Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/556 E. 2023/592 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.

ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : … Esas
KARAR NO : …

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
VEKİLİ : …
DAVA : …
DAVA TARİHİ : 17/08/2022
KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARARIN YAZ. TARİH : 17/05/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesini özetle; Davacının … ili … ilçesi ağırlıklı olmak üzere müteahhitlik hizmeti işleri ile uğraştığını, Davalı ile 21.02.2020 tarihli inşaat yapım sözleşmesi uyarınca, … ilçesi … Mahallesi … ada … parselde kain taşınmazın anahtar teslim yapım işi için anlaştığını, sözleşme uyarınca, inşaata dair alınacak tüm inşaat malzemeleri,kazı hafriyat masrafları,işçi maaşları,SGK primleri ve yevmiyelerin davalıya ait olduğunu, davacının sözleşme uyarınca üzerine düşen ödevi eksiksiz yerine getirdiğini ve inşaatı süresinde teslim ettiğini, lakin davalı tarafın inşaatı teslim aldığını, inşaattaki bir çok daireyi satıp parasını teslim aldığını, karşın inşaattan kaynaklı borçlarını ödemediğini, davalı hakkında … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosya ile borç nedeniyle icra takibi başlatıldığını, borçlunun haksız itirazı ile takip durduğunu, İnşaat sürecinde davacı tarafça satın alınan inşaat malzemelerine ilişkin davacıya davalı tarafından her hangi bir ödeme yapılmadığını, tüm işçi giderleri, SGK primlerinin de davacı tarafından ödendiği, davalı tarafın icra dosyasına sunduğu itirazında gerçeğe aykırı beyanla tüm borcunu ödediğini iddia ettiğini, davalının bu borcu ödediğine ilişkin iddiada bulunan davalı ispatla yükümlü olduğunu, zorunlu arabuluculuk safhasında da sulhe ilişkin her hangi bir çözüme ulaşılamadığını, bu nedenlerle davalı borçlunun icra takibine yaptığı itirazının iptaline, borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen reeskont avans faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava dilekçesini kabul etmediklerini, dava dilekçesindeki anlatımların tamamen gerçek dışı olduğunu, davalı ile davacının arasında bir borç bulunmadığını, davacı tarafın kendi isteğine göre fatura düzenleyip icra takibi yaptığını, davacı tarafça kesilen faturalara ödeme yapılmadığını belirtilmesine rağmen ödemeye ilişkin Ziraat Bankası aracılığıyla davacının hesabına 30/01/2020 tarihinde 100.000,00TL ödemenin havale edildiğini, havale açıklamasının inşaat başlama bedeli şeklinde olduğunu, 01/07/2020 tarihinde 230.000,00TL ödemeyi davacı alacaklının IBAN hesabına … ada … parsel sayılı taşınmazda yapılan inşaata demir, beton, harfiyat ve dolgu bedeli ile yatırdıklarını, aynı şekilde 18/11/2020, 03/12/2020 ve 09/12/2020 tarihlerinde ödeme yaptığını, bu esnada davacının banka hesabına toplamda 399.200,00TL ödeme yaptığını, 04/03/2020 tarihinde … İnşaat’a tediye makbuzu karşılığında ödeme yaptığını, davacı ile 21/02/2020 tarihinde … 2. Noterliğinde İnşaat Yapım Sözleşmesi yapıldığını, 40.000,00TL’nin elden ödeme yapıldığını, davacının yeniden müteahhitlik hizmeti altında 31.000,00TL ve 65.000,00TL fatura keserek davalıdan para talep ettiğini, lakin davalının davacının yapacağı işlerin karşılığını peşin olarak ödediğini, … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalıya haciz uygulandığını, davalının borcu olmadığından dolayı itiraz edildiğini, davacı tarafça ihtiyati haciz … … Hukuk Mahkemesinin … Değişik iş dosyası ile haksız haciz yapıldığını, davacı tarafın iddialarının gerçek dışı olduğunu, bu nedenlerden dolayı davacının davasının reddine karar verilmesini ve %20 kötü niyet tazminatı ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı üzerine tahmiline karar verilmesini taleple savunmuştur.
DELİLLER:
Dava dilekçesi ekinde, fatura suretleri, e- arşiv fatura, arabuluculuk başvuru evrakı sunulduğu görülmüştür.
… Tapu Müdürlüğüne yazılan yazıya cevap verilmiş, ekinde tapu ve taşınmaz kaydı suretlerinin gönderildiği görülmüştür.
… … Hukuk Mahkemesinin …Karar sayılı 10/08/2022 tarihli kararı ihtiyati haciz kararının dosya arasına alındığı görülmüştür.
… İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası uyap sistemi üzerinden celb edilmiştir.
… …Hukuk Mahkemesinin …esas … Esas … tarihli kararı ile görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiş, mahkememizin iş bu esas sırasına kayıt edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili istemi ile başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikle kabul edilen davalar olmak üzere üç guruba ayrılır. Mutlak ticari davalar; tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın, ticari sayılan davalar olup, TTK 4/1 maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında bir kısım özel kanunlardan doğan ticari davalarda bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için tarafların tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK 4/1 bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK 4/1 maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gerekir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf içinde ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK … maddesi uyarınca taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması davanın niteliğini ticari hale getirmez.
Üçüncü gurup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bu tür davalarda havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması yeterli görülmektedir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nun …Fıkrası gereğince; taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. Maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5. Maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri aralarındaki ilişki artık iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisi haline dönüşmüştür. Göreve ilişkin düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan her aşamada re’sen gözetilmelidir.
Anılan kanunun 11.maddesinde “ticari işletme esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkartılacak kararnamede gösterilir.”,
15.maddesinde de “ister gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddesinin 2.fıkrasında çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’un 3/a maddesinde “Esnaf ve sanatkâr tanımı yapılmıştır.
Bir kimsenin Vergi Usul Kanununa göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline yada odaya kayıtlı olmamakta tacir olmanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi vergi mükellefi olup olmamakta tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt kabul edilemez. (Yargıtay 3.HD’nin 2018/4288 E- 2018/8854 K sayılı 20/09/2018 tarihli kararı)
Türk Ticaret Kanun’un gerek 11.gerekse 15.maddesinde öngörülen sınırı belirleyen Bakanlar Kurulu kararı ise 21.07.2007 yürürlük tarihli, 207/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı olup, söz konusu Bakanlar Kurulu kararı şöyledir;
“Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı 1.maddesinde; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,
Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b)213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri, kararlaştırılmıştır.”şeklindedir.
Yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu kararında tacir ile esnaf arasındaki sınırın belirlenmesinde gözetilecek değerler yönünden 213 sayılı Vergi Usul Kanun’un 177.maddesine atıfta bulunulmuştur.
Somut olayda; uyuşmazlık, taraflar arasındaki eser sözleşmesi ilişkisine dayanan fatura alacağından kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların mutlak ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği açıktır. Davanın nispi ticari dava olarak kabulü için öncelikle tarafların tacir olup olmadığına ve akabinde uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğup doğmadığına bakılmalıdır.
Eldeki dosyada tarafların gerçek kişi oldukları görülmüş, mahkemece … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden ve … Ticaret Borsası’ndan taraf kayıtlarının sorulduğu anlaşılmış, vergi dairesinden tarafların gelirine ilişkin araştırma yapılmadığı görülmüştür. İlk Derece Mahkemesince davacının müteahhitlik işi ile iştigal ettiği, davacının tacir olduğu, uyuşmazlığın davacının ticari işletmesinden kaynaklandığı kabulü ile TTK’nın …..maddesi gerekçe gösterilerek mahkememizin görevli olduğu yönünde hüküm kurulmuş ise de, ticari davalarda teselsül karinesinin uygulanamayacağı, tarafların VUK’nun 177. maddesinde belirlenen sınırları aşıp aşmadığı yönünde araştırma yapılmadığı veya bu yönde bilirkişi raporu alınmadığı, kaldı ki davalının tacir olduğuna ilişkin bir iddia ve delilin dosyada bulunmadığı anlaşılmakla, şu hali ile davanın nispi ticari dava olarak nitelendirilmesine de olanak yoktur. Şu halde uyuşmazlığın genel görevli mahkeme olan…Mahkemesince çözüme kavuşturulması gerekmekte olup, karşı görevsizlik kararı vermek gerekmiştir (Yargıtay …Esas … Karar sayılı ilamı, Yargıtay … Karar sayılı ilamı).
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın, mahkememizin görevsizliği sebebiyle ve 6100 s. HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine,
2-Görevli mahkemenin … … HUKUK MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
3-İşbu kararın istinaf edilmeksizin kesinleşecek olması halinde dosyanın HMK’nın 21/1-c maddesi uyarınca yargı yeri belirlenmesi için … BAM’a gönderilmesine,
Dair; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer emsal mahkemeye verilecek bir dilekçe ile … BAM’da istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi, anlatıldı.11/05/2023

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır.