Emsal Mahkeme Kararı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/121 E. 2022/917 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C
SAMSUN
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/121
KARAR NO : 2022/917

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/11/2021
NUMARASI : 2020/541 Esas 2021/798 Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
VEKİLLERİ : …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; …tarafından müvekkili … Belediyesine … Noterliği aracılığı ile …. tarihli ve …. yevmiye numaralı ihtarnamenin gönderildiğini, davalı ile 11.10.2017 tarihli kullananı ve borçlusu …..Şti. olan kefil olarak müvekkili …. Belediyesi Başkanlığı gösterilmiş olan 2.500.000,00 TL bedelli BCH kredi sözleşmesi tanzim edildiği, bu kredi sözleşmesi kapsamında değişik tarihlerde krediler çekildiğinin keşide edilen ihtarname ve hesap özetinden anlaşıldığını, davalı bankanın müvekkili Belediyeyi bu sözleşmeyi müşterek ve müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu gerekçesi ile sorumlu tuttuğunu, söz konusu sözleşmede ….Belediye Başkanlığı adına yetkisiz bir biçimde ve hukuken geçersiz bir imza olduğundan müvekkil Belediyenin ihtarnamede belirtilen borçtan hukuken bir sorumluluğunun bulunmadığını, adı geçen şirket borcuna kefil olacağına ilişkin alınmış bir Belediye Meclisi kararı bulunmadığını, kanuna aykırı bir şekilde kefil gösterildiğini, kefalet sözleşmesi için yasaca belirlenen şartların geçerlilik şartı olduğunu, kredi kefalet sözleşmesinin yasada belirlenen şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmemesi nedeniyle kesin hükümsüz olduğunu bu nedenle kefillikten kaynaklanan ve davalı bankaca söz konusu ihtarname ile talep edilen borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini taleple dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın söz konusu iddialarının gerçek dışı ve borçtan kurtulmaya yönelik olup, davacı Belediye’nin imzalamış olduğu kefalet sözleşmesinin geçerli olduğunu, davacı Belediye Başkanlığı, Belediyenin %100 hissedarı olduğu …. Şti.’nin kullanmış olduğu kredilere ilişkin….. kefalet sözleşmeleri imzalandığı ve dava dışı ….Şti.nin kullanmış olduğu kredilere kefil olduğu, 05.05.2017 tarihli toplantıda Belediye Meclisi tarafından…. Şti.nin kullanacağı kredi ile ilgili her türlü işlemi yapması için Belediye Başkanına yetki verildiği, bu yetkiye istinaden davacı Belediye Başkanlığı tarafından kefalet sözleşmesinin imzalandığı, Belediye Başkanlığı tarafından imzalanan kefalet sözleşmesinin geçerli olduğu, davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; Davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.

İSTİNAFA BAŞVURAN TARAFLAR ve İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin Sayıştay tarafından Belediyelerin Kefalet ehliyetinin olmadığı tespiti yerinde olmadığını, Sayıştay temyiz kurulu, Belediyelerin bankalardan borçlanmasının mümkün olduğunu, kanunda bu hususta açıkça hüküm yer almasa da mali özerklik kapsamında borçlanma usulüne uyarak bunu yapabilecekleri belirtildiğini, davacı tarafından kefaletin geçersiz olduğunun ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanıldığını göstereceğini, bu nedenlerle mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.

DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava,menfi tespit davasıdır.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Davacı vekili dava dilekçesi ile, Davacı Belediye Başkanlığı’nın davalı banka aleyhine menfi tespit davası açtığı, dava dilekçesinde davalı banka ile 11/10/2017 tarihinde dava dışı …. Şti ile kredi sözleşmesi düzenlendiği ve dava dışı şirkete kredi kullandırıldığı, davalı banka ile dava dışı şirket arasında yapılan kredi sözleşmesine davacı belediye başkanlığının kefil olduğu, kefalet sözleşmesinin belediye başkanlığı adına belediye başkanı tarafından imzalandığını, belediye başkanının belediye meclis kararı olmaksızın belediye başkanlığı adına kefalet vermesinin mümkün olmadığı, kefaletin usulsüz olduğu, bu nedenle belediye başkanlığı adına verilen kefaletin geçersiz olduğu gerekçeleri ile davalı banka aleyhine menfi tespit davası açıldığı,
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacının davasının kabulüne karar verildiği, bu karara karşı davalı bankanın istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
Dosya üzerinde yapılan incelemede; Mahkemece taraf delillerinin usulüne uygun olarak toplandığı, delillerin değerlendirildiği, yapılan yargılama sonucunda özetle; Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 18/02/2019 tarih… sayısından tek ortağının davalı Belediye olduğu anlaşılan … Şti. ile davacı Banka arasında 18/03/2016, 03/08/2016 ve 11/10/2017 tarihli sözleşmelerin akdedildiği, davalı Belediye adına dönemin Belediye Başkanın ise müşterek borçlu müteselsil kefil olarak sözleşmeleri imzaladığı, kefalet limitlerinin sırasıyla 500.000,00 TL, 650.000,00 TL, 2.500.000,00 TL olmak üzere toplam 3.650.000,00 TL olduğu, sözleşmeler kapsamında dava dışı şirkete 20/05/2021 tarihli bilirkişi raporunun 4. sayfasında açıklanan nakdi ve gayri nakdi kredilerin kullandırıldığı, davalı Banka tarafından …. Noterliği tarafından çekilen … tarihli ihtarname ile … tarihi itibarıyla hesabın kat edilerek 2.036.080,26 TL nakdi, 170.220,00 TL alacağının bulunduğunun bildirildiği, 20/09/2019 tarihinde ise banka alacağının 2.290.684,98 TL olarak yapılandırıldığı, bilirkişi raporu ve ek raporu ile 2.290.684,98 TL asıl alacak olmak üzere toplam 2.645.661,93 TL nakdi alacak tespit edildiği, gayri nakdi alacak yönünden sözleşmelerde açık hüküm bulunmadığından sorumluluğun bulunmadığının tespit edildiği,
5393 sayılı Belediye Kanunun 70. maddesine göre Belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilir. Yasa’nın 15. maddesinde Belediyenin yetkileri ve imtiyazları sayılmış olup, i bendinde “borç almak, bağış kabul etmek” bu kapsamda sayılmıştır. Kanunun 18. maddesinde Belediye Meclisinin görev ve yetkileri sıralanmış, d bendinde “borçlanmaya karar vermek” görev ve yetkileri arasında gösterilmiştir. Belediye Kanunun 38. maddesinde ise Belediye Başkanının görev ve yetkileri arasında g bendinde “yetkili organların kararlarını almak şartıyla sözleşme yapmak” bulunmaktadır. Aynı Yasa’nın 68. maddesi gereği “Belediye görev ve hizmetlerinin gerektirdiği giderleri karşılamak amacıyla Kanunda belirtilen usul ve esaslara göre borçlanma yapabilir, tahvil ihraç edebilir.” Bu kapsamda maddenin e fıkrası gereği Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları şirketler, en son kesinleşmiş bütçe gelirlerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artırılan miktarının yılı içinde toplam yüzde onunu geçmeyen iç borçlanmayı belediye meclisinin kararı; yüzde onunu geçen iç borçlanma için ise meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının onayı ile yapabilir.
Öte yandan, kefalet sözleşmesi TBK’nun 581. maddesinde “kefilin alacaklıya karşı borçlunun borcunu ifa etmemesinin hukuki sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Doktrinde ise “kefilin alacaklıya borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde ifade edilmiştir. (Haluk Tandoğan Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri c.2 s.693; Necip Bilge Özel Borç Münasebetleri s.364) Kefalet sözleşmesinde amaç alacağın teminat altına alınmasıdır. Kefalet sözleşmesinin asli amacını, hukuki sebebini bu teminat fonksiyonu oluşturur. Bundan dolayı kefilin bu sözleşmeden doğan borcunun hukuki sebebi teminattır. Bu durumda borçlu borcunu ifa etmediği takdirde alacaklı kefile başvuracaktır. Yani kefil alacaklı karşısında ikinci bir borçlu olarak ortaya çıkmaktadır. (Fikret Eren Borçlar Hukuku Özel Hükümler s.171) Kefil kefalet sözleşmesinde alacaklıya karşı sadece teminat borcu altına girdiği için hiçbir zaman asıl borçlunun yerine geçmez bu sebeple borçlu borcunu ifa etmediği takdirde kefil alacaklı tarafından aynen ifaya zorlanamaz. (Seza Reisoğlu Türk Kefalet Hukuku s.27) Kefilin borçlandığı edim, asıl borçlunun borçlandığı edim değildir. Burada kefilin üstlendiği edim borçlunun borcunu yerine getirmemesinden dolayı alacaklının uğradığı müspet zararının gidermek olacaktır. (Fikret Eren Borçlar Hukuku Özel Hükümler s.772)
Davalı Belediye bir kamu tüzel kişisi olup, yetki ve görevleri özel Kanunlarda tanınmaktadır. Özel hukuk tüzel kişilerinden farklı olarak kamu tüzel kişilerinin ehliyetleri kural olarak sadece onlara tüzel kişilik tanıyan Yasaların açıkça buna imkan vermeleri ile sınırlı olarak kabul edilebilir. Bu nedenle kamu tüzel kişilerinin ancak Kanunla açıkça yetkili kılındığı takdirde kefil olma ehliyetlerinin bulunduğunun kabulü gerekir. (Seza Reisoğlu Türk Kefalet Hukuku Ankara 2013 s.57) Kamu tüzel kişilerinin kefil olma ehliyetleri özel hukuk tüzel kişilerinden farklı olarak kendi kuruluş Kanun ve Kararnamelerde açık hüküm bulunması halinde söz konusudur. Aksi takdirde kefil olma ehliyetinin bulunmadığı kabul edilmelidir. (Müteselsil Kefalet Av. Nahide Siller Ankara 2019 s.75, benzer şekilde Kasım Buluş 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa Göre Birlikte Kefaletin Türleri Ve Hükümleri s.75, Mahmut Bilgen Öğreti ve Uygulamada Kefalet ve Yargılama Hukukuna İlişkin Uyuşmazlıklar Ankara 2017 s.106)
Açıklanan yasal mevzuat ve doktrin görüşleri ile Belediye Kanunun ilgili 15, 18, 38, 60, 68. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde yasal mevzuatta davalı Belediyenin kefil olabileceğine ilişkin açık bir hükmün bulunmadığı, kefaletin=borçlanma olarak kabul edilemeyeceği, Yasanın 15. maddesinde açıkça borç almak ibaresinin bulunduğu, keza 18. maddede borçlanmaya karar vermek ibaresi olup, kefaletle ilgili hiçbir ibarenin bulunmadığı, 68. maddesinde dahi borçlanma ibaresinin geçtiği, kefalete ilişkin bir ifadenin bulunmadığı tespit edilmekle davalı Belediyenin 18/03/2016 tarihli, 03/08/2016 tarihli ve 11/10/2017 tarihli sözleşmelerindeki kefaletinin bu nedenle geçersiz olduğu kanaatine varıldığı,
Mahkemenin kefaletinin geçersizliğine ilişkin görüşünü Sayıştaş raporları da doğrulamakta olup, örneğin Ordu 6. nolu Belediyesi’nin 2018 yılı Sayıştaş denetim raporunda, Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin 2017 yılı Sayıştay denetim raporunda aynı hususlar vurgulanmış, dava dilekçesine ekli görüş yazılarında da aynı ilkeler dile getirildiği, Sayıştay Temyiz Kurulu’nun 18/01/2011 tarih 2011/32731 sayılı kararında da “… anılan Kanun maddesinde belirtilen borçlanmalar dışında borçlanma mümkün değildir ve Belediyenin cari hesap şeklinde kısa vadeli borçlanmasına izin veren bir düzenleneme bulunmamaktadır…”, “… genel bir yetki devri ile gerek 1580 sayılı Kanun gerekse 5393 sayılı Kanunun 68. maddesinde yer almayan bir usulle borçlanılması mümkün değildir…” şeklindeki gerekçe ile Belediyelerin kefalet yoluyla borçlanması mevzuata uygun bulunmadığı,
Öte yandan ve ayrıca davalının kefaletinin 5393 sayılı Yasanın 68/e maddesindeki şartlara uygun olup olmadığınında değerlendirilmesinde yarar görüldüğü, bilirkişi ek raporundan 68/e maddesindeki limitlerin aşılmadığı dolayısıyla meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayının gerekmediği tespit edilmiş ise de 18/03/2016 tarihli KÇS ve 03/08/2016 tarihli KÇS’ne ilişkin olarak Belediye Meclis Kararının bulunmadığı bu nedenle iş bu sözleşmeler kapsamında kullanılan kredilere ilişkin kefaletin Yasa maddesine aykırılık sebebiyle de geçerli olmadığı görüldüğü,
18/03/2016 ve 03/08/2016 KÇS’lere ilişkin Belediye Meclis Kararı bulunmadığından kefalet limitlerinin bu yönden değerlendirilmesi mümkün olmamış ise de 11/10/2017 tarihli KÇS’deki kefalet limiti 2.500.000,00 TL olup, 05/05/2017 tarihli Belediye Meclis kararında borçlanma limiti olarak 1.200.000,00 TL gösterilmesi sebebiyle bu yönden de yasal mevzuata uygun olmadığı değerlendirildiği,
Dava dilekçesinin dayanağı, davalı tarafından keşide edilen … Noterliği’nin … tarihli ihtarnamesinde nakdi alacak yanında 170.220.000,00 TL gayri nakdi alacak talebinde bulunulduğu, ancak bilirkişi raporundan analaşıldığı üzere 20.000,00 TL bedelli teminat mektubunun iade edilmesi sonucu dava tarihi itibari ile herhangi bir risk kalmadığı, çek depo bedeli yönünden ise kefilin sorumluluğunu gerektirir açık bir hüküm bulunmadığı tespiti yapıldığı, bilindiği üzere gayri nakdi alacaklarla ilgili kefilin sorumluluğu için kefalet sözleşmesinde açık hüküm bulunması gerekmekte olup, incelenen kefalet sözleşmelerinde bu şekilde açık bir hükme rastlanılmadığından ve esasen teminat mektupları yönünden risk kalmadığından davalının gayri nakdi alacak yönünden bu gerekçe ile de geçerli bir kefaleti mevcut değildir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre toplam alacak 2.645.661,93 TL belirlenmiş, hesabın katından sonra yapılan 29/09/2019 tarihli yapılandırmada ise borç miktarı 2.290.685,00 TL tespit edildiği, ancak davacı …. Noterliği’nden keşide edilen … tarihli ihtarname toplamı olan 2.206.301,26 TL ile borçlu olmadığını talep ettiğinden taleple bağlı kalınarak bu miktar ile borçlu olmadığı yönünde karar verildiği,
Yargılama aşamasında davalı tarafından ödemelerin yapıldığı anlaşılmakla bu kısım yönünden İİK 72/6 maddesi gereği davanın “istirdata” dönüştüğü anlaşılmış, davacı vekili de yargılama aşamasında ödemeler yönünden davaya istirdat davacı olarak devam etmek istediğini bildirmiş, herhangi bir faiz başlangıç tarihi zikretmediği, bu durumda davalı tarafından ödendiği dosyaya sunulan dekontlarla tevsik edilen 1.550.757,88 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verildiği, davacı tarafın istirdat yönünden faiz talebi bulunmamakta ise de ayrıca açılacak bir davayla talep edilmesi mümkündür.
19/09/2019 tarihli yapılandırma sözleşmesinde davalı Belediye adına imza atılmadığı görülmekte ise de sözleşmenin matbu nitelikte olması ve açıkça TBK 133 maddesi gereği önceki kredi sözleşmelerinden doğan borcun sona erdirildiğine ilişkin açıklama bulunmadığından bu yöne ilişkin iddialar yerinde görülmemiştir.
Davalı Banka Belediye Kanunu 68 ve TBK hükümlerine dayanarak kefaletin geçerli olduğunu ileri sürmüş ise de yukarıda açıklanan mevzuat ve doktrin görüşleri çerçevesinde kefalet sözleşmesinin şekil ve şartlarının TBK’nda düzenlendiği, borçlanma=kefalet olmadığı, davalı yönünden kuruluş kanununda açık hüküm bulunmasının gerektiği, bu nedenle kefaletin geçerli olmadığı, öte yandan davalının basiretli tacir olup, davacının kefalet ehliyetinin araştırarak buna göre hareket etmesinin gerektiği nazara alınarak beyan ve savunmalarına itibar edilmediği görülmüş olup, mahkeme kararı ve gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davalının İstinaf Başvurusunun Esastan REDDİNE.
2.Alınması gerekli 150.712,44 TL harçtan, istinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 37.678,11 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 113.034,33 TL harcın davalı tarafından alınarak hazineye gelir kaydına.
Harç tahsil müzekkeresinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürü tarafından yazılmasına.
3.İş bu kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine.
Dair, HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.

Başkan… Üye… Üye… Katip…
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

= MUHALEFET ŞERHİ =

Davalı banka ile dava dışı şirket arasında genel kredi sözleşmesi düzenlenmiş olup, dava dışı şirketin davacı … Belediye Başkanlığının tek hissedar olduğu ve tüm payının davacı belediyeye ait olduğu görülmektedir. Dava dışı şirketin yönetim kurulunun da davacı belediye başkanlığı tarafından atandığı görülmektedir. Taraflar arasındaki ihtilafın dava dışı şirketin davalı bankadan kullanmış olduğu kredinin kullanımı sırasında davacı belediye başkanlığını temsilen belediye başkanının dava dışı şirketin kullanmış olduğu krediye belediyeyi kefil yapmasının geçerli olup olmadığı noktasında toplandığı, 5393 Sayılı Belediye Kanunun 18. maddesinde belediye meclisinin görev ve yetkilerinin tahdidi olarak sayıldığı, söz konusu yetkiler arasında belediye şirketlerinin yönetiminin belirlenmesi ve belediye tüzel kişiliği adına şirket genel kuruluna ait yetkilerin kullanımın bulunmadığı, bu nedenle belediye ait şirketlerin yönetim kurulunun belediye tüzel kişiliğini temsilen belediye başkanı tarafından belirlendiği,
Yine 5393 Sayılı Belediye Kanunun 18. maddesinde, belediye meclisin görev ve yetkileri tahdidi olarak sayılırken bu yetkiler arasında belediye tüzel kişiliğini temsilen belediye başkanının belediye tüzel kişiliğinin tek ortaklığı şirketine kefil olması durumunda veya belediye şirketine kefil olması durumunda, belediye meclisinin belediye başkanına yetki vereceğine ilişkin de bir düzenlemenin bulunmadığı, 5393 Sayılı Belediye Kanunun 37. maddesinde belediye başkanının belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisi olduğunun düzenlendiğini, yine aynı yasanın 38. maddesinde ise belediye başkanının görev ve yetkilerine ilişkin olarak kanunlarla belediyeye verilen ve belediye meclisi veya belediye encümeni kararı gerektirmeyen görevleri yapma ve yetkileri kullanma şeklinde düzenleme yapıldığı, bu düzenlemeye göre belediye başkanının belediye tüzel kişiliğini temsilcisi olduğu ve diğer belediye organlarına verilen görev ve yetkileri dışındaki görev ve yetikleri kullanma konusunda belediye başkanının genel yetkili olduğu tartışmasızdır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10/10/2020 tarih, 2020/450 esas, 2020/5812 karar sayılı ilamında; İlk Derece mahkemesince 5393 Sayılı Kanunun 37.maddesinde belediye başkanın belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisi olduğunun düzenlendiği, 5393 Sayılı Yasanın 38. maddesinde ise, belediye başkanının görev ve yetkilerine ilişkin olarak kanunlarla belediyeye verilen ve belediye meclisi veya belediye encümeni kararı gerektirmeyen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak şeklinde düzenleme yapıldığı, belediye meclisinin veya encümeninin yetkilerinin tahdidi olarak sayıldığı, bu maddede belediyenin pay sahibi olduğu şirketlerin genel kurulunda belediyeyi temsil edecek gerçek kişi temsilcinin seçimi bakımından açık bir düzenleme bulunmadığı, 5393 Sayılı Kanunun 38. maddesi uyarınca belediye meclisi veya belediye encümeni kararı gerektirdiğine ilişkin açık hüküm bulunmayan hususta da bu yetkinin belediye başkanına ait olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararının oy birliğiyle onaylandığı, bu ilam incelendiğinde, Yargıtay’ın da 5393 Sayılı Kanunun 18. maddesinde belediye meclisinin görev ve yetkilerinin tahdidi olarak sayıldığını, 18. maddenin dışında kalan konularda belediye meclisinin görev ve yetkisinin bulunmadığı, belediye tüzel kişiliğinin temsil etme görev ve yetkisinin belediyenin başı olarak belediye başkanına ait olduğu, belediye başkanının belediye tüzel kişiliğini temsilde genel yetkili olduğu tartışmasızdır.
Belediye başkanının belediye şirketinin kullanmış olduğu kredi nedeniyle kefil olmasının belediyeye borçlandıran bir işlem mi, yoksa belediyenin tüzel kişiliğini sorumluluk altına sokan bir işlem mi, olduğunun tartışıldığında kefil olmanın belediyeyi borçlandıran bir işlem olmadığı, aksine belediye tüzel kişiliğini yükümlülük altına sokan bir işlem olduğu tartışmasızdır. Bu açıklamalardan sonra somut olayda; …Belediye Başkanının … Belediyesi tüzel kişiliğinin sahip olduğu ve tek ortaklı belediye şirketi olan…. Şti ‘nin davalı … kullanmış olduğu kredi sözleşmesine belediye tüzel kişiliğini temsilen belediye başkanının kefil yapması, … Belediyesini kefalet sözleşmesini belediye meclis kararı olmaksızın imzalamış olması nedeniyle kefaletin geçersiz olduğuna ilişkin iddiaların yerinde olmadığı, belediye meclis kararı olmaksızın yukarıdaki gerekçelerle belediye başkanının …. Belediyesi tüzel kişiliği adına belediyeyi kefil yapabileceği, kefilliğin belediyeyi borçlandırıcı bir işlem olmadığı, aksine belediyeyi sorumluluk altına sokan bir işlem olduğu, dolayısıyla yapılan hukuki işlemin geçerli olduğu anlaşıldığından, davacının menfi tespit davasının yukarıdaki gerekçelerle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne ilişkin kararın yerinde olmadığı anlaşıldığından, davalı … vekilinin istinaf talebini kabulü ile mahkeme kararının ortadan kaldırılarak yerine davacının davasının reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin muhalefet görüşüdür.

Üye…..
e-imzalı

Cevat ŞENSOY
Üye
37689

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 02/06/2022

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır!