Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/855 E. 2022/351 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/855 Esas – 2022/351
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/855
KARAR NO : 2022/351

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 02/11/2021
KARAR TARİHİ : 29/03/2022
KARARIN YAZ. TARİH : 28/04/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul 37. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak borcun tamamına, faize, yetkiye, talep edilen faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz edildiğini, davalının icra takibine itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacı ile davalı borçlu arasında Olympia Spor Merkezinin işletmesinin mülkiyeti ve işletilmesine ilişkin olarak adi ortaklık sözleşmesi imzalandığını, her iki tarafın %50 hisseye sahip olmak üzere ortak olduklarını, adi ortaklık devam ederken borçlu …’in davacının hisselerini satın almak istediğini ve davalının talebini kabul ederek hisselerini davalıya sattığını ve taraflar arasında icra takibine dayanak olan kayıtsız şartsız borç ikrarını içerir HMK gereği senet niteliğine haiz belgeyi düzenlediklerini, bu belge gereği davalı …’in davacının payını 22.000 euro karşılığında devraldığını ve 30 Kasım 2020 tarihinde ödeme yapacağını kendi el yazısı ile yazıp imzaladığını, borcun vadesinde ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini beyanla Samsuna İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra takibine haksız itirazın iptaline, davalı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının bahsetmiş olduğu üzere Olympia Spor Salonundaki hissesini davalının davacıdan 22.000 Euro karşılığında satın aldığını, sözleşme yapıldıktan sonra davalı tarafından davacıya ödemeler yapıldığını, teslim edilen para miktarının evrağın altı tarafından bulunan 12.000 Euro alındığına dair davalının ve davacının imzasının bulunduğunu, yine şahitler huzurunda 3000 Euro ve 1000 Euro olmak üzere toplamda 16.000 Euronun davalı tarafından davacıya ödendiğini, davalı hakkında açılmış olan itirazın iptali davasının reddine, haksız ve kötü niyetli alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine mahkeme aksi kanaatte ise davalının yapmış olduğu kısmi ödemeler doğrultusunda icra takibine konu borç miktarının 22.000 Euro borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacının ve davalının tacir olup olmadığı konusunda yapılan araştırma neticesinde celp edilen belgelerden; davacının Ticaret Sicili’nde kaydının bulunmadığı, davalının … ortaklığı bulunduğu, Gaziler Vergi Dairesi cevabında davacının gerçek usulde ticari kazanç mükellefi olduğu ve işletme hesabına göre defter tuttuğu, davalı …’in gerçek usulde ticari kazanç mükellefi olduğu ve işletme hesabına göre defter tuttuğu anlaşılmıştır.
Dava, itirazın iptaline ilişkindir.
6102 s. Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesine göre, bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı İçtihatlı 6335 sayılı Kanunla güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Somut olayda; uyuşmazlığın adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların “mutlak ticari dava” olarak nitelendirilemeyeceği açıktır. Davanın nispi ticari dava olarak kabulü için öncelikle tarafların tacir olup olmadığına ve akabinde uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğup doğmadığına bakılmalıdır.
Tarafların tacir olmadığı sabittir. Zira, tarafların işletme hesabına göre defter tuttuğu, gelir ve giderinin VUK 177. Maddesinde belirtilen sınırı aşmadığı dosya kapsamından anlaşılmakta olup bir kimsenin bir şirketin yönetici ortağı olması ona kendiliğinden tacir sıfatını kazandırmayacağından davacının da tacir olmadığı açıktır.
Bu sebeplerle, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi alanında kaldığı değerlendirilmiş, davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin eldeki davaya bakmakta görevsizliği nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114(1)-c), 115/(2), 138(1) maddeleri gereğince davacının dava dilekçesinin dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Davaya bakmakta görevli mahkemenin Samsun Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-Kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Samsun Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-Gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
5-Mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş olduğundan 6100 sayılı yasanın 331/2 hükmü gereğince davaya başka bir mahkeme tarafından bakılması halinde yargılama harç ve giderlerinin söz konusu mahkeme tarafından hüküm altına alınmasına, mahkememiz kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile yargılama harç ve giderlerinin hüküm altına alınmasına,
Dair;davacı ve davalı vekilinin yüzünde, verilen kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya bulunulan yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek dilekçe ile Samsun Bölge Adliye Mahkemesinin ilgili hukuk dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 29/03/2022

Katip
¸e-imza

Hakim
¸e-imza