Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/348 E. 2022/272 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/348 Esas – 2022/272
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/348
KARAR NO : 2022/272

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
KARARIN YAZ. TARİH : 05/04/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesini özetle; Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle, 03/07/2012 tarihinde Samsun’da meydana gelen kuvvetli yağış ve sel neticesinde müvekkili Ergo Sigorta A.Ş’ye 20145901 poliçe (1876527 Hasar dosya numaralı) Yangın Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan … ‘nin Canik ilçesindeki … Alışveriş Merkezindeki … Mağazasında büyük hasar meydana geldiğini, durukan … tarafından düzenlenen 07/08/2012 tarihli Seylap Hasarı Ekspertiz Raporlarının incelenmesinde, teminat konusu işyerinin faaliyet gösterdği … içinde faaliyet gösteren işyerinin bulunduğu lokasyon dereyatağı üzerine kurulduğunu, AVM içinden ıslah edilmiş dere akmakta olup, derenin bir kısmının üzerinin kapatılmış, bir kısmının ise açıkta olduğunu, derenin çıkışının kanallarla denize uzatıldığını, … içinden geçen Derbent Deresinin 03-04 Temmuz 2012 tarihinde meydana gelen aşırı sağanak yağışlar neticesinde debisinin arttığını, dere üzerinde bulunan bentlerin yetersiz olması nedeniyle taşan suların taşan dere yatağı ve cevresinde bulunan cüruflarla birlikte AVM nin bulunduğu lokasyona aktığı yatağın AVM tarafından ıslah edilmiş olmasına rağmen taşmalara karşı yetersiz önlem alınması nedeniyle tüm su çamur ve cürufun AVM sahasına dağıldığını, işyerinin yaklaşık 1-1,5 metre yüksekliğinde çamur vs ile dolduğunu, iş yerinin kullanılamaz (pert) olduğunu, yapılan teshit ve inceleme neticesinde Derbent Deresinin üzerinde 2 adet bent yapılması için DSİ’nin veya Samsun Büyükşehir Belediyesinin AVM yetkililerinden talepte bulunduklarını, DSİ’nin AVM’nin inşası için olumsuz rapor verdiği,raporun Belediye yetkilileri tarafından göz ardı edildiğini, ayrıca AVM yetkililerinin Dereyataığı üzerinde bent yapmak yerine kaya koymak gibi kısmi önlemler alındığının tespit edildiğini, meydana gelen zarar kalemleri, ekspertiz raporuyla tespit edilen 259.309,89 TL tazminat miktarı (Emtea+Demirbaş+Dekorasyon Hasarı)’nın 17.08.2012 tarihinde müvekkili şirketçe sigortalıya ödendiğini, T.T.K.nun 1472.maddesine göre sigortacının hasar bedelini ödedikten sonra kanunen sigortalısının yerine halef olacağından ödenen miktarın tahsili için iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını, dosyada bulunan Ekspertiz raporu ile özellikle Samsuh 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D. İş sayılı dosyasına sunulan bilirkişi heyet raporu ile davalı kurumların tamamınınn hasarlandırıcı olayda kusurlu bulunduklarından iş bu davanın sonuna kadar davalı şirket adına kayıtlı Samsun … ‘nin bulunduğu taşınmazın 3. şahıslara devir ve satışının önlenmesi hususunda ihtiyati tedbir konulmasını, fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydıyla öncelikle ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile 259.309.89 TL nin ödeme tarihi olan 17.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini Mahkememizden talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan iş bu davanın reddi gerektiğini, husumete ilişkin itirazlarının bulunduğunu, Samsun 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda müvekkili şirkete izafete edilmiş herhangi bir bulunmadığını, … içerisinden geçen İncirli Deresi ile ilgili DSİ Bölge Müdürlüğünün görüşleri ile Büyükşehir Belediyei’ne bağlı SASKİ Genel Müdürlüğü’nün onay aldığını, müvekkilinin işletmecisi olduğu …’i yasal mevzuata uygun inşaat ruhsatı verildiğini, ruhsata ve projelere uygun inşaat yapıldığından yapı kullanma izin belgesi verildiğini, keza Samsun Valiliğinin 11/07/2012 tarihli yazısında, sel ve verdiği zararlarla ilgili Valilik tarafından tespitlerin yapıldığını, sel ve zararlardan kurumların sorumlu olduğunu, alış veriş merkezinin inşaatının gerçekleştirilmesinin felaketin oluşmasında herhangi bir etkisinin olmadığı açıkça yer aldığını, belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER:
Dava dilekçesi ekinde, detay bilgi formu, yangın sigorta poliçesi, ve zeyilnamesi, eft ödeme belgesi ile tazminat makbuzu ve temlikname, sigortalı ile yapılan yazışmalar, kira sözleşmesi, imza sirküleri, vergi levhaları, ekspertiz raporu, tüm faturalar, irsaliye gider pusulası, Samsun 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporu, fotoğraflar vs. ibraz edildiği görülmüştür.
Mahkememizin 26/11/2012 tarihli ara kararı ile davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
Cevap dilekçesi ekinde bir kısım yazışmalar, …, … ile … arasında akdedilmiş kira sözleşmesi sureti, yapı ruhsatları, taşınmaza ait tapu kayıtları ve yapı kullanma izin belgeleri suretlerinin sunulduğu görülmüştür.
Mahkememizin 2013/295 Esas 2013/259 Karar sayılı dosyasının 10/05/2013 tarihli kararı ile iş bu dosya ile birleştirilmesine karar verilmiş, iş bu dosya arasına alınmıştır.
Davacı vekili 26/12/2013 tarihli dilekçe ile ekinde Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından 1. Asliye Ticaret Mahkemesine hitaben sunulan 17/04/2013 tarihli cevabi müzekkere ve eklerini sunmuştur.
Davalı İdart vekili 10/01/2013 tarihli dilekçe sunmuştur.
Davalılar vekili 09/04/2014 tarihli dilekçe ile davanın Devlet Su İşleri, Samsun Büyükşehir Belediyesi, Canik Belediyesi ve SASKİ’ye ihbarını talep etmiştir.
İhbar olunan Canik Belediyesi vekili tarafından davaya müdahil olma talepli 22/04/2014 havale tarihli dilekçe sunulmuştur.
İhbar olunan Büyükşehir Belediyesi vekili tarafından feri müdahilliğine karar verilmesi talepli 29/04/2014 tarihli dilekçe sunulmuştur.
İhbar olunan SASKİ vekili 02/05/2014 tarihli cevap dilekçesi sunmuştur.
Davacı vekili davanın kabulüne karar verilmesi talepli 12/09/2014 havale tarihli dilekçe sunmuştur.
Canik Belediyesine yazılan yazıya 24/11/2014 tarihli yazı ile cevap verildiği, ekinde dilekçe fotokopisi ve ruhsat ile ruhsata ilişkin projelerin içinde bulunduğu 1 adet CD’nin gönderildiği görülmüştür.
Samsun 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/68 D.İş sayılı dosyası uyap sistemi üzerinden celb edilmiştir.
Mahkememiz heyeti ile 12/09/2014 günü mahallinde keşif yapılmıştır.
Saski Genel Müdürlüğüne yazılan yazıya 26/11/2014 tarihli yazı ile cevap verildiği görülmüştür.
Davacı vekili tarafından 08/12/2014 havale tarihli dilekçe sunulmuştur.
Orman ve Su işleri Meteoroloji Genel Müdürlüğüne yazılan yazıya 17/12/2014 tarihli yazı ile cevap verildiği, ekinde meteorolojik bilgi evrakı, Fevk raporunun bir suretinin gönderildiği görülmüştür.
Bilirkişi heyeti tarafından 05/03/2015 havale tarihli rapor sunulmuştur.
Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir 25/03/2015 tarihli dilekçe sunmuştur.
İhbar Olunan Büyükşehir Belediyesi vekili bilirkişi heyet raporuna karşı itirazlarını içerir 08/04/2015 tarihli dilekçe sunmuştur.
Feri Müdahil Canik Belediye Başkanlığı vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir 10/04/2015 havale tarihli dilekçe sunmuştur.
Davalılar vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir 13/04/2015 tarihli dilekçe sunmuştur.
Davacı vekili Canik Tapu Müdürlüğüne müzekkere yazılması talepli 15/04/2015 havale tarihli dilekçe sunmuştur.
Davalı SASKİ vekili biirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir 21/04/2015 havale tarihli dilekçe sunmuştur.
Davalılar vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir 04/06/2015 havale tarihli dilekçe sunmuştur.
İhbar olunan müdahil Samsun Büyükşehir Belediyesi vekili tarafından 13/07/2015 tarihli dilekçe ile ekinde Samsun1. İdare Mahkemesinin 2013/245 Esas 2015/468 Karar sayılı kararından bir suretin sunulduğu görülmüştür.
Mahkememizin 2014/557 esas 2016/202 Karar sayılı 03/03/2016 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Büyükşehir Belediyesi vekili 30/03/2016 tarihli temyiz dilekçesi sunmuştur.
Davalılar vekili tehiri icra ve duruşma talepli 11/04/2016 havale tarihli temyiz dilekçesi sunmuştur.
Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin 2019/3034 esas 2020/8053 Karar sayılı 19/11/2020 tarihli ilamı ile Mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiş, dosya mahkememizin iş bu esas sırasına kayıt edilmiştir.

Davacı vekili 28/06/2021 havale tarihli dilekçe ile ekinde Türkiye Ekonomi Bankasına ait 12/10/2020 tarihli 72.677,69 TL ve 84,75 TL tutarlı ödeme dekontlarını ibraz etmiştir.
Davacı vekili davanın esasına yönelik beyanlarını içerir 08/07/2021 havale tarihli dilekçe ile ekinde davanın HDI Sigorta’ya temlikine ilişkin belgeyi sunmuştur.
Bilirkişi heyetinden 11/03/2021 havale tarihli ek rapor aldırılmıştır.
İhbar olunan DSİ vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içerir 30/11/2021 tarihli dilekçe sunulmuştur.
Davalılar vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir 25/11/2021 tarihli dilekçe sunmuştur.
Samsun 2. İdare Mahkemesinin 2017/785 esas sayılı dosyasından gerekçeli karar ile kesinleşme şerhinin bir sureti celb edilmiştir.
Samsun 2.İdare Mahkemesinin 2017/770 esas sayılı dosyasından gerekçeli karar ile kesinleşme şerhinin bir sureti celb edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rücuen tazminat talebine ilişkindir.
Dosya kapsamından 20145901 poliçe numaralı Yangın Sigorta Poliçesi 27/12/2011-27/12/2012 tarihleri arasında sigortalanan ve 04/07/2012 tarihlerinde meydana gelen sel baskını sonucu hasarlanan sigortalı işyerinin hasarının davacı sigorta şirketi tarafından ödendiği ve iş bu dava ile öncelikle TTK’nun 1472 maddesi gereği halefiyet esasına dayalı olarak, olmadığı taktirde TBK’nun 183 vd. maddesinde düzenlenen alacağın temliki hükümlerine göre ödenen bedelin rücuen tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre öncelikle TTK’nun 1472. maddesindeki rücu koşullarının oluşup oluşmadığı ve bu arada somut olay bakımından işyeri sigorta poliçesinin geçerli olup olmadığı irdelenmeli, bu irdeleme sonucunda sözleşmenin ve dolayısıyla poliçenin geçerli olmadığı saptanır ise rücu talebinin “alacağın temliki” hükümlerine göre kabul edilebilir olup olmadığına bakılmalıdır.
6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlıklı 1472/1. maddesine göre, “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.”
Sigortacının kanuni halefiyetinden söz edilebilmesi için; a-geçerli bir sigorta sözleşmesinin olması, b-sigortacının bu sigorta sözleşmesine dayalı tazminat ödemesi ve c-ödeme yaptığı sigortalının zarar verene karşı bir talep ve dava hakkının bulunması gerekir. Bu üç şartın birlikte gerçekleşmesi durumunda, sigortacının halefiyeti kanun gereği kendiliğinden doğar.
Geçerli bir sigorta sözleşmesinin bulunması, sigortacının sigorta tazminatı ödeme borcunun hukuki sebebini teşkil etmektedir. Dolayısıyla sigorta tazminatı ödemesinin geçersiz ve yürürlükte olmayan bir sigorta sözleşmesine dayalı olarak yapılmış olması durumunda sigortacının kanuni halefiyetinden söz edilemez. Böyle bir durumda, sigortacının yapmış olduğu ödemeye ilişkin olarak zarar sorumlusuna talep yöneltebilmesinin yegâne yolu, 6098 sayılı TBK’nun 183 vd. hükümlerine göre alacak ve dava hakkını devralmış olmasıdır.
3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında; ilgililerin, işyeri açma ve çalışma ruhsatı adlı belgeye dayanarak işyeri açabileceği belirtilmiş, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’in 6. maddesinde de, yetkili idareden usulüne uygun işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerlerinin yetkili idarelerce kapatılacağı düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nun “Geçerli olmayan sigorta” başlıklı 1404. maddesinde, sigorta ettirenin ya da sigortalının, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı bir fiilinden doğabilecek bir zararını teminat altına almak amacıyla sigorta yapılamayacağı; 1452. maddesinde ise, 1404 ve 1408. madde hükümleriyle 1429. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı sözleşmelerin geçersiz olduğu düzenlenmiştir.
İşbu davada davacı sigorta şirketince düzenlenen işyeri sigorta poliçesinin 27/12/2011-27/12/2012 tarihli olduğu ve rizikonun 03-04/07/2012 tarihinde gerçekleştiği, riziko tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmadığı, bu hususun Samsun 2.İdare Mahkemesinin 2017/785 Esas, 2019/278 Karar ve 2017/770 Esas, 2019/237 Karar sayılı ilamları ile de tespit edildiği sabit olup, davacının işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan bir işyeri hakkında poliçe düzenlemek suretiyle yasanın yukarıda işaret edilen emredici hükümlerine aykırı davrandığı, sigorta sözleşmesinin 6102 sayılı TTK’nun 1404. maddesi delaletiyle 1452. maddesi gereğince geçersiz olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı sigorta şirketi geçersiz bir sözleşmeye göre ödeme yapmış olup, kanuni halefiyete göre ikame ettiği işbu davada zarar sorumlularından ödediği tutarın rücuen tazminini talep etmektedir. Sigorta sözleşmesinin açıklanan sebeplerle geçerli olmadığı sonucuna varıldığına göre, kanuni halefiyetin ilk şartı olan “ortada geçerli bir sözleşme bulunması” koşulu gerçekleşmemiştir ve davacı sigorta şirketinin davalılardan 6102 sayılı TTK’nun 1472. maddesi kapsamında tazminat talep etmesi mümkün değildir.
Davacının, “alacağın temliki” hükümlerine göre rücu isteminde bulunup bulunamayacağına gelince; sigortacının kanuni halefiyeti, kanuni temlik niteliğinde olduğundan, alacağın devrine ilişkin TBK’da yer alan düzenlemeler, niteliğine aykırı düşmedikçe sigortacının kanuni halefiyeti bakımından da uygulanır. Bunun yanı sıra, sigortacının kanuni halefiyetine ilişkin şartların mevcut olmadığı bir durumda, sigortacının TBK’da düzenlenen alacağın temliki hükümlerine dayalı olarak sigortalının zarar sorumlusuna karşı alacak hakkını devralması da mümkündür. Nitekim uygulamada sigorta şirketleri, kanuni halefiyet şartlarının oluşmaması ihtimaline karşı, ödeme yaptıktan sonra sigortalıya “Temlikname” adı altında bir belge imzalatmakta ve bu suretle sigortalının zarar sorumlusuna karşı alacak hakkını devralmaktadır. Geçerli bir sigorta sözleşmesine dayanmaksızın ya da sigorta teminatı kapsamında olmayan bir rizikoya ilişkin olarak sigortalıya ödeme yapılmış olması durumunda sigortacının sigortalıya ait alacak hakkını devralarak zarar sorumlusuna rücu etmesi mümkündür. Aynı şekilde, geçerli bir sigorta sözleşmesi olmakla birlikte mevcut sigorta tazminatında yanılgıya düşülerek bir “hatır ödemesi” yapılması durumunda da sigortalının 6098 sayılı TBK’nun 183 vd. maddeleri uyarınca alacak ve dava hakkını sigortacıya devredebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde, sigortacı kanuni halefiyetinden bağımsız olarak, alacağın temliki hükümleri uyarınca ödemiş olduğu tazminat tutarını zarar sorumlusundan talep edebilmektedir.
Yeri gelmişken sigortacının kanuni halefiyetinin yanında alacağın aynı zamanda temlik edilmiş olduğu durumlarda, sigortacının kanuni halefiyetine ilişkin hükümler uyarınca dava açmış olmasına rağmen hakimin alacağın temliki hükümlerine göre karar verip veremeyeceğine ayrıca değinmek gerekir. Öğretide çoğunluğun da kabul ettiği üzere, davanın maddi vakıaların imkan tanıdığı kanun hükümlerinden yalnızca birine dayanılarak ikame edilmesi halinde, hakim, tarafın dayanmadığı kanun hükmü uyarınca da karar verebilecektir; meğerki davacı davasını taleplerden yalnızca birine hasretmiş olsun. Böyle bir durumda, hukuku re’sen uygulamakla yükümlü hakim, gerekliliği konusunda öğretide aksi görüşler olsa da ıslaha dahi gerek olmaksızın, alacağın temliki hükümlerine göre karar verebilecektir. Nitekim, Yargıtay’ın, sigortacının alacağı devraldığı hallerde, davanın kanuni halefiyet ile ilgili sınırlamalara bağlı kalınmaksızın ele alınması, gerekmesi durumunda alacağın temliki hükümlerine göre yargılama yapılması gerektiği yönünde müstakar uygulamaları mevcuttur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/1024 Esas 2014/8041 Karar sayılı ilamı).
Davaya konu olaya ilişkin İdareler aleyhinde açılan tam yargı davalarında verilen kararları inceleyen Danıştay 8. Dairesi, sigortalı işyerinin riziko tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmamasını sözleşmenin geçersizliği şeklinde bir sonuca bağlamış ve işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan yer hakkında poliçe düzenleyen sigorta şirketinin ağır kusurlu olduğunu kabul edip, sigorta şirketinin ağır kusurunun İdarelerin hizmet kusurları ile zarar arasındaki illiyeti kestiğini içtihat etmiştir. Ancak eldeki davada, bu şekilde değerlendirme yapılması, yani sigorta şirketinin ruhsatı olmayan bir işyeri hakkında poliçe düzenlemiş olması sebebiyle ağır kusurlu kabul edilip onun bu ağır kusurunun davalılar ile zarar arasındaki illiyeti kestiğinin kabul edilmesi mümkün değildir; zira tam yargı davalarındaki hizmet kusuru ve illiyet bağının içeriği, TBK’nun haksız fiile ilişkin 49 vd. maddelerinde unsurların içeriğinden farklı olup, eldeki davada davacının tazminat isteminin dayanağı mahkememizin değerlendirmesi ve kabulüne göre, alacağın temliki ve 6098 sayılı TBK’daki haksız fiile ilişkin hükümlerdir.
Tazminat talebinin kanuni dayanağı “alacağın temliki” hükümleri olduğuna göre, uyuşmazlığın alacağı temlik eden …. ile davalılar arasındaki hukuki ilişkiye bakılarak çözüme kavuşturulması gereklidir. …. ile davalılar arasında ise TBK’nun 69. maddesindeki yapı eseri malikinin sorumluluğu kapsamında bir ilişki bulunmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmakta olup, sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk – bakım eksikliği ayrımının bir önemi yoktur. Zira, malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için; yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden zararın doğması, yapım bozukluğu veya bakım eksikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir. İlliyet bağını kesen sebepler ise; mücbir sebep, zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurudur. Zarar, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğmuş ise yapı malikinin sorumluluğu söz konusu olmaz (Yargıtay HGK’nun 2017/3-439 Esas ve 2017/1463 Karar sayılı ilamı).
Mahkememizce Yargıtay 17. HD’nin 19/11/2020 tarihli bozma ilamı uygun görülerek, bozma doğrultusunda aynı olaya ilişkin idari yargıda açılan dava dosyası tespit edilerek sonucu beklenmiş, Samsun 2.İdare Mahkemesinin 2017/785 Esas, 2019/278 Karar ve 2017/770 Esas, 2019/237 Karar sayılı ilamları ve kesinleşme şerhleri dosya içerisine alınmıştır.
Mahkememizce gerek bozmadan önce ve gerekse bozmadan sonra alınan bilirkişi raporlarında, AVM’nin maliki ….nin olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğu, ayrıca Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Canik Belediye Başkanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nün de olayda ihmallerinin bulunduğu mütala edilmiş olup, birden çok kişinin birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanacağından tarafların olayın meydana gelmesinde ne oranda kusurlu olduklarının bir önemi yoktur. Nitekim bozmadan önceki kararda da AVM’yi işleten İdart şirketi ile AVM’nin maliki İdol şirketinin birlikte sorumluluklarına hükmedilmiş, davalı İdart şirketinin birlikte sorumluluğa ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmeyip reddedilmiştir.
Alacağı temlik eden ….ye ait işyerinin olay tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmuyor oluşunun müterafik kusur kabul edilip edilmeyeceğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Davada, işyeri sahibinin zararın artmasına etkili bir davranışının bulunduğu yönünde bir iddia ileri sürülüp ispat edilmiş değildir. Salt işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmuyor oluşunun, gerçekleşen olay karşısında kusura veya zararın doğmasına / artmasına bir etkisi yoktur. Nitekim, rücuen tazminat talepli benzer Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen 2019/192 Esas 2020/156 Karar sayılı dava dosyasında, sigortalı işyerine ait işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmaması müterafik kusur olarak görülmemiş, KASKİ vekili 18/03/2020 tarihli temyiz dilekçesinde Danıştay 8. Dairesi’nin işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan işyerleri hakkında poliçe düzenleyen sigorta şirketlerinin ağır kusurlu olduğu ve bu durumun idarelerin hizmet kusuru ile zarar arasındaki illiyeti keseceği yönündeki içtihatlarına dikkat çekip müterafik kusur itirazında bulunmuş ise de temyiz itirazlarının tamamı Yargıtay 17.HD.nin 16/03/2021 tarih ve 2334/2753 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Ayrıca, aynı sel olayında davalı İdol’e ait olup İdart tarafından işletilen AVM’deki başka bir işyerinde oluşan hasarın rücuen tazmini talebi ile açılan Mahkememizin … Esas sayılı dosyasında müterafik kusur indirimi yapılmadan sonuca gidilip karar verilmiş ve davanın tam kabulüne ilişkin karar Yargıtay 11. HD.nin 25/12/2017 tarih ve 13649/7564 sayılı kararı ile onanmıştır.
Buna göre, müterafik kusur indirimi yapılması için gerekli şartlar oluşmamıştır ve temlik edene ait işyerinde oluşan zararın, bozmadan önceki bilirkişi raporu ile belirlenen 259.309,89 TL’nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte temlik alan sigorta şirketine ödenmesi gerekmektedir.
Elde, asıl ve birleşen dava şeklinde iki ayrı dava var ve bu sebeple her bir dava yönünden ayrı hüküm kurulması gerekiyor ise de, bozmadan önceki kararda asıl ve birleşen davanın davalıları yönünden tek bir hüküm kurulduğu ve yargılama giderlerinin de bu şekilde değerlendirildiği, tarafların bu yöne ilişkin temyizlerinin olmadığı görülmüş, hal böyle olunca asıl ve birleşen dava yönünden bozmadan önce olduğu gibi tek bir başlık altında hüküm kurulmuş ve vekalet ücreti dahil yargılama giderleri de bu şekilde hüküm altına alınmıştır. Birleşen davanın davalısı İdol şirketi önceki kararı temyiz etmemiş olup, kararın onun yönünden kesinleşmiş olduğu görülmekle onun hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerektiği düşünülebilir ise de, bozmadan önceki kararda her iki davanın davalıları hakkında müteselsil sorumluluk şeklinde hüküm kurulmuş ve Yargıtay’ca İdol şirketi hakkındaki kararın onanmasına şeklinde bir karar verilmemiş olduğundan, bu kez de her iki davanın davalıları hakkında birlikte hüküm kurulmuştur. Davacı yararına takdir edilen vekalet ücreti karar tarihindeki tarifeye göre belirlenmiş, ancak İdol şirketi hakkındaki dava kesinleştiğinden vekalet ücretine ilişkin sorumluluğu önceki kararda hüküm altına alınan vekalet ücreti miktarı ile sınırlı tutulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Mahkememizin esas dava dosyası ile birleşen 2013/295 Esas sayılı dava dosyası bakımından;
1-Davanın KABULÜ ile 259.309,89- TL’nin ödeme tarihi olan 17/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılar …. ile ….den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 17.713,46 TL karar ilam harcından peşin alınan 8.279,20 TL’nin mahsubu ile bakiye karar ilam harcı olan 9.434,26 TL’nin davalılar …. ile ….den müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 45,45 TL başvurma harcı ile peşin karar ilam harcı olarak yatırılan 8.279,20 TL’nin davalılar …. ile ….den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından ödenen 550,50 TL tebligat ve posta gideri, 206,30TL keşif harcı, 8.400,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 9.156,80 TL yargılama giderinindavalılar …. ile ….den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 26.594,69 TL vekalet ücretinin davalılar …. ile ….den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davalı tarafın sarf ettiği yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine,
8-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde, müracaat etmeleri halinde kalemde, müracaat etmemeleri halinde dosyaya hesap numarası bildirmiş ise hesaba aktarmak sureti ile, hesap numarası da bildirilmemiş ise masrafı gider avansından karşılanmak sureti ile PTT vasıtasıyla adreste ödemeli olarak taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili ile İhbar olunan Saski vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda mahkememiz gerekçeli kararının taraflara tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/03/2022

Katip
¸e-imza

Hakim
¸e-imza

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır.