Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/452 E. 2021/966 K. 29.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/452 Esas – 2021/966
/// TÜRK MİLLETİ ADINA ///

T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI : …
DAVALI : …
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/07/2021
KARAR TARİHİ : 29/11/2021
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 29/11/2021

Mahkememizde görülen Tazminat davasının açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı DAVA dilekçesi ile özetle: … Motorlu Araçlar Tic. A.Ş. ile davalı şirket arasında 1977 yılında başlayan ve uzun yıllar sonra sona eren bir bayilik sözleşmesi bulunduğunu ve davacıya ait İlkadım ilçesi Cumhuriyet Cad. No:102 adresindeki 66 ada 38 parselde kain taşınmaz üzerine başbayilik teminatı olarak davalı lehine ipotek tesis edildiğini, süreç içinde davalı tarafından haksız biçimde borçlandırıldığını ve borcun tahsili için girişilen takipte ipotekli taşınmazın cüz’i bir rakam ile satıldığını, oysa davalıya gerçek anlamda borçlu olmadığını ve taşınmazın satıldığı kişinin icra dosyasındaki kıymet takdiri raporunu düzenleyen bilirkişi olduğunu, satış işlemlerinin bu yönüyle de geçerli olmadığını, zarara uğradığını, ancak taşınmazın el değiştirmiş olması sebebiyle tapu iptal-tescil davası açamadığını ve bu sebeple tazminat talep ettiğini beyanla, fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000-TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili CEVAP dilekçesi ile özetle: Müvekkili davalının yerleşim yerine göre davanın Bursa Mahkemelerinde ikame edilmesi gerektiğini, davalı şirketin akidinin davacı değil … Motorlu Araçlar Tic. A.Ş. olduğunu ve davacının bayilik sözleşmesinden kaynaklı tazminat talep etmekte dava ehliyetinin bulunmadığını, davaya konu taşınmazın ipotekli takip kapsamında davalı şirkete ihale edilip davalının malik olduğunun 21.01.1992 tarihinde tapu siciline tescil edildiğini, 30.06.1944 tarihinde de … isimli kişiye satıldığını, bu minvalde davalıya husumet tevcih edilemeyeceğini, bayilik sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıklar hakkında Bursa Asliye Ticaret Mahkemelerinde açılan 3 ayrı davanın sonuçlanıp kesinleştiğini ve işbu davanın kesin hüküm sebebiyle reddedilmesi gerektiğini, davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını beyanla, davanın reddini dilemiştir.
Davaya konu taşınmazın tapu kayıtları celp edilerek dosyaya kazandırılmıştır.
Davacının ticaret sicil kaydının bulunup bulunmadığı ve vergi kaydının olup olmadığı konusunda yazılan müzekkerelere verilen cevaplardan: Ticaret sicil kaydı ile ticaret odası kaydının bulunmadığı, 19 Mayıs Vergi Dairesi’nde 09.07.2012 tarihinden bu yana mükellef olarak kayıtlı olduğu ve işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu görülmüştür.
Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 3. maddesine göre, bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı İçtihatlı 6335 sayılı Kanunla güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre, bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması yahut açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Somut olayda; uyuşmazlık, bayilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bayilik sözleşmesi 6098 sayılı TBK’da veya özel yasalarda düzenlenmemiş olmakla birlikte, öğretide kendine özgü bir sözleşme türü olarak kabul edilmekte ve taraflardan birinin (bayi) diğer tarafın mallarını satmak ve sürümünü artırmak üzere kendi adına ve hesabına dağıtmayı üstlendiği sürekli çerçeve sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Bu tür sözleşmelerden kaynaklanan davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü için, uyuşmazlık konusunun her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması ve her iki tarafın tacir olması gereklidir (Bkz: Yargıtay HGK’nın 29.11.2017 tarih ve 19-1658/1464 sk.).
Tarafların, davaya konu uyuşmalığın gerçekleştiği tarihte tacir olup olmadığının görevli mahkemenin tespitinde bir önemi yoktur; zira uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesinin görevli olabilmesi için tacir sıfatının dava tarihi itibariyle devam ediyor olması gerekir (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 27.04.2016 tarih ve 6610/2698 sk. ile 09.10.2015 tarih ve 5264/6438 sk.; Ankara BAM 24. HD.nin 21.11.2016 tarih ve 5/5 sk.; İzmir 17. HD.nin 03.01.2020 tarih ve 2975/1 sk.).
Eldeki davada, davalının tüzel kişi tacir olduğu ve uyuşmazlığın ticari işletmesiyle ilgili bulunduğu sabit ise de, ticaret sicil kaydı ile ticaret odası kaydı bulunmayan ve 09.07.2012 tarihinden bu yana vergi mükellefi olup işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu anlaşılan davacı dava tarihi itibariyle tacir değildir.
Buna göre, davanın nispi ticari dava olarak nitelendirilmesi de mümkün değildir.
Bu sebeplerle, uyuşmazlığın genel mahkeme sıfatıyla asliye hukuk mahkemesinin görev alanında kaldığı değerlendirilmiş, dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin mahkememizin görevsizliği nedeniyle REDDİNE,
2-Dosyanın, kararın kesinleşmesini müteakip 2 haftalık kesin süre içinde ve HMK’nın 20. maddesinde vazolunan usule uygun başvuru olması halinde görevli SAMSUN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde HMK’nın 331/2. maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair; davacının ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer emsal mahkemeye verilecek bir dilekçe ile Samsun BAM’da istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi, okundu. 29/11/2021

Katip
¸

Hakim
¸

5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 5’inci maddesi kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.