Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/321 E. 2022/294 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/321 Esas – 2022/294
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/321
KARAR NO : 2022/294

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

VEKİLİ :
DAVALILAR :

VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/05/2021
KARAR TARİHİ : 15/03/2022
KARARIN YAZ. TARİH : 31/03/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İddia ve savunmaların özeti;
Davacı vekili mahkememize verdiği 11/05/2021 havale tarihli dava dilekçesinde özetle;müvekkili Kurumun ihale ile davalı şirketlerle güvenlik konusunda hizmet alımı yaptığını, dava dışı işçi …’ın müvekkili Kurumun güvenlik işlerini üstlenen davalı şirketler bünyesinde 03/03/2018 tarihinden 18/06/2019 tarihine kadar çalıştığını, dava dışı işçiye 5.413,11 TL kıdem tazminatı ödendiğini beyanla dava dışı işçiye ödenen 5.413,11 TL’nin ödeme tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketlerden rücuen tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı … …. vekili mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle;davaya bakmakla yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğunu, akdedilen sözleşme ve eki şartnamelerde işçilik alacaklarından müvekkili şirketin sorumlu olduğu yönünde bir hüküm bulunmadığını, müvekkili şirketin sadece dava dışı işçinin aylık ücretinden sorumlu olduğunun açıkça düzenlendiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalılara dava dilekçesinin tebliğ edildiği ancak yasal süresi içerisinde cevap vermedikleri görülmüş, yargılama aşamasında vekaletname ibraz edilmiş, davalılar vekili süresinden sonra sunmuş olduğu dilekçesi ile davanın reddini talep etmiştir.
Toplanan deliller:
Davaya konusu döneme ait hizmet alım sözleşmeleri, teknik şartnameler, ödeme belgeleri, hizmet cetveli, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
Delillerin tartışılması, değerlendirilmesi ve gerekçe:

Dava, asıl işverenin alt işverenlere rücusundan kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
Davacının davalı şirketlerle hizmet alım sözleşmesi yaptığı, bu sözleşmeler kapsamında çalışan dava dışı …’a davacı tarafından 5.413,11 TL kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı ve yapılan bu ödemenin sözleşme hükümleri İş Kanunu 2/6 maddesi 6098 sayılı TBK’nu 162 – 168 maddeleri uyarınca davalılardan tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatından hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğuna ilişkindir. Taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığından davanın TBK hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Gerek davacı, gerekse davalılar tacir olup, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta tarafların ticari işletmesiyle ilgili olduğundan TTK 4. maddesi gereği mahkememiz iş bu davada görevlidir.
Davalılar … … cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” düzenlemesi yer almaktadır. Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK’nın 17. maddesi uyarınca geçerlidir. Yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilir. Bu yeni düzenleme, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanmakla birlikte, HMK’nın 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir. Mahkemece re’sen yetkisizlik kararı verilebilecek haller, dava şartı olan, kesin yetki halleridir. HMK’nın 18. maddesi kesin yetkinin olduğu hallerde tarafların yetki sözleşmesi yapamayacaklarını açıkca düzenlemiştir. Bu nedenle yetki sözleşmesi kesin yetkinin olduğu hallerde yapılamaz. Yetki sözleşmesinin yapılmış olması da resen yetkisizlik kararı verilebilecek hallerden değildir.
Somut olayda, kesin yetki durumu bulunmadığından ve davalı vekili yetki itirazında, sözleşmede gösterilen Ankara mahkemelerinin yetkili olduğunu ileri sürmediğinden, bu davalı yönünden mahkememiz yetkili hale gelmiştir.
Diğer davalılar vekilinin yetki ilk itirazlarının süresinde sunulmamış olması sebebiyle değerlendirilmemiştir.
Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş aktinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.
İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır. İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır. İşveren tarafından bu ödemelerin feri mahiyetinde yapılan ödemeler de ayrı esasla yüklenicilerden tahsil edilebilecektir.
Dosya kapsamından, davacı ile davalılar … adi ortaklığı arasında 01/11/2017-31/08/2018 tarihleri için 2017/278811 ihale kayıt numaralı, davalı Yavuz Korumu ve …. ile 01/09/2018-31/08/2019 dönemi için 2018/142497 ihale kayıt numaralı hizmet alım sözleşmelerinin yapıldığı, sözleşmeler kapsamında dava dışı işçi …’ın 01/09/2018 tarihinde işi girdiği, 31/08/2019 tarihine kadar çalıştığı bu süre kapsamında kendisine 5.413,11 TL kıdem tazminatı ödendiği sabittir. Bu durumda yapılması gereken taraflar arasındaki sözleşme ve ekleri belgelere göre kıdem tazminatından sorumluluğa ilişkin açık hüküm bulunması halinde bu hükme göre değerlendirme yapılması, aksi takdirde Yargıtay 23. HD’nin 2016/5902 Esas 2019/5126 Karar sayılı ve benzeri ilamlarında açıklandığı üzere hizmeti yapan davalıların kendi işçisi ile hizmeti vermesinin sözleşmenin bir unsuru olması nedeniyle işçi ücretleri vs ödentilerden davalıların sorumlu olduğu gerekçesi ile işçinin çalıştığı süre ile orantılı olarak ihale sözleşmesi yapılan davalıların sorumluluğunun tespit edilmesidir.
Hizmet alım sözleşmelerinin 8.2 maddesinde ihale dokumanını oluşturan belgeler arasındaki öncelik sırası tespit edilmiş olup, buna göre sırasıyla hizmet işleri genel şartnamesi, idari şartname, sözleşme tasarısı, varsa birim fiyat tarifleri, varsa özel teknik şartname ve teknik şartname hükümleri incelenmelidir. Dosyada hizmet alım sözleşmelerine ilişkin her döneme ait teknik şartnameler mevcut olup, “Özel Kriterler” başlığı altındaki E/5 bentte “Yüklenici yürürlükteki iş ve sosyal güvenlik hukuku mevzuatı hükümlerine göre çalıştıracağı güvenlik görevlilerin her türlü özlük haklarını karşılamak zorundadır. Mevzuata göre işçi alınması, işçi çıkartılması, işçi haklarının ödenmesi ve sair konularda (kıdem tazminatı hariç olmak üzere) tüm sorumluluk yükleniciye aittir” hükmüne göre davacı İdarenin ödediği kıdem tazminatında sorumluluğun yükleniciye ait olmadığı uygulanması gereken teknik şartnamede açıkça gösterilmiş olması sebebiyle kıdem tazminatından davalıların sorumlu olmaması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafça sunulan sözleşme, teknik şartname ve hüküm kurmaya ve denetime elverişli görülen bilirkişi raporuna göre taraflar arasındaki teknik şartnamede, yüklenicinin kıdem tazminatından sorumlu tutulmayacağına dair açık bir hüküm bulunduğu saptandığına göre ve rücu ilişkisinde taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği veçhile, dava dışı işçiye ödenen tutarın davalılar şirket nezdindeki çalışma süresine tekabül eden kısmının davalılardan talep edilmesine olanak yoktur. Bu tutar, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca davacı üzerinde bırakılması gerektiğinden davalılar …. ve … … ve Yavuz Korumu ve …. yönünden açılan davanın sübut bulmadığından reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacı tarafından sunulan sözleşme ve teknik şartname dikkate alındığında her ne kadar …’ne karşı dava açılmış ise de davacı ile bu şirket arasında herhangi bir hizmet alım sözleşmesi yapılmadığı görülmüş, bu davalı yönünden dava pasif husumet yokluğundan reddedilmiştir. Bu davalı yönünden dava pasif husumet yokluğundan reddedildiğinden davalıya maktu vekalet ücreti takdir edilmiştir.
7155 sayılı yasanın 23. maddesi ile değişik 6325 sayılı kanunun 18/A-13 maddesi gereği davadan önce davacının arabuluculuk başvurusu yaptığı, davalı … …. vekilinin arabuluculuk görüşmelerine katıldığı, diğer davalıların katılmadığı, anlaşma sağlanamadığı görülmekle, aynı yasanın 11. maddesi gereği tespit edilen arabuluculuk ücretinin davalılar …. ve … …’den yargılama gideri olarak tahsiline karar vermek gerekmiş ayrıca arabuluculuk görüşmesine katılmayan iş bu davalılara vekalet ücreti takdir edilmemiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1.Davanın REDDİNE,
2.Peşin alınan 92,45 TL harçtan alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 11,75 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3.Davalı … …. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak iş bu davalıya verilmesine,
4.Davalı …. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak iş bu davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan 191,00 TL posta gideri ve 500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 691,00 TL yargılama giderinin davalılar …., ve … …’den alınarak davacıya verilmesine.
6.1.360,00 TL arabulucu ücretinin davalılar …. ve … …’den alınarak hazineye gelir kaydına.
7.Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine.
8.Kullanılmayan gider avansın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine.
Dair, davacı vekilinin yüzünde davalı vekillerinin yokluğunda kesin olmak üzere verilen karar açıkça anlatıldı, usulen tefhim edildi.
Katip
¸e-imza

Hakim
¸e-imza