Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/667 E. 2023/509 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/667 Esas – 2023/509
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : …
KARAR NO : …

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

DAVACI :…
VEKİLİ : …
DAVALI : …
VEKİLİ : …
DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/10/2021
KARAR TARİHİ : 26/04/2023
KARAR YAZIM T. : 02/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İddia ve savunmaların özeti;
Dava şartlarının mevcut olduğu ve ilk itirazın bulunmadığı anlaşıldı.
Davacı vekili 05/10/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin bir dönem ortağı dava dışı ….’nin ticari faaliyetlerinin devamı için davalı … ile 14.12.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzaladığını, işbu kredi sözleşmesini müvekkilinin müşterek borçlu – müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, asıl borçlu şirketin kredi borcunu ödememesi üzerine müvekkilinin haczedildiğini, anılan Kredi sözleşmesindeki kefalet sözleşmesinde eş rızasının bulunmadığından geçerlilik şartlarına ve kefalet sözleşmesinin bağlı olduğu şekil şartlarına uymadığını, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, bu nedenlerle Samsun İcra Müdürlüğünün … E (Eski Dosya bilgileri Samsun … İcra Müdürlüğü’nün … E.) Sayılı dosyasında müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili 19/10/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça bizzat imzalanan 12/12/2012 tarihli müşteri bilgilendirme metninde kredi sözleşmesini imzalamadan evvel bilgilendirme yapıldığını, kefalet şartlarının oluşmadığı iddiasının yersiz olduğunu, davalının, asıl borçlu şirketin ortağı olduğunu, davacı…’nın eşinin… olup dava konusu kredi sözleşmesinde her iki kefilin de alt alta imzalarının bulunduğunu, her iki eşin aynı anda aynı kişiye kefil olmaları sebebiyle zaten muvafakatlerinin de bulunduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davacı vekili 08/11/2021 tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; kefalet sözleşmesindeki ”kefalet limiti, müşterek müteselsil ifadesi ve kefalet tarihinin” müvekkiline ait olmadığının fark edilmesi üzerine işbu davanın açıldığını, yazı incelemesi yapıldığında bu durumun ortaya çıkacağını, kredi sözleşmesinin tarihi itibariyle eş muvafakatinin şart olduğunu, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 19/11/2021 tarihli ikinci cevap dilekçesinde özetle; cevap dilekçesini tekrarla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Toplanan deliller:
14/12/2012 tarihli kredi sözleşmesi, Samsun 1. Noterliği’nin … tarih …yevmiye nolu ihtarnamesinin tebliğ şerhli örneği, faiz oranları, Samsun 9 İcra Müdürlüğü’nün … Esas (Kapatılan Samsun 6. İcra Müdürlüğü’nün … Esas) sayılı dosyası, ticaret sicil gazetesi çıktıları, davacının nüfus aile kayıt örneği, imza ve yazı incelemesine esas olmak üzere ilgili kurumlardan celp edilen davacıya ait ıslak imzalı evraklar, 02/03/2022 tarihli celse esnasında davacıdan alınan imza ve yazı örnekleri, Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 02/08/2022 tarihli rapor, bankacı bilirkişiden alınan 14/12/2022 tarihli rapor ve 03/03/2023 tarihli ek rapor, TTK, HMK, TBK, Yargıtay içtihatları ve tüm dosya kapsamı.
Delilerin tartışılması, değerlendirilmesi ve GEREKÇE;
Dava, bankacılık sözleşmesinden kaynaklı takibe karşı menfi tespit talebine ilişkindir.
1-Tüm dosya kapsamından; davalı tarafından davacı aleyhine Samsun 9. İcra Müdürlüğü’nün … Esas (Kapatılan Samsun 6. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası) sayılı dosyasında 15/08/2012 ve 14/12/2012 tarihli genel kredi sözleşmelerine dayalı olarak toplam 2.277.872,69 TL alacak hakkında ilamsız takip başlatıldığı, davacının ise kredi sözleşmesindeki kefalet kısmındaki yazıların el yazısı olmadığından borçlu olmadığının tespiti amacıyla iş bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
2-Davalı banka ile dava dışı … A.Ş. arasındaki 14/12/2012 tarihli sözleşmeyi davacının aynı tarihte müteselsil kefil olarak imzaladığı kefalet miktarının 7.000.000,0 TL olduğu, imzanın davacıya ait olduğu, ancak kefalet yazılarının davacının kendisine ait olmadığının iddia edildiği görülmektedir. Bilindiği üzere kefaletin geçerliliği kredi sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 583 ve 584 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihinin ve müteselsil kefil ibarelerinin kefilin el yazısıyla yazılması ve eş rızasının alınması gerekmektedir. TTK 584 maddesinde eş rızası aranmayacağına ilişkin yapılan değişiklik 6455 sayılı yasanın 77. maddesiyle 28/03/2013 tarihinde maddeye eklendiğinden sözleşme tarihi itibariyle esas alınması mümkün değildir.
3-14/12/2012 tarihli sözleşmenin kefalet kısmındaki yazıların davacıya ait olup olmadığının tespiti yönünden HMK 211. maddesi kapsamında inceleme ve değerlendirme yapılmış, yargılama sırasında davacının yazı örnekleri alınmış, sözleşme tarihi öncesine ait başka kurumlarda bulunan yazı örnekleri tespit edilmiş, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden rapor alınmıştır. 02/08/2022 tarihli raporda kullanılan teknik yöntemler, cihazlar, optik aletler, açıklanmak suretiyle ve sözleşme öncesine ait yazı örnekleri ve duruşmada alınan yazı örnekleri ile sözleşme yazı örnekleri karşılaştırılmak suretiyle kefalet kısmındaki yazıların davacının eli ürünü olduğu kesin şekilde tespit edilmiştir. Rapor kullanılan yöntemlerin, cihazların ve aletlerin gösterilmiş olması, incelemenin usulüne uygun yapılmış olması ve kesinlik içermesi sebebiyle hüküm kurmaya elverişli yasal ve yeterli görülmüş, itirazların reddi gerekmiş, böylece kefaletin TBK 583 maddesine uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
4-Davalının kefaletinin geçerliliği için TBK 584 maddesi gereği eş rızası bulunması gerekmektedir. Ancak sözleşmeden eş rızasının bulunmadığı görülmektedir. Davacı her ne kadar şirket ortağı ise de bu halde eş rızasının gerekmeyeceğine ilişkin TBK 584. maddesinde yapılan değişiklik sözleşme tarihinden sonra yürürlüğe girdiğinden uygulama kabiliyeti bulunmamaktadır. Ancak aynı sözleşmeye davacının eşi…’ında kefil olduğu görülmektedir. Yargıtay 12. HD’nin 2016/12256 Esas 2016/21462 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere TBK 584. maddesindeki düzenlemenin temel amacı eşlerin bir diğerini borçlandırıcı tasarruflarından haberdar olma ve borçlandırıcı işlemleri aile bütünlüğü içerisinde birlikte yapma olduğu, davalı ile eşinin kefalet sözleşmesini aynı tarihte imzaladıkları yani birbirlerine kefil olduklarından haberdar oldukları bu halde ayrı ayrı eş rızasının aranmasının yasanın amacına uygun olmayacağı kanaatine varılmakla davacının eş rızasının aranmasına gerek olmadığı, kefaletin tüm şartlarının gerçekleştiği kanaatine varılmıştır. Nitekim aynı kredi sözleşmesi sebebiyle bir başka davalı yönünden açılan davada mahkememizce aynı yönde yapılan değerlendirme sonucu verilen karar Yargıtay 11. HD’nin 2020/3061 Esas 2021/6367 Karar sayılı ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
5-Kefalet sözleşmesinin geçerliliği kabul edildikten sonra davacının sorumlu olduğu kredi miktarının tespiti yönünden bilirkişi raporu ve ek raporları alınmıştır. Bilirkişi raporuna göre davalı bankanın düzenlediği 02/09/2013 tarihli ihtarname ile borcun ödenmesi için üç günlük süre verilmiş, ihtarname asıl borçluya 04/09/2013 tarihinde davacı kefilin GKS’deki adresine 05/09/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, asıl borçlunun 08/09/2013 davacı kefilin 09/09/2013 tarihinde temerrüte düştüğü tespit edilmiştir. Genel kredi sözleşmesinin 6. maddesine göre her bir kredi için akdi ve temerrüt faiz oranları ayrı ayrı belirlenmiştir. Buna göre akdi faiz oranları, 1054 nolu kredi için %10,75, 1060 nolu kredi için %11, 1063 nolu kredi için %10,20, 1066 nolu kredi için %10,20, 1014 nolu kredi için %12,60, 1051 nolu kredi için %10,80 olup, temerrüt faiz oranı ise 1054 nolu kredi için %21,50, 1060 nolu kredi için %22, 1063 nolu kredi için %20,40, 1066 nolu kredi için %20,40, 1014 nolu kredi için %25,20, 1051 nolu kredi için %21,60’dir.
6-Davalı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında 29/06/2009, 15/06/2012 ve 14/12/2012 tarihli sözleşmeler bulunmaktadır. Davacı ise yalnızca 14/12/2012 tarihli sözleşmeye kefil olmuştur. …nolu taksitli ticari kredi 15/07/2010 tarihinde kullanılmış olup, dayanağı 15/06/2012 tarihli kredi sözleşmesi olup, bu sözleşmede davacının imzasının bulunmaması, imzası bulunan 14/12/2012 tarihli sözleşme ile arasında bağlantı tespit edilmediğinden, davacı kefilin 1014 nolu kredi dışındaki diğer sözleşmeler sebebiyle verilen krediler dolayısıyla sorumluluğu bulunmaktadır. Mahkememizin Yargıtay 11. HD’nin 2020/3061 Esas 2021/6367 Karar sayılı ilamıyla onanarak kesinleşen 2015/1017 Esas 2018/850 Karar sayılı ilamında da aynı husus kabul edilmiştir.
7-Bilirkişi ek raporunda dava dışı asıl borçlu ile davacı kefil yönünden temerrüt tarihleri farklı olması sebebiyle ayrı ayrı hesaplamalar yapılmıştır. Davacı kefil yönünden 1014 nolu kredi dışında diğer tüm krediler bakımından kat tarihine kadar akdi faiz, kat tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faiz, temerrüt tarihinden takip tarihine kadar temerrüt faizi uygulanmak ve kapitalize edilmek suretiyle toplam alacak taleple bağlılık nazara alınarak 1.622.073,48 TL tespit edilmiştir. Takip talebi ile davacı banka 2.277.872,69 TL talep ettiğine göre aradaki fark olan 655.799,21 TL ile davacının borçlu olmadığı tespit edilmiştir.
8-Bilirkişi raporunda takip tarihi sonrası 08/11/2013 tarihinde ödeme emrinde mevcut tutarın altı ay anapara ödemesiz dönemli olarak taksitlendirildiği, 21/05/2014 tarihine kadar dört adet faiz ödemesi yapıldığı, anapara ödemesi bulunmadığı bildirilmiş olup, yapılan bu ödemelerinde infazı nazara alınması gerektiği kanaatine varılmıştır.
9-İİK 72/5 maddesine göre dava borçlu lehine hükme bağlandığında borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğunun anlaşılması halinde talep üzerine borçlunun dava süresinde uğradığı zararında alacaklı davalıdan tahsili gerekmektedir. Davalı banka 15/06/2012 ve 14/12/2012 tarihli sözleşmelere dayalı olarak davacı kefil hakkında takip yapmış olup, yapılan yargılama sonucunda davacının imzası bulunmayan 15/06/2012 tarihli sözleşme sebebiyle sorumlu olmadığı kanaatine varılmıştır. 14/12/2012 tarihli sözleşmedeki kefaletin ise geçerli olduğu tespit edilmiş ancak borç miktarı mahkememizce bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle tespit edilerek davacının kısmen borçlu olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu durumda davalının haksız olduğu sabit olmakla birlikte kötüniyetli olmadığı davacının borçlu olmadığı miktarın yargılamayla tespit edildiği anlaşılmakla davacının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Reddedilen kısım üzerinden davalı tarafın talep ettiği tazminat yönünden de İİK 72. maddesinin şartlarının bulunmadığı hususu ile ihtiyati tedbir talebinin reddedildiği anlaşılmakla talebin reddi gerekmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile,
1-Samsun 9. İcra Dairesi’nin … Esas (öncesi Samsun 6. İcra Dairesi’nin … Esas) sayılı dosyasında davacının 655.799,21 TL ile BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacının kötü niyet tazminat talebinin reddine,
3-Davalının reddedilen kısım üzerinden tazminat talebinin reddine,
4-Alınması gerekli 44.797,64 TL harçtan peşin alınan 389,03 TL ve tamamlama sonucu alınan 38.514,00 TL harç olmak üzere toplam 38.903,03 TL harcın mahsubu ile 5.894,61 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 90.137,91 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 177.776,06 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-Davacı tarafça başlangıçta ödenen 389,03 TL peşin harç ve 38.514,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 38.903,03 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafça sarf edilen 317,08 TL posta masrafı, 2.650,00 TL bilirkişi ücreti, 295,00 TL Adli Tıp faturası olmak üzere toplam 3.262,08 TL yargılama giderinden kabul/red oranına göre hesaplanan 939,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine,
10-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı mahkememiz gerekçeli kararının taraflara tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
26/04/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır!