Emsal Mahkeme Kararı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/582 E. 2022/739 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAMSUN
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/582
KARAR NO : 2022/739

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …..(….)
ÜYE : …..(….)
ÜYE : ….(…..)
KATİP : ….(…..)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/02/2022
NUMARASI : 2020/68 Esas 2022/129 Karar

DAVACILAR : ….
VEKİLİ : ….
DAVALI : ….
VEKİLİ : ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekilinin dava dilekçesini özetle; 18/11/2010 tarihinde müvekkillerinin murisi ….’un …..plaklı traktör seyir halinde iken kaza yaptığını ve hayatını kaybettiğini, müteveffa …..’un müvekkillerinin murisi olup tek taraflı trafik kazasına karışan ….plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmadığı için müvekkillerinin murislerinin vefatı sonucunda oluşan zararın tazmini için davalı ….na başvuru yaptıklarını, ancak başvurularının reddedildiğini, arabuluculuk görüşmeleri neticesinde anlaşma sağlanamadığını belirterek belirsiz alacak davası olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Müteveffa sürücünün dava konusu olayda %100 kusurlu olduğunu, bu sebeple müteveffanın mirasçısı olan davacıların tazminat talebinin teminat kapsamı dışında olduğunu, yargılamaya konu kazanın karayolu sayılmayan özel bir alanda olmasından dolayı söz konusu kazanın ZMMS Genel Şartlarının A-1 maddesi kapsamı dışında olduğunu, bu sebeple anılan kazada müvekkilinin sorumluluğundan bahsedilmeyeceğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla …..plakalı aracın kaza tarihini kapsar şekilde ZMMS poliçesi ile sigortalı olup olmadığının tespiti gerektiğini, kusur oranlarının Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi vasıtasıyla tespiti gerektiğini, tazminat hesaplamalarının TRH 2010 tabloları yanında %1,8 teknik faizin esas alınarak Hazine Müsteşarlığı listesine kayıtlı aktüerler vasıtasıyla yapılması gerektiğini, olayda müterafik kusur bulunup bulunmadığı hususunun araştırılarak şayet var ise hesaplanan tazminattan uygun bir oranda indirim yapılması gerektiğini, şayet SGK tarafından davacılara yapılmış bir ödeme var ise bu tutarın tenzil edilmesi gerektiğini, ….sorumluluğunun poliçe teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, haksız faiz talebinin reddi gerektiğinin belirterek, davanın reddine talep ettiği anlaşılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda; Davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.

İSTİNAFA BAŞVURAN TARAFLAR ve İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Söz konusu kaza …..’un çalışma yaptığı alan fazla eğimli olmasına rağmen, traktörü dikkatsiz kullanarak traktörün şarampole yuvarlanmasına neden olarak %100 kusuru ile meydana geldiğinden, Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı ve Genel Şartlar kapsamında murislerin tazminat talep etme hakları bulunmadığını, yargılamaya konu kaza, karayolu sayılmayan özel bir alanda meydana gelmiş olup, bu alanın ZMMS Genel Şartlarının A-1 maddesi kapsamında olmadığından işbu kazadan doğan zararların tazmininde müvekkil kurumun sorumluluğundan bahsedilemeyeceği bu nedenlerle mahkeme kararının kaldırılmasını talep ettiği anlaşılmıştır.

DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, trafik kazası sebebiyle oluşan destekten yoksun kalmaya dayalı maddi tazminat ile manevi tazminata ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile, davacıların 18/11/2010 tarihli trafik kazası sebebiyle destekleri ….’u kaybetmiş olmaları sebebi ile oluşan destek zararlarının tazminini taleple dava ettiği,
Mahkemece taraf delillerinin usulüne uygun olarak toplandığı, delillerin değerlendirildiği, yapılan yargılama sonucunda özetle; Mahkemece alınan 02/11/2020 tarihli kusur raporunda; Kazanın tarlalık alanda meydana geldiği, müteveffanın çalışma yaptığı tarlalık alanın fazla eğimli olmasına rağmen traktörünü dikkatsiz ve tedbirsiz şekilde kullanması nedeni ile traktörün devrilmesi ve kendisinin de traktörü altında kalarak vefat etmesi olayında %100 kusurlu olduğu belirtildiği,
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde desteğin %100 kusurlu olması nedeni ile meydana gelen zararın sigorta kapsamı dışında kaldığı, 20/01/2021 tarihli bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde ise meydana gelen olayın trafik kazası olmadığına ilişkin itirazları bulunmakta olup, öncelikle bu hususların değerlendirilmesi gerektiği,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir.
Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtildiği,
Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur (Bkz; Yargıtay 4. HD. 2021/3618 Esas, 2021/3487 Karar, Konya BAM 3. HD’nin 07/07/2021 tarih, 2021/770 Esas, 2021/954 Karar sayılı ilamları)
Somut olayda; Zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan traktör tarlaya giden toprak yolda devrilmiş ve destek vefat ettiği, yukarıda da açıklandığı üzere; Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip, karayolu ile bağlantısı olan, bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. (H.G.K’nun 28.09.2011 tarihli, 2011/17-499-2011/557 sayılı kararı da bu yöndedir) Açıklanan nedenlerle davalı yanın kazanın karayolunda meydana gelmediği savunmasına itibar edilmediği,
Davalı vekilinin desteğin kusurlu olmasına ilişkin itirazının incelenmesinde; TBK’nın 53/3. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişilerin, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E.-411 K.sayılı ilamı). Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; desteğin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte destek üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve somut olayda kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, zorunlu sorumluluk sigortası bulunmayan aracın sorumluluğunu üstlenen davalı kurum, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre, davalı kurum zararın tamamından sorumlu olacağından, davacılar davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecektir. (YHGK., 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas -411 karar; YHGK., 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas, 2012/92 karar; YHGK., 16.01.2013 gün, 2012/17-1491 esas, 2013/74 karar vs.).
Nitekim eldeki davada davaya konu kaza 18/11/2010 tarihinde meydana gelmiş olup, bu tarihte yürürlükte olan ve yukarıda açıklanan Yasa ve Genel Şartlar hükümleri ve konuya ilişkin Yargıtayın yerleşiklik kazanan içtihatlarına göre; Davacıların talebinin trafik sigortası teminatı kapsamında kaldığı gözetilerek, davacıların davalı kurumdan destek tazminatı talep etme hakkı bulunduğu kabul edilmiştir. (Bkz; Yargıtay 4. HD’nin 05/07/2021 tarih, 2021/9664 Esas, 2021/4167 Karar, Yargıtay 17. HD’nin 25/03/2021 tarih, 2020/913 Esas, 2021/3291 Karar, Yargıtay 4. HD’nin 06/10/2021 tarih, 2021/5734 Esas, 2021/6331 Karar sayılı ilamları).
Davalı kurumun sorumlu olduğu kabulü üzerinde zarar hesabına geçilmiş olup, alınan 04/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Evlenme ihtimali ve dava dışı anne-babanın destek paylarının Yargıtay uygulamalarına uygun olarak tespit edilerek hesaplama yapıldığı, poliçe limiti dahilinde garameten yapılan paylaştırmada, eş ….’a 113.191,21 TL, çocuk ….’a 19.543,50 TL, çocuk …..’a 23.790,78 TL destekten yoksun kalma tazminatı belirlendiği anlaşılmış, rapor taraflara tebliğ edilmiş, davalı vekilince rapora karşı 19/11/2021 tarihli itiraz dilekçesi sunduğu görülmüş ise de, açıkça hesaplamaya itiraz edilmediği, önceki beyanlar çerçevesinde savunma yapıldığı görülmüş, itirazların karşılanmış olduğu ve raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu değerlendirilerek davalı yan itirazları mahkemece kabul edilmediği,
Davacı vekilince 30/12/2021 tarihli bedel artırım dilekçesi ile talepleri eş …..yönünden 113.191,21 TL, çocuk …..yönünden 19.543,50 TL, çocuk ….yönünden 23.790,78 TL olacak şekilde artırılmış, bedel artırım dilekçesi davalı yana tebliğ edilmiş, davalı vekilince bedel artırım dilekçesine karşı beyanda bulunulmadığı,
Davacı vekilince her ne kadar kaza tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz ile tahsili talep edilmiş ise de, davalı kuruma 11/12/2017 tarihinde başvuru yapıldığı anlaşılmış, davalı kurumun 22/12/2017 tarihinde temerrüde düştüğü anlaşılmış olmakla, aracın yük nakli amacıyla kullanılıyor olması dikkate alınarak kabul edilen tazminat miktarlarının temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiği görülmüş olup, mahkeme kararı ve gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE.
2.Alınması gerekli 10.692,26 TL harçtan, istinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 2.673,06 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 8.019,20 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına.
Harç tahsil müzekkeresinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürü tarafından yazılmasına.
3.İş bu kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine.
Dair, HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.26/04/2022

Başkan…. Üye….. Üye…. Katip….
e-imza e-imza e-imza e-imza

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 26/04/2022
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır!