Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/641 E. 2021/1030 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/641 Esas – 2021/1030
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/641
KARAR NO : 2021/1030

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLLERİ : …

DAVALI : …
VEKİLİ : …
DAVA : Menfi Tespit (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2021
KARAR TARİHİ : 09/12/2021
KARARIN YAZ. TARİH : 03/01/2021

Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İddia ve savunmaların özeti;
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu 24.09.2021 tarihli dava dilekçesinde özetle, davacı hakkında Samsun İcra Müdürlüğünün 2021/34186 E. sayılı dosyası kapsamında davalı sigorta şirketinin alacak iddiası ile icra takibi başlatıldığını, davacının … plakalı aracın maliki olması sebebiyle aleyhine takip başlatıldığını, aracın dava dışı 3.kişi konumundaki …’in sevk ve idaresinde iken maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, davacının kazanın oluşumuna sebebiyet verilmesinde ihmal ve kasti eyleminin bulunmadığı, kazaya karışan her iki tarafın kazanın meydana gelmesinde kusur durumlarının objektif bir değerlendirilmesi gerektiğini, Samsun 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/37 d.iş sayılı tespit dosyasında davacının aracında 48.600 TL toplam zarar bulunduğu yönünde tespitte bulunulduğunu, iş bu maddi zararın %50 kusur oranında 23.300 TL sinin karşılanması için karşı tarafın sigorta şirketine arabuluculuk dosyası başvuru yapılmadığını ancak anlaşmaya varılmadığını, davacı aleyhine Samsun İcra Müdürlüğünün 2021/34186 E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığı ve takibin kesinleşmesi üzerine davalı adına kayıtlı taşınmazlar üzerine haciz tatbik edildiğini beyanla ileride telafisi imkansız ve güç zararların önlenmesi bakımından dava neticeleninceye kadar takibin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmesini ve menfi tespit davasının kabulü ile davacının Samsun İcra Müdürlüğünün 2021/34186 E. Sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı … vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, menfi tespit davalarında görev konusunda ayrı bir düzenleme olmaması sebebiyle HMK 2 gereğince genel görevli mahkemelerin geçerli olduğunu, TTK 1472 gereği halefiyet ilkesine dayanan davalarda görevli mahkemenin sigortalının, kazanın meydana gelmesinde sorumlu olan kişiye dava açabilecek olduğu görevli mahkeme ile aynı olduğunu, bu durumda halefiyet ilkesine dayanan davalarda halef olan sigorta şirketinin selef olan sigortalının başvurması gerektiği görevli mahkemeye başvuracağını, iş bu dava yönünden halefiyet ilkesi değerlendirildiğinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunun sabit olduğunu, halefiyet ilkesi gereğince, sigortalı aracın zarar görmesine sebep olan herkese kusuru oranında rücu edebildiğini, dava konusu olayda davacının sigortalı araca %100 kusuru ile zarar verdiğinin sabit olduğunu, kaza sebebiyle davacı şirketin kendi sigortalısına 105.793,00 TL ödeme yaptığını, davacının maliki olduğu aracın ZMSS poliçesini tanzim eden … tarafından poliçe teminatının tamamı olan 41.000 TL davalı şirkete ödendiğini, geri kalan 64.730,00 TL nin ise zarara sebep olan araç maliki ve araç sürücüsüne rücu edildiğini beyanla davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddini, davanın esastan reddini, yargılama gideri ve vekalet giderinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Toplanan deliller, dellilerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Samsun İcra Müdürlüğünün 2021/34186 E. Sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının … borçluların … ve … olduğu, 64.793,00 TL asıl alacak, 2.438,17 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 67.231,17 TL alacak üzerinden takip başlatıldığı, takip dayanağının borçluların maliki ve sürücüsü olduğu … plakalı aracın 20/12/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle … plakalı aracın hasarlamasına sebep olması nedeniyle ödenen bedelin rücu talebi olduğu tespit edilmiştir.
Dava, kasko poliçesine istinaden dava dışı üçüncü kişi olan sigortalıya yapılan ödemenin rücuen haksız fiil failinden tahsil edilmesine yönelik sigorta şirketince başlatılan Samsun İcra Dairesinin 2021/34186 E. sayılı takip dosyasında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasıdır.
Ticari davalar TTK’nun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir.
Görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davacı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı ilamında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.(eski TTK 1301.) maddesinde; “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir.
Tüm dosya kapsamından sigortalının gerçek kişi olup tacir olmadığı ve davanın sigorta sözleşmesinden değil, davacının kusuru ile gerçekleşmesine sebebiyet verdiği iddia edilen haksız fiilden kaynaklandığı, kasko poliçesi ile sigortalanan aracın hususi kullanıma mahsus olup ticari bir araç olmadığı anlaşılmış, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği kanaatine varılarak Mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE,
2-Dosyanın, kararın kesinleşmesini müteakip 2 haftalık kesin süre içinde ve HMK’nın 20. maddesinde vazolunan usule uygun başvuru olması halinde görevli SAMSUN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde HMK’nın 331/2. maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-İşbu gerekçeli kararın taraflara re’sen tebliğine, masrafın avanstan karşılanmasına,
Dair; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer emsal mahkemeye verilecek bir dilekçe ile Samsun BAM’da istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.09/12/2021

Katip …

Hakim …