Emsal Mahkeme Kararı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/1200 E. 2023/53 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
SAMSUN
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/1200
KARAR NO : 2022/53

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ….
ÜYE : ….
ÜYE : ….
KATİP : ….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2022
NUMARASI : 2020/492 E. – 2022/325 K.

DAVACI : ….
VEKİLİ : ….
DAVALI : ….
VEKİLİ : ….
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 10/01/2023
KARARIN YAZ.TARİH : 10/01/2023
Taraflar arasındaki davada mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen hüküm aleyhine süresi içerisinde istinaf kanun yolu başvurusunda bulunulmuş olmakla, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle: …., …, … Köyü, …. mevkiindeki yol yapım çalışmalarının davalı şirket tarafından yürütüldüğünü, davacının tadilata ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmış olmasına rağmen davalının herhangi bir tedbir almadan çalışmalara devam ettiğini ve davacıya ait havai hat direklerine ve envanterine zarar verdiğini, zararın tazmini için davalıya müracaat edildiğini ancak sonuç alınamadığını, davalı aleyhine başlatılan takibin de itiraz üzerine durduğunu, davadan önceki zorunlu arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını beyanla, Samsun İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın iptali ile takibin devamını ve davalının tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle: müvekkili davacının yüklenici olarak devlet karayolunun yapım işini üstlendiğini ve olayın gerçekleştiği mevkinin de devlet karayolları projesi içinde olup kamulaştırıldığını, elektrik direklerinin daha işin başında çalışma sahasından deplase edilmesi gerektiğini, ancak davacının bu yöndeki sorumluluğunu yerine getirmediğini ve kendi ihmali ile ortaya çıkan neticeden kendisinin sorumlu olduğunu, olayın heyelandan kaynaklandığını, davalının kusurunun bulunmadığını beyanla, davanın reddini ve davacının tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; “…Dava, haksız fiilden kaynaklı zararın tazmini için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir.
Uyuşmazlık, davacıya ait havai hat direkleri ve envanterinin zarar görmesine sebep olayda davalının kusuru bulunup bulunmadığı ve buna bağlı olarak zararın kapsam ve boyutunun, tazmin için gerekli masrafın ne kadar olduğu hususlarında toplanmaktadır. Davacı, zarar sorumlusunun davalı olduğunu iddia etmekte, davalı ise eylem ile zarar arasında illiyet bulunmadığını ileri sürmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun genel olarak sorumluluğu düzenleyen 49/1. maddesinde, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kimsenin bu zararı gidermekle yükümlü olduğu, zararın ve kusurun ispatını düzenleyen 50. maddesinde de, zarar görenin, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altında olduğu ifade edilmiştir.
Somut olayda; davacı, davalı şirketin zarar gören havai hat direkleri ve envanterinin de bulunduğu …., …, …. Köyü, …. mevkiindeki yol yapım çalışmalarına başlamadan önce, projeye bağlı olarak deplase edilmesi gerekli havai hat direkleri ve envanterini….ile aralarındaki protokole uygun olarak deplase etmiş, ancak zarar gören ENH ve direğini bulunduğu yerden kaldırıp istimlak yapılan karayolu sınırları içindeki istinat duvarının inşa edileceği koordinatın üst kısmına deplase etmiştir. Oysa, bilirkişi heyeti raporunda da belirtildiği üzere, ENH ve direği uygun olmayan noktaya deplase edilmiş ve zarar aşırı yağıştan kaynaklı toprak kaymasına bağlı olarak ortaya çıkmıştır.
Olaydan sonra, kolluk tarafından düzenlenmiş 23.02.2018 tarihli tutanak ve ….Kaymakamlığı’nın 30.03.2018 tarihli yazısı üzerine, davacı, ENH ve direği, istinat duvarının inşa edileceği koordinatın üst kısmından kaldırıp, halihazırdaki yerine deplase etmiştir.
Görüldüğü üzere; davalının çalışması ve istinat duvarını inşa etmesi ile ENH ve direğin zarar görmesi arasında illiyet bağı yoktur ve davalının hukuka aykırı bir eyleminin de vaki olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, haksız fiil şartları oluşmamıştır ve zarardan davalının sorumlu tutulup aleyhine takibe girişilmesi mümkün değildir.
Bu sebeplerle, davanın reddine karar verilmiş, davadan önceki zorunlu arabuluculuk ücreti dahil tüm yargılama giderleri davacıya tahmil edilmiştir.
Davacının, takibe girişmekte kötü niyetli olmadığı değerlendirilmiş, davalının tazminat talebi reddedilmiştir …” şeklindeki gerekçe ile, 1-Davanın reddine, 2-Davalının tazminat talebinin reddine, dair karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yargılama sürecinde düzenlenen bilirkişi raporunda, davalı tarafın çalışmaları ile oluşan zarar arasında illiyet bağı bulunmadığının değerlendirildiğini, dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, yeni/ek bir rapor düzenlenmesi taleplerinin gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini, bölgedeki aşırı yağışların etkisiyle toprak kayması olduğunu ve davalının söz konusu zararda etkisinin olmadığı belirtilerek davanın reddedildiğini, ancak bunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davalı şirket tarafından yol yapım çalışmaları kapsamında istinat duvarı için temel açma – kazı çalışması yapıldığını ve toprağın oyulduğunu, bu çalışma sırasında, bölgedeki su akışının gerçekleştiği yerin önünün kapatılması sonucu oluşan su yoğunluğu ve istinat duvarı yapılabilmesi için toprağın oyulmasının toprak kaymasına neden olduğunu, davalı tarafça kontrolsüzce çalışmalar yapıldığını, bu nedenle söz konusu bölgede toprak kayması meydana geldiğini, yargılama sürecinde, keşif sırasında gerekli incelemelerin yapılmadığını, bilirkişi raporunun eksik inceleme ve belgeler doğrultusunda hatalı olarak düzenlendiğini ve bu eksiklikler giderilmeksizin raporun karara esas alındığını, talep ve itirazlarının dikkate alınmadığını, açıklanan nedenlerle yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı cevap dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dava, haksız fiilden kaynaklı zararın tazmini için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ile gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacının istinaf başvurusu yönünden alınması gerekli 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70-TL. istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 99,20-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-6100 sayılı HMK’nun 359/4 maddesi gereğince işbu kararın yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/01/2023

Başkan …. Üye … Üye …. Katip ….
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır