Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/192 E. 2021/507 K. 13.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/192 Esas – 2021/507
/// TÜRK MİLLETİ ADINA ///

T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/192 Esas
KARAR NO : 2021/507

HAKİM : …
KATİP :…

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI …
VEKİLİ : …

DAVA : İtirazın İptali (Satış Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ :…

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili DAVA dilekçesi ile özetle: Samsun İcra Dairesi’nin 2020/12093 Esas sayılı takip dosyası üzerinden davalı aleyhine takibe girişildiğini ancak takibin itiraz üzerine durduğunu, oysa davalının takibe itirazında haksız olduğunu zira takip dayanağı … tarihli 15.000-TL bedelli çekin zamanında bankaya ibraz edildiğini ancak karşılığı olmadığından ödenmediğini, müracaat hakları kullanılmadığından bu senede istinaden kambiyo takibine girişilemediğini, fakat 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığını beyanla, itirazın iptali ile takibin devamını ve davalının icra-inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili CEVAP dilekçesi ile özetle: Takibe dayanak çekteki imzanın davalıya ait olmadığını, ayrıca kambiyo senedine dayalı alacağın zamanaşımına uğradığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Samsun İcra Dairesi’nin 2020/12093 Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş olup incelenmesinden: Takip alacaklısı davacı tarafından takip borçlusu davalı aleyhine “… tarihli 15.000-TL bedelli çek” açıklaması ile 7.894-TL asıl alacak ve 8.241,32-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 16.135,32-TL üzerinden ilamsız icra yolu ile takibe girişildiği, ancak takip borçlusu davalının borca itirazı üzerine takibin durduğu ve işbu davanın süresi içinde açıldığı görülmüştür.
Davalının sicil ve oda kaydı ile vergi kayıtları celp edilip, dosya arasına alınmıştır.
Dava, satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine itirazın iptaline ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesi ile, … tarihli 15.000-TL bedelli zamanaşımına uğramış çeke dayalı olarak başlatılan takibe itirazın iptalini talep etmiş, 31.05.2021 tarihli dilekçesi ile de, taraflar arasındaki temel ilişkinin “satış ilişkisi” olduğunu ve takibin fatura karşılığında satılıp davalıya teslim edilen ürün bedelinin tahsili için başlatıldığını bildirmiştir.
Kambiyo hukukunda, hamilin müracaat hakkını kaybettiği veya senedin zamanaşımına uğradığı durumlarda, kıymetli evraka özgü imkanlardan faydalanılması mümkün değildir. Hamil böyle bir durumda, ya asıl borç ilişkisine dayanarak alacağını talep edecek ya sebepsiz iktisap davası (TTK m. 732) açacak ya da karşılığın intikali yolu (TTK m.733) ile talepte bulunabilecektir. Belirtmek gerekir ki, asıl borç ilişkisine dayanılan hallerde o ilişkinin tabi olduğu kurallar uygulanır; mesela o ilişkinin tabi olduğu zamanaşımı esas alınır (Bkz: Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 19. Bası, syf. 204).
Eldeki davada, takibe dayanak çek … tarafından davacının emrine düzenlenmiş olup, taraflar arasındaki temel ilişki davacının iddiasına göre TBK’nun 207 vd. maddelerindeki satış sözleşmesine dayanmaktadır. Yani, davacı, asıl borç ilişkisine istinaden alacağın tahsilini talep etmektedir. Nitekim, davacının temel ilişkiye dayalı olarak istemde bulunmasının altında, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı talep hakkının 1 yıllık zamanaşımına tabi olması yatmakta olup (TTK m. 818/1-m delaletiyle m.732/4), somut olayda bu yöndeki istemin 05.10.2013 tarihinde zamanaşımına uğradığı görülmektedir.
Buna göre; davanın, 6102 s. TTK’nun 818/1-m maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 732. maddesi kapsamında açılmış sebepsiz iktisap davası değil, TBK’nun 207 vd. maddelerindeki satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali davası olarak nitelendirilmesi gereklidir.
Tacir’in tanımının yapıldığı TTK’nun 12. maddesinde göre, “(1) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. (2) Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. (3) Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.”
Esnaf’ın tanımının yapıldığı TTK’nun 15. maddesine göre, “(1) İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak, tacirlere özgü 20 ve 53 üncü maddeler ile Türk Medenî Kanununun 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da uygulanır.”
TTK’nun 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmış olup, anılan maddenin 1.fıkrasında; “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda…” sayılan davaların ticari dava olduğu belirtilmiştir.
Toplanan delillerden; davalının ticaret sicilinde kayıtlı olmadığı, Ticaret ve Sanayi Odası’nda kaydının bulunmadığı, 06.10.1998 – 31.10.2012 tarihleri arasında Gaziler Vergi Dairesi’nde kayıtlı olduğu, ancak dava tarihi itibariyle vergi kaydının dahi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkların çözümünde asliye ticaret mahkemesinin görevli olabilmesi için kişinin tacir sıfatının dava tarihi itibariyle de devam ediyor olması gerekir (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 27.04.2016 tarih ve 6610/2698 sayılı kararı ile 09.10.2015 tarih ve 5264/6438 sayılı kararı; Ankara BAM 24. HD.nin 21.11.2016 tarih ve 5/5 sayılı kararı; İzmir 17.HD.nin 03.01.2020 tarih ve 2975/1 sayılı kararı).
Bu sebeplerle, satış sözleşmesinden kaynaklı eldeki davanın mutlak ticari dava olmadığı ve dava tarihi itibariyle vergi kaydı dahi bulunmayan davalının tacir kabul edilmeyeceği, bu bakımdan davanın nispi ticari dava olarak da nitelendirilemeyeceği değerlendirilmiş, uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu düşüncesi ile dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin mahkememizin görevsizliği nedeniyle REDDİNE,
2-Dosyanın, kararın kesinleşmesini müteakip 2 haftalık kesin süre içinde ve HMK’nun 20’nci maddesinde vazolunan usule uygun başvuru olması halinde görevli SAMSUN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde HMK’nun 331/2’nci maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer emsal mahkemeye verilecek bir dilekçe ile Samsun BAM’da istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi, anlatıldı. …

Katip …
¸

Hakim …
¸

5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 5’inci maddesi kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.