Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/396 E. 2023/858 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/396 Esas – 2023/858
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/396 Esas
KARAR NO : 2023/858

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 21/06/2021
KARAR TARİHİ : 13/07/2023
KARARIN YAZ. TARİH : 19/07/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesini özetle; …’un davacı müvekkili adına kayıtlı … plakalı sayılı kamyon ile … plakalı römork arasında sıkışarak vefat ettiğini, kazanın iş kazası olarak kayıtlara geçtiğini, … plakalı kamyonun kaza anında davalı şirket nezdinde ZMMS poliçesi, kasko poliçesi ve işveren sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, müteveffa …’un vefatı neticesinde desteklerini kaybeden hak sahipleri için 22/12/2020 tarihli 2020/188022 dosya numaralı ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağına istinaden hak sahiplerine toplamda 300.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat ödemesi yapıldığını, böylece müvekkilinin hak sahipleri haklarına halef olduğunu, müvekkilinin hak sahipleri lehine yaptığı ödemenin kendisine ödenmesi için ZMMS ve Kasko poliçeleri kapsamında davalı sigorta şirketine başvuru yaptıklarını ve fakat herhangi bir ödeme yapılmadığını, arabuluculuğa başvurduklarını, anlaşamama ile sonuçlandığını, müvekkili tarafından hak sahipleri lehine ödemiş olduğu maddi tazminattan davalı sigorta şirketinin sorumlu olduu miktar belirlendikten sonra arttırılmak üzere 50.000 TL ile 100.000 TL manevi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan rücuan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usule ilişkin itirazlarının yanı sıra davacının müvekkili şirket nezdinde düzenlenmiş poliçede “Sigorta Ettiren” sıfatını haiz olduğunu, dolayısıyla davacı ve müvekkili şirket arasında akdedilmiş bir sigorta sözleşmesi mevcut olup, huzurdaki yargılamada anılan sözleşme hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini, Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Genel Şartları gereği, ihbarın yapılmaması nedeniyle meydana çıkan artışlardan müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, davacı tarafından genel şartlarda yer alan belgelerin hiçbirinin müvekkili şirkete ulaştırılmadığından temerrüdün gerçekleşmediğini, bu yönüyle de kaza tarihinden itibaren işlemiş bulunan faiz alacağının müvekkili şirketten talep edilmesinin usul ve yasa gereği mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi ekinde, ZMMS poliçesi, Kasko poliçesi, İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesi, sigorta şirketine başvuru, ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesi, ödeme dekontları, mirasçılık belgesi ibraz edilmiştir.
Davacı vekili tarafından arabuluculuk son tutanağı ibraz edilmiştir.
Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketine yazılan yazıya cevap verilmiş, ekinde hasar dosyasının gönderildiği görülmüştür.
Ordu CBS’nın 2020/1726 soruşturma sayılı dosyası uyap sistemi üzerinden celb edilmiştir.
Dava dışı …’a ait nüfus kayıt örnekleri uyap sistemi üzerinden dosyamız arasına alınmıştır.
Davacı vekili tarafından 20/01/2022 tarihli dilekçe ile ekinde iş güvenliğine ilişkin belgeler ibraz edilmiştir.
Ordu SGK’na yazılan yazıya cevap verilmiş, ekinde istenen bilgi belgelerin gönderildiği görülmüştür.
Ordu 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/32 Tal. Sayılı dosyasında mahallinde keşif yapılmış, keşif sonrası makine mühendisi bilirkişi tarafından 12/06/2022 tarihli rapor sunulmuştur.
Makine mühendisi, adli trafik uzmanı ve sigorta bilirkişilerden oluşan heyetten 03/08/2022 tarihli rapor aldırılmıştır.
Makine Mühendisi …, Makine Mühendisi … ve …’ın bulunduğu heyetten 19/01/2023 tarihli rapor aldırılmıştır.
Aktüer bilirkişiden 02/05/2023 tarihli rapor aldırılmıştır.
Davacı vekili tarafından harçlandırılmış bedel artırım dilekçesi sunulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, sigorta sözleşmesine dayalı rücuen tazminat davasıdır.
Tüm dosya kapsamından; müteveffa …’un 07/02/2020 tarihinde davacıya ait işyerinde çalıştığı sırada yine davacıya ait … plakalı kamyon ile … plakalı römork arasına sıkışarak vefat ettiği, davalının davacıya ait işyerinin İşveren Sorumluluk Sigortacısı olduğu, yine davalının … plakalı aracın trafik ve kasko sigortacısı olduğu, davanın müteveffanın hak sahiplerine ödenen bedelin rücusuna ilişkin açılan tazminat davası olduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına sunulan 5981052019 poliçe numaralı 29/03/2019-2020 tarihli Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, … poliçe numaralı 19/07/2019-2020 tarihli Birleşik Kasko Sözleşme Sigorta Poliçesi ve … poliçe numaralı 11/07/2019-2020 tarihli İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesinin incelenmesinde kazanın sorumluluk tarihleri içerisinde meydana geldiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürmüştür. Burada belirtmek gerekir ki davacının her bir poliçe yönünden sorumluluğu birbirinden farklı ise de, kazanın 07/02/2020 tarihinde meydana geldiği, ödemenin en son 12/04/2021 tarihinde yapıldığı, davanın 21/06/2021 tarihinde açıldığı görülmekle KTK’nın 109.maddesi ve işveren sorumluluk sigortası genel şartları çerçevesinde kaza tarihinden itibaren dahi sürelerin dolmadığı anlaşılmakla zamanaşımı def’inin reddi gerekmiştir.
Davalı vekilince kazanın meydana geldiği yerin karayolları olmadığı savunması ileri sürülmüş olup, öncelikle bu hususun incelenmesi gerekmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir.
Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur (Bkz; Yargıtay 4. HD. 2021/3618 Esas, 2021/3487 Karar, Konya BAM 3. HD’nin 07/07/2021 tarih, 2021/770 Esas, 2021/954 Karar sayılı ilamları)
Kaza yerinin karayolu olup olmadığının tespiti hususunda Ordu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazılmış alınan 12/06/2022 tarihli raporda özetle; kazanın meydana geldiği depoda keşfe gidilerek inceleme yapıldığı, alanın üstü tamamen açık yükleme-boşaltma alanı (depo) olduğu, müteveffanın römorku çekiciden ayırdığı sırada sabitlemediği, ön tarafa meyilli olan zeminde römorkun kaydığı, bu sebeple müteveffanın çekici ile römork arasında sıkıştığı, kaza yerinin yapılan iş sebebi ile yüklerini getiren araçların giriş ve çıkışına açık olduğu, deponun karayolu ile bağlantısının bulunduğu, çizilen kroki, mevzuat hükümleri ve Yargıtay emsal kararları çerçevesinde kaza yerinin karayolu olarak değerlendirilmesi gerektiği tespit ve değerlendirmeleri bildirilmiştir. Davalı sigorta şirketi tarafından rapora karşı itiraz dilekçesi sunulmuş ise de, raporun Yargıtay içtihatları ve mevzuat kapsamına uygun olduğu anlaşılmış, itirazlara itibar edilmemiştir.
Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde ayrıca, sigortalı işverenin poliçe şartları gereği anlaşılan iş güvenliğine ilişkin edimleri yerine getirilmediğinden bahisle TTK’nın 1449.maddesi çerçevesinde işveren sorumluluk sigorta poliçesinin feshedildiği bildirilmiştir.
Ceza dosyası ve iş güvenliği evrakları dosyamız arasına alınmış, sorumluluğun değerlendirilmesi ve kusur durumunun tayini amacıyla dosya bir sigorta uzmanı, bir iş güvenliği uzmanı ve bir adli trafik bilirkişiye tevdi edilmiş, alınan 03/08/2022 tarihli raporda özetle; ceza dosyasındaki belgeler, olay yeri inceleme raporları ve ifadeler çerçevesinde müteveffa …’un işyerine ait “yükleme-boşaltma-depo alanı” nitelikli yerde çalıştırılmakta iken, … plakalı TIR çekicisi ile … plakalı dorsesi arasında sıkışması şeklinde davaya konu ve ölümle sonuçlanan olayda iş kazası niteliğindeki trafik kazasının meydana geldiği, dosyaya sunulan iş güvenliği evrakları ve mevzuat kapsamında davacı işveren Hasan Bulut ile POYRAZ-1 İş Sağlığı ve Güvenliği Ltd. Şti. arasında iş güvenliği hizmetlerinin temin edilmesine yönelik 26.12.2019 tarihli “OSGB ile Hizmet Alan İşyeri Arasında İş Güvenliği Uzmanlığı Sözleşmesi” düzenlendiği, işyerinin iş güvenliği uzmanı olarak kısmi süreli çalışma şekli ile B Snf. İGU Ertan Seymen’in atamasının yapıldığı, müteveffaya işverence, yürürlükteki 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu doğrultusunda iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verildiği hakkındaki hiçbir evrakın ve buna göre eğitim katılım belgesinin dava dosyasına sunulmadığı, davalı işveren tarafından, vefat eden işçiye üzerinde işlem yapmakta olduğu ve özel risk taşıyan iş ekipmanı olan çekici ve dorsesinin birbirinden ayrılmasının sağlanması işinde kaynaklanabilecek riskler ve bunlardan kaçınma yollarını da içeren yeterli eğitim ve bilgi verilmediği, davacı işverenin kusurunun yanında kazalı …’un da iş kazasının meydana gelmesi esnasında dikkatsiz ve tedbirsiz davranışının olduğu, açıklanan nedenlerle davacı işveren Hasan Bulut’un %80 oranında kusurlu olduğu, …’un ise kendisinin vefatıyla sonuçlanan iş kazasının meydana gelmesinde %20 oranında kusurlu olduğu, İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesi’nin TTK’nın 1449 hükümlerine göre tek taraflı olarak fesih edilmesi ile ilgili olarak, davalı sigortacının durumu öğrendiği tarih (Hasar ÖZET belgesinde yazan ihbar tarihi 19.08.2020) ve davacıya çekilen ihtar (Samsun 6. Noterliği tarafından gönderilen 035239 yevmiye numaralı ihtarnamenin tarihi 27.10.2020) arasındaki süresinin 69 gün olması ve anılan Yasanın 1449/2 maddesinde bahsedilen 1 aylık sürenin geçmesinden dolayı poliçenin fesih edilemeyeceği, ZMMS limitini aşan kısmın sınırsız İMMS limitinden karşılanabileceği tespit ve değerlendirmesinde bulunulduğu görülmüştür.
Davalı vekilinin rapora itirazları çerçevesinde bu kez bir iş güvenliği uzmanı, bir makine mühendisi ve bir sigorta uzmanı bilirkişi heyetinden rapor alınmış, düzenlenen 19/01/2023 tarihli raporda; ceza dosyasındaki ifadeler, toplanan belgeler ve alınan raporlar değerlendirilmek suretiyle dava dışı sürücü Erkan Karaca’nın kamyonu yarım metre kadar ileri aldığı, imdat hortumu çıkarılmayan ve eğimli alanda bulunan römorkun, kamyonun işletme yani ileri hareket halinde olması ve kamyondan ayrılmaması nedeniyle aniden hareket ederek, kamyon ile römork arasında bulunan kazalıyı sıkıştırdığı ve kazalının, kamyonun sol kısmında düşerek yaralandığı ve daha sonra vefat etmesi suretiyle işbu kazanın meydana geldiği, sigortalının işyerinde bulunduğu sırada işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle meydana geldiği ve aracın işletme halinde olduğu için kazanın trafik iş kazası niteliğinde olduğu, davalı sigorta şirketinin, sigortalısına 27.10.2020 tarihinde bildirim yaparak TTK 1449 ‘a göre poliçeyi tek taraflı olarak iptal etmesi durumunda sigortacının haklılığının bulunduğu, ancak bu iptal işlemini yaparken TTK 1439 ve TTK 1440 ‘a istinaden ihlalin kast niteliğinde olmadığı düşünülmekte olup ve iptal prosedüründe kanuna göre ihlalin öğrenildiği tarihten (Dava dosyasında bulunan hasar özet belgesinde ihbar tarihinin 19.08.2020 olduğu görülmüştür) itibaren 30 gün zarfında iptal işleminin yapılmayışı sebebi ile İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesinin kanuna uygun olarak, mevcut yasal sürenin geçmesinden ötürü iptal edilmemesinin gerektiği tespit ve değerlendirmesinde bulunulmuştur.
Kural olarak KTK’nın 85. maddesi gereği işletilme halinde olan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı sorumluluk gündeme gelecektir. Ancak somut olayda, dosyadaki ifade ve CD çözümleme tutanaklarından, alınan bilirkişi heyet raporlarından görüleceği üzere … plakalı aracın ileri doğru bir miktar hareket ettirildiği, bu nedenle arkasına bağlı olan römorkun (eğimin de etkisi ile) kayarak müteveffaya çarptığı anlaşılmakta olup, şu halde sigortalı aracın işletilmesi nedeni ile kazanın meydana geldiği ve davalının KTK çerçevesinde sorumluluğunun bulunduğu değerlendirilmiştir.
Bu aşamada belirtmek gerekir ki İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesi’nin 3.sayfasındaki “Özel Şartlar” başlıklı klozunda “Sigortalı işveren, İş Güvenliği Uzmanı veya Ortak Sağlık Güvenlik birimi tarafından belirlenen tehlikelere karşı gereken önlemleri almak, işçilere gerekli İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimlerinin verilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde sigortacı TTK 1449 uyarında sözleşmeyi feshederek ifa yükümlülüğünden kurtulma hakkına sahiptir.” düzenlemesi yer almaktadır. Alınan bilirkişi raporlarında ve toplanan evraklarda davacı işverenin işçilerine gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermediği anlaşılmaktadır. Buna göre davacı poliçe kapsamında üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğinden davalının İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesi’ni feshetmekte haklı olduğu değerlendirilmiştir. Bilirkişi raporlarında her ne kadar ihbar tarihi ile fesih tarihi arasında 69 gün olduğundan bahisle feshin geçerli olamayacağı değerlendirilmiş ise de ihbar tarihinde gerekli evrakların davalı sigorta şirketine sunulduğuna ilişkin bir belge bulunmadığı gibi dava dilekçesi ekindeki mail yazışmalarında davalının bir kısım eksik evrakları talep ettiği görülmüştür. Hal böyle olunca TTK’nın 1449/2 maddesindeki durumun öğrenildiği tarihin ne olduğunun tespiti somut olarak yapılamadığından bilirkişi raporlarına bu yönü ile itibar edilememiştir.
Ancak davalının aynı zamanda kazaya sebebiyet veren aracın ZMM ve İMM sigortacısı olduğu görülmekle, trafik kazası niteliğindeki kaza sebebi ile meydana gelen zarardan sorumlu olduğu kabul edilmiş, bu kapsamda rücu edilebilecek gerçek zarar tespitine geçilmiştir.
Aktüer bilirkişiden alınan 02/05/2023 tarihli raporda özetle; bilirkişi raporundaki kusur oranları, müteveffanın hak sahibi olan tüm yakınları ve bunların pay oranları, eşinin evlenme şansı, müteveffanın asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiği hususları nazara alınarak ödeme tarihindeki zarar miktarının … için 176.138,59-TL
olduğu, …, … yönünden ise zararın bulunmadığı tespit ve değerlendirmesinin yapıldığı görülmüştür. Taraf vekillerince rapora itiraz edilmiş ise de alınan raporun Yargıtay içtihatları ile uyumlu, dosya kapsamına uygun ve hükme esas alınabilir nitelikte olduğu değerlendirilmekle itirazların reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin celse arasında 18/05/2023 tarihli bedel artırım dilekçesi sunduğu ve talebini 276.138,59 TL’ye yükselttiği, bedel artırım dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği, davalı vekilinin ıslaha karşı beyan dilekçesi sunduğu görülmüştür. Her ne kadar ıslahla artırılan kısmın zamanaşımına uğradığı ileri sürülmüş ise de, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı, nitekim hak sahiplerine ödenmesi ve rücu edilmesi gereken gerçek zarar kalemlerinin ancak bilirkişi raporu ile belirli hale gelebileceği, buna göre davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunduğu, artırılan kısım yönünden de zamanaşımının söz konusu olamayacağı kabul edilmiştir.
Davacının hak sahiplerine ödediği manevi tazminat miktarının tespitine gelince; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 90’ıncı maddesinde Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanacağı düzenlenmiştir.(2918 s KTK 90)
Hakim, manevi tazminat miktarını özel durumları göz önünde tutarak adalete uygun olarak belirler. Manevi tazminat, zarara uğrayan da, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
22/06/1966 tarih 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesi nazara alınarak dosyanın özelleştirilmesi gerekmektedir. Buna göre somut olayda 07/02/2020 tarihinde meydana gelen kazada tarafların kusur oranları ile ekonomik sosyal durumları nazara alınmış, manevi tazminatın zenginleşmeye yol açacak nitelikte olmaması gerektiği değerlendirilmiş, ancak meydana gelen zarar sebebiyle duyulan acı, elem, kederin bir nebze de olsa giderilmesine yönelik olarak kaza tarihindeki paranın alım gücüyle, ülkenin ekonomik gerçekleriyle manevi tazminatın niteliğiyle ve kusur durumuyla uyumlu olacak şekilde dava dışı hak sahiplerine ödenen manevi tazminat miktarlarının uygun olduğu kabul edilmiş, davacı tarafından ödenen toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın İMM sigorta poliçesindeki 2.500.000,00 TL’lik manevi tazminat klozu çerçevesinde davalıdan rücuen tahsil edilebileceği değerlendirilmekle, dava ve bedel artırım dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz talep edilmiş ise de, dava dilekçesi ekindeki yazışmalardan davalı şirkete yapılan başvurunun temerrüt gerçekleştirecek şekilde eksiksiz yapıldığı hususunun ispat edilemediği, başvuruda müteveffanın gelir durumunun tespitine yarar evrakın sunulmadığı, şu halde davalının dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü değerlendirilmiş olup, hükmedilen miktara dava tarihinden itibaren talep gibi yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.
7155 sayılı yasanın 23. maddesi ile değişik 6325 sayılı kanunun 18/A-13 maddesi gereği davadan önce davacının arabuluculuk başvurusu yaptığı, davalının görüşmelere katıldığı, anlaşma sağlanamadığı görülmekle, tespit edilen arabuluculuk ücretinin davalıdan yargılama gideri olarak tahsili ile hazineye irat kaydına karar verilmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın KABULÜNE, 276.138,59 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 18.863,03 TL karar ilam harcından peşin ve ıslahla alınan 4.415,77 TL’nin mahsubu ile bakiye karar ilam harcı olan 14.447,26 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı ile karar ilam harcı olarak peşin ve ıslahla yatırılan 4.415,77 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından ödenen 963,16 TL tebligat ve posta gideri, 571,90TL keşif harcı, 7.250 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 8.785,06TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 41.659,40 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Zorunlu Arabulucuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320 TL arabulucuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine,
8-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde, müracaat etmeleri halinde kalemde, müracaat etmemeleri halinde dosyaya hesap numarası bildirmiş ise hesaba aktarmak sureti ile, hesap numarası da bildirilmemiş ise masrafı gider avansından karşılanmak sureti ile PTT vasıtasıyla adreste ödemeli olarak taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Samsun Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usülen anlatıldı.13/07/2023

Katip
¸e-imza

Hakim
¸e-imza

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır.