Emsal Mahkeme Kararı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/1560 E. 2023/84 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
SAMSUN
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/1560
KARAR NO : 2023/84

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :….
ÜYE : ….
ÜYE : ….
KATİP : ….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ(HAKEM SIFATIYLA)
TARİHİ : 15/06/2022
NUMARASI : 2020/8 HAKEM ESAS – 2022/14 HAKEM KARAR

İSTİNAF KANUN YOLUNA
BAŞVURAN DAVACI : ….
VEKİLİ : ….
İSTİNAF KANUN YOLUNA
BAŞVURAN DAVALI : ….
VEKİLİ : ….
DAVANIN KONUSU : Alacak
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/01/2023

Taraflar arasında görülen dava sonucu verilen yerel mahkemenin yukarıda tarih ve numarası yazılı kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmakla, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ….,…. ilçesi Fuar Mahallesinde bulunan mülkiyeti Hazineye ait …. ada …. parsel numaralı taşınmaz üzerinde…. lehine 04/09/2006 tarihinden itibaren 29 yıl süreli irtifak hakkı tesis edildiğini, 2013-2016 dönemi kiracılardan alınması gerekip de tespiti yapılamayan ve irtifak hakkı lehtarı olarak davalıdan tahsil edilmesi gereken toplam 1.201.590,00-TL tutarındaki %1’lik hasılat payı bedelinin ödenmesi için davalıya bildirimde bulunulduğu ancak davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı beyanla, toplam 1.201.590,00-TL tutarındaki alacağın her bir yıla ilişkin vade tarihinden itibaren hesaplanacak gecikme faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinden özetle; Sözleşmenin 5/b maddesine göre hasılat payı olarak tesisin tamamının veya bir kısmının işletmeciliğinin üçüncü kişi yada kuruluşlara kiraya verilmesi halinde de brüt kiranın %25’inin müvekkili idare tarafından ödenmesi, yıllık toplam hasılatının %1’nin de kiracı tarafından hazineye ödeneceği belirtilerek, sözkonusu yerin 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 75. maddesi uyarınca “…. Odası” ile ortak proje kapsamında Oda Üyesi Esnaflara Belediye tarafından yaptırılacak inşaatın maliyet bedelinin ödenecek aylık kiralara mahsuben, kiracılar tarafından karşılanması şartıyla inşaat maliyetine katılım bedeli otarak 90 aylık kira bedelini (9.000,00-TL) peşin olarak ödemek suretiyle teslim edildiğini, sözleşmeye göre 90 ay olan kira süresinin 31/01/2016 tarihinde son bulduğu, bu dönem zarfında herhangi bir kira geliri elde edilmediğini, kiracıların kendi sorumluluğunda olan hasılat kiracı ödemelerini kendilerinin yapması gerektiğini, davacı idarenin kendi takip sorumluluğunda bulunan ve kiracılar tarafından ödenmesi gereken hasılat paylarını kiracılardan talep ettikten sonra tahsil edemediği hasılat paylarını kendilerinden istenebileceğini beyanla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, “…Delillerin tartışılması, değerlendirilmesi ve gerekçe;
1-Dava, hasılat payından oluşan alacak talebine ilişkindir. Tüm dosya kapsamından; …., ….ilçesi Fuar Mahallesinde bulunan mülkiyeti Hazineye ait …. Ada …. Parsel numaralı taşınmaz üzerinde Büyükşehir Belediyesi lehine 04/09/2006 tarihinden itibaren 29 yıl süreli irtifak hakkı tesis edildiği, …. dönemi kiracılardan alınması gerekip de tespiti yapılamayan ve irtifak hakkı lehtarı olarak davalıdan tahsil edilmesi gereken toplam 1.201.590,00-TL tutarındaki %1’lik hasılat payı bedelinin davalıdan tahsili amacıyla işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2-a)Tapu Sicilinde Düzenlenecek Resmi Senede Yazılacak Hükümler (sözleşme)” başlıklı Sözleşmenin ”hasılat başlıklı 5/B maddesinde ”…hak lehtarınca Maliye Bakanlığından yazılı izin alınması kaydıyla bu tesislerin tamamının veya bir kısmının işletmeciliğini 3.kişi veya kuruluşlara verilmesi halinde hak lehtarı brüt kiranın %25’ini kiracı/kiracılar ise toplam yıllık hasılatın %1’ini ayrıca Hazineye ödemekle yükümlüdür. Hasılata tahsis edilen arazi üzerinde kurulan işletmelere ait tahakkuk eden her türlü mal ve hizmet satış bedelleri ile faiz ve kira gelirleri dahil edilir. Hak lehtarı ile kiracı arasında yapılan sözleşmenin bir örneği yapıldığı tarihten itibaren en geç 1 ay içinde Maliye Bakanlığına ve ilgili Defterdarlığa veya Mal Müdürlüğüne verilir.” hükmü, uygulanacak hükümler başlıklı 17. maddesinde ise ”bu sözleşmede belirtilmeyen hallerde ilgili mevzuat uygulanacaktır” hükmü bulunmaktadır.
b)4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
a 24/07/2008 tarihli 5793 Sayılı Kanunun 28.maddesiyle eklenen ek madde 2 ”Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar üzerinde tesis edilecek irtifak hakları ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde verilecek kullanma izinlerinde, irtifak hakkı veya kullanma izni bedellerine ilave olarak, bu alanlarda yürütülen faaliyetlerden elde edilecek tüm hâsılatın yüzde 1’i oranında Hazinece pay alınır” şeklindedir. Mahkememizin ….Hakem dosyasında da hasılat payının %1 olarak belirlenmesine karar verilmiştir. Öte yandan 324 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği’nin 4.maddesinin son cümlesinde ”kiracılardan alınmayan hasılat payları hak lehtarlarından alınacaktır” hükmü bulunmaktadır.
c)Taraflar arasındaki sözleşmenin 5/B maddesinde hasılat payıyla ilgili olarak hak lehtarının brüt kiranın %25’ini hazineye ödeyeceği hükmü mevcut ise de, yukarıda açıklanan yasa hükmü ve mahkememizin kesinleşen ilamı karşısında bu oranın %1 olarak uygulanması gerekmektedir.
d)Sözleşmede kiracılardan tahsil edilmeyen hasılat payı tutarının ne şekilde tahsil edileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakla birlikte yukarıda gösterilen 324 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği’nin 4.maddesinin son cümlesi gereği hak lehtarından yani davalı belediyeden tahsilinin mümkün olduğu kanaatine varılmıştır. Buna göre kiracılardan tahsil edilemeyen hasılat paylarının tahsili hususunda anılan genel tebliğin, sözleşmeyle düzenlenen diğer hususlarda ise sözleşme hükümlerinin uygulanmalıdır. Böylece gerek sözleşme hükümleri, gerekse 324 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği hükümleri gereği davalı Belediyenin kiracılardan tahsil edilemeyen hasılat bedellerinden sorumlu olması gerektiği kanaatine varılmıştır.
3-Davalı …. ile ….Odası (Bundan sonra ilgili Oda olarak anılacaktır) arasında yapılan 01/08/2008 tarihli 90 ay süreli ve 9.000,00-TL bedelli kira sözleşmesiyle ilgili olarak sözleşmenin 5/B maddesi kapsamında Maliye Bakanlığından izin alındığına ve ilgili Defterdarlık yahut Malmüdürlüğüne bilgi verildiğine dair dosya içerisinde bilgi belgenin de bulunmadığı görülmektedir.
4-Sözleşmenin 5/B maddesine göre hak lehtarının ödemekle yükümlü olduğu hasılat payı dışında ayrıca kiracılarda yıllık hasılatın %1’ini hazineye ödemekle yükümlüdür. Ancak madde metninden kiracıların ödemekle yükümlü olduğu hasılat payının tahsilinin ne şekilde yapılacağı düzenlemesinin bulunmadığı görülmektedir. Davacı ile kiracılar arasında sözleşmesel ilişki bulunmadığından davacının doğrudan kiracılardan tahsili cihetine gitmesinin yasal olarak mümkün görülmediği değerlendirilmektedir. Bu halde sözleşmedeki boşluğun yine sözleşme hükümleriyle doldurulması gerekir. Sözleşmenin 17. maddesinde hüküm bulunmayan hallerde ilgili mevzuatın uygulanacağı düzenlenmiş olup, 5793 sayılı yasayla 4706 sayılı Yasaya eklenen ek 2. madde hükmü ile 324 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği’nin 4. maddesindeki ”kiracılardan alınmayan hasılat payları hak lehtarlarından alınacaktır” hükmü uygulama alanı bulur. Davacının kiracılardan hasılat payı tahsil ettiğine dair dosyada bilgi, belge mevcut olmayıp keza sözleşmenin 5/B maddesi gereği davalının yaptığı kira sözleşmeleri için Maliye Bakanlığından izin aldığına yönelik bir delilde ibraz edilmediği, sözleşmenin bir örneğinin ilgili Defterdarlığa yada Mal Müdürlüğüne verildiği ispat edilememiştir. Şu halde kiracıların yıllık hasılatının %1’i oranında ödemekle sorumlu olduğu hasılat paylarının ödendiğine yönelik delil de bulunmadığından ve 324 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği ile diğer mevzuat hükmü nazara alınarak bu bedellerden hak lehtarı davalı Belediyenin sorumlu olması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
5-Hasılat bedelinin tespiti yönünden yeminli mali müşavir bilirkişiden 07/12/2022 tarihli rapor ve aynı bilirkişiden 13/06/2022 tarihli ek rapor alınmıştır. Hakemlimizin 2020/2-8 Hakem dosyasındaki talepler ile bu dosyadaki bir kısım taleplerin mükerrer olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılması amacıyla öncelikle davacı tarafdan açıklama istenmiş, 27/04/2022 tarihli dilekçe ile 01/01/2013-15/04/2013 döneminin mükerrer olduğu bildirilmiştir. Mahkememizce yapılan incelemede ise 01/01/2013-31/12/2013 ve 01/01/2014-16/04/2014 döneminin 2020/2-8 hakem dosyasında asıl dava kısmında 4/e-f bentlerinden anlaşılacağı üzere mükerrer olduğu tespit edilmiştir.
6-Hasılat payının tespiti yönünden dosyada kiracıların elde ettiği hasılata ilişkin bir bilgi, belge, delil bulunmamaktadır. Kiralama sözleşmeleri Maliye Bakanlığı’nın izni dışında yapılmış olup, elde edilen kira gelirine ilişkin somut belge bulunmaması karşısında ilgili yıllara ilişkin Gelir Vergisi Kanununda basit usule göre vergilendirilenlerin sınırı olarak kabul edilen 1 yıllık gayrisafi iş hasılatının dükkan miktarıyla çarpılması ile bulunacak rakamlara göre hesaplama yapılmasının en uygun ve makul yöntem olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim davacı aynı yöntemle talepte bulunmuş, bilirkişi rapor ve ek raporunda aynı yöntemi benimsemek suretiyle ve aynı yöntem uygulanan 2020/2-8 hakem dosyasındaki tespitler ve hesaplamalar ile taleple bağlılık değerlendirilmek suretiyle hesaplamalar yapılmıştır (basit usule tabi vergi mükellefleri için yıllara göre tespit edilen hasılat tutarı x dükkan sayısı / %1 hasılat payı yöntemiyle hesaplamalar yapılmıştır).
7-Yukarıda belirtilen hesaplama yöntemine göre 2014 yılı için tespit edilen 385.322,00-TL’den mükerrir talep edildiği anlaşılan 01/01/2014-15/04/2014 arası 3,5 ay hasılat bedeli 112.384,76-TL mahsup edildikten sonra 2014 yılının kalan kısmı için 272.935,24-TL hasılat bedeline hükmedilmiştir. Talep ile bilirkişi yöntemi aynı olmakla 2015 yılı hasılat bedeli ise yıllık en düşük hasılat tutarı 40.000,00-TL’nin 1014 dükkan sayısıyla çarpılması sonucu ve %1’inin alınması ile 405.600,00-TL, 2016 yılı için 1 aylık hasılat bedeli ise 42.000,00-TL olmakla birlikte talep gereği 35.490,00-TL hesaplanmış, netice olarak mükerrir kabul edilmeyen 16/04/2014-31/12/2014 dönemi ile 2015 yılı takvim dönemi ve 2016 yılı 1 aylık dönem hasılat bedeli toplamı 714.025,24-TL tespit edilmekle davanın kısmen kabulü gerekmiştir.
8-Davalı vekili esasa cevap süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Taraflar arasındaki sözleşmenin başlığı ”Tapu Sicil Müdürlüğünde Düzenlenecek Resmi Senede Yazılacak Hükümler(sözleşme)” şeklinde olup, 5. maddedeki ibarelerden sözleşmenin kira ilişkisi niteliğine sokulmadığı yani bir kira sözleşmesi olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı ile kiracılar arasında doğrudan bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığı, davalı …. ile … arasında ise 01/08/2006 tarihli ilgili Oda ile akdedilen protokolün bulunduğu ve bu protokolün bir nevi alt kira ilişkisi niteliğinde olduğu görülmektedir. Ancak davacının hem davalı …. kendisinin, hem de …. sorumlu olduğu hasılat payını davalıdan talep etmesinin kira alacağı mahiyetinde olmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin tam bir kira ilişkisi niteliğinde değerlendirilemeyeceği, karma, kendine özgü bir nitelikte sözleşme olduğu, bu nedenle kira sözleşmelerine ilişkin 5 yıllık zamanaşımı sözleşmesinin uygulanamayacağı kanaatine varılmış, gerek sözleşmenin kuruluş tarihinde yürürlükte olan 818 Sayılı BK’nun 125. maddesi, gerekse sonradan yürürlüğe giren TBK’nun 147. maddesine göre genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık sürenin uygulanmasının gerektiği anlaşılmış, vade tarihlerine göre zamanaşımının dolmadığı sonucuna varılmıştır.
9-Davacı vekili 27/04/2022 tarihli dilekçesiyle mükerrir dönemi 01/01/2013-15/04/2013 arası olarak bildirmiş ise de, 2020/2-8 hakem dosyasında kararın 4/e-f bentleri nazara alındığında 2013 yılının tamamını ve 01/01/2014 ile 15/04/2014 döneminin mükerrir olduğu tespit edilmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur…” şeklinde belirtilen gerekçeler ile Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; 272.935,24-TL’nin 01/05/2015 vade tarihinden, 405.600,00-TL’nin 01/05/2016 vade tarihinden, 35.490,00-TL’nin 01/05/2017 vade tarihinden işleyecek gecikme faizi ile birlikte olmak üzere toplam 714.025,24-TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazla talebin reddine, dair karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki iddialarını da tekrarla, mahkeme kararını verirken 13/06/2022 havale tarihli ek bilirkişi raporuna göre karar verdiğini, ancak bu ek bilirkişi raporunun müvekkili idareye dosyadan anlaşılacağı üzere 15/06/2022 tarihli duruşmada elden tebliğ edildiğini, her ne kadar hakem 15/06/2022 tarihli celse tutanağında bilirkişi raporunun tebliğ edildiğini ifade ederek celseyi açmış ise de dosya içinde tebliğ mazbatası bulunmadığı gibi 13/06/2022 tarihinde havale olan bilirkişi raporunun 2 günde tebliğ edilmesinin de hayatın olağan akışında sözkonusu olmadığını, bilirkişi raporuna itiraz süresinin HMK 281. maddede iki hafta olarak düzenlenmiş olup eldeki yargılamada da hakemin kıyasen taraflara bilirkişi raporunu incelemek ve bu rapora karşı beyanda bulunmak için süre vermesi gerektiğini, müvekkilinin savunma hakkının ihlal edildiğini, hükme esas alınan bilirkişi ek raporunu hazırlayan bilirkişinin taraflar arasında akdedilen isimsiz sözleşme sonucu doğan alacak haklarını doğru anlamadığını, eksik inceleme ile rapor hazırlanmış ve eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesinin (Hakem sıfatıyla) …. tarihli, 2020/ (Hakem), …. (Hakem) sayılı kararının “1” nolu “ASIL DAVA” kısmının “4” nolu alt bölümü ile karar verildiğini, bu bedellerin kira üzerinden hesaplanan hasılat payı olduğunu, Yabancılar Pazarındaki 1014 adet dükkan kiracılarının yıllık işletme hasılatının % 1’lik kısmının tahsiline yönelik olduğunu, hasılat payları ise yıllık işletmelerin hasılatlarına göre hesaplandığını, mükerrer olduğu gerekçesi ile 2013 dönemi bakımından tümü ile reddedilen kısma ilişkin istinaf başvurusunda bulunduklarını, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin(Hakem sıfatıyla) …. (Hakem) …. Hakem karar sayılı kararının “asıl dava”ya ilişkin”1” nolu kısmının “4” nolu alt bölümünün “e” ve “f” bentleri kira üzerinden hesaplanan hasılat payı talebine ilişkin olduğunu, kendilerinin ise eldeki …. hakem esas sayılı davadaki taleplerinin dükkan hasılatları üzerinden belediyece ödenmesi gereken hasılat payına ilişkin olup mükerrerlik bulunmadığını, 21.108,03-TL ve 17.590-TL ile 375.180,00-TL’lik farklı davalara konu edilmiş talepler arasındaki dağlar kadar farkın bu alacakların farklı şekilde hesaplandığını ve birbirinden farklı olduğunu ispata ilk bakışta yettiğini, mükerrer talep sözkonusu ise bu ancak 01/01/2013-15/04/2013 arası 3 ay 15 günlük dönem olabilir hesaplamanın buna göre yapılması gerekir denildiğini, ancak bilirkişi ve mahkemenin 2013 yılı 1014 işletmenin hasılatı üzerinden alınacak hasılat payının tamamını ve 2014 yılı 1014 işletmenin hasılatı üzerinden alınacak hasılat payının bir kısmını mükerrer olduğu gerekçesi ile reddettiğini, kabul veya feragat anlamına gelmemekle beraber bilirkişi eğer 3,5 aylık bir mükerrer dönem tespit edecek ise o dönem 01/01/2013-15/04/2013 dönemi olabilecek olup 01/01/2013-15/04/2013 dönemi olan 3,5 aylık dönem için, 2013 yılı için talep edilen toplam 375.180,00-TL’nin 12 aya bölünerek 3,5 ay ile çarpılması suretiyle 109.427,50-TL’nin hesaplamadan düşülerek, 16/04/2013-31/12/2013 dönemi için geriye kalan 265.752,50-TL’lik hasılat payı bedeli hesaplanması ve 2013 yılı için tarafımıza ödenmesi şeklinde hesaplama yapması gerekirdi. Ancak 2013 yılı talebimiz tamamen reddedilerek usule ve yasaya aykırı hareket edildiğini, kiralama dönemlerinin müvekkili idare ve bilirkişilerce farklı esas alınması sebebi ile mükerrer bir dönem oluşabileceği düşünülebilir ise de bu hususta yeniden ve ayrıntılı bir hesaplama yapılması gerektiğini, 01/01/2014-15/04/2014 arası döneme ilişkin billirkişi raporundaki mükerrerlik iddiası da yine doğru olmayıp eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu hükme esas alındığını, bu döneme ilişkin talebin mükerrer olması sözkonusu olmayıp davanın tümden kabulü gerektiğini, davalının istinaf taleplerinin reddi gerektiğini, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki savunmalarını da tekrarla, yabancılar pazarı olarak planlanan alanda müvekkili idare lehine 29 yıllık irtifak hakkı tesis edildiğini, pazar binasının inşaat maliyetinin bedellerinin aylık kiralara mahsuben kiracılar tarafından karşılanmasının belediye meclis kararı ile uygun görüldüğünü, bu kapsamda inşaatın tamamlandığını ve kiralanma işlemlerinin gerçekleştirildiğini, kira sözleşmesinin sona erdiği tarihte hiç bir kira bedelinin tahsil edilemediğini, müvekkilinin 2008-2016 yılları arasında kira geliri elde edemediğini, davacıya imzalanan sözleşmeler gönderildiği halde ve kiracıların tamamının oda esnaf olduğu ve adreslerinin tespiti mümkün iken bu kişiler yönünden icra takibi ve sair yollar ile tahsilat bedellerinin müvekkili idareden talep edildiğini, davacının müvekkiline dava açmak yerine kiracılardan hasılat bedelini talep etse büyük bir bölümü tahsil edeceğini, davacı tarafın kendi görevini ihmal ettiğini, zamanaşımı itirazlarının dikkate alınmadığını, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, alacak talebine ilişkindir.
Bu itibarla, 6100 sayılı HMK’nun 281/1. maddesinde “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. (Ek cümle:22/7/2020-7251/24 md.) Bilirkişi raporuna karşı talebin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor veya imkânsız olması ya da özel yahut teknik bir çalışmayı gerektirmesi hâlinde yine bu süre içinde mahkemeye başvuran tarafa, sürenin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek süre verilebilir.” hükmü mevcut olup, 15/06/2022 tarihli duruşmada taraf vekillerinin bilirkişi ek raporuna karşı herhangi bir süre talep etmeksizin sözlü olarak raporun aleyhine olan kısımlarını kabul etmedikleri yönünde beyanda bulundukları da nazara alındığında, taraflara bilirkişi raporuna karşı itiraz veya beyanda bulunma imkanının verildiğinin kabulünün gerektiği ve mevcut durum itibarı ile bilirkişi raporunu duruşmada alan tarafların veya vekillerinin sözkonusu bilirkişi raporuna karşı itiraz veya beyanda bulunmak üzere herhangi bir süre talebinde bulunulmaksızın bilirkişi ek raporunun aleyhe olan kısımlarını kabul etmediklerine dair beyanda bulunmuş olması sebebiyle bu durumun hukuki dinlenilme hakkının ihlali olarak nitelendirilemeyeceği de nazara alınarak, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara, taraflar arasındaki sözleşmeye, bilirkişi raporlarına ve özellikle dairemizce de benimsenen gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeter açıklıkta bulunduğu, yerel mahkemece taleple bağlılık ilkesine uygun olarak faiz konusunda karar verilmiş olmasında ve “davacı vekili 27/04/2022 tarihli dilekçesiyle mükerrir dönemi 01/01/2013-15/04/2013 arası olarak bildirmiş ise de, 2020/2-8 hakem dosyasında kararın 4/e-f bentleri nazara alındığında 2013 yılının tamamını ve 01/01/2014 ile 15/04/2014 döneminin mükerrir olduğu tespit edilmiş” olduğu gerekçesiyle mevcut şekilde hüküm kurulmuş olmasında herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı anlaşıldığından, inceleme konusu yerel mahkeme kararının neticesi itibarı ile usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
3-Davacı Kurum harçtan muaf olduğundan işbu tarafın istinaf başvurusu yönünden harç alınmasına yer olmadığına, istinaf başvurusunda davacı taraftan istinaf harcı alınmadığından harç iadesi konusunda ayrıca karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davalı tarafın istinaf başvurusu yönünden alınması gerekli 48.775,06-TL. istinaf ilam ve karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 12.207,35-TL. harcın mahsubu ile bakiye 36.567,71-TL. istinaf ilam ve karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
5-İstinaf başvurusu nedeniyle taraflarınca yapılan yargılama giderlerinin gideri yapan her bir tarafı yönünden ayrı ayrı kendi üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nun 359/4. maddesi gereğince işbu kararın yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 3533 sayılı Kanun’un 6. maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/01/2023

Başkan …. Üye …. Üye …. Katip ….
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır