Emsal Mahkeme Kararı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 2023/1567 E. 2023/1241 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
SAMSUN
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
2. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/08/2022
NUMARASI : 2022/684 E. 2022/834 K.

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 23/05/2022
KARAR TARİHİ : 02/11/2023
KARARIN YAZILMA
TARİHİ : 09/11/2023
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün İstinaf yoluyla incelenmesi istenilmekle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosyanın yapılan incelemesi sonunda ;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özet ile; ” Davalı şirkette ait çekten kaynaklı alacak sebebi ile dava dışı borçlu hakkında icra takibi başlattığını, ödeme emirlerinin gönderildiğini, davacının bu tebligatlardan süresinden sonra haberi olduğunu, tebligatların usulüne uygun olmadığını, müvekkilinin davalı şirket ve icra dosyası borçlusu ile hiçbir ticari ilişkisi olmadığını, haciz baskısı altında olduklarını, arabuluculuk başvurusu sonucunda anlaşamadıklarını, bu nedenle davalı şirket ile müvekkil arasında mevcut ve geçerli bir ticaret bulunmadığının tespitine, … İcra Müdürlüğünün… Es sayılı takibin durdurulmasına, %20 kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Çarşamba 3. Asliye Hukuk Mahkemesince; ” dava dilekçesinde Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne hitaben dava açılsa da mahkememize tevzi edildiği, ve Mahkememizin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatının yukarıda bahsi geçen HSK kararının uygulanma süresi olan 01/09/2021 tarihinden sonra 23/05/2022 tarihinde açılan eldeki dava bakımından bulunmadığı, ” gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.
Samsun Asliye Ticaret Mahkemesince; “davacının dava tarihi itibariyle vergi kaydı bulunmadığı, beyanname vermediği, davacının tacir olmadığı da anlaşılmakla, davayı çözmekle görevli mahkemenin genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi olduğunun değerlendirildiği, (Bkz; İstanbul BAM 8. HD, 10/06/2021 tarihli, 2021/776 Esas, 2021/989 Karar sayılı ilamı, Kayseri BAM 5. HD, 09/03/2021 tarihli, 2021/386 Esas, 2021/399 Karar sayılı ilamı, İzmir BAM 17. HD, 09/05/2019 tarihli, 2018/359 Esas, 2019/1021 Karar sayılı ilamı). ” gerekçesi ile karşı görevsizlik kararı verilmiştir.
Dava, Menfi Tespit istemine ilişkindir.
Somut olayda, davacı kendisine gönderilen haciz ihbarnamelerinden haberdar olmadığını, davalı tarafça açılan ortaklığın giderilmesi davası sonrasında telefon ile haberdar olduğunu, kendisinin davalı taraf ve icra dosyasında borçlu bulunan şirketle her hangi bir ticari ilişkisinin olmadığını, her ne nam altında olursa olsun bur borcunun bulunmadığını belirterek davalı ile arasında mevcut ve geçerli bir ticaret bulunmadığının tespitine, … İcra Müdürlüğü’ nün … sayılı icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra “Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.” hükmü ile nispi ticari davaya ilişkin de düzenleme yapılmış olup, buna göre tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlık konusu işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir.
İİK’nın 89/3. maddesinin, üçüncü cümlesi, “..İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur…” hükmünü içermektedir. Bu hükümde belirtilen mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK’nın 235/1. maddesindeki kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. (Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2080 esas 2022/1595 karar)
İİK’nın 89/3. maddesi gereği açılan menfi tespit davasında maddenin yer aldığı İcra ve İflas Kanunu’nda, yine aynı yasada düzenlenen iflas ve iflas erteleme davalarının aksine (m.154., ve179,.,) özel bir düzenlemeye yer verilmemiş olup genel kurallara göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesinin 1. fıkrası gereğince malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Yine 2. maddenin 2. fıkrası uyarınca HMK’da ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.
Göreve ilişkin bu genel düzenlemeler yanında bazı kanunlarda belirli kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklara veya belli bir çeşit uyuşmazlıklara bakmak üzere kurulmuş özel olarak görevli mahkemeler de belirlenmiştir. Bu anlamda uyuşmazlıkla ilgili olması bakımından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde ticari davalar ve ticari nitelikteki çekişmesiz işlerin ticaret mahkemesinin görev alanına girdiği düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde, ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Asıl olan bir davanın genel mahkemelerde görülmesidir. Yani bir özel mahkemede bakılacağına dair özel bir kanun hükmü bulunmayan her dava genel mahkemelerde görülür. Özel mahkemeler istisnai niteliktedir. Bu anlamda davanın özel mahkemenin (ticaret mahkemesi) görevine girip girmediğinin bu kanun düzenlemesine göre belirlenmesi gerekmektedir. Uyuşmazlığın çözümü bakımından somut olayda davanın tarafları, konusu ve davacının talebinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı bu hali ile açılan davanın TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğini haiz olmadığı gibi uyuşmazlık davalı alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde, davacının borçluya borçlu olduğu gerekçesiyle çıkarılan haciz ihbarnamelerine itiraz edilmemesi nedeniyle yedinde sayılan borçtan dolayı borçlu olmadığının tespiti istenmektedir. Bu itibarla, davanın 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı kapsamında kalması nedeniyle uyuşmazlığın Çarşamba 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek, sonuçlandırılması gerekmektedir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Çarşamba 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
HMK’nın 23/1 ve 362/1-c maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2023

Başkan… Üye… Üye… Katip….
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı