Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/118 E. 2022/306 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/118 Esas – 2022/306
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLET ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/118
KARAR NO : 2022/306

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 19/12/2019
KARAR TARİHİ : 16/03/2022
KARAR YAZIM T. : 21/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İddia ve savunmaların özeti;
Davacı vekili verdiği 15/11/2019 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunu, birçok kez borcun ödenmesini talep etmesine rağmen ödenmediğini, bunun üzerine Çarşamba İcra Müdürlüğünün 2019/265 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak yetki itirazı ile dosyanın yetkili Samsun İcra Müdürlüğüne gönderilerek 2019/230125 esas sayılı dosyasına kaydolduğunu, davalı borçlunun takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, takibin durduğunu belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının nakdi ve gayri nakdi malların 3.kişilere devrini engellemek amacı ile ihtiyati haciz kararı verilmesine, davalının haksız itirazının iptaline, icra takibinin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize verdiği 21/01/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının arabuluculuk son tutanağını bir haftalık kesin süre içerisinde sunmadığını, müvekkili şirketin davacıya karşı böyle bir borcunun bulunmadığının ticari defterlerle sabit olduğunu, başlatılan takibe dayanak herhangi bir belgenin taraflarına ulaşmadığı gibi böyle bir belgenin de dosya içerisinde bulunmadığını, hukuki dayanaktan yoksun takibe itiraz ettiklerini, davanın ikame edilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafça tanık deliline dayanılması ve alacağın tanıkla ispatlanmasının mümkün olmadığını, tanık deliliyle ispat edilmesine muvafakatlerinin bulunmadığını belirterek, süresi içerisinde arabuluculuk tutanağının sunulmaması nedeniyle davanın usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, haksız ve kötü niyetli olarak takip başlatan davacı hakkında alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Davacı vekili mahkememize verdiği 28/01/2020 tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrarla, davalı yanın cevap dilekçesini süresi içerisinde vermediğini, davalı yana tebligatın 06/01/2020 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, davalı yanın 21/01/2020 tarihinde cevap vererek süresini geçirdiğini, dosyanın incelendiğinde arabuluculuk tutanaklarının süresi içerisinde verildiğinin görüleceğini, davalı yanın borçlu olduğuna dair banka dekontlarını mahkemeye sunduklarını, işbu banka dekontları incelendiğinde davalı yanın müvekkiline borçlu olduğunun ortaya çıkacağını, davalı yanın amacının hem borcunu sürümcede bırakarak tahsil süresini uzatmak hem de zaman kazanmak olduğunu, davalı yanın beyanlarının kötü niyetli olduğunun açık olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin talep v dava hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı yanın cevap dilekçesinin süresinde verilmediği ve cevap dilekçesinin süresinde verilmemesinin sonuçlarının uygulanmasına karar verilmesine, davalının haksız itirazının iptaline karar verilerek haklı davanın kabulüne, icra takibinin devamına, davalıınn nakdi ve gayri nakdi mallarının 3.kişilere devrini engellemek amacı ile ihtiyati haciz konulmasına, davalı aleyhine irca inkar tazminatına hükmedimesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize verdiği 28/01/2020 tarihli 2. cevap dilekçesinde özetle; cevap dilekçesinin süresi içerisinde sunulmakla davacı iddialarının yersiz olduğunu, ikame edilen işbu davanın usul yönünden reddedilmesi gerektiğini, davacının sözde alacağının ispatının ancak senetle mümkün olup tanık dinlenmesine imkan bulunmadığını, davacı tarafın kötü niyetli olması nedeniyle alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, diğer yandan davacı tarafın müvekkili şirket hakkında başlatılan irca takip numarasının bildirilmediğini, bu nedenle bu delilden vazgeçmiş sayılması gerektiğini, davacı tarafça vadesi gelmiş veya müvekkili şirketin mal kaçırdığı hususu ispat edilememekle ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığını belirterek, süresi içerisinde arabuluculuk tutanağının sunulmaması nedeniyle davanın usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, haksız ve kötü niyetli olarak takip başlatan davacı hakkında alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedimesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 2019/860 Esas 2020/297 Karar sayılı dosyası ile arabuluculuk son tutanağının süresinde ibraz edilmemesi sebebiyle davanın HMK 114/2, 115/2 maddesine göre usulden reddine ilişkin karara karşı davacı vekilinin yaptığı İstinaf talebi üzerine Samsun BAM 3. HD’nin 2020/878 Esas 2020/1016 Karar sayılı ilamı ile başvurunun esastan reddine verilen karar verilmiş, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 3. HD’nin 2020/11809 Esas 2021/9906 Karar sayılı ilamı ile bozularak mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilmiştir.
Toplanan deliller;
Samsun İcra Müdürlüğü’nün 2019/23025 Esas sayılı dosyasının Uyap Sisteminden dosya arasına alındığı, davacı vekili 16/01/2020 tarihli dilekçe ekinde arabuluculuk son tutanağını, … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 01/02/2022 tarihli cevabi yazısı ile tüm dosya kapsamı.
Dellilerin tartışılması, değerlendirilmesi ve gerekçe;
Dava, itirazın iptali talebine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamından; davacının davalıdan olan alacağını sağlamak amacıyla Çarşamba İcra Müdürlüğü’nün 2019/265 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, yetki itirazı ile dosyanın yetkili Samsun İcra Müdürlüğü’ne gönderilerek 2019/23025 Esas sayılı dosyasına kaydolduğu, davalının takibe süresi içerisinde itiraz etmesi nedeniyle takibin durduğu, davacının da itirazın iptalini sağlamak amacıyla işbu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Mahkememizin 2019/860 Esas 2020/297 Karar sayılı ilamına karşı yapılan İstinaf başvurusu Samsun BAM 3. HD tarafından esastan reddedilmiş, temyiz üzerine Yargıtay 3. HD’nin 2020/11809 Esas 2021/9906 Karar sayılı ilamıyla “…tarafların sunacağı delillerde ve ilgili ticaret odasından davacının işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olup olmadığı ve vergi dairesinden bilanço esasına göre defter tutup tutmadığı araştırılmak suretiyle davacının tacir olup olmadığı hususu tespit edilerek zorunlu arabuluculuk hükümlerinin somut olaya uygulanıp uygulanmayacağı belirlendikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken…” şeklindeki özetlenen gerekçe ile bozulmuştur.
Yeniden yapılan yargılamada usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmuş, … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 01/02/2022 tarihli cevabi yazısından davacının bilanço esasına göre defter tuttuğu TTK anlamında tacir olduğu, dolayısıyla davanın ticari dava niteliğinde bulunduğu tespit edilmiştir.
01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinden sonra gelmek üzere “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesi eklenmiş olup konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerini içerir ticari davalar hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nun “dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 5/A (Ek 6/12/2018-7155/20 md.) maddesinde “Bu Kanununun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması dava şartıdır. ” hükmü mevcuttur.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun “dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 18/A (Ek 06/12/2018-7155/23.md) maddesinde “arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olarak kabul edilmesi halinde arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın dava dilekçesine eklenmesinin zorunlu olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya 1 haftalık kesin süre içinde eksikliğin tamamlattırılması için süre verileceği, verilen sürede eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın usulden reddedileceğine” arabuluculuğa başvurulmadan davanın açıldığının anlaşılmasının halinde ise herhangi bir işlem yapılmaksızın dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verileceği düzenlenmesi yapılmıştır.
Dosyada, dava dilekçesi ekinde 23/09/2019 tarihli arabuluculuk son tutanağının bulunduğu ancak tutanağın içeriğinden birden fazla başvuru yapılması sebebiyle sehven kayıt yapıldığından bahisle tutanağın kapatıldığı bu nedenle mahkememizin 31/12/2019 tarihli tensip tutanağı ile davacı tarafa arabuluculuk son tutanağının aslının yada arabulucu tarafından onaylı örneğin sunulması için 1 hafta kesin süre verildiği, ihtaratlı tebligatın 07/01/2020 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, sürenin son günü 14/01/2020 olmasına rağmen arabuluculuk son tutanağının 16/01/2020 havale tarihli dilekçe ekinde yani 1 haftalık kesin süreden sonra sunulduğu görülmüştür.
Yapılan araştırma sonucu davacının bilanço esasına göre defter tutmak suretiyle TTK anlamında tacir olup, davalı tarafın da esasen şirket olması sebebiyle ve davanın TTK 4/1 maddesi gereği nispi ticari dava olduğu ve davanın konusunun bir miktar paranın verilmesine ilişkin olup, dava tarihinde yürürlükte bulunan arabuluculuk hükümlerine tabi olduğu (Yargıtay 19. HD’nin Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik 2020/439 Esas 2020/976 Karar sayılı ilamı) tespit edilmiştir. Bu durumda dava açılmadan önce 6125 sayılı Yasanın 18/A maddesi gereği arabuluculuk son tutanağının 1 haftalık kesin sürede sunulması zorunlu olup, süre yasadan doğması sebebiyle mahkememizce uzatılması mümkün olmayan ve kesin nitelikte bir süre olup, süresi içerisinde arabuluculuk son tutanağının sunulmaması sebebiyle davanın HMK 114/2 maddesindeki özel dava şartları gerçekleşmediğinden usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın HMK 114/2, 115/2 maddeleri gereği USULDEN REDDİNE
2-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 5.379,42 TL harcın mahsubu ile bakiye fazla yatan 5.298,72 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafın sarf ettiği yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-1.320,00TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine,
7-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı mahkememiz gerekçeli kararının taraflara tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/03/2022

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye 252280
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır!