Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1137 E. 2023/628 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/1137 Esas – 2023/628
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/1137
KARAR NO : 2023/628

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Haksız Haciz/Satış Sebebiyle)
DAVA TARİHİ : 16/07/2020
KARAR TARİHİ : 17/05/2023
KAR. YAZIM TARİHİ : 22/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Haciz/Satış Sebebiyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İddia ve savunmaların özeti;
Davacı vekili Samsun 5.Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 16/07/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; 16.04.2014 tarihinde … A.Ş. Terme Şubesi ile … arsından 60.000,00 TL 1imitli kredi sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile birlikte …’na kardeşi … ve müvekkilleri …’nin kefil gösterildiğini, borcun ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığını, davalı banka pasif kayıtlarında alacağını fazlasıyla karşılayabilecek birçok taşınmazı görünmesine rağmen asıl borçlu üzerine gidilmediğini, tasarrufun iptali davası açılabilecekken müvekkil adına icra takibine devam edildiğini, müvekkil adına kayıtlı bulunan taşınmazlara ilişkin olarak davalı tarafça satış işlemleri başlatıldığını ve satış işlemi neticesinde icra müdürlüğünce yapılan ihaleler ile 1 ve 3 nolu taşınmazların 28.06.2016 tarihinde satıldığını, Müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti yönündeki istinaf kararının onama ile kesinleştiğini, … bağımsız bölüm alacağına mahsuben davalıya 26.500,00 TL bedel ile 28.06.2016 tarihinde ihale edildiğini, müvekkiline ait aynı zamanda aile konutu olan … nolu bağımsız bölüm 90.000.00 TL bedel ile 22.07.20216 tarihinde ihale edildiğini, ihalelerin kesinleştiğini, Yapılan ihaleler sonucunda davalı tarafça rayiç değerleri çok yüksek olan iki adet taşınmazın haksız yere 116.500,00 TL’ye satıldığını, Müvekkilinin uğradığı zararın dava tarihi itibariyle her iki taşınmazın rayiç değeri olduğunu, müvekkilinin kullanamadığı ve kullandırtamadığı için her iki taşınmazın kıira gelirlerinden mahrum kaldığını, evin kira bedelinin 2016 yılı itibariyle 550-600 TL civarında olduğunu, satılan dükkanın kira değerinin ise 400-450 TL civarında olduğunu belirtmekte olup, Bütün bu nedenlerle icra takibi sonucu satılan taşınmazların dava tarihi itibariyle rayiç bedellerini talep ettiklerini, Mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda haksız icra takibi yapıldığı tarihten itibaren satış bedelinden ipotek alacaklısına ödenen kısım düşüldükten sonra kalan 89.350,00 TL’nin avans faiziyle birlikte alınarak müvekkillerine verilmesine, müvekkil tarafından tahliye olunan konutun ve satılan diğer dükkanın satış tarihinden dava tarihine kadar olan tespit edilecek rayiç kira bedellerinin faiziyle müvekkillerine ödenmesine, 15.000,00 TL manevi tazminatın haksız haciz tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak müvekkile verilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Samsun 5.Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 27/08/2020 tarihli cevap dilekçesinde; icra dosyasından gönderilen ödeme emrinin borçlulara ayrı ayrı tebliğ edildiğini, herhangi bir itiraza uğramayan icra takibinin yasal süresi içerisinde kesinleştiğini, davacı tarafın müvekkil ile dava dışı … arasında akdedilen ticari kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını bu hususun davacının da kabulünde olduğunu, müvekkil banka aleyhine tazmin koşullarının oluşmadığı gibi davacının uğradığını iddia ettiği zarar ile müvekkil banka tarafından yapılan işlemler arasında uygun illiyet bağı bulunmadığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte bi an için yürütülen işlemlerin haksız fiil olduğu düşünülecek olsa bile kredi sözleşmesini ve eki kefalet sözleşmesini imzalayan gönderilen ihtara ve yapılan icra takibine herhangi bir itirazda bulunmayan gönderilen ödeme emrine itiraz etmeksizin takibin kesinleşmesini sağlayan davacının bu hareketlerinin yürütülen işlemler ile oluştuğu iddia edilen zarar arasındaki uygun illiyet bağını ortadan kaldırdığını, davacı tarafın müvekkil bankaya ödenen bedellerin istirdadı talepleri yönünden hak düşürücü süre geçtiğini, davacı tarafın bu yöne tlişkin taleplerinin yasal dayanaktan yoksun haksız ve yersiz olduğunu, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkil bankanın yasal haklarını kullanmış olmakla kötü niyetli yada ağır kusurlu kabul edilemeyeceğini, davacının manevi tazminat talebinin bu nedenle de hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu belirtmekte olup, bütün bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin Samsun 5.Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 09/09/2020 tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle: Davalı tarafın ısrarlı bir şekilde bahsetmiş olduğu kefalet sözleşmesi mahkeme kararıyla da tespit edildiği üzere müvekkilinin açısından hukuken yok hükmünde olduğunu, hukuken yok hükmünde olan bir belgenin müvekkili açısından bağlayıcılığının olmadığı, Davalı taraf Türk ticaret kanunu göre basiretli davranması gereken ve aynı zamanda bir güven kurumu olan banka olduğunu, Banka, hukuki anlamda geçersiz olduğunu bildiği/bilmesi gereken bir belgeye dayalı olarak müvekkilini zarara uğratmış olduğunu, müvekkili açısından geçerliliği olmayan bir belgeye dayalı olarak yapılmış olan işlemlere müvekkili, asıl borçlu …’nun yeterli mal varlığına sahip olduğunu, ekonomik durumunun iyi olduğunu düşünmesi, borcu sürekli kapatacağını bir işlem yapmasına gerek olmadığını söylemesi nedeniyle takibe süresi içerisinde itirazda bulunamadığını, bu durum müvekkilimizin bu belgedeki geçersizliği kabul ettiği anlamına gelmediği, bilakis müvekkilinin bu durumu hukuki anlamda red mahiyeti taşımakta olduğunu, kaldı ki müvekkilimiz yasal süresi içerisinde dava hakkını kullanmış ve haklılığını ispat etmiş olduğunu, davalı banka, hem basiretli tacir hem de aynı zamanda bir güven kurum olduğu, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Samsun 5.Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 25/09/2020 tarihli 2. Cevap dilekçesinde özetle: Davacı taraf 09.09.2020 tarihli cevaba cevap dilekçesinde davanın sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde ele alınması gerektiğini iddia ettiğini, sebepsiz zenginleşme kurumunun en temel özelliği olan şahsilik prensibi gereğince kime karşı zenginleşme olduysa ona karşı talepte bulunulması gerektiğini, davacı tarafın söz konusu kefaletine istinaden müvekkili olan bankanın gerçek bir alacağı icra marifetiyle tahsil edilmiş olduğunu, müvekkili banka hiç bir şekilde sebepsiz zenginleşmemiş olduğunu, sebepsiz zenginleşen, davacının lehine kefil olduğu … olduğunu, sebepsiz zenginleşmeye ilişkin açılacak bir davada müvekkil bankanın taraf sıfatı bulunmamakta olduğunu, müvekkili olduğu banka yasal bir alacağının tahsili amacıyla davacı ve diğer borçlular aleyhine takip işlemlerine başlamış ve yasal haklarını kullandığını, menfi tespit davasında istinaf mahkemesince bankanın icra takibine geçmekte kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceği belirtilmiş ve bu suretle davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verildiğini, verilen karar yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, davacı tarafın sair iddia ve beyanları da haksız, yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olup, açılan davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Samsun 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 2020/179 Esas 2022/151 Karar sayılı 30/03/2022 tarihli ilamıyla görevsizlik kararı vererek dosyayı mahkememize göndermiş, mahkememizin 2022/759 Esas 2022/795 Karar sayılı 08/07/2022 tarihli ilamıyla karşı görevsizlik kararı verilmiş, bunun üzerine dosya görev yerinin belirlenmesi için gönderilen Samsun BAM 2. Hukuk Dairesinin 2022/1128 Esas 2022/974 Karar sayılı 22/09/2022 tarihli ilamıyla yargı yerinin Ticaret Mahkemesi olarak belirlenmesi nedeniyle mahkememize iade edilmiş, mahkememizin 2022/1137 Esas sırasına kaydı yapılan davanın yargılamasına devam olunmuştur.
Toplanan deliller.
Mahkememizin 2016/528 Esas 2017/509 Karar sayılı kesinleşmiş dosyası, Samsun 5. İcra Müdürlüğünün 2015/2625 Esas sayılı dosyası, Terme İcra Dairesinin 2015/637 talimat sayılı dosyası, Samsun ili Terme ilçesi Elmalık mahallesi 106 ada 10 parselde kayıtlı 1ve 3 nolu bağımsız bölümlere ait tapu kayıtları, davacının sosyal ekonomik durum araştırması, banka kayıtları, vergi dairesi kayıtları, mahallinde inşaat mühendisi, gayrimenkul değerleme uzmanı ve fen bilirkişisinden oluşan heyetle 28/09/2021 tarihinde yapılan keşif ve fen bilirkişisinden alınan 06/10/2021 tarihli rapor, inşaat ve gayrimenkul değerleme uzmanından oluşan bilirkişi heyetinden alınan 03/11/2021 tarihli rapor, aynı heyetten alınan 23/01/2023 tarihli ek rapor ve duruşmadaki sözlü beyanı, arabuluculuk son tutanağı, TBK, İİK, HMK ve tüm dosya kapsamı.
Delilerin tartışılması, değerlendirilmesi ve GEREKÇE;
Dava, haksız haciz/satış sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
1-Tüm dosya kapsamından; davalı banka tarafından davacı ve diğerleri aleyhine Samsun 5.İcra Dairesinin 2015/2625 sayılı dosyasından yapılan ilamsız takibin kesinleşmesi üzerine talep edilen satış sonucu davacıya ait … bağımsız bölümlerin satıldığı, davacının ise takip sebebiyle borçlu olmadığını, yapılan takibin/haczin ve talep edilen satışın haksız olduğunu, maddi manevi zarara uğradığını ileri sürerek işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.
2-Davacı, dava dışı borçlunun, davalı banka ile yaptığı 16/04/2014 tarihli kredi sözleşmesine kefil olmuş, borcun ödenmemesi üzerine davalı bankanın Samsun 5.İcra dairesinin 2015/2625 sayılı dosyası ile davacı ve diğer borçlular aleyhine ilamsız takip başlatmış, takibin kesinleşmesi sonucu davacıya ait … bağımsız bölümlerin satışını talep etmiş, Terme İcra Dairesinin 2015/637 talimat dosyasından 28/06/2016 tarihinde satışlar yapılmış, 22/07/2016 tarihinde ise kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf ise kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığından bahisle 23/05/2016 tarihinde mahkememize menfi tespit davası açmış, mahkememizin 2016/528 Esas 2017/509 Karar sayılı ilamıyla davanın reddine karar verilmiş, davacının İstinaf yasa yoluna başvurması sonucu Samsun BAM 3. Hukuk Dairesinin 2017/865 Esas 2017/828 Karar sayılı ilam ile İstinaf talebi kabul edilerek mahkememiz kararı kaldırılmış, davacının Samsun 5.İcra Dairesinin 2015/2625 sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Bu kez taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2017/5481 Esas 2019/5112 Karar sayılı ilamıyla hüküm onanmış ve 13/11/2019 tarihinde kesinleştiği tespit edilmiştir.
3-Davanın dayanağı haksız fiil olup TBK 72.maddesine göre 2-10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Davacı haciz ve satış işlemlerinin haksızlığı ile zararı ve yükümlüsünü mahkememizin 2016/528 Esas 2017/509 Karar sayılı ilamının kesinleştiği 13/11/2019 tarihinde öğrendiğinden bu tarihten dava tarihine kadar 2 yıllık sürenin geçmediği anlaşılmakla dava yasal süresi içerisinde açılmıştır.
4-Davada, niteliği itibariyle haksız fiil şartlarının oluşması gerekir. Bilindiği üzere haksız eylem, kusur, zarar ve illiyet bağı, haksız fiilin şartlarını oluşturmaktadır. Davalı banka tarafından yapılan takibin kesinleşmesi üzerine satış talep edilmiş ise de, satış tarihinden önce davacı borçlu olmadığına yönelik menfi tespit davasını açmış, davalı banka satış tarihinden önce verdiği cevap dilekçesiyle kefaletin geçerli olduğundan bahisle satışın ertelenmesi yoluna gitmemiş, satış gerçekleşmiş ve kesinleşmiştir. Olayın oluş şekline göre kesinleşen menfi tespit davası sebebiyle haksız eylem mevcuttur. Satışın durdurulmaması sebebiyle kusurun ve satışın gerçekleşmesi sebebiyle zararın varlığı ve aradaki illiyet bağının da mevcut olduğu dosya kapsamıyla anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının maddi tazminat talep etmesi mümkündür.
5-Burada davacının takibe itiraz etmemesi hususu da müterafik kusur yönünden değerlendirilmelidir. Gerçekten davacı icra takibine karşı herhangi bir itiraz etmemiş, takip kesinleşmiştir. Dosya kapsamından davacının asıl borçlunun borcunu ödeyeceği yönündeki inancı sebebiyle takibe itiraz etmediğine yönelik beyanları makul ve kabul edilebilir olduğu gibi, satış öncesi menfi tespit davası ile satışın durdurulmasını talep etmesi karşısında müterafik kusurunun olmadığına kanaat getirilmiştir.
6-Haksız haciz/satış haksız fiil mahiyetinde olduğuna göre zararın tespitinde TBK 50.maddesi uygulanmalıdır. Buna göre işbu davada gerçek zarar ilkesi geçerli olup, davacı zararı kanıtlamalıdır. Zarar miktarının tespiti ise hakime aittir (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/17980 Esas 2022/9874 Karar sayılı ilamı). Davacıya ait 1 ve 3 nolu bağımsız bölümün satışı gerçekleşmiş, davacının malvarlığından çıkmış olmakla zarar gerçekleşmiştir. Zararın miktarı ise satışın kesinleştiği tarihteki gerçek değeri olmalıdır. Burada satış tarihinin esas alınması düşünülebilir ise de, mahkememizce yapılan değerlendirmeye göre ancak satışın kesinleşmesiyle zarar kesin ve net olarak ortaya çıkmaktadır. Satış tarihi sonrası itirazların vs.olması halinde satış gerçekleşmeyecek ve zararın gerçekleştiği tarih ötelenmiş olacaktır. Kaldı ki aşağıda izah edileceği üzere satış tarihi ile kesinleşme tarihi arasındaki süre ve bilirkişilerin sözlü beyanları nazara alındığında bu hususun sonuca bir etkisi olmayacağı düşünülmektedir.
7-Davacıya ait 1 ve 3 nolu bağımsız bölümler Terme İcra Dairesinin 2015/637 talimat dosyasında 28/06/2016 tarihinde satışa çıkartılmış, 1 nolu taşınmaz 26.500,00 TL’ye alacağına mahsuben davalı bankaya ihale edilmiş, 3 nolu taşınmaz ise 90.000,00 TL’ye 1.açık arttırmada ihale edilmiş, ihale, Terme İcra Hukuk Mahkemesinin 26/07/2016 tarih 2016/82 muhabere sayılı yazısıyla kesinleştirilmiştir. Mahkememizce alınan 24/01/2023 tarihli bilirkişi heyeti ek raporundan taşınmazların nitelikleri ayrı ayrı tespit edildikten sonra emsal değerlendirmesi yapılmış (ancak uygun bulunmadığından esas alınmamıştır) ve 1 nolu dükkan mahiyetindeki taşınmazın satışın kesinleşme tarihi itibariyle rayiç değerinin 55.000,00 TL olduğu 3 nolu konut mahiyetindeki taşınmazın rayiç değerinin ise 110.000,00 TL olduğu bildirilmiştir. Bilirkişi heyeti duruşmada dinlenmiş sözlü beyanlarından bu bedellerin satış tarihi 28/06/2016 tarihinde de değişmeyeceği bilgisi verilmiştir. Bilirkişi ek raporundaki 1 nolu taşınmaza ilişkin 55.000,00 TL bedel taşınmazın tamamına ilişkin olup tapu kaydından davacının 1/2 hissesi olduğu anlaşılmakla 27.500,00 TL bu taşınmazın bedeli, 110.000,00 TL ise 3 nolu bağımsız bölümün bedeli olmak üzere rayiç değerlere göre toplam 137.500,00 TL davacının maddi zararı olduğu kabul edilmiştir.
8-Davacı taraf maddi tazminat olarak ayrıca kar kaybı talebinde bulunmuştur. TBK 49.maddesi hükmünde açıklanan maddi zarar fiilen gerçekleşen eylemli zarar ile kar kaybı zararını kapsar. Fiili zarar malvarlığının aktifinde bir azalma veya pasifinde bir çoğalmayı ifade eder, ancak geleceğe yönelik kar kaybı zararında malvarlığının fiilden önceki durumu ile sonraki durumu arasında bir fark yoktur. Zararı doğuran fiil meydana gelmemiş olsaydı gelecek malvarlığı çoğalacaksa ancak bu halde kar kaybından söz edilebilir. Kar kaybı zararı malvarlığının fiilden sonraki durumu ile çoğalma ihtimali gerçekleşmiş olsaydı ulaşabileceği varsayılan farazi durumu arasındaki fark göz önünde bulundurularak hesaplanır (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/17980 Esas 2022/9874 Karar sayılı ilamı).
9-1 nolu bağımsız bölüm tapuda dükkan olarak kayıtlı olup, kira geliri elde edilmesi mümkündür. Satışın yapılması ve kesinleşmesi ile artık kira gelirinden yoksun kalındığının kabulü ile kar kaybı zararının oluştuğu kanaatine varılmıştır. Bu halde satışın kesinleştiği 22/07/2016 tarihi ile dava tarihi arasında kira kaybı geliri oluştuğu göz önüne alınarak bu yönden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, 24/01/2023 tarihli ek raporda taşınmazın konumu kamu kurum kuruluşları, sağlık merkezleri, iş merkezlerine yakınlığı, yola cephesi, imar durumu, ilçe merkezine olan bağlantısı, günün ekonomik koşulları ve piyasa rayiçleri dikkate alınarak satışın kesinleştiği tarih itibariyle aylık kira bedeli 200 TL olarak belirlenmiş, ÜFE artış oranlarına göre bu tarih ile dava tarihi arasındaki toplam kar kaybı bedeli 13.632,22 TL bulunmuştur. Bu miktar taşınmazın tam hissesine göre tespit edilmiş olup davacının 1/2 hissesi nazara alındığında elde edemediği kar kaybı 6.818,00 TL belirlenmiştir.
10-3 nolu bağımsız bölüm ise mesken niteliğinde olup, satışın kesinleşmesiyle birlikte davacının tahliye zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu taşınmaz sebebiyle davacının zararı ise aynı nitelikteki bir daireye vereceği kira bedeli kadar olmalıdır. 24/01/2023 tarihli bilirkişi ek raporu ve duruşmada alınan sözlü beyanlardan taşınmazın niteliği tespit edilmiş, sunulan emsalin uygun olmadığı belirlendikten sonra konumu kamu kurum ve kuruluşlarına, sağlık merkezlerine, iş merkezlerine uzaklığı, yola cephesi, imar durumu, günün ekonomik koşulları ve serbest piyasa rayiçleri nazara alınarak satışın kesinleştiği 22/07/2016 tarihindeki aylık kira bedeli 400,00 TL belirlenmiş, ÜFE artış oranlarına göre dava tarihine kadar oluşan kira bedelinin 26.418,90 TL olduğu anlaşılmıştır. Böylece davacının satışın kesinleşmesi sonrası tahliye etmek zorunda kalacağı 3 nolu bağımsız bölüm için aynı nitelikteki bir bağımsız bölümü kiralaması halinde ödemek zorunda kalacağı kira bedeli 24.418,90 TL kadar zararının olacağı ve bu miktarında maddi tazminat miktarına dahil edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
11-Sonuç olarak davacının satış ve satışın kesinleşmesi neticesi 1 ve 3 nolu bağımsız bölümlerdeki hisselerine göre taşınmazların rayiç bedelleri toplamı 137.500,00 TL ile elde edemediği kira geliri 6.816,00 TL ve fazladan ödemek zorunda kalacağı kira bedeli 26.418,90 TL toplamı 170.734,90 TL maddi zarara uğradığı sonucuna varılmıştır.
12-Davacı taraf maddi tazminat yanında manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Haksız haciz/satış nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kötüniyetinin ve ağır kusurunun varlığı ile buna bağlı olarak zararın oluşması gereklidir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2016/8112 Esas 2018/5481 Karar sayılı ilamı). Mahkememizin kesinleşen 2016/528 Esas 2017/509 Karar sayılı ilamı ile davacının davalıya borçlu olmadığı, davalının satış istemekte ve satış yapılmasında haksız olduğu, bu şekilde sabit olmuştur.
13-Manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının haksız olmasının yanında ayrıca ağır kusurlu ve kötüniyetli olduğunun sabit olması gerekir. Davalı bankanın başlattığı takibin dayanağı 16/04/2014 tarihli KÇS olup, davalının kefil olarak imzası ve el yazısı bulunmaktadır. Ancak kefaletin geçerliliği için gerekli olan kefalet tarihi sözleşmede bulunmamaktadır. Nitekim bu gerekçeyle Samsun BAM 3.Hukuk Dairesi tarafından davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Ancak bu husus davalı bankanın takipte kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğunu göstermez. Davacı dahi gerekçesi farklı olsa bile takip talebi sonrası borca itiraz etmemiş, takip bu şekilde kesinleşmiştir. Bu halde davalı bankanın takipte kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğu mevcut sunulan delillere göre sabit olmadığından yasal şartları gerçekleşmeyen manevi tazminat talebinin reddi gerekmiştir.
14-Davanın dayanağı haksız fiil olduğuna göre faiz başlangıç tarihi haksız fiil tarihi kabul edilen satışın kesinleşme tarihi 22/07/2016 tarihinden işleyecek yasal faize hükmetmek gerekmiş, gerekçe dışındaki taraf vekillerinin itirazları yerinde görülmemiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; toplam 170.734,90 TL maddi tazminatın 22/07/2016 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla talebin reddine,
2-Manevi tazminat talebinin şartları gerçekleşmediğinden REDDİNE,
3-Alınması gerekli 11.662,90 TL harçtan peşin alınan 1.952,82 TL ve ıslah sonucu alınan 4.362,00 harç olmak üzere toplam 6.314,82 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.348,08 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Kabul edilen maddi tazminat yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 26.610,24 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Reddedilen maddi tazminat yönünden davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 26.610,24 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Reddedilen manevi tazminat yönünden davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-Davacı tarafça sarf edilen posta masrafı 951,60 TL, bilirkişi ücreti 2.000,00 TL olmak üzere toplam 2.951,60 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.362,96 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan peşin harç, başvuru harcı, vekalet harcı ve ıslah harcı toplamı 6.377,02 TL harcın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
9-7155 sayılı yasanın 23. maddesi ile değişik 6325 sayılı kanunun 18/A-11 maddesi gereğince 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
10-Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine,
11-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı mahkememiz gerekçeli kararının taraflara tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/05/2023

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır