Emsal Mahkeme Kararı Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2022/1677 E. 2022/1914 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C
SAMSUN
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1677 (İnceleme Aşamasında- Duruşmasız)
KARAR NO : 2022/1914 Başvurunun Esastan Reddi
HMK. 353/1-b.1

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ….
ÜYE : ….
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2020/489 esas ve 2022/224 karar
KARAR TARİHİ : 01/03/2022

DAVACI : …
VEKİLLERİ : …
:…
DAVALI : …
VEKİLLERİ : …
DAVA : Eser sözleşmesinin feshinden doğan maddi tazminat
DAVA TARİHİ : 21/07/2020

BİRLEŞEN 2020/892 ESAS SAYILI DOSYASI

DAVACI : …
VEKİLLERİ : …
DAVALI :…
VEKİLLERİ : … :
DAVA : Eser sözleşmesinin feshinden doğan maddi tazminat
DAVA TARİHİ : 15/12/2020
KARAR TARİHİ : 08/09/2022 (İstinaf için)
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/09/2022 (İstinaf için)

Samsun Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/489 esas ve 2022/224 karar sayılı kararına karşı, asıl ve birleşen davada taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvuru üzerine, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
İDDİA: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde neticeten ve özetle; Müvekkil şirketin, davalı idare nezdindeki …. kayıt numaralı ihaleye teklif verdiğini ve ihalenin müvekkil şirketin uhdesinde kaldığını, davalı idare ile 19.09.2019 tarihinde sözleşme imzalandığını ve ödenmesi gerekli vergi, harç ve masrafların davacıya bildirilmesi üzerine 13.09.2019 tarihinde 8.281,80-TL KİK katılım payı, 17.09.2019 tarihinde 94.246,86-TL ihale kararı damga vergisi, 19.09.2019 tarihinde 157.022,89-TL sözleşme damga vergisi ve 18.716,86-TL noter harcı ve 4.536-TL değerli kağıt bedeli ve 8.169,19-TL sair tahsilat ve 1.470,45-TL KDV olmak üzere toplam 189.915,39-TL ödeme yapıldığını, ancak üçüncü kişiler tarafından idari yargı yerlerinde açılan davalar üzerine ve bu davalar sebebiyle ihalenin feshedildiğini ve işin üçüncü bir kişiye bırakıldığını, işin davacı dışındaki sebeplerle imkansız hale gelmiş olmasına göre ödediği tutarların ve yaptığı masrafların ihalenin feshi tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davacıya iade edilmesi/ ödenmesi gerektiğini, ayrıca davacının oluşan kazanç kaybının da tazmini gerektiğini, davalı idareye müracaat edildiğini ancak sonuç alınamadığını, davadan önceki zorunlu arabuluculuk görüşmelerinin de olumsuz sonuçlandığını beyanla, 8.281,80-TL kik katılım payı, 94.246,86-TL ihale kararı damga vergisi ve 189.915,39-TL toplam Noter Masrafı olmak üzere toplam 292.444,05-TL ile kazanç kaybı olarak 1.000-TL’nin fesih tarihi olan 10.12.2019 tarihinden itibaren işleyacek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesince özetle; Taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından feshedilmiş olması sebebiyle davacının davalı idareye verdiği teminat mektupları sırasında bankaya ödemek zorunda kaldığı toplam 13.662,84-TL teminat komisyon bedelleri ile ve sözleşmenin feshine kadar çalıştırılan işçilerle ilgili olarak ödenen toplam 19.547,24-TL SGK prim tahsilat tutarlarının da faizi ile birlikte iade edilmesi gerektiğini, ancak davalının buna yanaşmadığını ve davadan önceki zorunlu arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını beyanla, toplam 33.209,98-TL’nin sözleşmenin feshi tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
SAVUNMA: Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde neticeten ve özetle; Davanın idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiğini, aksinin kabulü durumunda dahi görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, iade isteminin muhatabının Hazine olduğunu ve davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını, ihalenin davalının kusuru bulunmaksızın feshedildiğini beyanla, davanın reddini dilemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince, yapılıp bitirilen yargılama neticesinde;
“Dava, eser sözleşmesinin feshinden doğan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili uhdesinde kalan ihalenin iş sahibinden kaynaklı sebeplerle ve onun tarafından feshedildiğini ileri sürüp, yapılan masrafların idesini ve fesih sebebiyle oluşan kâr kaybının tazminini talep etmiş, davalı vekili ise davanın reddini dilemiştir.
Burada, öncelikle davalının usuli itirazları irdelenecek, akabinde davanın esasına yönelik değerlendirmelerde bulunulacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2001 gün 2001/257-285 sayılı kararı, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulama ve içtihatları ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 03.02.1997 gün 4/3 sayılı kararlarına göre, kamu kurumlarının taraf olduğu eser sözleşmesinden doğan davalarda feshin sözleşmeden önce veya sonraki sebeplere göre yapılıp yapılmadığı değerlendirilmeksizin sözleşmenin imzalanmasından önce ortaya çıkacak ihtilâflarda idari yargı, sonra ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda ise adli yargı görevlidir.
Somut olayda; uyuşmazlığın, sözleşmenin imzalanmasından sonra ortaya çıktığı anlaşıldığına göre, davanın adli yargı yerlerinde görülmesi gereklidir ve davalı vekilinin yargı yolunun caiz olmadığına dair itirazı yersizdir.
Nispi ticari davalar, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır.
Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Somut olayda; davacının tüzel kişi tacir olduğu ve uyuşmazlığın davalının da ticari işletmesi ile ilgili bulunduğu anlaşılmakta olup, uyuşmazlığın mahkememizde görülmesinde bir isabetsizlik yoktur. Nitekim, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 07.11.2019 tarih ve 1523/4463 sk. ile 12.06.2017 tarih ve 121/2508 sk.na konu uyuşmazlıklar hakkındaki yargılamalar da asliye ticaret mahkemelerinde görülmüş ve karara bağlanmıştır.
Davada, eser sözleşmesinin haksız feshedildiği ileri sürülerek, sözleşme kapsamında yapılan masrafların ve ayrıca kazanç kaybının tazmini talep edilmektedir. Davacı, sözleşme kapsamında ödediği vergi ve harçların iadesini menfi zararın tazmini talebi içinde ileri sürmektedir. Zarar sorumlusunun sözleşmenin tarafı olması hasebiyle davalı olduğu ileri sürüldüğüne göre, husumet davalıya tevcih edilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalı vekilinin husumet itirazı yerinde değildir.
6098 sayılı TBK’nun 147. maddesinde, yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacakların beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu vazedilmiştir. Somut olayda, sözleşmenin 10.12.2019 tarihinde feshedildiği ve davanın 21.07.2020 ve birleşen davanın 15.12.2020 tarihinde ikame edildiği anlaşıldığına göre dava süresi içinde açılmıştır ve davalı vekilinin bu yöne ilişkin def’i yersizdir.
Davanın esasına gelince; davacı şirketin, davalı nezdindeki …. kayıt numaralı ihaleye teklif verdiği ve ihalenin davacı şirketin uhdesinde kaldığı, taraflar arasındaki eser sözleşmesinin 19.09.2019 tarihinde imzalandığı, ancak ihalenin üçüncü kişiler tarafından idari mercilere yapılan başvurular ve yargı yerlerinde açılan davalar üzerine ve bu davalar sebebiyle 10.12.2019 tarihinde davalı tarafından feshedildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; feshin, sonradan ortaya çıkan imkansızlığa bağlı olup olmadığı ve bu durumun taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini nasıl etkilediği, davalıya atfı kabil kusur bulunup bulunmadığı ve buna göre davacının tazmin talebinin içeriğinin ne olacağı, müspet zarar talebinde bulunulup bulunulamayacağı hususlarında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin, davalı tarafından feshedildiği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK’nun 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olan davaya konu sözleşmede davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Yüklenici, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle sözleşmenin ifa olunacağına güvenerek yaptığı masraflar ile mahrum bırakıldığı kâr kaybı zararını istemektedir. Anılan Yasa’nın 112. maddesine göre, borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Görülüyor ki davacının zararının karşılanabilmesi için davalının fesihte kusuru bulunduğunun kabulü gerekir. Başka deyişle davalı iş sahibi fesihte kusurlu bulunmadığını kanıtlamadıkça davacı zararını ödemekten kaçınamaz. Davalı iş sahibi kesinleşen yargı kararı uyarınca davacının sözleşmesini feshetmek zorunda kaldığını ve kusursuzluğunu savunmaktadır.
Davalı idarenin ihaleyi önce davacıya verdiği, ancak ihalenin diğer katılımcı firmalardan birinin itirazı üzerine KİK kararına ve Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin 2019/1501 Esas sayılı dosyasındaki YD ve ardından verilen iptal kararına uyulmak suretiyle feshedildiği dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Bu sebeple, davalı tarafından önce işin yapımı durdurulmuş, sonra KİK ve idare mahkemesi kararı gerekçe gösterilerek davacı ile yapılan sözleşme feshedilmiştir. Bu haliyle feshin subjektif imkânsızlık sebebine bağlı olarak ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. TBK’nın 136. maddesi hükmüne göre, davalı iş sahibi açısından edimin yerine getirilmesi imkânsız olmakla aynı yasanın 112. maddesine göre davalının kusursuz olduğu açıktır. Ne var ki, karşılıklı borçlanmayı içeren sözleşmelerde borcundan böylece kurtulan davalının, almış olduğu edimi, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermesi gereklidir (TBK m. 136/1).
Sözleşme, dava dışı üçüncü kişinin Kamu İhale Kurumu kararı ile Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin 2019/1501 Esas sayılı dosyasındaki YD ve ardından verdiği iptal kararı üzerine feshedilmiş olup, davacıya kusur izafe edilmesine olanak yoktur ve davacının yapmış olduğu masrafları menfi zarar kapsamında isteyebileceği kabul edilmelidir. Nitekim, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 20.02.2017 tarih ve 3144/679 sk.nda, 16.09.2020 tarih ve 1557/2455 sk.nda ve 23.05.2017 tarih ve 313/2183 sk.nda da aynı şekilde içtihat edilmiştir.
Bu tespit ve değerlendirmeler muvacehesinde; davacının, 13.09.2019 tarihinde KİK katılım payı olarak ödediği 8.281,80-TL’yi, 17.09.2019 tarihinde damga vergisi olarak ödediği 94.246,86-TL’yi, 19.09.2019 tarihinde sözleşme damga vergisi olarak ödediği 157.022,89-TL’yi, noter harcı olarak ödediği 18.716,86-TL’yi, değerli kağıt bedeli olarak ödediği 4.536-TL’yi, sair tahsilat olarak ödediği 8.169,19-TL’yi ve KDV olarak ödediği 1.470,45-TL’yi, yani toplam 292.444,56-TL’yi talep edebileceği kabul edilmiştir. Yine, birleşen dava yönünden, aynı şekilde, davalı idareye sunulan teminat mektupları sebebiyle Vakıf Katılım Bankası’na ödenen komisyon bedelleri toplamı 13.662,84-TL ile SGK prim tahsilat tutarları toplamı 19.547,24-TL’nin, yani 33.210,08-TL’nin davacıya ödenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Davacı, SGK primlerini ödediği teknik personel listesini davalıya ulaştırdığını ispat edememiş ise de, açılan iş yerinin ihale dosyası kapsamındaki iş yeri olduğu ve ödenen SGK primlerinin bu iş yerinde çalıştırılan işçilerle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, davalı vekilinin bu yöne ilişkin savunması yerinde değildir ve SGK prim tahsilatı toplam tutarı 19.547,24-TL’nin de davacıya iade edilmesi gereklidir.
Davacının kâr kaybı talebine gelince; yukarıda ifade edildiği üzere sözleşme dava dışı üçüncü kişinin KİK’e yaptığı itiraz ve idare mahkemesine açılan davada YD ve ardından iptal kararı verilmesi üzerine davalı tarafça feshedilmiş olup, davalıya kusur izafe edilmesi mümkün değildir. Yani; davalı, idari yargı merci kararına uyma zorunluluğu nedeniyle sözleşmeyi feshetmiştir ve kusursuz imkânsızlık nedeniyle davacının müspet zarar isteminden sorumlu tutulmasına olanak yoktur.” gerekçeleri ile;
A-Mahkememizin 2020/489 Esas sayılı dosyası bakımından;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE; 292.444,01-TL’nin dava tarihi olan 21/07/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
B-Mahkememizin birleşen 2020/892 Esas sayılı dosyası bakımından;
1-Davanın KABULÜNE; 33.209,98-TL’nin dava tarihi olan 15/12/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEP VE GEREKÇESİ:
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 24.04.2018 tarih ve 5887/1691 sk. ile 16.09.2020 tarih ve 1557/2455 sk.’larından yola çıkarak dava dilekçesiyle talep ettikleri fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL yoksun kalınan kar kaybı talebini reddettiğini, ancak kararın kısmen reddine ilişkin bu kısmının hukuka aykırı olması nedeniyle bu kısmın mahkemece hesaplanıp kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davacı müvekkil firmanın, davalı idare ile sözleşme yapıldıktan sonra tüm personel ve birimlerini sözleşme konusu işe göre hazırladığını, bu doğrultuda yatırımlar yaptığını, sözleşmenin karşılıklı ifa edileceğine ilişkin güven nedeniyle bu süreçte doğan fırsatlar değerlendirilmediğini, bu işin bu süreç boyunca kendilerine yeteceği düşüncesiyle başka ihale ve işleri üstlenmediğini, dolayısıyla sözleşmeyle kurulan bu karşılıklı güven ilişkisi münasebetiyle yerel mahkemece davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen reddine dair hükümde hukuka uyarlık bulunmadığını, belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından 2020/489 esas sayılı dosya bakımından verilen kısmi kabul ve birleşen 2020/892 esas sayılı dosya bakımından verilen kabul kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, cevap dilekçelerinde belirtmiş oldukları yargı yolu itirazlarının hatalı değerlendirildiğini, husumet itirazlarının da değerlendirmeye alınmadığını,
karayollarının özel bütçeli devlet kurumu olup; genel bütçeye dahil olmadığını, davacı tarafın talep ettiği kalemlerin genel bütçeye dahil olduğunu, davanın Maliye Bakanlığı’na karşı açılması gerektiğini, bu bakımdan davanın husumet yönünden reddinin de yerel mahkemece incelenmesi ve tartışılması gerektiğini, esasa ilişkin beyanlarının ve alınan bilirkişi raporuna karşı sunmuş oldukları itiraz dilekçelerindeki hususların dikkate alınmadığını, yerel mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporunun da hukuka aykırı olduğunu, davanın açılmasında hiç bir kusuru bulunmayan davalı müvekkil idarenin sadece; uygulamakla yükümlü olduğu mevzuata uygun işlem yaptığını, davanın bu şartlarda kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı bir sonuç doğurduğunu, husumet itirazının dikkatle incelenmesinin önem arz ettiğini, belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık yerel mahkemece verilen kararda, dava konusu olaya uygulanması gereken usul ve yasa hükümlerine her hangi bir aykırılık, eksik inceleme ve/veya yanılgılı değerlendirme bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER: Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Samsun Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/489 esas ve 2022/224 karar sayılı kararına karşı, asıl ve birleşen davada taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvuru üzerine, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde;
İddia ve savunmaya mahkemece toplanıp değerlendirilen deliller ile duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre; İstinaf incelemesine konu ve esas teşkil eden eldeki dava; eser sözleşmesinin feshinden doğan maddi tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılıp bitirilen yargılama sonucunda asıl davanın kısmen kabulüne kısmen reddine birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı asıl ve birleşen davada taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı süresinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir; Yine; HMK’nun 357. Maddesine göre de “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.”
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin dosyadaki delillerle çelişmeyen tespit ve değerlendirmesine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve re’sen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığından; asıl ve birleşen davada taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl ve birleşen davada taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl dava yönünden a-Karar tarihinde yürürlükte olan Harç Tarifesi gereğince alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı davacıdan peşin alınmış olmakla, yeniden alınmasına yer olmadığına,
b-Davalı kurum harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Birleşen dava yönünden; Davalı kurum harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf başvurusunda bulunan taraf vekilleri tarafından yatırılan istinaf gider avansından arta kalan tutarın HMK 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yerel mahkemesince İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekille temsil olunan taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nun 359/3.maddesi uyarınca Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1, 361/1, 362/1-a ve 365/1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Dairemize veya hükmü veren İlk Derece Mahkemesi’ne veya temyiz edenin bulunduğuyer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine veya İlk Derece Mahkemesi’ne verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/09/2022

Başkan… Üye… Üye… Katip…

Bu kadar 5070 sayılı Kanun gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.