Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/666 E. 2022/213 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/666 Esas – 2022/213
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :

VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 22/09/2020
KARAR TARİHİ : 24/02/2022
KARARIN YAZ. TARİH : 11/03/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesini özetle; müvekkili şirketin mermer granit ithalat ve ihracatı alanında faaliyet gösterdiğini, Samsun, Giresun, ordu, Çarşamba, Ünye, Trabzon, Çorum ve Amasya’da depo ve satış noktaları ile fabrikaları bulunduğunu, müvekkili firmaya ait … plakalı araç dava dışı Sedat Akdaş’ın sevk ve idaresinde iken, davalı …’ın sevk ve idaresinde iken …’a ait … plakalı araç ile 02/03/2020 tarihinde çarpışması sonucu trafik kazası meydana geldiğini, kazada davalı tarafın %100 oranında kusurlu olduğunu, kaza sebebiyle müvekkilinin aracında değer kaybı meydana geldiğini ve söz konusu araçta oluşan hasardan dolayı müvekkilinin aracını 10 gün süre kullanamadığını belirterek, davalılar aleyhine açmış oldukları davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Anadolu Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazaya karıştığı ifade edilen … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından 6260990619 nolu zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, kazada müvekkili şirket tarafından sigortalanan … plakalı aracın herhangi bir kusuru bulunmadığını, müvekkili sigorta şirketinin davacı tarafa 23/03/2020 tarihinde 5.750TL ödeme yaptığını, ayrıca 08/04/2020 tarihinde de davacı tarafa söz konusu tazminatın KDV tutarı olarak 1.032TL ödeme yaptığını, davacının müvekkili şirketten herhangi bir hak ve alacağı kalmadığını belirterek, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; trafik kazasının meydana gelmiş olduğu yerin Çorum ili olduğunu, dolayısıyla yargılamanın Çorum ilinde yapılması gerektiğini belirterek, Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi ekinde, arabuluculuk son tutanağı, kaza tespit tutanağı ve bir kısım fotoğraflar sunulmuştur.
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine yazılan yazılara 14/10/2020 ve 19/04/2021 tarihli yazılar ile cevap verildiği, ekinde hasar bilgisi kaza tespit tutanağı ve eksper raporu gönderildiği görülmüştür.
Davalı sigorta şirketine yazılan yazıya sigorta şirketi vekili tarafından 14/12/2020 tarihli dilekçe ile cevap verildiği, ekinde istenen bilgi belgelerin sunulduğu görülmüştür.
Adli trafik uzmanı bilirkişi ve makine mühendisi bilirkişiden 25/05/2021 tarihli rapor aldırılmıştır.
Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içerir 15/06/2021 tarihli dilekçe sunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasına dayalı maddi tazminat davasıdır.
Dava dilekçesinin davalı şirkete 04/10/2020 tarihinde, davalı …’a 30/10/2020 tarihinde, davalı …’a 12/10/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekillerinin süresi içerisinde ayrı ayrı cevap dilekçesi sundukları ve yetki itirazında bulundukları görülmüştür.
Dava konusu uyuşmazlık trafik kazasından kaynaklanan değer kaybı ile mahrum kalınan kara ilişkin olmakla, öncelikle dava konusu uyuşmazlıkta yetkili mahkemenin belirlenmesi gerekmektedir.
6100 sayılı HMK’nın 6/1.maddesinde; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm aksine kesin yetki kaydı olmayan tüm davalar için genel yetki kaydıdır.
Trafik kazası aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bir eylem olduğundan 6100 Sayılı HMK’nın 16.maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesidir yetkilidir” hükmü yer almaktadır.
Uyuşmazlık, ZMMS’den kaynaklandığından ve bu sigorta türü 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110.maddesinde düzenlendiğinden diğer bir yetki kuralı da bu yasada yer almakta olup, buna göre “Motorlu araç kazalardan dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar sigortacının merkez veya şubesinin, veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinin birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü yer almaktadır. Bir dava için birden fazla (genel ve özel) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açar ise, o zaman seçme hakkı davalıya geçer (aynı yönde Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin … Karar).
Somut olayda yukarıda belirtilen yetki kuralları değerlendirildiğinde; öncelikle HMK’nın 6. maddesi gereğince davalı sigorta şirketinin yerleşim yerinin Kavacık/İstanbul’da bulunduğu, diğer davalıların yerleşim yerinin Çorum/Merkez olduğu anlaşılmıştır.
Diğer yetki kuralına göre ise: haksız fiile ilişkin 6100 Sayılı HMK’nın 16. maddesinde yer alan haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi kuralı dikkate alındığında, dosyada mevcut tutanaklara göre trafik kazası Merkez/Çorum’da meydana gelmiş olup, kazanın meydana geldiği yere göre yetkili yer kaza yeri mahkemesidir. Yine dosyada mevcut dava dilekçesi ekindeki vekaletnameye göre davacının merkez adresi Merkez/Giresun’dur.
Seçimlik yetki kurallarına 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110.maddesinde düzenlenen yetki kuralına göre de, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin dava sigortacının merkez veya şubesi ile sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabilecektir.
Dava konusu uyuşmazlıkta ayrıca acente ve şube kavramının da incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle bu kavramlar üzerinde durulmak suretiyle konunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
6102 Sayılı TTK’nın 48. maddesinde, şube kavramı bir tanım yapılmaksızın düzenlenmiş olup, bu madde de yukarıda yer verilen TTK’nın 40. maddesindeki düzenlemede olduğu gibi “her şube kendi merkezinin ticaret unvanını, şube olduğunu” belirterek kullanmak zorundadır. Bu unvana şube ile ilgili ekler yapılabilir. TTK’nın 40/3. maddesinde ise “Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur.” hükmü yer almaktadır. Şube tanımı TTK’nın 48. maddesinde yapılmamış olup, 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar Borsalar Kanunu ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanununda şube tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre “Bir merkeze bağlı olduğu halde müstakil muhasebesi bulunan ve muhasebesi merkezde tutulduğu ve …müstakil sermayesi bulunmadığı halde, kendi başına sınai faaliyet ve ticari işlem yapan yerler ve satış mağazaları bu kanunun uygulanması bakımından şube sayılır” hükmü yer almakta olup, buna göre şubenin kendi adına ve hesabına hareket etmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla şubeler merkezden aldığı yetkiye dayalı olarak 3. kişiler ile ticari ilişki kurabilen ve TTK’nın 40. maddesi gereğince bulunduğu yerin ticaret siciline tescili gereken yasalarda düzenlenmiş bir tüzel kişilik birimidir.
Sigorta sözleşmesini yapan acentenin durumu ise şubeden farklıdır. Zira acenteler; 6102 Sayılı TTK’ nın 102. maddesinde tanımlanmış olup, “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi, veya bunları bu tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.” düzenlemesi bulunmakta olup, aynı yasanın 105.maddesinde ise “Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmeler ile ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya veya bunları kabule yetkilidir. Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir.” hükmü ile acentelerin sözleşme yapma yetkisi bakımından TTK’nın 107. maddesinde “özel ve yazılı bir yetki almadan acente müvekkili adına sözleşme yapmaya yetkili değildir. Acentelere müvekkilleri adına sözleşme yapma yetkisi veren belgelerin, acente tarafından tescil ve ilan ettirilmesi zorunludur.” hükümleri bulunmaktadır. Bu yasal hükümlerden anlaşılacağı üzere acente, doktrindeki tabiri ile bağlı olmayan tacir yardımcılarındandır. Acente TTK’ nın 105.maddesi gereğince hukuki uyuşmazlıklarda müvekkili adına dava açabilecek ve kendisine karşı aynı sıfatla dava açılabilecek bir tüzel kişiliktir.
Yukarıda açıklandığı üzere gerek şube gerekse acenteye ilişkin hükümler TTK ve diğer özel kanunlarda açıkça düzenlenmiş olup yasada düzenlenmeyen, görev ve yetkilerinin ne olduğu, hangi bölgede bulunduğu bilinmeyen veya varsa adresi, ancak internet arama motorlarında yapılacak arama ile bulunabilecek niteliktedir.
Eldeki davada mahkememizce yapılan ticaret sicil gazetesi ve internet sitesi araştırmalarında davalı sigorta şirketinin Samsun il sınırları içerisinde herhangi bir şubesinin bulunmadığı görülmüş, buna karşın acenteliklerinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Davaya konu poliçenin incelenmesinde ise poliçenin Çorum’da bulunan acente tarafından düzenlendiği görülmüştür. Dolayısıyla yasanın aradığı sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemesi kavramı çerçevesinde yetkili mahkemenin Çorum Mahkemeleri olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilince davalı sigorta şirketinin adresi her ne kadar Samsun gösterilmiş ise de, dava bölge müdürlüğüne izafeten açılmadığından dava dilekçesinde belirtilen adresin de dikkate alınması mümkün olmamaktadır. Şu halde mahkememizin eldeki davayı görmekte yetkili olmadığı anlaşılmış, 15/04/2021 tarihli ara karardan rücu edilmiştir.
Eldeki dosyada davalılar süresinde ileri sürdükleri yetki itirazlarında kendi ikametgahlarını belirtmiş ve her iki yetki itirazı yerinde ise de; dosyanın davalılar bakımından tefriki halinde mahkemece birleştirilmesi hususu gündeme gelebileceği ve bu hususun yargılamayı uzatmaya sebebiyet vereceği, HMK m.7 düzenlemesi de nazara alınarak usul ekonomisi gereği dosyanın birlikte görülmesinin gerektiği değerlendirilmiş, kazanın meydana geldiği yer dikkate alınarak yetkinin Çorum Mahkemelerinde olduğu kabul edilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Dava dilekçesinin mahkememizin yetkisizliği sebebiyle reddine,
2-Dosyanın, kararın kesinleşmesini müteakip HMK’nın 20’nci maddesinde vazolunan usule uygun başvuru olması halinde ÇORUM ASLİYE HUKUK (TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA) MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3-Davaya yetkili mahkemede devam edilmesi halinde HMK’nın 331/2’nci maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair; taraf vekillerinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer emsal mahkemeye verilecek bir dilekçe ile Samsun BAM’da istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi, anlatıldı.24/02/2022

Katip
¸e-imza

Hakim
¸e-imza

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır.