Emsal Mahkeme Kararı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1291 E. 2021/1502 K. 03.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
SAMSUN
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :….
KARAR NO : ….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2021
NUMARASI : …

DAVACI : …; …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …;TC:…

VEKİLİ : Av. …; ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davalının, davacı şirketin ortağı ve münferiden şirketin sorumlu müdürü aynı zamanda muhasebe, mali müşavirlik işlerini üstlenmiş iken önce Ocak 2016 tarihinde şirketin müdürlüğü görevinin sona erdiğini, sonra Nisan 2016 tarihinde şirketin ortaklığından ayrıldığını ve Ağustos 2016 tarihinde de muhasebe, mali müşavirlik görevinin sona erdiğini, davalının şirket müdürü iken aynı zamanda şirketin tüm mali işlerini yürüttüğünü, tüm muhasebe, gelir-gider tablosunu tuttuğunu, bu esnada şirketin tüm SGK ve vergi borçlarının ödenmiş olarak bilinmesine rağmen mali müşavirlik görevinin sona ermesinden şirketin hayli vergi borcu ve SGK borcu olduğunun ortaya çıktığını ve bu borçların yapılandırılmak zorunda kalındığını, şirketin banka hesaplarında yapılan araştırmalarda vergi ve SGK borçları adı altında şirketten paralar çekildiğini ancak bu miktarların ilgili Vergi Dairesine ve SGK’ya ödenip ödenmediğinin tespit edilemediğini, davalının şirket hesaplarını kendi hesabı gibi kullandığını, şirket hesaplarını şahsi borçları ve çıkarları için kullandığını, davalının şirkete ait olan defter, fatura ve belgeleri teslim etmemesi nedeni ile hakkında Samsun 5.Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında güveni kötüye kullanma suçu iddiasıyla dava açıldığını, bir dönem şirket müdürü, ortağı ve mali müşaviri olan davalının şirket hesaplarından haksız ve hukuku aykırı olarak para geçirdiğini beyanla şirketi açıkça zarara uğratması nedeniyle ortak olduğu dönemlere ilişkin şirketin borçlarından sorumlu olması nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini taleple dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının hukuka aykırı olduğunu, şirketin tüm parasal işlemlerinin kayıt altında olduğunu, SGK ve vergi borçlarının kesin olarak öğrenilebileceğini, bu nedenle belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, davalının davacı şirketin %20 hisse ile ortağı olmakla beraber, 39 ay mali müşavirliğini, 35 ay müdürlüğünü yaptığını, sadece şirket ortağı olması halinde belli dönemlerde kar payı alacağını, ödemelerin tamamının hizmetlerinin ve ortak olarak kendisine düşen kar paylarından ibaret olduğunu, her ortağın hesabına muhtelif zamanlarda para transferlerinin yapıldığını, para transferlerinde ortaklar arası paydaşlık hukukunun gözetildiğini, bazı durumlarda şirket hesaplarında 6736 Sayılı Kanun kapsamında Maliyeye verilen beyanlar ile düzeltmeler yapıldığını, düzeltmeler sonucu oluşan vergilerin şirkete ait olduğunun açık olduğunu, yıllık yapılan toplantılarda yönetimin ibraz edildiğini, şirket genel kurulunda, kar paylarının öncelikle ayrılan ortaklara tamamen ödenmesi kararlaştırıldığı halde, halen davalının hakkı olan ödemenin yapılmadığını, davalının 2016 dönem sonu müdürlük maaşından 8.000 TL, SMMM ücreti olarak 1.180 TL alacaklı olduğunu, şirkete ait tüm kayıtların şirketin idare merkezinde bulunduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; Davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile 90.753,78 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verildiği görülmüştür.

İSTİNAFA BAŞVURAN TARAFLAR ve İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Her ne kadar İlk derece Mahkemesince davanın kısmen kabulü ile tarafına 90.753,78 TL ödenmesine karar verilmiş olsa da, uzman bilirkişi heyetinin 30.03.2021 tarihli bilirkişi raporun da davalı tarafın müvekkil şirketten 197.930,22 TL fazladan haksız yere tahsil etmiş olduğu açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, ilk derece mahkemesince usul ve yasaya uygun iş bu rapora itibar edilmeyerek sunmuş olduğu gerekçeleri usul ve yasaya aykırı olmakla hükmün kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmediğini, şirketin tüm hesap durumları aslına bağlı olarak incelenip doğrulanmadan verilecek tüm kararlar yanlış ve hatalı olacağı, şirketin banka hesapları ve gelir gider durumu dikkate alındığında davalının şirketten şahsı için 187.297,21 TL çekebilmesi olası olmadığını, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, kararın kaldırılmasını talep ettiği anlaşılmıştır.

DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava,TTK 644 maddesinin yollaması ile TTK 553 ve devamı maddelerine dayanan sorumluluk davasıdır.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Dosya üzerinde yapılan incelemede; Davacının dava dilekçesi ile, Samsun Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün…. sicil numarasında kayıtlı davacı şirkete, davalının 27/05/2013 tarihinde ortak olduğu aynı zamanda mali müşavirlik görevini yürüttüğü, şirketin merkezinin de davalıya ait iş yeri olduğu ve ortaklığının 05/04/2016 tarihinde sona erdiği, davalının şirket müdürü ve mali müşavirlik görevinin bulunduğu dönemlerde görev ve yetkilerini suiistimal ederek şirket kazançlarından elde edilen gelirleri kendisine mal ederek ve ödenmeyen SGK ve vergi borçları nedeni ile şirketi zarara uğrattığı iddiası ile tazminat talebine ilişkin dava açtığı,
Mahkemece taraf delillerinin usulüne uygun olarak toplandığı, delillerin değerlendirildiği, yapılan yargılama sonucunda özetle; Türk Ticaret Kanunun Limited Şirketlerle ilgili uygulanacak hükümler başlıklı 644. maddesinin yollaması ile TTK. 553. ve devamı maddeleri limited şirketler yönünden de uygulama alanı bulmaktadır. TTK.’nın 553. maddesine göre kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine, hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Aynı yasanın 555. maddesi gereği şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini talep edebilir.
TTK nın 553 ve devamı maddelerine dayanan sorumluluk davasında aktif husumet zarara uğratıldığı iddia edilen şirkete, pasif husumet ise zarara uğratan kurucu yönetim kurulu üyesi, yönetici ve tasfiye memuruna aittir. TTK nın limited şirketlere ilişkin 618/3.c maddesi uyarınca sorumluluk davası açılabilmesi için yasada öngörülen nisapla alınmış karar bulunması gerekmekte olup, bu husus dava şartıdır. Davacı şirket tarafından dava açılmadan önce ortaklar kurulunca bu yönde alınmış bir karar sunulmadığından dava açma koşulu oluşmamış ise de bu husus yargılama aşamasında da tamamlanabilir nitelikte bir eksikliktir. Nitekim mahkemece davacı şirkete bu yönde alınmış karar ibrazı için süre verilmiş davacı şirket ortaklar kurulunun 14.01.2021 tarihli ve 19 nolu kararı ile sorumluluk davası açılması, açılmış bir dava var ise icazet verilmesi yönünde karar alındığı görülmekle eksikliğin giderildiği tespit edildiği,
Ticaret sicil kayıtları ve dosyadaki bilgi ve belgelerden davalının 23.05.2013 (kuruluş tarihi) tarihinde davacı şirkete ortak ve yönetici olduğu aynı zamanda mali müşavirlik görevini yürüttüğü, 05.04.2016 tarihli ortaklar kurulu kararı ile ortaklıktan ayrıldığı, kararın 19.04.2016 tarihinde tescil ve ilan edildiği, mali müşavirlik görevinin ise 2016 yılı 8. ay sonuna kadar devam ettiği tespit edildiği, buna göre davalının 27.05.2013 ile 05.04.2016 arası yaklaşık 35 ay (34 ay 12 gün) şirket ortağı ve müdürü olarak görev yaptığı, yaklaşık 39 ay ise mali müşavirlik görevini sürdürdüğü, bu sürelere tarafların itirazlarının olmadığı dosya kapsamı ile sabit olduğu,
Davalının, davacı şirkette ortak/müdür olduğu dönemde şirketi zarara uğrattığı iddiası yönünden ayrı değerlendirme, mali müşavirlik hizmeti vermesi sebebiyle alacağının olup olmadığı yönünden ayrı değerlendirme yapılması gerektiği, davalının kusuruyla davacı şirketi zarara uğrattığı iddiası yönünden öncelikle davacı şirketin zararını ispatlaması bundan sonra ise davalının kusurlu olmadığını ispat etmesi gerektiği,
Alınan bilirkişi raporlarından, davalının, davacı şirketin banka hesaplarından toplam 187.279,21 TL para çektiği anlaşıldığı, yine bilirkişi raporları ile davalının mali müşavir olarak görevini gereği gibi yerine getirmemesi sebebi ile ödenmeyen SGK primleri gecikme zammı 5.034,75 TL, SGK asgari ücret desteğinden yararlanılamaması sebebi ile 14.385,60 TL zarara uğrattığı, böylece davalının uhdesinde toplam 206.699,56 TL para olduğu ve bu miktar kadar davacı şirketi zarara uğrattığı tespit edildiği, ancak davalı banka hesaplarından çekilen 187.279,21 TL’nin huzur hakkı ödemesi, kar payı ödemesi, müdürlük ücreti, mali müşavirlik ücreti ve kira bedeli olduğunu ileri sürdüğü, bu durumda yapılan ödemelerin niteliklerinin tespiti ile davacının uhdesinde kaldığı kabul edilen bedelden mahsup edilip edilemeyeceğinin ve bu şekilde davacı şirketin zarara uğratılıp uğratılmadığının tespiti gerektiği,
Kar payı ile ilgili yapılan değerlendirme: Kar payı ile ilgili hükümler TTK 608 ve 616/1-e maddesinde düzenlenmiştir. Limited Şirketlerin kar dağıtılabilmesi için ortaklar kurulunun kar dağıtımına ilişkin karar alması gerektiği, TTK 508. maddesine göre yıllık kar bilançoya göre belirlenir. Aynı yasanın 507. maddesinde yer alan net dönem karı ifadesi birlikte değerlendirildiğinde ortaklara dağıtılabilecek kar dönem net karıdır. Nitekim TTK 509. maddesine göre de kar payı ancak dönem karından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabilir.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucu alınan 04.08.2020 tarihli bilirkişi raporu ile aynı heyet tarafından verilen 10.11.2020 tarihli ek raporda; Davacının hak kazandığı kar payı 27.957,05 TL tespit edilmiş, itirazlar üzerine alınan 30.03.2021 tarihli raporda ise 12.998,52 TL belirlenmiş, davalı tarafın itirazı ve itiraza eklediği belgeler üzerine 03.05.2021 tarihli ek rapor alındığı, alınan bu ek raporda davacı şirketin 2014 ve 2015 yılı kurumlar vergisi beyan sureti ile şirketin bilanço ve gelir tablosu bilgileri nazara alınarak 2014 yılı ticari karının 71.017,14 TL 2015 yılı ticari karının 4.315,48 TL olduğu, 2015 yılı kurumlar vergisi beyanı eki bilanço ve gelir tablosunda dönem karının 4.315,48 TL olarak resmi kayıtlara yansıması sebebi ile 2015 yılı dağıtılabilir kar bu veriler esas alınarak hesaplandığı, gerçekten kar payı hesaplamalarında esas alınması gerekenin davacı şirketin yıllık faaliyetleri sonucu oluşan mali tablolara göre vergi dairesi resmi kayıtlarına yansıyan beyanlar olup bu beyanlar esas alınmak üzere 03.05.2021 tarihli raporda 2015 yılı için dağıtılabilir kar payı 550,22 TL belirlenmiş, 2014 yılı kar payı ise 6.934,56 TL olarak daha önceki raporda tespit edildiğinden toplamı olan 7.484,78 TL’nin davalının kar payı olduğu kanaatine varıldığı, hükme esas alınan 03.05.2021 tarihli ek rapordan hesaplamaya esas kayıt ve beyanlar altında bilgilerin doğruluğu konusunda sorumluluğu olan aynı zamanda davacı şirketin mali müşavirliğini yapan davalının imzası bulunmakla kar payına ilişkin davalı itirazları yerinde görülmediği, ayrıca davacı vekilinin beyan ettiği 161.518,73 TL ticari kar ise yine 26.11.2020 tarihli itirazında belirttiği gibi düzeltme beyanı ile oluşturulmuş olup bu beyan ise davalının mali müşavirlik görevi sona ermesinden sonra ve hesabı devir etmeden bir gün önce beyan edilmiş ve 2016 yılı genel kurulunda görüşülmemiş olmakla hükme esas alınması mümkün olmadığı,
Müdürlük ücreti ile ilgili değerlendirme: TTK nın 616/1-f bendine göre genel kurulun yetkileri arasındadır.Sözleşmede hüküm bulunması gerekmez, ancak hüküm olabilir şirketin niteliğine, büyüklüğüne, faaliyet alanına ve ekonomik durumuna göre münasip bir ücret ödenmelidir. Dosya kapsamından şirket sözleşmesinde bu konuda hüküm bulunmadığı 25.03.2016 tarihli genel kurul kararı ile ücret ödenmesinin kararlaştırıldığı, öncesinde alınmış bir genel kurul kararının bulunmadığı tespit edildiği, bu halde 25.03.2016 tarihi ile davalının ortaklıktan ayrıldığı 05.04.2016 tarihleri arasında müdürlük ücreti tahakkuk ettirilebileceği düşünülebilir ise de 10.11.2020 tarihli bilirkişi raporundan davacı şirket ortaklarının tamamına maaş bağlandığı, davacıya müdür ücreti olarak aylık 2.000 TL, diğer ortaklara aylık 3.000 TL ödendiği anlaşılmış olmakla davacıya müdürlük görevi süresince ücret ödenmesi gerektiği kanaatine varıldığı,
Bilirkişi raporlarında ödenen aylık 2.000 TL ücretin yukarıda açıklanan kıstaslara göre makul olduğu bildirilmekle, davalının ortak ve müdür olarak görev başladığı 23.05.2013 ile ortaklığının sona erdiği 05.04.2016 (davalının ortaklığı bu tarihte yapılan hisse devri ile sona ermiş olmuş olup, Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından tescil edilen 22.04.2016 tarihi açıklayıcı mahiyettedir) tarihler arasında 34 ay 12 günlük ücret 68.800,00 TL olup davalının bu miktarı talep edebileceği sonucuna varıldığı,
Mali Müşavirlik ücreti ile ilgili değerlendirme: Davalının şirketin kuruluşundan itibaren Ağustos 2016 tarihine kadar yaklaşık 39 ay şirketin mali müşavirliğini yaptığı dosya kapsamı ile sabittir. 3568 Sayılı Yasa ve İlgili Çalışma Esasları Düzenleyen Yönetmeliğe göre meslek mensupları… limited şirketi yönetim kurulu ve başkanlığı görevinde bulunamaz hükmü bulunmasına rağmen davalının şirketi temsil ve ilzam yetkisine haiz müdürlük görevini yapmış ise de bu husus alacağın varlığına etkili olmayıp davalının disiplin yönünden sorumluluğuna etki edeceği kanaatine varıldığı, nitekim Samsun Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasının 19.12.2019 tarihli kararı ile davalıya kınama cezası verildiği tespit edildiği,
Mali Müşavirlik ücretinin tespiti yönünden bilirkişi raporlarında Serbest Muhasebeci, Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavir Ücretlerinin Esasları Hakkındaki Yönetmelikte yer alan hükümlere göre yapılan hesaplamada 28.861,00 TL tespit edilmiş, mahkemece de bu bedeli davalının talep edebileceği kanaatine varıldığı,
Kira bedeli ile ilgili değerlendirme: Davacı şirketin merkez adres olarak belirttiği ve beyan ettiği yerin davalının serbest muhasebecilik faaliyetini yaptığı yer olduğu, her ne kadar yazılı bir kira sözleşmesi bulunmamakla birlikte davalının 2014 yılı 4.800 TL, 2015 yılı 6.000 TL kira bedeli tahakkuku ettirdiği ve tahsil ettiği tespit edilmiş, kira bedeli olarak tahsil edilen bu meblağın dosyaya yansıyan bilgi ve belgelere göre makul olduğu anlaşılmakla toplam 10.800 TL kira bedelini davalının talep edebileceği,
Huzur hakkı ile ilgili değerlendirme: TTK da Limited Şirketler yönünden huzur hakkına ilişkin bir düzenleme bulunmamakta olup TTK 644 maddesinde uygulanacak hükümler arasında Anonim Şirketlere ait 394. maddenin de bulunmadığı görülmektedir. Anonim Şirketler için yapılan kanuni düzenlemede verilecek huzur hakkının toplantı başına verileceği ifade edilmektedir. Limited Şirketler için de Şirket sözleşmesi veya genel kurul kararı ile huzur hakkı ödenmesi söz konusu olabilir. Davacı şirketin kuruluş sözleşmesinde huzur hakkına ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır. 25.03.2016 tarihli Genel Kurul Toplantı Tutanağının 8. maddesinde geçen ifade ise huzur hakkı ile ilgili değil, ücrete ilişkin olup, başkaca alınmış genel kurul kararı da bulunmamaktadır. Huzur hakkı altında ödeme yapılabilmesi için şirkette birden fazla müdürün bulunması ve bunların kurul oluşturarak belli aralıklarla toplantı yapması gerekir. Ancak dosyada bu hususta uygulanabilecek somut bir durum bulunmadığı dolayısıyla huzur hakkı ödemesi şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır. Nitekim 01.04.2021 tarihli bilirkişi raporunda da aynı hususlar tespit edilmiş, önceki bilirkişi raporunda huzur hakkına ilişkin kabuller, yasal düzenleme ve dosyaya yansıyan bilgi ve belgeler kapsamında yerinde görülmemiştir.
Böylece yukarıda izah edildiği üzere davalının davacı şirket hesabından 187.279,21 TL çektiği, SGK primleri gecikme zammı 5.034,75 TL, SGK asgari ücret desteğinden yararlanılamaması sebebi ile 14.385,60 TL zarara uğrattığı sonuç olarak davalının uhdesinde toplam 206.699,56 TL para olduğu, davalının 7.484,78 TL kar payı hakkı, 68.800,00 TL müdürlük ücreti, 28.861,00 TL mali müşavirlik ücreti ve 10.800,00 TL kira bedeli olmak üzere toplam 115.945,78 TL mahsubu gereken alacağı bulunduğu, kalan 90.753,78 TL nin ise davacı şirketin zararı olduğu anlaşılmakla yapılan ıslahta nazara alınarak bu miktarın davalıdan tahsiline karar verildiği,
Davalının şirketin kuruluşundan itibaren ortak ve yöneticisi olması sebebiyle TTK 553 ve devamı maddeleri gereği sorumluluğunun bulunduğu, yöneticilikten ayrıldığı tarihten mali müşavirliği bıraktığı tarih arasındaki davalı ile olan hukuki ilişkisinin de vekalet yahut hizmet sözleşmesi olabileceği, bu dönemdeki zararlardan sorumlu olduğu gibi hizmeti karşılığı ücretlerin mahsubunun gerektiği kanaatine varıldığı,
Davalı taraf cevap dilekçesi ile ibra edildiğini ileri sürmüş gerçekten 25.06.2016 tarihli genel kurulda 7. madde ile Müdür/Müdürler Kurulunun ibra edildiği hükme bağlanmış ise de Genel Kurul Toplantı tutanağından anlaşılacağı üzere hiçbir mali bilançonun, finansal tablonun tartışılmadığı görülmekle ibranın geçersiz olduğu sonucuna varılmış, davalı hakkında ceza yargılamasının karar tarihi itibari devam ettiği anlaşılmış ise de dosya içeriğinden davalının yargılanma sebebinin şirkete ait bir kısım defter ve belgelerin iade edilmeme sebebine dayandığı, doğrudan iş bu dosya ile ilgisinin bulunmadığı, bekletici mesele yapılmasının gerekmediği gerekçeleriyle sonuç itibariyle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiği görülmüş olup, mahkeme kararı ve gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacı ve davalının istinaf taleplerinin esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davacı ve davalının istinaf başvurularının esastan REDDİNE.
2.a)Davacı tarafından alınması gerekli istinaf karar harcı peşin alındığından, başkaca alınmasına yer olmadığına.
b)Alınması gerekli 6.199,39 TL harçtan, istinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 1.549,84 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 4.649,55 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına.
Harç tahsil müzekkeresinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürü tarafından yazılmasına.
3.İş bu kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine.
Dair, HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.03/12/2021


Başkan

¸e-imza

Üye

¸e-imza

Üye

¸e-imza

Katip

¸e-imza
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 03/12/2021
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır!