Emsal Mahkeme Kararı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1618 E. 2021/1413 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
SAMSUN
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/04/2021
NUMARASI :

DAVACI : …(…)
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …

DAVALI : …(…)-
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle: Lokontacılık-kasaplık işi ile iştigal eden müvekkili davacının 31.12.2015 tarihinde davalıya kelle-ciğer-işkembe içerikli mal satıp teslim ettiğini ve 6.169,08-TL tutarındaki satışı faturaya bağlanıp faturayı davalıya gönderdiğini ancak davalının üzerinden bir hayli vakit geçmiş olmasına rağmen borcu ödemediğini ve Samsun İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı dosyası üzerinden aleyhine başlatılan takibe de itiraz ettiğini, ayrıca davadan önceki zorunlu arabuluculuk sürecinden bir sonuç alınamadığını beyanla, itirazın iptali ile takibin devamını ve davalının icra-inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalının dava dilekçesine karşı cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.

İSTİNAFA BAŞVURAN TARAFLAR ve İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf başvurusunda bulunan davalı vekilinin dilekçesinde özetle; icra dosyasının faturaya dayalı alacak talebini içerdiğini, ancak faturanın müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu nedenle fatura alacağının kesin bir alacak olarak nitelendirilemeyeceğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle kaldırılmasını talep ettiği anlaşılmıştır.

DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, tacir olan taraflar arasındaki ticari satım sözleşmesi nedeniyle düzenlenen faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafından davalı hakkında Samsun İcra Müdürlüğü’nün…. Esas sayılı takip dosyasında faturaya dayalı olarak ilamsız takip başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu ve süresi içinde itirazın iptali istemiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne,Samsun İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın kısmen iptali ile 6.169,08-TL asıl alacak ve 3.466,47-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.635,55-TL üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, İİK’nın 67. maddesi gereğince 1.233,81-TL tutarında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki satım sözleşmesi ilişkisinde, yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Yerel mahkemece taraf defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde takip dayanağı faturanın davacı ve davalı defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda, takip dayanağı faturanın davalı defterinde kayıtlı olması fatura kapsamındaki malların teslim edildiğine karine teşkil edeceğinden bunun aksini yani malın teslim edilmediğini iddia eden davalı iddiasını kanıtlayamadığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Ancak yerel mahkemece davalının 31.12.2015 tarihli faturayı aynı tarihte ticari defterine kaydettiği, TTK’nın 1530. Maddesi gereğince davalının otuz günlük sürenin sonunda yani 31.01.2016 tarihinde temerrüte düştüğü ve bu tarihten takip tarihine kadar faiz işletilmesi gerektiği, birikmiş avans faizi toplamının temerrüt tarihine göre 3.466,47-TL olduğu gerekçesiyle işlemiş faize yönelik istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Gerçekten de taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığından, satım bedelinin ödenmesi için kesin bir vade kararlaştırıldığından söz edilemez. Diğer yandan, faturanın belli bir tarihte ödeneceğine ilişkin taraflar arasında bir teamül bulunduğu da iddia ve ispat edilmemiştir.
TBK’nın 117.maddesi hükmüne göre, “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.” Bu durumda, taraflarca vadenin kesin olarak belirlenmediği hallerde, borçlu ancak ihtarla temerrüde düşer.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.05.2019 tarih ve 2017/……. Esas, 2019/…………. Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, satım sözleşmesinde TBK’nın 207/2.maddesi hükmüne göre, tarafların edimlerin aynı anda ifa etmesi kural olup, emtianın teslimi anında satım bedelinin ödenmesi gerekeceğinden alacak muaccel hale gelmektedir. Ancak yukarıda sözü edilen TTK’nın 117. maddesi uyarınca borcun ifa edileceği gün taraflarca tayin edilmiş olmadıkça muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur düzenlemesinden sonra devamı maddelerde temerrüde düşen borçlunun şartların varlığı halinde faiz de ödeyeceği düzenlenmiştir.Yine somut uyuşmazlığa uygulanması gereken TTK’nın 18/3. maddesine göre; tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek maksadıyla yapılacak ihbar veya ihtarların noter aracılığıyla, taahhütlü bir mektupla veya telgrafla yapılması, yahut güvenli elektronik imza kullanarak kayıtlı elektronik posta sistemiyle yapılması gerekir.
Bu durumda somut olayda muacceliyet gerçekleşmiş ise de alacaklı tarafından borçluya usulünce çekilmiş, ödenmesi gereken borcun miktarını gösteren bir temerrüt ihtarı bulunmadığı ve borcun ifa edileceği günün taraflarca birlikte tayin edildiği de kanıtlanmadığına göre temerrüt, takip tarihinde gerçekleşecektir.
Somut olayda uygulanması tartışmalı olan TTK’nın “Ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ile mal ve hizmet tedarikinde geç ödemenin sonuçları” başlıklı 1530. maddesi aşağıdaki düzenlemeyi içermektedir.
MADDE 1530-(1)Aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde, ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ve şartlar batıldır. Ancak, sözleşme uyarınca yerine getirilmesi gereken edimler için kanunun veya yetkili makamların koymuş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır; sınırı aşan edimler hata ile yerine getirilmiş olmasa bile, geri alınır. Bu sınırlarda, Türk Borçlar Kanununun 27 nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi uygulanmaz.
(2) Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.
(3) Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır.
(4) Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır: a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda. b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda. c) Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal veya hizmetin tesliminden önce almışsa, mal veya hizmetin teslim tarihini takip eden otuz günlük sürenin sonunda. d) Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul veya gözden geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde, borçlu, faturayı veya eş değer ödeme talebini, kabul veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya bu tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz günlük sürenin sonunda; şu kadar ki, kabul veya gözden geçirme için sözleşmede öngörülen süre, mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz günü aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır bir haksızlık oluşturuyorsa, kabul veya gözden geçirme süresi mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz gün olarak kabul edilir.
(5) Sözleşmede öngörülen ödeme süresi, faturanın veya eş değer ödeme talebinin veya mal veya hizmetin alındığı veya mal veya hizmetin gözden geçirme ve kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren en fazla altmış gün olabilir. Şu kadar ki, alacaklı aleyhine ağır bir haksız durum yaratmamak koşuluyla ve açıkça anlaşmak suretiyle taraflar daha uzun bir süre öngörebilirler. Ancak alacaklının küçük yahut orta ölçekli işletme (KOBİ) veya tarımsal ya da hayvansal üretici olduğu veya borçlunun büyük ölçekli işletme sıfatını taşıdığı hâllerde, ödeme süresi, altmış günü aşamaz.
(6) Gecikme faizi ödenmeyeceğini veya ağır derecede haksız sayılabilecek kadar az faiz ödeneceğini, alacaklının geç ödeme dolayısıyla uğrayacağı zarardan borçlunun sorumlu olmayacağını veya sınırlı bir şekilde sorumlu tutulabileceğini öngören sözleşme hükümleri geçerizdir. Geçersizlik durumunda yedinci fıkra uygulanır.
(7) Bu madde hükümleri uyarınca alacaklıya yapılan geç ödemelere ilişkin temerrüt faiz oranının sözleşmede öngörülmediği veya ilgili hükümlerin geçersiz olduğu hâllerde uygulanacak faiz oranını ve alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek asgari giderim tutarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası her yıl ocak ayında ilan eder. Faiz oranı, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olmalıdır.
(8) Mal veya hizmet bedelinin taksitle ödenmesinin öngörüldüğü durumlarda, bu maddenin ödeme sürelerini düzenleyen hükümleri birinci taksit bakımından uygulanır. Her bir taksit tutarının ödenmeyen kısmı yedinci fıkrada öngörülen oranda gecikme faizine tabidir. Alacaklının küçük veya orta ölçekli işletme veya tarımsal veya hayvansal üretici olup borçlunun büyük ölçekli işletme olduğu hâllerde taksitle ödemeyi öngören sözleşme hükümleri geçersizdir.”
Maddenin gerekçesindeki düzenleme ise, aşağıdaki şekildedir:
“Bu Maddenin ikinci ilâ ile yedinci fıkraları Avrupa Parlamentosu ile Konseyin 19 Haziran 2000 tarihli ve 2000/35/EC sayılı, geç ödemelerle mücadele yönergesini değiştiren ve 2011 yılında AB Gazetesinde yayımlanacak olan yönergesinin esasları çerçevesinde kaleme alınmıştır. Yönergenin kamu kurumlarının ödemeleriyle AB çerçevesinde şeffaflık sağlayan mekanizmaları hakkındaki hükümleri ve konumuzla doğrudan ilgili bulunmayan düzenlemeleri değişik metne yansıtılmamıştır.
Hüküm üreticileri, KOBİ’leri ve fatura ya da eşdeğer ödeme talepleri karşılığı hizmet veren ticari işletmeler ile kişileri, şartları dayatma konumları güçlü ticari işletmeler, özellikle market, süper market, hiper market gibi alışveriş merkezleri karşısında korumaktadır. Pazarlık güçleri ile konumları aynı olmayan kişi ve işletmeler arasında sözleşme özgürlüğü ilkesinin geçerli olmayacağı modern hukukun kabul ettiği bir diğer ilkedir. Tüketicinin, sigortalının, işçinin, küçük paysahibi ile yatırımcının ve rekabetin korunması alanlarında ikinci ilke geçerlidir. Üretici firmalar ile KOBİ’ler de söz konusu ilkenin kapsamındadır. Çoğunlukla finansal açıdan pek de güçlü olmayan üretici, KOBİ ve benzeri işletmelerin teslim ettikleri malların ve hizmetlerin bedellerini zamanında alarak ekonomik yapılarını güçlendirmelerine yardımcı olmak, pazar ekonomisine hakim yeni bir yaklaşımdır. AT yönergesi ve değişikliği bu yaklaşımın somut örneğidir.
Yönergenin giriş kısmında da belirtildiği gibi birçok büyük ve güçlü ticari işletme geç ödemeyi bir finansman aracı olarak kullanmaktadır. Ancak bu araç marketlere, süper marketlere, hiper marketlere ve benzeri güçlü ticari işletmelere mal ve hizmet verenleri çok güç durumda bırakmakta, finansal durumlarını sarsmakta, hatta iflasa da sürüklemektedir. Hüküm bu kötü uygulamanın önüne geçmek için öngörülmüştür.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen, kanun maddesine ait gerekçede de açıklandığı üzere, TTK 1530.maddenin konuluş amacına baktığımızda, mal tedarik sözleşmeleri kapsamında küçük ve orta ölçekli tedarikçiyi, büyük şirketlere karşı korumak amacıyla getirilmiş bir hüküm olduğu, tacirler arası satım sözleşmelerinde uygulanmasının söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece TTK’nun 1530/4 maddesi gereğince faiz alacağı bulunduğunu belirtmektedir. Ancak anılan maddenin mal tedarik sözleşmelerinde uygulanacağı, satım sözleşmesinde anılan maddenin uygulama yerinin bulunmadığı, somut olayda taraflar arasında mal tedarik sözleşmesi de bulunmadığından yerel mahkemece işlemiş faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2017/3266 Esas – 2018/4228 Karar sayılı ilamı)
HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verileceği belirtilmiş olup, anılan yasal düzenleme uyarınca davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kısmen kabulü ile mahkemece verilen kararın işlemiş faiz yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında karar vermek gerekmiş ve ayrıca her ne kadar davalı taraf Tehir-i İcra talep etmiş ise de, mehil vesikası sunulmadığı gibi icra takibine başlanıldığına dair bir bilgi de dosyamızda mevcut olmadığından ve Dairemizce verilen karar tarihi de göz önünde bulundurulduğunda, Tehir-i İcra talebi hakkında karar verilmesine gerek duyulmamış olup, bütün bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf kanun yolu başvurusunun KISMEN KABULÜ ile;
Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen…. Karar sayılı hükmün KALDIRILMASINA,
HMK 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILAN HÜKMÜN YERİNE YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
Hükmün aşağıdaki şekilde yeniden tesisine;
a)Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Samsun İcra Dairesi’nin ….Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın kısmen iptali ile 6.169,08-TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
İİK’nın 67. maddesi gereğince 1.233,81-TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2.Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,

b)(İlk Derece Harcı)
Alınması gerekli 421,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 116,59 TL’nin mahsubu ile bakiye 304,81‬ TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına.
c)(İlk Derece Vekalet Ücreti)
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 3.484,34-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine.
d)(İlk Derece Yargılama Gideri)
Davacı tarafından yapılan toplam 732,20TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 467,91 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına.
Davalı tarafından yapılmış bir yargılama giderine rastlanmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına.
e)Yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine.
3.Kanun yolu yargılaması nedeniyle;
a)İstinaf Harcı:
İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 164,55‬ TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde kendisine iadesine.
b)İstinaf Yargılama Gideri:
İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına.
c)İstinaf Avukatlık Ücreti: AAÜT uyarınca, Dairemizce dosya üzerinden karar verildiğinden, bu konuda ücret takdirine yer olmadığına.
4.İş bu kararın, bilgi mahiyetinde İlk Derece Mahkemesi’nce taraflara tebliğine.
Dair, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan incelemede kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.09/11/2021


Başkan

¸e-imza

Üye

¸e-imza

Üye

¸e-imza

Katip

¸e-imza

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 09/11/2021
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır!