Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/158 E. 2021/1063 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/158 Esas – 2021/1063
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/158
KARAR NO : 2021/1063

HAKİM : …
KATİP : …

MAHKEMEMİZİN İŞ BU DOSYASININ TARAFLARI

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI : …
VEKİLLERİ : …
FERİ MÜDAHİLLER : …
VEKİLİ : …

VEKİLİ : …

VEKİLİ : …

MAHKEMEMİZİN BİRLEŞEN 2013/282 ESAS-2013/253 KARAR SAYILI
DOSYASININ TARAFLARI

DAVALI :…
VEKİLLERİ : …
DAVA NEV’İ : …
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
KARARIN YAZ. TARİH : …

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ:
Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle, … tarihinde Samsun’da meydana gelen kuvvetli yağış ve sel neticesinde müvekkili …’ye … poliçe (… Hasar dosya numaralı) İşyerim … Poliçesi ile sigortalı bulunan …’nin … ilçesindeki … Merkezindeki mağazasında büyük hasar meydana geldiğini, …’nin ekspertiz raporlarının incelenmesinde, teminat konusu işyerinin faaliyet gösterdği … içinde faaliyet gösteren işyerinin bulunduğu lokasyon dereyatağı üzerine kurulduğunu, … içinden ıslah edilmiş dere akmakta olup, derenin bir kısmının üzerinin kapatılmış, bir kısmının ise açıkta olduğunu, derenin çıkışının kanallarla denize uzatıldığını,… içinden geçen Derbent Deresinin 03-04 Temmuz 2012 tarihinde meydana gelen aşırı sağanak yağışlar neticesinde debisinin arttığını, dere üzerinde bulunan bentlerin yetersiz olması nedeniyle taşan suların taşan dere yatağı ve cevresinde bulunan cüruflarla birlikte … nin bulunduğu lokasyona aktığı yatağın AVM tarafından ıslah edilmiş olmasına rağmen taşmalara karşı yetersiz önlem alınması nedeniyle tüm su çamur ve cürufun AVM sahasına dağıldığını, işyerinin yaklaşık 1-1,5 metre yüksekliğinde çamur vs ile dolduğunu, iş yerinin kullanılamaz (pert) olduğunu, yapılan teshit ve inceleme neticesinde Derbent Deresinin üzerinde 2 adet bent yapılması için …’nin veya Samsun Büyükşehir Belediyesinin AVM yetkililerinden talepte bulunduklarını, …’nin AVM’nin inşası için olumsuz rapor verdiği, raporun Belediye yetkilileri tarafından göz ardı edildiğini, ayrıca AVM yetkililerinin Dereyatağı üzerinde bent yapmak yerine kaya koymak gibi kısmi önlemler alındığının tespit edildiğini, meydana gelen zarar kalemleri, ekspertiz raporuyla tespit edilen 252.000,00 TL tazminat miktarının 01/08/2012 tarihinde müvekkiil … ödendiğini, T.T.K.nun 1472. Maddesine göre sigortacının hasar bedelini ödedikten sonra kanunen sigortalısının yerine halef olacağından ödenen miktarın tahsili için iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını, dosyada bulunan Ekspertiz raporu ile özellikle … … Mahkemesinin … D. İş sayılı dosyasına sunulan bilirkişi heyet raporu ile davalı kurumların tamamınınn hasarlandırıcı olayda kusurlu bulunduklarından iş bu davanın sonuna kadar davalı şirket adına kayıtlı … ‘nin bulunduğu taşınmazın 3. şahıslara devir ve satışının önlenmesi hususunda ihtiyati tedbir konulmasını,fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydıyla öncelikle ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile 252.000,00TL’ nin ödeme tarihi olan … tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini karar verilmesini Mahkememizden talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde ise; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan iş bu davanın reddi gerektiğini, husumete ilişkin itirazlarının bulunduğunu, …Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda müvekkili şirkete izafete edilmiş herhangi bir bulunmadığını, … içerisinden geçen İncirli Deresi ile ilgili … Bölge Müdürlüğünün görüşleri ile Büyükşehir Belediyei’ne bağlı SASKİ Genel Müdürlüğü’nün onaylı aldığındığını, müvekkilinin işletmecisi olduğu …’i yasal mevzuata uygun inşaat ruhsatı verildiğini, ruhsata ve projelere uygun inşaat yapıldığından yapı kullanma izin belgesi verildiğini, keza Samsun Valiliğinin 11/07/2012 tarihli yazısında, sel ve verdiği zararlarla ilgili Valilik tarafından tespitlerin yapıldığını, sel ve zararlardan kurumların sorumlu olduğunu, alış veriş merkezinin inşaatının gerçekleştirilmesinin felaketin oluşmasında herhangi bir etkisinin olmadığı açıkça yer aldığını, belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER:
Dava dilekçesi ekinde, dosya detay EPİS kaydı ile ödemeye ilişkin EPİS EFT dökümü ve yazışmalar, klasik yangın paket sigorta poliçesi, ekspertiz raporu, tutanaklar, faturalar ve hesap dökümleri, hasarlı işyerine ait renkli fotoğraflar, … Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasından aldırılan raporlar, …’nin … soruşturma sayılı dosyasından aldırılan raporlar, yapı ruhsatlarına dair belediyelerin cevabi yazılarını ibraz etmiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesi ekinde Samsun Valiliğinin 11/07/2012 tarihli yazı örneği, Samsun -Canik İlçesi İncirli Deresi Derivasyon Projesi sureti, davalı … ile … arasında akdedilmiş kira sözleşmesi örneği, ilgili belediyelere ilişkin yazışmalar, taşınmazın imar durumunu gösterir belge, yapı ruhsatları, tapu kayıtları ve yapı kullanımına ait izin belgelerini sunmuştur.
İhbar olunan … vekili cevap dilekçesi ekinde tapu kayıtları sunulmuştur.
Feri Müdahil … vekili … tarihli müdahale dilekçesi sunmuştur.
Davacı vekili tarafından 12/09/2014 havale tarihli beyan dilekçesi sunulmuştur.
12/09/2014 tarihinde mahallinde keşif yapılmıştır.
Davacı vekili 05/12/2014 havale tarihli dilekçe ile ekinde … cevabi yazıları, İçişleri Bakanlığının soruşturma izni verilmesine ilişkin kararı, … ve içinden geçen dereye ait renkli fotoğraflar, …’nin dere ıslahını üstlendiğine ilişkin 10/01/201 tarihli resmi yazışmaları sunulmuştur.
Bilirkişi heyetinden … tarihli rapor aldırılmıştır.
İhbar olunan …vekili davanın reddi talepli … havale tarihli dilekçe sunmuştur.
Davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir … havale tarihli dilekçe sunulmuştur.
İhbar olunan … vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içerir … tarihli dilekçe sunulmuştur.
Feri Müdahil … vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir … havale tarihli dilekçe sunulmuştur.
Davalı …vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir … havale tarihli dilekçe sunmuştur.
İhbar olunan … vekili … havale tarihli dilekçe ile ekine … İdare Mahkemesinin … tarihli … Esas … Karar sayılı kararından bir suret dosyaya ibraz etmiştir.
İhbar Olunan …i vekili … havale tarihli beyan dilekçesi ile ekinde … Mahkemesinin … esas … Karar sayılı kararından bir suret dosyaya ibraz etmiştir.
Mahkememizin … esas … Karar sayılı … tarihli kararı ile davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
Feri Müdahil … vekili … tarihli temyiz dilekçesi sunmuştur.
Davalı … vekili tehiri icra ve duruşma talepli … tarihli temyiz dilekçesi sunmuştur.
Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin 03/06/2020 tarihli 2019/4001 esas 2020/3124 Karar sayılı kararı ile Mahkememizin 2014/588 esas 2016/205 Karar sayılı 03/03/2016 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiş, dosya mahkememizin yukarıdaki esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Davacı vekili esasa ilişkin beyanlarını içerir 15/03/2021 havale tarihli dilekçe ile ekinde bir kısım karar ilamlarını ibraz etmiştir.
Davacı vekili esasa ilişkin beyanlarını içerir 27/04/2021 havale tarihli dilekçe ile ekinde Mahkememizin 2020/478 Esas sayı dosyasından sunulan 11/03/2021 tarihli emsal bilirkişi raporunu sunmuştur.
Mahkememizin 2020/478 Esas sayılı dosyasından aldırılan 11/03/2021 tarihli rapor dosyamız arasına alınmıştır. Taraflara tebliğ edilmiştir.
Davalı … vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir … tarihli dilekçe sunmuştur.
Davacı vekili 16/12/2021 tarihli dilekçe ile ekinde … Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı 22/11/2018 tarihli kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2019/1127 esas 2020/3099 Karar sayılı 06/07/2020 tarihli onama ilamı ile kesinleşme şerhinin bir sureti sunulmuştur.
Davalı … vekili … tarihli beyan dilekçesi sunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rücuen tazminat talebine ilişkindir.
Dosya kapsamından … nolu ”…i” ile 12/06/2012-12/06/2013 tarihleri arasında sigortalanan ve 04/07/2012 tarihlerinde meydana gelen sel baskını sonucu hasarlanan sigortalı işyerinin hasarının davacı sigorta şirketi tarafından ödendiği ve iş bu dava ile öncelikle TTK’nun 1472 maddesi gereği halefiyet esasına dayalı olarak, olmadığı taktirde TBK’nun 183 vd. maddesinde düzenlenen alacağın temliki hükümlerine göre ödenen bedelin rücuen tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre öncelikle TTK’nun 1472. maddesindeki rücu koşullarının oluşup oluşmadığı ve bu arada somut olay bakımından işyeri sigorta poliçesinin geçerli olup olmadığı irdelenmeli, bu irdeleme sonucunda sözleşmenin ve dolayısıyla poliçenin geçerli olmadığı saptanır ise rücu talebinin “alacağın temliki” hükümlerine göre kabul edilebilir olup olmadığına bakılmalıdır.
6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlıklı 1472/1. maddesine göre, “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.”
Sigortacının kanuni halefiyetinden söz edilebilmesi için; a-geçerli bir sigorta sözleşmesinin olması, b-sigortacının bu sigorta sözleşmesine dayalı tazminat ödemesi ve c-ödeme yaptığı sigortalının zarar verene karşı bir talep ve dava hakkının bulunması gerekir. Bu üç şartın birlikte gerçekleşmesi durumunda, sigortacının halefiyeti kanun gereği kendiliğinden doğar.
Geçerli bir sigorta sözleşmesinin bulunması, sigortacının sigorta tazminatı ödeme borcunun hukuki sebebini teşkil etmektedir. Dolayısıyla sigorta tazminatı ödemesinin geçersiz ve yürürlükte olmayan bir sigorta sözleşmesine dayalı olarak yapılmış olması durumunda sigortacının kanuni halefiyetinden söz edilemez. Böyle bir durumda, sigortacının yapmış olduğu ödemeye ilişkin olarak zarar sorumlusuna talep yöneltebilmesinin yegâne yolu, 6098 sayılı TBK’nun 183 vd. hükümlerine göre alacak ve dava hakkını devralmış olmasıdır.
3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında; ilgililerin, işyeri açma ve çalışma ruhsatı adlı belgeye dayanarak işyeri açabileceği belirtilmiş, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’in 6. maddesinde de, yetkili idareden usulüne uygun işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerlerinin yetkili idarelerce kapatılacağı düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nun “Geçerli olmayan sigorta” başlıklı 1404. maddesinde, sigorta ettirenin ya da sigortalının, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı bir fiilinden doğabilecek bir zararını teminat altına almak amacıyla sigorta yapılamayacağı; 1452. maddesinde ise, 1404 ve 1408. madde hükümleriyle 1429. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı sözleşmelerin geçersiz olduğu düzenlenmiştir.
İşbu davada davacı … düzenlenen işyeri sigorta poliçesinin 12/06/2012-2013 tarihli olduğu ve rizikonun 03-04/07/2012 tarihinde gerçekleştiği, riziko tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmadığı, bu hususun Samsun 1.İdare Mahkemesinin 2017/764 Esas, 2018/1644 Karar sayılı ilamı ile de tespit edildiği sabit olup, davacının işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan bir işyeri hakkında poliçe düzenlemek suretiyle yasanın yukarıda işaret edilen emredici hükümlerine aykırı davrandığı, sigorta sözleşmesinin 6102 sayılı TTK’nun 1404. maddesi delaletiyle 1452. maddesi gereğince geçersiz olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı … geçersiz bir sözleşmeye göre ödeme yapmış olup, kanuni halefiyete göre ikame ettiği işbu davada zarar sorumlularından ödediği tutarın rücuen tazminini talep etmektedir. Sigorta sözleşmesinin açıklanan sebeplerle geçerli olmadığı sonucuna varıldığına göre, kanuni halefiyetin ilk şartı olan “ortada geçerli bir sözleşme bulunması” koşulu gerçekleşmemiştir ve davacı sigorta şirketinin davalılardan 6102 sayılı TTK’nun 1472. maddesi kapsamında tazminat talep etmesi mümkün değildir.
Davacının, “alacağın temliki” hükümlerine göre rücu isteminde bulunup bulunamayacağına gelince; sigortacının kanuni halefiyeti, kanuni temlik niteliğinde olduğundan, alacağın devrine ilişkin TBK’da yer alan düzenlemeler, niteliğine aykırı düşmedikçe sigortacının kanuni halefiyeti bakımından da uygulanır. Bunun yanı sıra, sigortacının kanuni halefiyetine ilişkin şartların mevcut olmadığı bir durumda, sigortacının TBK’da düzenlenen alacağın temliki hükümlerine dayalı olarak sigortalının zarar sorumlusuna karşı alacak hakkını devralması da mümkündür. Nitekim uygulamada sigorta şirketleri, kanuni halefiyet şartlarının oluşmaması ihtimaline karşı, ödeme yaptıktan sonra sigortalıya “Temlikname” adı altında bir belge imzalatmakta ve bu suretle sigortalının zarar sorumlusuna karşı alacak hakkını devralmaktadır. Geçerli bir sigorta sözleşmesine dayanmaksızın ya da sigorta teminatı kapsamında olmayan bir rizikoya ilişkin olarak sigortalıya ödeme yapılmış olması durumunda sigortacının sigortalıya ait alacak hakkını devralarak zarar sorumlusuna rücu etmesi mümkündür. Aynı şekilde, geçerli bir sigorta sözleşmesi olmakla birlikte mevcut sigorta tazminatında yanılgıya düşülerek bir “hatır ödemesi” yapılması durumunda da sigortalının 6098 sayılı TBK’nun 183 vd. maddeleri uyarınca alacak ve dava hakkını sigortacıya devredebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde, sigortacı kanuni halefiyetinden bağımsız olarak, alacağın temliki hükümleri uyarınca ödemiş olduğu tazminat tutarını zarar sorumlusundan talep edebilmektedir.
Yeri gelmişken sigortacının kanuni halefiyetinin yanında alacağın aynı zamanda temlik edilmiş olduğu durumlarda, sigortacının kanuni halefiyetine ilişkin hükümler uyarınca dava açmış olmasına rağmen hakimin alacağın temliki hükümlerine göre karar verip veremeyeceğine ayrıca değinmek gerekir. Öğretide çoğunluğun da kabul ettiği üzere, davanın maddi vakıaların imkan tanıdığı kanun hükümlerinden yalnızca birine dayanılarak ikame edilmesi halinde, hakim, tarafın dayanmadığı kanun hükmü uyarınca da karar verebilecektir; meğerki davacı davasını taleplerden yalnızca birine hasretmiş olsun. Böyle bir durumda, hukuku re’sen uygulamakla yükümlü hakim, gerekliliği konusunda öğretide aksi görüşler olsa da ıslaha dahi gerek olmaksızın, alacağın temliki hükümlerine göre karar verebilecektir. Nitekim, Yargıtay’ın, sigortacının alacağı devraldığı hallerde, davanın kanuni halefiyet ile ilgili sınırlamalara bağlı kalınmaksızın ele alınması, gerekmesi durumunda alacağın temliki hükümlerine göre yargılama yapılması gerektiği yönünde müstakar uygulamaları mevcuttur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/1024 Esas 2014/8041 Karar sayılı ilamı).
Davaya konu olaya ilişkin İdareler aleyhinde açılan tam yargı davalarında verilen kararları inceleyen Danıştay 8. Dairesi, sigortalı işyerinin riziko tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmamasını sözleşmenin geçersizliği şeklinde bir sonuca bağlamış ve işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan yer hakkında poliçe düzenleyen sigorta şirketinin ağır kusurlu olduğunu kabul edip, sigorta şirketinin ağır kusurunun İdarelerin hizmet kusurları ile zarar arasındaki illiyeti kestiğini içtihat etmiştir. Ancak eldeki davada, bu şekilde değerlendirme yapılması, yani sigorta şirketinin ruhsatı olmayan bir işyeri hakkında poliçe düzenlemiş olması sebebiyle ağır kusurlu kabul edilip onun bu ağır kusurunun davalılar ile zarar arasındaki illiyeti kestiğinin kabul edilmesi mümkün değildir; zira tam yargı davalarındaki hizmet kusuru ve illiyet bağının içeriği, TBK’nun haksız fiile ilişkin 49 vd. maddelerinde unsurların içeriğinden farklı olup, eldeki davada davacının tazminat isteminin dayanağı mahkememizin değerlendirmesi ve kabulüne göre, alacağın temliki ve 6098 sayılı TBK’daki haksız fiile ilişkin hükümlerdir.
Tazminat talebinin kanuni dayanağı “alacağın temliki” hükümleri olduğuna göre, uyuşmazlığın alacağı temlik eden Dide Optik San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalılar arasındaki hukuki ilişkiye bakılarak çözüme kavuşturulması gereklidir. Dide Optik San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalılar arasında ise TBK’nun 69. maddesindeki yapı eseri malikinin sorumluluğu kapsamında bir ilişki bulunmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmakta olup, sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk – bakım eksikliği ayrımının bir önemi yoktur. Zira, malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için; yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden zararın doğması, yapım bozukluğu veya bakım eksikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir. İlliyet bağını kesen sebepler ise; mücbir sebep, zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurudur. Zarar, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğmuş ise yapı malikinin sorumluluğu söz konusu olmaz (Yargıtay HGK’nun 2017/3-439 Esas ve 2017/1463 Karar sayılı ilamı).
Mahkememizce Yargıtay 17. HD’nin 03/06/2020 tarihli bozma ilamı doğrultusunda aynı olaya ilişkin idari yargıda açılan dava dosyası tespit edilerek sonucu beklenmiş, Yargıtay ilamında her ne kadar sehven Samsun 1. İdare Mahkemesinin 2017/765 Esas sayılı dosyasından bahsedilmiş ise de, dosyanın istenilmesinde eldeki dava ile örtüşmediği anlaşılmış, bunun üzerine davacı vekilince eldeki dava ile bağlantılı olan Samsun 1. İdare Mahkemesi’nin 2017/764 Esas 2018/1644 Karar sayılı ilamı dosya içerisine sunulmuştur.
Mahkememizce gerek bozmadan önce ve gerekse bozmadan sonra alınan bilirkişi raporlarında, …’nin maliki …nin olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğu, ayrıca …, …, … ve …’nün de olayda ihmallerinin bulunduğu mütala edilmiş olup, birden çok kişinin birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanacağından tarafların olayın meydana gelmesinde ne oranda kusurlu olduklarının bir önemi yoktur. Nitekim bozmadan önceki kararda da…’yi işleten … ile …’nin maliki … birlikte sorumluluklarına hükmedilmiş, davalı … şirketinin birlikte sorumluluğa ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmeyip reddedilmiştir.
Alacağı temlik eden … ait işyerinin olay tarihi itibariyle işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmuyor oluşunun müterafik kusur kabul edilip edilmeyeceğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Davada, işyeri sahibinin zararın artmasına etkili bir davranışının bulunduğu yönünde bir iddia ileri sürülüp ispat edilmiş değildir. Salt işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmuyor oluşunun, gerçekleşen olay karşısında kusura veya zararın doğmasına / artmasına bir etkisi yoktur. Nitekim, rücuen tazminat talepli benzer … Ticaret Mahkemesi’nde görülen … Esas … Karar sayılı dava dosyasında, sigortalı işyerine ait işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının bulunmaması müterafik kusur olarak görülmemiş, …vekili 18/03/2020 tarihli temyiz dilekçesinde Danıştay 8. Dairesi’nin işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmayan işyerleri hakkında poliçe düzenleyen sigorta şirketlerinin ağır kusurlu olduğu ve bu durumun idarelerin hizmet kusuru ile zarar arasındaki illiyeti keseceği yönündeki içtihatlarına dikkat çekip müterafik kusur itirazında bulunmuş ise de temyiz itirazlarının tamamı Yargıtay 17.HD.nin 16/03/2021 tarih ve 2334/2753 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Ayrıca, aynı sel olayında davalı … ait olup … tarafından işletilen …’deki başka bir işyerinde oluşan hasarın rücuen tazmini talebi ile açılan Mahkememizin … Esas sayılı dosyasında müterafik kusur indirimi yapılmadan sonuca gidilip karar verilmiş ve davanın tam kabulüne ilişkin karar Yargıtay 11. HD.nin 25/12/2017 tarih ve 13649/7564 sayılı kararı ile onanmıştır.
Buna göre, müterafik kusur indirimi yapılması için gerekli şartlar oluşmamıştır ve temlik edene ait işyerinde oluşan zararın, bozmadan önceki bilirkişi raporu ile belirlenen 252.000,00-TL’nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte temlik alan sigorta şirketine ödenmesi gerekmektedir.
Elde, asıl ve birleşen dava şeklinde iki ayrı dava var ve bu sebeple her bir dava yönünden ayrı hüküm kurulması gerekiyor ise de, bozmadan önceki kararda asıl ve birleşen davanın davalıları yönünden tek bir hüküm kurulduğu ve yargılama giderlerinin de bu şekilde değerlendirildiği, tarafların bu yöne ilişkin temyizlerinin olmadığı görülmüş, hal böyle olunca asıl ve birleşen dava yönünden bozmadan önce olduğu gibi tek bir başlık altında hüküm kurulmuş ve vekalet ücreti dahil yargılama giderleri de bu şekilde hüküm altına alınmıştır. Birleşen davanın davalısı … şirketi önceki kararı temyiz etmemiş olup, kararın onun yönünden kesinleşmiş olduğu görülmekle onun hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerektiği düşünülebilir ise de, bozmadan önceki kararda her iki davanın davalıları hakkında müteselsil sorumluluk şeklinde hüküm kurulmuş ve Yargıtay’ca … hakkındaki kararın onanmasına şeklinde bir karar verilmemiş olduğundan, bu kez de her iki davanın davalıları hakkında birlikte hüküm kurulmuştur. Davacı yararına takdir edilen vekalet ücreti karar tarihindeki tarifeye göre belirlenmiş, ancak … hakkındaki dava kesinleştiğinden vekalet ücretine ilişkin sorumluluğu önceki kararda hüküm altına alınan vekalet ücreti miktarı ile sınırlı tutulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Asıl dava dosyası ve bu dava ile birleşen Mahkememizin 2013/282 Esas sayılı dosyadaki davanın KABULÜ ile;
1-252.000,00 TL ‘nin ödeme tarihi 01/08/2012 tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 17.214,12 TL karar ilam harcından peşin alınan 4.303,55 TL’nin mahsubu ile bakiye karar ilam harcı olan 12.910,57 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 24,30 TL başvurma harcı ile peşin karar ilam harcı olarak yatırılan 4.303,55 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından ödenen 547,13 TL tebligat ve posta gideri, 8.400 TL bilirkişi gideri, 206,30TL keşif masrafı olmak üzere toplam 9.153,43 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 26.090,00 TL vekalet ücretinin (davalı …nin 21.070,00-TL ile sorumlu olması kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine,
8-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde, müracaat etmeleri halinde kalemde, müracaat etmemeleri halinde dosyaya hesap numarası bildirmiş ise hesaba aktarmak sureti ile, hesap numarası da bildirilmemiş ise masrafı gider avansından karşılanmak sureti ile PTT vasıtasıyla adreste ödemeli olarak taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı… vekilinin, feri müdahiller … ve … vekillerinin yüzüne karşı davalı … ve ihbar olunan … vekilinin yokluğunda mahkememiz gerekçeli kararının taraflara tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı….
Katip …
¸e-imza

Hakim…
¸e-imza

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır.