Emsal Mahkeme Kararı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2139 E. 2023/24 K. 05.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
SAMSUN
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2139
KARAR NO : 2023/24

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/09/2022
NUMARASI : 2021/1071 Esas-2022/958 Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile dava dışı ….arasında …. ili …. ilçesinde kurulacak olan Z….’e ait …makine ekipman alımı için 09/11/2015 tarihli tedarik sözleşmesi düzenlendiğini, akabinde teminat olmak üzere …. tarafından davalı tarafa …. tanzim …. vade tarihli 136.000 TL tutarlı teminat bonosu düzenlendiğini, davacının bahse konu senedi kefil olarak imzaladığını, bahse konu sözleşmeye konu makine ekipmanları davalı tarafça ….’e temin edildiğini, davalı tarafın bu ekipmanların bedeline ilişkin 19/11/2015 tarih …. nolu faturayı düzenlediğini, bahse konu fatura bedelinin …. tarafından 04/12/2015 tarihinde davalı tarafa ödendiğini, bahse konu ödeme üzerine davalı tarafça ….’e taraflar arasındaki 09/11/2015 tarihli Tedarik sözleşmesine ilişkin hiçbir alacaklarının kalmadığına ilişkin 03/12/2015 tarihli bir ibraname tanzim edilerek tevdii edildiğini, davalı tarafın kötü niyetle teminat olarak düzenlenen bonoyu …. İcra Müdürlüğünün …. E. sırasına kayıtlı olarak icra takibine koyduğunu, bono borçlusu …. ve … tarafından …. İcra Hukuk Mahkemesinin …. E. numaralı dosyası üzerinden itiraz davası açıldığı ve icra takibine yapılan itirazın reddine karar verildiğini, takibe konu senedin teminat senedi olduğunu, davacının söz konusu takipteki alacaklı gözüken davalıya takibe konu bono nedeniyle hiçbir borcunun olmadığını beyanla davacının … İcra Müdürlüğünün …. E. Sayılı icra takibinde alacaklıya takibe konu bono nedeniyle hiçbir borcu olmadığının tespiti ile takibin iptaline haksız ve hukuka aykırı icra takibi nedeniyle davacıdan cebri icra yoluyla tahsil olunan 33.783,70 TL nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan istirdatına karar verilmesini dava ve talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafa dava dilekçesi tebliğ edildiği, davalının cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde davanın reddine dair hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.

İSTİNAFA BAŞVURAN TARAFLAR ve İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf başvurusunda bulunan davacı vekilinin dilekçesinde özetle; davanın esası tam anlaşılmadan hatalı değerlendirme ve niteleme sonucunda usul ve yasaya aykırı bir şekilde karar verildiğini, bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın kabulüne dair yeniden hüküm kurulmasını talep ettiği anlaşılmıştır.

DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, kambiyo senedine dayalı icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, davalı tarafından davacı hakkında ….İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı takip dosyasında 07.10.2015 tanzim tarihli 136.000,00-TL bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senedine özgü takip başlatıldığı, davacı tarafından kefil olarak imzaladığı takip dayanağı bononun teminat senedi olduğu ve teminat konusu borcun ödendiği, bononun bedelsiz kaldığı ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
Takip konusu bono incelendiğinde; keşidecisinin dava dışı …, lehtarın davalı olduğu, davacının ise avalist olarak imzasının bulunduğu, davacının avalist olarak imzaladığı bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Aval, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 700 ila 702. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunda avalin tanımı yapılmamış; sadece aval ile poliçedeki bedelin ödenmesinin teminat altına alındığı belirtilmiştir (TTK.m.700). Aval senedin ödeneceğine dair güvence verilmek sureti ile kambiyo senetlerine tedavül kolaylığı sağlamaktır.
Bu noktada hemen belirtmek gerekir ki aval -bir geçerlik şartı olarak- senet (veya alonj) üzerinde bulunmalıdır. Zira yukarıda da vurgulandığı gibi kambiyo senedinden doğan sorumluluğun temini gayesi, doğal olarak bu teminatın esas alacakla birlikte devredilmesini gerektirir; kambiyo senedini ciro yoluyla devralacak kimsenin de bunu görebilmesi lazımdır (Sengir, T.: Aval Hukuku, Ankara 1967, s.10). Kambiyo senedi dışında verilmiş bir teminatın, aval olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Aval gerek üçüncü bir şahıs gerekse poliçeye imza koyan diğer bir şahıs tarafından verilebilir. Türk Ticaret Kanunu’nun 701/4 maddesine göre aval beyanında kimin için verildiği belirtilmemişse avalin keşideci hesabına verildiğinin kabulü gerekir.
Aval şerhinin mutlaka poliçe, bono veya alonj üzerine yazılması gerekir. Bono üzerine “kefil” ibaresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olur(TTK.614). TTK.nun 636. maddesi hükmü gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur.
Avale ilişkin hükümler kendi içinde bir bütünlük teşkil eder ve münhasıran kambiyo hukuku içinde düzenlenmiştir. Bu haliyle özel nitelikte bir şahsi teminat türü olan aval bakımından genel nitelikli kefalet hükümlerine gidilmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Avalin bu özel niteliği kambiyo senetlerine duyulan güven ve tedavül kabiliyeti ile de ilgilidir. Zira kefalette asıl borç bir nedenle geçersizse (söz gelimi kefilin fiil ehliyeti yoksa) kefilin de sorumluluğuna gidilemezken, avalde lehine aval verilenin sorumluluğu bulunmasa bile avalistin sorumluluğu devam etmektedir. Kendisine böylesine önemli bir fonksiyon atfedilmiş aval müessesesinin kefalete ilişkin genel hükümlere tâbi kılınması mümkün değildir.
Kaldı ki ticaret hayatındaki sürat ve güven ihtiyacı, ticari iş ve işlemlerin genel hükümlerden ayrı, özel kanuni şekil kuralarına bağlanmasını zorunlu kılmıştır. Tedavül kabiliyeti ve kambiyo senetlerinin soyutluğu ilkeleri de bu fonksiyona hizmet ederler. Tedavül kabiliyeti kambiyo senetlerini adi senetlerden ayırmaktadır. Bunun sağlanabilmesi de kambiyo senetlerinin temel ilişkiden bağımsız olmasına bağlıdır. Buna “soyutluk” ya da “illetten mücerret olma” denir. Soyutluluk kavramı esas itibariyle kıymetli evrak niteliği taşıyan bir senette mündemiç olan hakkın temel ilişkiden bağımsızlığını ifade eder (Poroy, R./Tekinalp, Ü.: Kıymetli Evrak Hukuku Esaslar, İstanbul 2010, s.29). Kambiyo senetleri devredildikten sonra mücerretlik ilkesi ortaya çıkar ve senedin yaratılması nedeni olan “sebep” donar. Kıymetli evrak tedavül ettiği sürece bu sebepten bağımsızdır. Bunun yanında senet borçlusu, senet hamiline karşı temel ilişkiden doğan def’ileri ileri süremez. Soyutluk hamili güçlendirir ve bu sebeple de kıymetli evraka güveni arttırır. Kıymetli evrakın soyutluğunun sonuç doğurması, içerdiği hak ve sorumlukların senet dışında başka bir yere başvurmaya gerek kalmaksızın herkes tarafından anlaşılabilmesi ile mümkündür.
TTK’nın 702. maddesinin 2. fıkrası “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir” hükmünü içermektedir. Aval veren, iyiniyetli hamile karşı, kambiyo senedinin veya lehine aval verilenin taahhüdünün şekline dayanan yahut ayrıca kendi sorumluluğunu sınırlayan kayıtlarla ilgili defileri ileri sürebilir (Öztan, Fırat; Kıymetli Evrak Hukuku, B. 2, Ankara 1997, s. 816). Bu anlamda senet metninden anlaşılan mutlak defileri ve hamile karşı bizzat kendisinin sahip olduğu defileri ileri sürebilirse de, lehine aval verdiği kişiye ait kişisel defileri hamile karşı ileri süremeyecektir. Bununla birlikte ifa ve ibra savunmaları ise aval veren tarafından da ileri sürülebilecektir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 26/04/2021 T. 2020/3912 E. 2021/4089 K.sayılı ilamı vb diğer kararları)
Bu durumda, davacının dava konusu bononun keşidecisi olmayıp keşideciye aval veren konumunda bulunduğu, bonoda aval veren sıfatını taşıyan davacının şekle ait noksandan başka bir nedene dayanamayacağı, takibe dayanak bono bedelinin ödendiği iddiasının davacı tarafça usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun esastan REDDİNE,
2.Alınması gerekli 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL’nin başvuru yapan davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Harç tahsil müzekkeresinin İlk Derece Mahkemesi Yazı İşleri Müdürü tarafından yazılmasına,
3.İş bu kararın, bilgi mahiyetinde İlk Derece Mahkemesi Yazı İşleri Müdürü’nce taraflara tebliğine,
Dair, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan incelemede kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.05/01/2023


Başkan

¸e-imza

Üye

¸e-imza

Üye

¸e-imza

Katip

¸e-imza

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 05/01/2023
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır!