Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/206 E. 2021/1053 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/206 Esas – 2021/1053
T.C.

ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/206
KARAR NO : 2021/1053

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALILAR : …
VEKİLİ : …
FERİ MÜDAHİL : …
VEKİLİ : …
FERİ MÜDAHİL :…
VEKİLİ : …
FERİ MÜDAHİL : …
VEKİLİ :…
İHBAR OLUNAN : …
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ :…
KAR. YAZIM TARİHİ :…
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İddia ve savunmaların özeti;
Davacı vekili mahkememize sunduğu … havale tarihli dava dilekçesinde özetle; … tarihinde …’da meydana gelen kuvvetli yağış neticesinde müvekkil … Türk Sigorta A.Ş.’ye … poliçe nolu İş Yeri Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan … Giyim Sanayi Ve Ticaret A.ş.’nin … Avm İşyerinde büyük hasar meydana geldiğini, eksper tarfından düzenlenen … tarihli ara rapor ve … tarihli kesin rapor ve iş yeri sgorta poliçesi ekindeki belgeler, fotoğraflar ve hesaplamalar doğrultusunda sigortalı işyerinde 586.471,00TL hasar meydana geldiğinin tespit edildiğini, sel hasarından sonra … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/58 D. İş sayılı dosyası ile tüm hasarların meydana geldiği mahallelerde delil tespiti yapılmış olup, inşaat mühendisi, çevre yüksek mühendisi, mimar, jolojiyüksek mühendisi bilirkişi heyeti tarafından dosyaya bilirkişi raporu sunulduğunu, bilirkişi raporunda tüm … genelinde … Alışveriş Merkezinde … ve Eski Sanayi Sitesindeki işyerlerinde TOKİ Konutlarında bulunan mesken ve iş yerlerinde meydana gelen hasarlarla ilgili olarak; davalı şirketler ile birlikte …, … Büyüşehir Belediyesi ve … Belediyesi Kusurlu hatalı bulunduğunu ayrıca … Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/14389 sayılı soruşturma dosyası açılmış olup, yine hasarın ve ölüm vakalarının meydana geldiği mahallelerde mimar, jeoloji yüksek mühendisi, çevre yüksek mühendisi, inşaat mühendisi bilirkişi heyetince ayrı bir rapor sunulduğunu, bilirkişi raporunda mert ırmağı havzasında sel kapanı bulunmadığı ve bu ırmak üzerinde sel olayının yaşanmasının nedeninin daalı kurumlarca açıklanması gerektiğini, … alışveriş merkezindeki hasarların sebeplerinin dereyatağına imar ve iskan ruhsatı verilmesi, … Avm içinden geçen derenin maksimum feyezan debisine göre projelendirilmesi ve taşkının olması sebeplerinden ilgili … Büyükşehir Belediyesi ve … Belediyesi ile proje sahiplerinin kusurlu ve sorumluğu olduğunun tespit edildiğini, …’da meydana gelen sel hasarından sonra gerek yerel ve gerekse ulusal basında pek çok yazı ve yorumların çıkmış olduğu ve yine teknik sivil toplum kuruluşları tarafından özellikle davalı kurumların ihmal ve kusurlarını ortaya çıkaran makale ve görüşlerin yayınlandığını, Neticeten gerek Sulh Hukuk Mahkemesinin dosyasına, gerek Cumhuriyet Başsavcılığının Soruşturma dosyasına sunulan oldukça ayrıntılı bilirkişi heyet raporları ile Türkiye Mimarlar Mühendisler Odaları Birliği, İnşaat Mühendisleri Odası ve diğer teknik kurumlar tarafından yapılan tespit ve hasaran müştereken ve mütselsilen sorumlu olması, izah olunan nedenlerle fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydıyla 586.471,00 TL’nin (150.000,00TL için 12/09/2012 ve 436.471,00TL için 29/11/2012) ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini mahkememizden talep ve dava etmiştir.
Davalılar … Turizm…A.Ş. ve … İnşaat…A.Ş. vekili mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan iş bu davanın reddi gerektiğini, husumete ilişkin itirazlarının bulunduğunu, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/58 D. İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda müvekkili şirkete izafete edilmiş herhangi bir bulunmadığını, … AVM içerisinden geçen İncirli Deresi ile ilgili … Bölge Müdürlüğünün görüşleri ile Büyükşehir Belediyei’ne bağlı SASKİ Genel Müdürlüğü’nün onaylı aldığındığını, müvekkilinin işletmecisi olduğu … AVM’i yasal mevzuata uygun inşaat ruhsatı verildiğini, ruhsata ve projelere uygun inşaat yapıldığından yapı kullanma izin belgesi verildiğini, keza … Valiliğinin 11/07/2012 tarihli yazısında, sel ve verdiği zararlarla ilgili Valilik tarafından tespitlerin yapıldığını, sel ve zararlardan kurumların sorumlu olduğunu, alış veriş merkezinin inşaatının gerçekleştirilmesinin felaketin oluşmasında herhangi bir etkisinin olmadığı açıkça yer aldığını, belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Toplanan deliller.
… tarihli ekspertiz raporu, … tarihli yangın sigortası ekspertiz raporu, hasar dosyası, … 3 nolu sigorta poliçesi, mahallinde … tarihinde bilirkişiler … oluşan heyetle yapılan keşif ve alınan … havale tarihli rapor, … Turiz….Şti ile … Giyim San. Tic. A.Ş. arasındaki … tarihli kira sözleşmesi, sel baskını sonrası 24/07/2012 tarihli restorasyon teklifi, ödeme dekontları, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/58 D-iş sayılı dosyasındaki bilirkişi raporu, Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/14389 Soruşturma sayılı dosyasındaki teknik bilirkişi raporu, … alışveriş merkezine ait inşaat ruhsatları, tapu kayıtları, yapı kullanım izin belgeleri, … 1.İdare Mahkemesinin 31/03/2015 tarih 2013/689 Esas 2015/465 Karar sayılı ilamı, bilirkişiler … oluşan heyetten alınan … tarihli ek rapor, … 1.İdare Mahkemesinin 20/02/2018 tarih 2017/803 Esas 2019/186 Karar sayılı kesinleşmiş ilamı, 29/11/2012 tarihli tazminat makbuzu ve ibraname, tarihsiz temlikname ibra ve feragatname, ibra ve feragatnameler, Mahkememizin aynı olayla ilgili Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleşen 2014/593 Esas 2016/204 Karar sayılı ilamı, ticaret sicil kayıtları ve tüm dosya kapsamı.
Delilerin tartışılması, değerlendirilmesi ve gerekçe;
Dava, rücuen tazminat talebine ilişkindir. Dosya kapsamından … 3 nolu ”işyeri sigorta poliçesi” ile 30/06/2012-2013 tarihleri arasında sigortalanan, … tarihinde meydana gelen sel baskının da hasarlanan sigortalı işyeri hasarı davacı sigorta şirketi tarafından ödenmiş, işbu dava ile öncelikle TTK 1472 maddesi gereği ”halefiyet” esasına dayalı olarak, olmadığı taktirde TBK 183 vd.maddelerinde düzenlenen “alacağın temliki” hükümlerine göre ödenen bedelin rücuen tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre öncelikle TTK 1472.maddesindeki rücu koşullarının oluşup oluşmadığı ve bu arada somut olay bakımından işyeri sigorta poliçesinin geçerli olup olmadığı incelenmeli, sözleşmenin dolayısıyla poliçenin geçerli olmadığının saptanması halinde bu kez alacağın temliki hükümlerine göre inceleme ve değerlendirme yapılarak sonuca varılması gerekmektedir.
Mahkememizin 17/06/2015 tarih 2014/629 Esas 2015/572 Karar sayılı ilamıyla davanın kabulüne karar verilmiş, davalı … Turizm…A.Ş vekili ile feri müdahil Büyükşehir Belediyesi vekili tarafından Temyiz edilmiş, dosya Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 05/10/2020 tarih 2019/867 Esas 2020/5053 Karar sayılı kararıyla ”Davacı tarafın aynı zarar için, zararın meydana geldiği yapıyı inşa eden davalı … İnşaat A.Ş’ye yapım izni veren, yapıyı yeterince denetlemeyen ve hizmet kusuru olduğu iddia edilen idareler (eldeki davada fer’i müdahil olan) aleyhine de idari yargıda dava açtığı; idareler aleyhine açılan dava hakkında idari yargıda verilen kabul kararının bozulduğu; idari yargıda verilen bozma kararında, yapıya ilişkin yapım izni ile kullanım belgesini veren idarelerin zarardan sorumlu olup olmadıkları ve zarar ile idarelerin eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığına ilişkin araştırmanın yetersiz bulunduğu; sigortalı işyerinin bulunduğu ana yapıyı inşa eden- işleten davalıların, idareler tarafından verilen izin ve onaylara bağlı olarak yapıyı inşa ettiği ve işlettiği dikkate alındığında; idareler yönünden yapılacak illiyet bağına ilişkin araştırmanın, eldeki davanın davalılarının durumunu da etkileyeceği gözetilip, idari yargıda süren davanın sonuçlanmasının beklenmesi, orada yapılacak tespitler ve verilecek karar dikkate alınmak suretiyle, davalıların hukuki durumlarının takdir edilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. Kabule göre de; davacı tarafın aynı alacak için hem idari yargıda hem de adli yargıda eldeki davayı açıp alacak talebinde bulunduğu, iki ayrı yargı kolunda açılan davalar sonunda alınacak kararlar ile aynı alacağın iki kez tahsili ihtimalinin bulunduğu dikkate alınmak suretiyle, idari yargıda verilen hükümle tahsilde tekerrür oluşturmayacak biçimde tazminatın hüküm altına alınmayışı da doğru olmamıştır” gerekçeleriyle bozularak mahkememize gönderilmiş ve mahkememizin 2021/206 Esas sırasına kaydı yapılmış, mahkememizin 26/05/2021 tarihli duruşmasında usul ve yasaya uygun Yargıtay 17. HD’nin 05.10.2020 tarih ve 2019/867 E. 2020/5053 K. sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlıklı 1472/1. maddesine göre, “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.” Sigortacının kanuni halefiyetinden söz edilebilmesi için; a-geçerli bir sigorta sözleşmesinin olması, b-sigortacının bu sigorta sözleşmesine dayalı tazminat ödemesi ve c-ödeme yaptığı sigortalının zarar verene karşı bir talep ve dava hakkının bulunması gerekir. Bu üç şartın birlikte gerçekleşmesi durumunda, sigortacının halefiyeti kanun gereği kendiliğinden doğar.
Geçerli bir sigorta sözleşmesinin bulunması, sigortacının sigorta tazminatı ödeme borcunun hukuki sebebini teşkil etmektedir. Dolayısıyla sigorta tazminatı ödemesinin geçersiz ve yürürlükte olmayan bir sigorta sözleşmesine dayalı olarak yapılmış olması durumunda sigortacının kanuni halefiyetinden söz edilemez. Böyle bir durumda, sigortacının yapmış olduğu ödemeye ilişkin olarak zarar sorumlusuna talep yöneltebilmesinin yegâne yolu, 6098 sayılı TBK’nun 183 vd. hükümlerine göre alacak ve dava hakkını devralmış olmasıdır.
3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında; ilgililerin, işyeri açma ve çalışma ruhsatı adlı belgeye dayanarak işyeri açabileceği belirtilmiş, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’in 6. maddesinde de, yetkili idareden usulüne uygun işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerlerinin yetkili idarelerce kapatılacağı düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nun “Geçerli olmayan sigorta” başlıklı 1404. maddesinde, sigorta ettirenin ya da sigortalının, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı bir fiilinden doğabilecek bir zararını teminat altına almak amacıyla sigorta yapılamayacağı; 1452. maddesinde ise, 1404 ve 1408. madde hükümleriyle 1429. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı sözleşmelerin geçersiz olduğu düzenlenmiştir.
İşbu davada davacı sigorta şirketince düzenlenen işyeri sigorta poliçesinin 30/06/2012-2013 tarihli olduğu ve rizikonun 03-… tarihinde gerçekleştiği, riziko tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmadığı, ruhsatın davaya konu sel olayının meydana geldiği tarihten sonra alındığı, davacının işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan bir işyeri hakkında poliçe düzenlemek suretiyle yasanın yukarıda işaret edilen emredici hükümlerine aykırı davrandığı, sigorta sözleşmesinin 6102 sayılı TTK’nun 1404. maddesi delaletiyle 1452. maddesi gereğince geçersiz olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı sigorta şirketi geçersiz bir sözleşmeye göre ödeme yaptıktan sonra kanuni halefiyete göre ikame ettiği işbu davada zarar sorumlularından ödediği tutarın rücuen tazminini talep etmektedir. Sigorta sözleşmesinin açıklanan sebeplerle geçerli olmadığı sonucuna varıldığına göre, kanuni halefiyetin ilk şartı olan “ortada geçerli bir sözleşme bulunması” koşulu gerçekleşmemiştir ve davacı sigorta şirketinin davalılardan 6102 sayılı TTK’nun 1472. maddesi kapsamında tazminat talep etmesi mümkün değildir.
Davacının, “alacağın temliki” hükümlerine göre rücu isteminde bulunup bulunamayacağına gelince; sigortacının kanuni halefiyeti, kanuni temlik niteliğinde olduğundan, alacağın devrine ilişkin TBK’da yer alan düzenlemeler, niteliğine aykırı düşmedikçe sigortacının kanuni halefiyeti bakımından da uygulanır. Bunun yanı sıra, sigortacının kanuni halefiyetine ilişkin şartların mevcut olmadığı bir durumda, sigortacının TBK’da düzenlenen alacağın temliki hükümlerine dayalı olarak sigortalının zarar sorumlusuna karşı alacak hakkını devralması da mümkündür. Nitekim uygulamada sigorta şirketleri, kanuni halefiyet şartlarının oluşmaması ihtimaline karşı, ödeme yaptıktan sonra sigortalıya “Temlikname” adı altında bir belge imzalatmakta ve bu suretle sigortalının zarar sorumlusuna karşı alacak hakkını devralmaktadır. Geçerli bir sigorta sözleşmesine dayanmaksızın ya da sigorta teminatı kapsamında olmayan bir rizikoya ilişkin olarak sigortalıya ödeme yapılmış olması durumunda sigortacının sigortalıya ait alacak hakkını devralarak zarar sorumlusuna rücu etmesi mümkündür. Aynı şekilde, geçerli bir sigorta sözleşmesi olmakla birlikte mevcut sigorta tazminatında yanılgıya düşülerek bir “hatır ödemesi” yapılması durumunda da sigortalının 6098 sayılı TBK’nun 183 vd. maddeleri uyarınca alacak ve dava hakkını sigortacıya devredebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde, sigortacı kanuni halefiyetinden bağımsız olarak, alacağın temliki hükümleri uyarınca ödemiş olduğu tazminat tutarını zarar sorumlusundan talep edebilmektedir.
Bu arada sigortacının kanuni halefiyetinin yanında alacağın aynı zamanda temlik edilmiş olduğu durumlarda, sigortacının kanuni halefiyetine ilişkin hükümler uyarınca dava açmış olmasına rağmen hakimin alacağın temliki hükümlerine göre karar verip veremeyeceğine ayrıca değinmek gerekir. Öğretide çoğunluğun da kabul ettiği üzere, davanın maddi vakıaların imkan tanıdığı kanun hükümlerinden yalnızca birine dayanılarak ikame edilmesi halinde, hakim, tarafın dayanmadığı kanun hükmü uyarınca da karar verebilecektir; meğerki davacı davasını taleplerden yalnızca birine hasretmiş olsun. Böyle bir durumda, hukuku re’sen uygulamakla yükümlü hakim, gerekliliği konusunda öğretide aksi görüşler olsa da ıslaha dahi gerek olmaksızın, alacağın temliki hükümlerine göre karar verebilecektir. Nitekim, Yargıtay’ın, sigortacının alacağı devraldığı hallerde, davanın kanuni halefiyet ile ilgili sınırlamalara bağlı kalınmaksızın ele alınması, gerekmesi durumunda alacağın temliki hükümlerine göre yargılama yapılması gerektiği yönünde müstakar uygulamaları mevcuttur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/1024 Esas 2014/8041 Karar sayılı ilamı).
Davaya konu olaya ilişkin olarak İdareler aleyhinde açılan dava sonucunda … 1.İdare Mahkemesinin 2013/689 Esas 2015/465 Karar sayılı davanın kısmen kabulüne ilişkin kararı Danıştay 8.Dairenin 2015/8616 Esas 2016/791 Karar sayılı ilamı ile ”…işyeri açma ve çalıştırma izni olmayan işyerinin faaliyette bulunamayacağı, sigortalının kanunun emredici hükümlerine aykırı fiilinden doğan zararın teminat altına alınmasını sağlayan sigorta sözleşmesinin geçerli olmayacağı…bu durumda sigortalının imar hukukuna ilişkin yapı ruhsatı, yapı kullanma izin belgesi ve işyerine ilişkin ruhsatlarının araştırılarak bu ruhsat ve izinlerin olmaması halinde davalı idarelerin hizmet kusuruna ilişkin fiilleriyle zarar arasındaki illiyet bağının ortadan kalkacak olması nedeniyle davalılar yönünden davanın reddi gerekirken…” gerekçesiyle bozulmuş, … 1.İdare Mahkemesinin 2017/803 Esas 2019/186 Karar sayılı ilamı ile bu kez davanın reddine karar verilmiş, karar kesinleşmiştir. Ancak eldeki davada, bu şekilde değerlendirme yapılması, yani sigorta şirketinin ruhsatı olmayan bir işyeri hakkında poliçe düzenlemiş olması sebebiyle ağır kusurlu kabul edilip onun bu ağır kusurunun davalılar ile zarar arasındaki illiyeti kestiğinin kabul edilmesi mümkün değildir; zira tam yargı davalarındaki hizmet kusuru ve illiyet bağının içeriği, TBK’nun haksız fiile ilişkin 49 vd. maddelerinde unsurların içeriğinden farklı olup, eldeki davada davacının tazminat isteminin dayanağı mahkememizin değerlendirmesi ve kabulüne göre, alacağın temliki ve 6098 sayılı TBK’daki haksız fiile ilişkin hükümlerdir.
Tazminat talebinin kanuni dayanağı “alacağın temliki” hükümleri olduğuna göre (29/11/2012 tarihli tazminat makbuzu ve ibraname, tarihsiz temlikname ibra ve feragatname), uyuşmazlığın alacağı temlik eden … Perakende Ticaret A.Ş. ile davalılar arasındaki hukuki ilişkiye bakılarak çözüme kavuşturulması gereklidir. … Perakende Ticaret A.Ş. ile davalılar arasında ise TBK’nun 69. maddesindeki yapı eseri malikinin sorumluluğu kapsamında bir ilişki bulunmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmakta olup, sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk – bakım eksikliği ayrımının bir önemi yoktur. Zira, malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için; yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden zararın doğması, yapım bozukluğu veya bakım eksikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir. İlliyet bağını kesen sebepler ise; mücbir sebep, zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurudur. Zarar, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğmuş ise yapı malikinin sorumluluğu söz konusu olmaz (Yargıtay HGK’nun 2017/3-439 Esas ve 2017/1463 Karar sayılı ilamı).
Mahkememizce gerek bozmadan önce ve gerekse bozmadan sonra alınan bilirkişi raporlarında, AVM’nin maliki … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğu, ayrıca bu dosyadaki fer’i müdahil ve ihbar olunan … Büyükşehir Belediye Başkanlığı, … Belediye Başkanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün de olayda ihmallerinin bulunduğu bildirilmiş olup, birden çok kişinin birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanacağından tarafların olayın meydana gelmesinde ne oranda kusurlu olduklarının bir önemi yoktur. Nitekim bozmadan önceki kararda da AVM’yi işleten … Turizm Ve Yönetim Hizmetleri Tic. A.Ş ile AVM’nin maliki … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin birlikte sorumluluklarına hükmedilmiş, davalı … Turizm ve Yönetim Hizmetleri Tic. A.Ş. birlikte sorumluluğa ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmeyip reddedilmiştir. Bu nedenle hasardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaları gerektiği kanaatine varılmıştır.
Öte yandan alacağını 29/11/2012 tarihli tazminat makbuzu ve ibraname ve tarihsiz temlikname ibra ve feragatname ile temlik eden … Perakende Ticaret A.Ş.’ne ait işyerinin olay tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmamasının müterafik kusur kabul edilip edilmeyeceğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Davada, işyeri sahibinin zararın artmasına etkili bir davranışının bulunduğu yönünde bir iddia ileri sürülüp ispat edilmiş değildir. Salt işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmaması gerçekleşen olay karşısında kusura veya zararın doğmasına/artmasına bir etkisi yoktur. Nitekim, rücuen tazminat talepli benzer Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen 2019/192 Esas 2020/156 Karar sayılı dava dosyasında, sigortalı işyerine ait işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmaması müterafik kusur olarak görülmemiş, KASKİ vekili 18/03/2020 tarihli temyiz dilekçesinde Danıştay 8. Dairesi’nin işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan işyerleri hakkında poliçe düzenleyen sigorta şirketlerinin ağır kusurlu olduğu ve bu durumun idarelerin hizmet kusuru ile zarar arasındaki illiyeti keseceği yönündeki içtihatlarına dikkat çekip müterafik kusur itirazında bulunmuş ise de temyiz itirazlarının tamamı Yargıtay 17.HD.nin 16/03/2021 tarih ve 2334/2753 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Yine aynı sel olayında AVM’deki başka bir işyerinde oluşan hasarın rücuen tazmini talebi ile açılan Mahkememizin 2014/593 Esas 2016/204 Karar sayılı dosyasında müterafik kusur indirimi yapılmadan sonuca gidilip karar verilmiş ve davanın tam kabulüne ilişkin karar Yargıtay 11. HD’nin 2016/13649 Esas 2017/7564 Karar sayılı kararı ile onanmış olup, aynı olaya ilişkin işbu davada farklı sonuca gidilmesi hukuksal güvenlik ilkesi yönünden mümkün görülmemiş, müterafik kusur indirimi yapılması için gerekli şartlar oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
Böylece meydana gelen olayda davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu müterafik kusur indiriminin yapılmasına gerek olmadığı tespit edildikten sonra tazminat miktarının belirlenmesi gerekmektedir. Burada hemen belirtelim ki mahkememizin kabule ilişkin 2014/160 Esas 2015/570 Karar sayılı ilamı yalnızca davalı … Turizm ve Yönetim Hiz. A.Ş ile feri müdahil Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edildiği gibi temyiz dilekçesi içeriğinden zarar miktarına ilişkin bir itirazın bulunmadığı görülmektedir. Bozma öncesi mahkememizce yaptırılan … tarihli bilirkişi heyet raporunda toplam hasarın 586.471,90 TL olduğu ve tamamının talep edilebileceği tespit edildiği gibi ekspertiz raporunda da hasar miktarının aynı şekilde tespit edilmiş olduğu, dolayısıyla bu miktar hasarın alacağın temliki hükümlerine göre talep edilmesi mümkün olmakla, ödeme tarihlerine göre 150.000,00 TL’ lik kısmının 12/09/2012 tarihinden, 486.471,00 TL’lik kısmının 29/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamı sonrası … 1. İdare Mahkemesi’nin 2017/803 Esas 2019/186 Karar sayılı dosyanın kesinleşmesi beklenmiş, bu dosyada dava konusu işyerine ait işyeri açma çalıştırma ruhsatının sigorta sözleşmesinin imzalandığı tarihte ve en geç rizikonun gerçekleştiği … tarihi itibariyle mevcut olmaması sebebiyle davacının sigortalısının ağır kusuru sebebiyle tazminat talebi reddedilmiş ise de, her iki yargı kolunda zarar ve sorumluluğa dolayısıyla illiyet bağına ilişkin yapılan değerlendirmede dikkate alınan unsurlar birbirinden farklı olmakla ve hususiyle mahkememizce TBK’nun 69. maddesi kapsamında değerlendirme yapılmış olmakla İdare Mahkemesince davacının sigortalısının ağır kusuruna ilişkin tespitlerin kabulü mümkün görülmemiştir. Esasen mahkememizce de İdari Yargı gibi poliçenin geçerli olmadığı değerlendirmesi yapılmış, ancak ”alacağın temliki” hükümlerinin hükümlerinin uygulanması ile sonuca gidilmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın KABULÜ ile; 586.471,00 TL’nin; 150.000,00 TL’lik kısmının 12/09/2012 tarihinden, 436.471,00 TL’lik kısmın 29/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 40.061,83 TL harçtan peşin alınan 10.015,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 30.046,33 TL harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 46.373,55 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafça sarf edilen posta masrafı 689,20 TL, bilirkişi ücreti 8.400,00 TL ve keşif harcı 206,30 TL olmak üzere toplam 9.295,50 TL’nin davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davalıların sarf ettiği yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan peşin harç, başvuru harcı ve vekalet harcı toplamı 10.043,55 TL harcın davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine,
8-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin, davalı … vekilinin ve Feri müdahil SASKİ vekilinin yüzüne karşı mahkememiz gerekçeli kararının taraflara tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. …

Başkan …¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır