemin teklifi cevap dilekçesinde ve sonraki beyanlarda yemin deliline dayanmadığı da nazara alınarak bu yöndeki Yargıtay kararları da göz önünde bulundurulduğunda talep reddolunmuştur.
Mahkememizce yapılan istinaf öncesi 25/05/2017 tarihli karar celsesinde; dosya içerisindeki bulunan tüm kanıt ve belgeler bir arada değerlendirilerek; Trabzon Ticaret Sicil Müdürlüğü, Trabzon SGK İl Müdürlüğü, Trabzon Tapu Sicil Müdürlüğü ve …Şirketi’nin cevabi yazıları, davalı şirkete ait tüm ticari defter ve belgeler ile şirkete ait karar defteri, bilirkişiler KTÜ Öğretim Üyesi …ve SMMM …’dan alınan rapor ve ek rapor, davacılar vekillerinin beyanları ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; alınan bilirkişi rapor ve ek raporlarının olay ve oluşa uygun karar vermeye yeterli olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporlarında da teferruatlı olarak izah edildiği gibi taraflar arasında kâr dağıtımı gibi ekonomik konularda ortaklar arasında anlaşmazlıkların olduğu, bu da güven ilişkisini sarstığı tartışmasızdır. Yerleşik Yargıtay kararlarında da belirtiği gibi TTK 636/3 maddesinde haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği açıktır. Ancak davamızda; davalılar vekilinin beyanlarından anlaşıldığı üzere davacılar dışında kalan diğer ortakların şirketin devamı yönünde arzu içerisinde oldukları görülmüştür. Yeni Ticaret Kanununun düzenlemesi ile tek ortakla dahil limited şirketin varlığının devam ettirilmesi imkan dahilinde bir hal almıştır. Kaldı ki davalı şirketin sunulan belgelerden görüldüğü üzere hali hazırda faaliyetini sürdürdüğü bir takım işler aldığı ve bu taahhütlerini devam ettirir halde olduğu görülmüş, bu sebeple TTK 636/3. maddesinde izah edildiği gibi mahkeme şirketin feshi yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkartılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir, yasal düzenlemesi çerçevesinde şirketin feshi yerine davacıların şirketten çıkarılmasına ve paylarının gerçek değerlerinin ödenmesine karar vermenin daha yerinde olacağı kanısına varılmıştır. Bu hususta anonim şirketler yönünden TTK’nun 531. maddesinin aynı yönde düzenlemeler içerdiği görülmüş, her iki şirket türü yönünden de ortağın şirketten ayrılmasına imkan tanındığı anlaşılmıştır. Bilirkişi heyetince davacıların paylarının gerçek değerleri tespit olunmuş, davacılar vekilleri de bu değerlere uyulması yönünde iradelerini duruşma zaptına geçirterek beyanlarını imza altına alınmışlardır. Davalı vekili davacılardan birine ev alındığı, davacılara 5.000’er USD verildiği, bunların da hesap edilen şirket paylarından düşürülmesi gerektiğini iddia etmiş ise bilirkişi heyetinin rapor ve ek raporunda ayrıntılı olarak açıklandığı gibi davacılardan …’ten alındığı iddia edilen evin şirket kayıtlarında yer almadığı gibi şirket tarafından alındığına yönelikte herhangi bir delilin bulunmadığı, bu yöndeki iddiaların ispatlanamadığı görülmüş, yine davacılara verildiği bildirilen 5.000’er USD’nin şirketin kuruluşundan itibaren zaman içerisinde tüm ortaklara ödenen bir bedel olduğu, öz sermaye teşkil etmediği, bu hali ile verilen kâr payının bilirkişilerin hesaplamış olduğu en yakın zamandaki gerçek değerden düşülmesinin yerinde olmayacağı anlaşılmıştır. Davacılar, davalı şirket ile birlikte diğer şirket ortakları aleyhine de dava açarak husumeti onlara da yöneltmişler ise de; yerleşik Yargıtay kararlarından da anlaşıldığı gibi şirketin feshi davalarının ancak şirket hasım gösterilerek açılabileceği, diğer şirket ortaklarının davada hasım sıfatlarının bulunmadığı görülmüş, bu sebeple şirket ortakları yönünden açılan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, şirketin feshine yönelik taleplerin reddi ile şirket ortaklarının şirketten çıkartılmasına ve bilirkişi heyetinin bulmuş olduğu gerçek değer paylarının ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
İşbu dava, davalılar vekili tarafından İstinaf yasa yoluna başvurulmuş olup Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi Başkanlığının 05/10/2017 tarih ve … Esas – … Karar sayılı ilamı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş olup. daha sonra yine davalılar vekili tarafından temyiz yasa yoluna başvurulmuş olup Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanlığının 26/02/2019 tarih ve … Esas – … Karar sayılı ilamı ile; “davacılara ödenen ve kar payı dağıtımı olmadığı anlaşılan 5.000,00 USD tutarındaki paranın tüm davacılar yönünden ayrılma akçesi hesabında dikkate alınması ve ayrıca davalı şirket ile dava dışı … arasında yapılan sözleşme uyarınca davalı şirkete ait olması gereken dairenin davacılardan Muharrem tarafından bedeli şirkete ödenerek satın alınmış olmaması durumunda bu dairenin bedelinin davacı … yönünden ayrılma akçesinde hesaba katılması gerektiği” gerekçesi ile Samsun Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak kaldırılmasına karar verilmiş olduğundan dosya ele alınarak resen yenilenerek esas defterine kaydı yapıldığı anlaşılmıştır.
Davalılar vekilinin 22/05/2019 havale tarihli dilekçesi ile davacıların şirket ortaklığının sona erdiğinin belgelendirilmesini talep ettiği, Mahkememizce talebinin reddedildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan 18/07/2019 tarihli celsede; davalılar vekili tarafımıza ticaret sicil müdürlüğüne sunulmak üzere davacıların şirket ortaklarının sona erdiğine ilişkin hisse devrinin herhangi bir engel olmadığına ilişkin yazı verilmesini talep etmiş olup, yargılamanın devam ettiği, talebin daha önce reddedilmiş olduğu da gözetildiğinde talebin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Ortahisar Tapu Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabının celp edildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan 28/11/2019 tarihli celsede; davacı … “Ben … 5 nolu bağımsız bölümü gerek eşimin zinnet eşyalarını satarak, gerekse arkadaşımlarımdan borç alarak bu daireyi satın aldım. Buna ilişkin herhangi bir belgem yoktur. Bu daireyi 115.000,00 TL ye aldım. Ben bu evin bedelini …şirketine ödedim. Bu ödemeyi elden yaptım. Herhangi bir belge yoktur. Şirket ikinci kez tapu masrafları olmasın diye öncelikle şirkete devrolunup, sonra bana devrolunmasın diye, benim üzerime evin yapılmasını karar aldı.” diyerek beyanda bulunmuştur.
Mahkemece yapılan 28/11/2019 tarihli celsede; davalılar vekili Yargıtay ilamı doğrultusunda daire bedelinin belirlenmisi için keşif yapılmasını, ayrıca davacıların davalı şirketten ayrıldıklarına ilişkin Yargıtayın ilamındaki kesinleşen kısım yönünden Ticaret Sicil Müdürlüğüne tedbir mahiyetinde müzekkere yazılması talebimizi tekrar talep etmiş olup, Mahkememizce Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazı yazılması yönündeki talebini 18/07/2019 tarihli duruşmada rededildiği de göz önüne dikkate alınarak bu hususta dosyada herhangi bir değişiklik de olmadığı gözönüne alınarak bu hususta karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Mahkememizce 13/03/2020 tarihinde mahallinde keşfin yapıldığı, 26/03/2020 tarihinde bilirkişi heyeti Emlak Değerleme Uzmanı … ile Fen Bilirkişisi …’in raporunu sunduğu, bilirkişi heyet raporunda; “… Tespite esas taşınmaz arsa ve gayrimenkullerin değerlendirilmesinde toplam kıymet takdiri 319.000,00 TL olacağı …” görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Dosyanın Yargıtay Bozma İlamı öncesi rapor ibraz eden bilirkişi heyeti Doç. Dr. … ile SMMM bilirkişi …’a tevdi edildiği, bilirkişi heyetinin 17/11/2020 havale tarihli raporunu sunduğu, bilirkişi heyeti raporunda; “… Dava dosyasında (kar dağıtımı gibi) ekonomik konularda ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıkların bulunduğu, Öte yandan, şirketin feshi talebinin haklı nedene dayandığı hususunun davacılar tarafından açık bir şekilde ispatlanamamış olduğu, bununla birlikte, ortakların, birbirlerine olan güven ve itimatlarının sarsıldığı, ortaklık ilişkisinin devamı imkanının kalmadığının anlaşıldığı, bu durumun yukarıda ifade edilen Yargıtay kararlarında da belirildiği üzere haklı sebeple şirketin feshine neden olabileceği, ancak, fesih talebinin haklı sayılması durumunda, şirketin feshi yerine şirketin mali durumu da dikkate alınarak TTK. m. 636/3 gereği davacının payının gerçek değerinin ödenmesine karar verilebileceği, Yargıtay bozması sonucuna göre, Davacıların öz sermayedeki paylarına göre şirketten aldıkları nakit ve gayrimenkul değer karşılığı mahsubu sonucunda; …’un 88.308,57 TL, alacağı, …’nun 68.226,46 TL alacağı, …’in ise 236.806,08 TL borcu kaldığı tespit edilmiştir…” görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Davalılar vekili 23/11/2020 havale tarihli; bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesi sunmuştur.
Davacılar vekili 07/12/2020 havale tarihli; bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesi sunduğu, yeni bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettikleri görülmüş ve dosya kapsamında yeni bilirkişi incelemesi yapılmasının dosyaya katkı sağlamayacağı anlaşılmakla davacılar vekilinin yeni bilirkişi incelemesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Dosyanın daha evvel rapor ibraz eden bilirkişi heyeti Doç. Dr. … ile SMMM bilirkişi …’a tevdi edildiği, bilirkişi heyetinin 29/03/2021 havale tarihli bilirkişi heyeti ek raporunu ibraz ettiği, Okunduğunda; 2020 bilançosuna göre hesap yapılabilmesi için 25/04/2021 tarihinin geçmesi gerektiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava dosyasının, Yargıtay bozma ilamında belirtilen 5.000,00 USD tutarlı paranın ve davalı şirkete ait olması gerekirken davacı … adına kayıtlı olan daire bedelinin ayrılma akçesinde hesaba katılması için ek rapor tanzimi amacıyla daha evvel rapor sunan bilirkişi heyeti Doç. Dr. … ile SMMM bilirkişi …’a tevdi edildiği, bilirkişi heyetinin 20/05/2021 havale tarihli ek raporunu dosyaya sunduğu, bilirkişi heyeti ek raporunda; “… Dava dosyasında (kar dağıtımı gibi) ekonomik konularda ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıkların bulunduğu, Öte yandan, şirketin feshi talebinin haklı nedene dayandığı hususunun davacılar tarafından açık bir şekilde ispatlanamamış olduğu, bununla birlikte, ortakların, birbirlerine olan güven ve itimatlarının sarsıldığı, ortaklık ilişkisinin devamı imkanının kalmadığının anlaşıldığı, bu durumun yukarıda ifade edilen Yargıtay kararlarında da belirildiği üzere haklı sebeple şirketin feshine neden olabileceği, ancak, fesih talebinin haklı sayılması durumunda, şirketin feshi yerine şirketin mali durumu da dikkate alınarak TTK. m. 636/3 gereği davacının payının gerçek değerinin ödenmesine karar verilebileceği, Yargıtay bozması sonucuna göre, 31.12.2020 tarihi itibariyle davacıların öz sermayedeki paylarına göre şirketten aldıkları nakit ve gayrimenkul değer karşılığı mahsubu sonucunda; …’un 97.186,97 TL alacağı, …’nun 76.028,68 TL alacağı, …’in ise -227.927,68 TL borcu kaldığı tespit edilmiştir…” görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Davalılar vekili 08/06/2021 havale tarihli; bilirkişi ek raporuna karşı itiraz dilekçesi sunmuştur.
Davacılar vekili 09/06/2021 havale tarihli; bilirkişi ek raporuna karşı itiraz dilekçesi sunmuştur.
Mahkememizce yapılan 24/06/2021 havale tarihli celsede; davacılar vekilinin yeni rapor aldırılmasını talep etmiş olup, dosyaya ibraz olunan bilirkişi raporlarında yeniden rapor aldırılmasını gerektirir eksiklik veya hatanın Mahkememizce tespit edilememiş olması ve bu nedenle yeni bilirkişi incelemesinin dosyaya katkı sağlamayacağı değerlendirilmekle davacılar vekilinin yeni bilirkişi incelemesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Dosya içerisindeki bulunan tüm kanıt ve belgeler bir arada değerlendirilerek;
Trabzon Ticaret Sicil Müdürlüğü, Trabzon SGK İl Müdürlüğü, Trabzon Tapu Sicil Müdürlüğü ve …Şirketi’nin cevabi yazıları, davalı şirkete ait tüm ticari defter ve belgeler ile şirkete ait karar defteri, Mahkememizce yapılan keşif bilirkişileri Emlak Değerleme Uzmanı … ile Fen Bilirkişisi … den alınan rapor, bilirkişiler KTÜ Öğretim Üyesi …ve SMMM …’dan alınan rapor ve ek rapor, davacılar vekilinin ve davalılar vekilinin beyanları ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; alınan bilirkişi rapor ve ek raporlarının olay ve oluşa uygun karar vermeye yeterli olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporlarında da teferruatlı olarak izah edildiği gibi taraflar arasında kâr dağıtımı gibi ekonomik konularda ortaklar arasında anlaşmazlıkların olduğu, bu da güven ilişkisini sarstığı tartışmasızdır. Yerleşik Yargıtay kararlarında da belirtiği gibi TTK 636/3 maddesinde haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın Mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği açıktır. Ancak davamızda; davalılar vekilinin beyanlarından anlaşıldığı üzere davacılar dışında kalan diğer ortakların şirketin devamı yönünde arzu içerisinde oldukları görülmüştür.
Ticaret Kanununun düzenlemesi ile tek ortakla dahi limited şirketin varlığının devam ettirilmesi imkan dahilinde bir hal almıştır. Kaldı ki davalı şirketin sunulan belgelerden görüldüğü üzere hali hazırda faaliyetini sürdürdüğü bir takım işler aldığı ve bu taahhütlerini devam ettirir halde olduğu görülmüş, bu sebeple TTK 636/3. maddesinde izah edildiği gibi Mahkeme şirketin feshi yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkartılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir, yasal düzenlemesi çerçevesinde şirketin feshi yerine davacıların şirketten çıkarılmasına ve paylarının gerçek değerlerinin ödenmesine karar vermenin daha yerinde olacağı kanısına varılmıştır. Zira gerek istinaf ilamında gerekse Yargıtay bozma ilamında bu hususta bozma gerekçesi yapılmadığı gibi eleştiride de bulunulmamıştır.
Öncelikle yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi davacı şirket tarafından davacılara 5.000,00 USD tutarında ödeme yapılmış olup bu ödemenin kar payı dağıtımı değildir. Bu nedenle Yargıtay bozma ilamına uygun şekilde davacıların ayrılma akçesinin hesabında davacılara davalı şirket tarafından ödenen 5.000,00 USD tutarındaki ödemenin tüm davacıların ayrılma akçesinin hesabında dikkate alınması ve davacıların ayrılma akçelerinden mahsup edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca Yargıtay bozma ilamında davalı şirket ile dava dışı … arasında yapılan sözleşme uyarınca davalı şirket adına kayıtlı olması gerekirken davacılardan … adına kayıtlı olan dairenin davacı … tarafından bedeli davalı şirkete ödenerek satın alınıp alınmadığının davacı … in isticvabı ile tespit edilmesi ve eğer bu dairenin bedelinin davacı … tarafından davalı şirkete ödenmediğinin anlaşılması durumunda davacı …in ayrılma akçesinin hesabında bu daire bedelinin de dikkate alınması ve mahsup edilmesi gerekmiştir. Bu doğrultuda Mahkememizce keşif yapılarak söz konusu dairenin bedeli konusunda uzman bilirkişilere tespit ettirilmiş ve değerinin 319.000,00 TL olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca davacı … isticvap edilerek söz konusu dairenin ne sebeple kendi adına kayıtlı olduğu sorulmuş ve isticvap duruşmasında davacı … bu daireyi davalı şirketten 115.000,00 TL karşılığında satın aldığını, evin bedelini …şirketine ödediğin, ödemeyi elden yaptığını fakat; ödemeye ilişkin elinde dekont vs. ödeme belgesi bulunmadığını bildirmiştir. Davacı …in söz konusu evin satın alındığını ve bedelini ödediğini beyan etmesine rağmen ispat edememesi nedeni ile bu evin bedelinin de davacı …’in ayrılma akçesinin hesabında dikkate alınması ve mahsup edilmesi gerekmiştir.
Bu tespit ve değerlendirmelerden sonra davacıların ayrılma akçelerinin tespiti gerekmektedir. Bilindiği üzere ayrılma akçeleri karar tarihine en yakın tarih itibari ile belirlenmelidir. Her ne kadar Mahkememizce bozma öncesinde davacıların ayrılma akçeleri belirlenmiş ve hüküm altına alınmış ise de bu kararımızın bozulması sebebi ile bozma sonrası karar tarihine en yakın zamanda yeniden davacıların ayrılma akçelerinin belirlenmesi ve bu işlem yapılırken Yargıtay bozma ilamında belirtilen 5.000,00 USD tutarlı ödemeler ile davacı … yönünden bozma kararında belirtilen daire bedelinin davacıların ayrılma akçelerinden mahsubu ve bunun yanı sıra davacıların davalı şirketteki paylarının güncel değerleri üzerinden hesaplama yapılması gerekmektedir. Bu ilkeler ve kayıtlar doğrultusunda bilirkişi heyetinden davacıların ayrılma akçelerinin tespiti istenilmiş ve sunulan bilirkişi heyeti raporundan; davacı …’un ayrılma akçesinin bozma öncesi verilen kararda belirtilen tutara ilaveten 97.186,97 TL, davacı …’nun ayrılma akçesinin bozma öncesi verilen kararda belirtilen tutara ilaveten 76.028,68 TL olduğu ve davacı …’in ise -227.927,68 TL (borcu kaldığı) tespit edilmiştir.
Her ne kadar davacılar … ve … yönünden, şirket hisselerinin değerinin artması nedeni ile bozma öncesi tespit edilen ayrılma akçelerinden daha fazla ayrılma akçeleri hesaplanmış ise de bozma öncesi kararımız davacı tarafça istinaf edilmemiş olması nedeni ile ayrılma akçesi miktarı yönünden davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu nedenle belirtilen davacılar yönünden bozma öncesi verilen karardan daha fazla ayrılma akçesi belirlenmiş olmasına rağmen usuli kazanılmış hak dolayısıyla bozma öncesi hüküm altına alınan rakamlar kadar ayrılma akçesine karar vermek gerekmiştir. Diğer davacı … yönünden ise (5.000,00 USD ve 319.000,00 TL değerindeki dairelerin mahsubu nedeni ile) ayrılma akçesi oluşmamıştır.
Görülmekte olan davanın şirket ortaklarına karşı değil de şirkete karşı açılması gerektiğinden davalı şirket ortakları aleyhindeki davaların ise HMK’nun 114/1-d ve 115/2. maddeleri uyarınca pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacının davasının şirket ortakları olan …, … ve … yönünden açılan davasının HMK’nun 114/1-d ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE,
2-Davalı şirkete yönelik açılan davanın ise;
Davacının davasının şirketin feshine yönelik taleplerinin REDDİNE, Ancak TTK 636/3 maddesi (Anonim Şirketler yönünden TTK’nun 531. maddesi) dikkate alınarak alınan bilirkişi heyeti rapor ve ek raporu ile davalı lehine usuli kazanılmış hak da nazara alındığında davacıların şirket ortaklığından çıkma isteklerinin yerinde olduğu anlaşıldığından davacıların şirket ortaklığından çıkartılması ile birlikte bilirkişi tarafından hesaplanan paylar ile davalı lehine usuli kazanılmış hak da nazara alınarak … İçin 132 paya karşılık 119.334,09 TL, … için 116 paya karşılık 104.869,35 TL (Bozma öncesi karara istinaden yapılan ödemelerin kararın infazı aşamasında dikkate alınarak) olmak üzere toplam 224.203,44 TL’nin davalı şirketten alınarak yukarıda belirtilen paylar oranında DAVACILAR … ve …’na ÖDENMESİNE, davacıların bu şekilde şirket ortaklığından çıkarılmasına, davacı …’in 132 payına karşılık ayrılma akçesi ödenmeksizin şirket ortaklığından ÇIKARILMASINA,
3-Alınması gereken toplam 59,30 TL’den peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 31,60 TL karar ve ilam harcının davalılardan alınarak HAZİNEYE GELİR YAZILMASINA,
4-Davacılar kendisini vekil ile temsil ettiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenen 4.080,00 TL’nin davalılardan alınarak DAVACILARA ÖDENMESİNE .
5-Davalılar kendisini vekille temsil ettiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenen 4.080,00 TL ücreti vekaletin davacılardan alınarak DAVALILARA ÖDENMESİNE.
6-Davalı … Şti. tarafından yapılan yargılama gideri olan toplam 250,00 TL yargılama giderinin takdiren yarısı olan 125,00 TL’nin davacılardan alınarak davalı şirkete VERİLMESİNE, bakiye kısmın davalı şirket üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davalı … tarafından yapılan yargılama gideri olan toplam 250,00 TL yargılama giderinin takdiren yarısı olan 125,00 TL’nin davacılardan alınarak davalı …’a VERİLMESİNE, bakiye kısmın davalı … üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davacıların yaptığı aşağıda dökümü yapılan toplam 4.148,70 TL yargılama giderinin takdiren yarısı olan 2.074,35 TL’nin davalılardan alınarak DAVACILARA ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
9-Yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACILARA İADESİNE.

Dair, Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/06/2021