Emsal Mahkeme Kararı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1946 E. 2022/497 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
SAMSUN
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1946
KARAR NO : 2022/497

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …. (….)
ÜYE : …. (….)
ÜYE : …. (….)
KATİP : …. (….)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2021
NUMARASI : 2021/866 Esas, 2021/930 Karar

DAVACI : ….
VEKİLİ : ….
DAVALI : ….
VEKİLLERİ : ….
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı şirket ile davalı şirket arasında 21/02/2020 tarihli fason sözleşmesi imzalandığını, fason sözleşmesi gereği müvekkili davacı şirketin 11.800 adet çocuk pantolonunu 9 TL brim fiyatı ile üretip davalı şirkete teslim ettiğini, müvekkili davacı şirketin fason sözleşmesine konu mallara 09/03/2020 tarihli ve AZF 202000000012 nolu 110.448,00 TL miktarlı faturayı düzenleyerek davalı şirkete teslim ettiğini, davalı şirketin toplamda 60.000,00 TL ödemede bulunmuş olup bakiye borcu olan 40.448,00 TL’yi ödemediğini, davalı şirketten fason sözleşmesi kapsamında üretilen ve teslim olunan ürünlerin bedeli talep edilmesine rağmen davalı şirketin borcunu ödemekten imtina ettiğini, davalı borçlu şirketin müvekkili davacı şirkete 09/06/2020 tarih ve SAS 20200000000449 numaralı 56.949,24 TL tutarlı iade faturası düzenlediğini, davacı şirketin davalı şirket tarafından düzenlenen iade faturasını kabul etmediğini ve faturaya karşı itirazlarının kabulü ile faturanın iptaline ilişkin Bafra 1. Noterliğinden keşide ettiği 22/06/2020 gün ve …. yevmiye sayılı ihtarname ile davalı şirkete bildirdiğini, davalı şirketin borcunu ödememesi üzerine müvekkili davacı şirketin alacağının tahsili amacıyla Bafra icra müdürlüğünün …. esas sayılı takip dosyası ile icra takibine başlandığını, davalı şirket vekilinin 28/07/2020 tarihli itiraz dilekçesi ile yetki ve borca karşı itirazda bulunması sebebiyle icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini, davalı şirketin icra müdürlüğüne sunmuş olduğu 28/07/2020 tarihli itiraz dilekçesinde akdi ilişkiyi kabul ettiğini, davalı şirketin akdi ilişkiyi kabul ettiğine göre, dava konusu faturadaki bedelin müvekkili şirkete ödendiğini yazılı belge ile ispatlamakla yükümlü olduğunu, buna karşılık borcu olmadığını iddia eden davalı borçlu şirketin dava konusu fatura bedelini ödediğini herhangi bir yazılı belge ile ispat etmediğini, davalı şirketin haksız ve kötü niyetli olarak itirazda bulunarak icra takibinin durmasına sebep olduğundan davalının itirazlarının iptali ile takibin devamına, hükmolunacak meblağın %20’si tutarındaki icra inkar tazminatının, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında 21/02/2020 tarihli fason sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirket ile dava dışı 3. şahıs olan …. arasında imzalanmış olan sözleşmeye göre tarafların gecikme bedeli ve hatalı ürünlerden sorumlu olup, ürünlerin eksiksiz ve hatasız bir şekilde tesliminin gerektiğini, davacı tarafından söz konusu ürünlerin tamamlanarak ….’nin İstanbul daki deposuna teslim edildiğin, teslim edilen ürünlerin onay alamadığını ve davacı firma çalışanlarına gerekli bilgilendirmenin yapıldığını, ürünlerin onay alabilmesi için tek tek tamirat ve tadilat yapıldığını, bu işlem sonunda 07/04/2020 tarihli ve 21.306,24 TL’lik ütü paket faturası düzenlendiğini ve ödemesinin müvekkili tarafından yapıldığını, ütü paket işlemlerinin ardından ürünlerin ….’ye teslim edildiğini, ancak taraflar arasında imzalanan sözleşmeler nedeniyle gecikme bedeli ve kalite eksiklikleri nedeniyle …. firması tarafından müvekkili şirkete 18/03/2020 tarihli 7.372,70 TL, 03.06.2020 tarihli 35.511,81 TL olmak üzere iki adet fatura düzenlendiğini ve müvekkil şirketin cari ekstresinden düşüm yapıldığını, 09/06/2020 tarihli 56.949,24 TL’lik faturanın müvekkili tarafından kesilip davacıya gönderildiğini, süresinde faturaya itiraz etmeyen davacı firmanın icra takibiyle reklamasyon, ütü paket ve nakliye ücretinin tamamını talep ettiğini, netice olarak davacı firmanın kendi kusuruyla sebep olduğu eksik ifanın neticelerine katlanmakla yükümlü olduğunu, bu nedenlerle açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarafından görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

İSTİNAFA BAŞVURAN TARAFLAR ve İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davalı tarafından, mahkemece verilen kararın hatalı olduğu, görevli mahkemenin samsun asliye ticaret mahkemesi olduğu ileri sürülerek kararın kaldırılması talep edildiği anlaşılmıştır.

DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, itirazın iptali davasıdır.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
İstinaf talebinde bulunan davalı tarafından, mahkemece verilen kararın hatalı olduğu, görevli mahkemenin samsun asliye ticaret mahkemesi olduğu ileri sürülerek kararın kaldırılması talep edilmiş ise de;
Davacı dava dilekçesi ile, Ticaret Mahkemesi sıfatı ile Bafra 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne itirazın iptali davası açtığı,
Mahkemece 26/10/2021 tarih, …. Esas, …. karar sayılı kararı ile, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin Samsun ili mülki sınırları olarak belirlenmesine dair kararın 01/09/2021 tarihi itibariyle uygulanacağından mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bu tarih itibariyle görevinin sona erdiği, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, her aşamada resen gözetilmesi gerektiği, işbu kararın görevsizlik kararı niteliğinde olmayıp kesin nitelikte bir devir kararı olduğu, bu itibarla derdest dosyalarda 01/09/2021 tarihinden itibaren mahkemece yapılacak değerlendirmelerin usul ve yasaya aykırı olacağı anlaşılmakla, usul ekonomisi ilkeleri gerekçeleriyle dosyanın Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devredilmesine karar verildiği, bu karara istinaden dosyanın Samsun Asliye Ticaret Mahkemesine geldiği, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/11/2021 tarih, …. Esas, …. Karar sayılı kararı ile, 01/09/2021 tarihinden önce açılan davaların mahkemelerinin görev ve yetki alanı dışında kaldığı, 01/09/2021 tarihinden önce açılan davaların davanın açıldığı tarihteki görevli mahkemenin bakmaya devam etmesi gerektiği, bu nedenle Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 26/10/2021 tarih ve …. Esas, …. karar sayılı devir yönündeki kararının yerinde olmadığı, bu nedenle mahkemelerinin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine, dosyanın HMK’nın 20. Maddesi gereğince talep halinde Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdiği, bu karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
Dosya üzerinde yapılan incelemede; Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) ile Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi arasında, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurul kararı ile; Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlenmesine, iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına ilişkin 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının 08/07/2021 tarih ve 31535 sayılı Resmi Gazetede yayınlanıp yürürlüğe girmesinden sonra Bafra 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 01/09/2021 tarihinden önce açılmış bulunan ve derdest bulunan davalara da 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararın uygulanması gerektiği, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ise aksine 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan davalara 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararın uygulanmasının mümkün olmadığı şeklindeki gerekçeyle görevsizlik kararı verilmesi karşısında, mahkemeler arasında görev ve yetki uyuşmazlığı çıktığı görülmüş,
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararında; Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin Samsun ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine işbu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, kararın “01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” ilişkin cümlenin yorumlanması gerektiği, Kurul tarafından bu kararın 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalara uygulanıp uygulanmayacağı hususunun açıkça belirtilmediği görülmüş,
Medeni Kanunun 1.maddesinde; ” Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, buda yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” hükmü gereğince, yapılan değerlendirmede yargılamaya egemen olan bir takım ilkelerin bulunduğu, tabii hakim, doğal yargıç ilkesi, usul ekonomisi ilkesi, kanuni hakim, yasal yargıç ilkesi, yargı ayrılığı ilkesi gibi ilkelerin bulunduğu, kanuni hakim, yasal yargıç ilkesi Anayasanın 142. Maddesine göre, mahkemelerin kuruluşu, görevleri yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Bu düzenleme kanuni hakim ilkesine atıf yapmaktadır. Kanuni hakim ilkesi Anayasanın 37. Maddesinde, ” Kanuni hakim güvencesi başlığı altında hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.” hükmü ile düzenlenmiştir. Kanuni hakim; görev ve yetkisi kanunla belirlenmiş olan mahkemenin hakimidir. Bu ilkeyi karakterize eden tek unsur mahkemenin görev ve yetkisinin tayin edilmesi işleminin kanun ile yapılmış bulunmasıdır. Anayasanın yukarıda sayılan maddeleri ve kanuni hakim ilkesi çerçevesinde mahkeme kurma görevi münhasıran yasama organına yani TBMM’ye aittir. İdarenin tüzük ve yönetmelik gibi düzenleyici işlemleri aracılığıyla mahkeme kurması, kurulmuş mahkemenin görevlerini, yetkilerini ve yargılama usullerini değiştirmesi mümkün değildir. Bu ilke yargılamanın adil biçimde tarafsız ve bağımsız hakimlerce yapılmasını sağlamaya yöneliktir.
Tabii hakim ilkesi ise, Mahkemelerin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinde gözetilmesi gereken ilkelerdendir. Tabii hakim yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yürürlükte bulunan kanunlar aracılığıyla görevi ve yetkisi belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabi hakim dendiği, tabii hakim ilkesi, kanuni hakim ilkesinden daha geniş bir anlam ifade ettiği, bu çerçevede tabii hakim ilkesine uygunluğun sağlanması için kanunla mahkemenin görev ve yetkisinin belirlenmesi işleminin yargılanacak olan uyuşmazlığının gerçekleşmesinden önce yapılmış olması şarttır.
Anayasa’nın 141. Maddesinde; usul ekonomisi ilkesine atıf yaptığı, bu maddede davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, hakimin görevidir. Ayrıca medeni usul hukukuna egemen olan ilkelerden biri olan usul ekonomisi ilkesi yasalarda öngörülen düzenleme çerçevesinde yargılamanın kolaylaştırılmasını, yargılamada öngörülen olağan zaman süresinin aşılmamasını ve gereksiz gider yapılmamasını amaçlar ve bunu hakime bir görev olarak yükler.
Doğal hakim ilkesi Anayasa Mahkemesinin birçok kararlarına konu olmuştur. Anayasa’nın 37. Maddesinde; düzenlenmiş olan yasal yargıç güvencesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.ve Anayasa’nın 36. Maddelerinde ifade edilen adil yargılanma hakkının en önemli öğesi olan kanuni, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkının temelini oluşturmaktadır. Hukuk devletinde yasal yargıç, doğal yargıç (tabii hakim) olarak anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında da belirttiği gibi doğal yargıç kavramı suçun işlenmesinden veya çekişmenin doğmasından önce davayı görecek yargı yerinin yasayla belirlenmesi diye tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla, doğal yargıç ilkesi; Yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya yargıcın atanmasına engel oluşturur, sanığın ve davanın yanlarına göre yargıç atanmasına olanak vermez. Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kararlarında doğal hakim kavramını suçun işlenmesinden veya davanın doğmasından önce davayı görecek yargı yerinin kanunla belirlenmesi olarak tanımlamaktadır. Başka bir anlatımla, doğal hakim ilkesi yargılama makamlarının uyuşmazlığın meydana gelmesinden sonra kurulmasını veya davanın taraflarına göre hakim atanmasını engeller. Özetle; Anayasa Mahkemesi doğal hakim ilkesini kanunla ve uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce kurulma şartı ile birlikte ele almakla, bağımsızlık ve tarafsızlığa da vurgu yapılarak adil yargılama hakkının bir parçası olarak kabul etmektedir. Ayrıca bu ilkeyi hukuk devletinin koşullarından biri olarak da değerlendirmektedir. Esasen bireyin temel hak ve hürriyetlerinin teminat altına alınması hukuk devletinin en önemli gereklerinden biridir. Adil yargılanma hakkı da bu kapsamda bireyin temel haklarından biri olduğundan, doğal hakim ilkesinin geniş anlamda hukuk devleti ilkesinin tabii bir unsurunu, dar anlamda ise adil yargılanma hakkının bir parçasını oluşturduğunu ifade etmektedir. (Prof. Dr. Caner Yenidünya)
Avrupa İnsan Hakları mahkemesi kararlarında da; doğal hakim ilkesine atıflar yapılmıştır. Bireylerin yasa ile kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkı AİHS’nin adil yargılanma hakkının düzenlendiği 6. Maddesinde; herkes davasını medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar yada cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir denilmek suretiyle güvence altına alınmıştır. AİHS’nde doğal hakim ilkesi adil yargılama hakkına ilişkin 6. Maddede; mahkemelerinin yasayla kurulmuş olması ve bağımsız ve tarafsız olması gibi kriterler esas itibariyle doğal hakim ilkesini de kapsar bir nitelik arz etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mahkemelerin yargı yetkisinin ancak yasama organı tarafından kanunla düzenlenebileceğini belirterek içtihat yoluyla da bu kuralın esnetilmeyeceğini açıkça belirtmiştir.
Yukarıda açıklanan kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi bu husustaki Anayasal düzenleme ve Anayasa Mahkemesi kararları, AİHS ve AİHM kararları ile Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin … Esas, …. Karar ve 21/02/2022 günlü kararı da göz önüne alınarak birlikte değerlendirilip yorumlandığında, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlenmesine, işbu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına ilişkin kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için yetkili ve görevli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği şeklinde yorumlanması gerekmekte olup, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2021 tarih, …. esas, …. karar sayılı görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davalının İstinaf Başvurusunun Esastan REDDİNE.
2.Alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına.
Karar kesin olduğundan harç tahsil müzekkeresinin İlk Derece Mahkemesi’nce yazılmasına.
3.İş bu kararın, bilgi mahiyetinde İlk Derece Mahkemesi’nce taraflara tebliğine.
Dair, HMK’nın 23/son maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan incelemede kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.23/03/2022

….
Başkan
….
¸e-imza
….
Üye
….
¸e-imza
….
Üye
….
¸e-imza
….
Katip
….
¸e-imza

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 23/03/2022
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır!