Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/498 E. 2021/1005 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/498 Esas – 2021/1005
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/498
KARAR NO : 2021/1005

HAKİM :
KATİP :

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/07/2020
KARAR TARİHİ : 02/12/2021
KARARIN YAZ. TARİH : 07/12/2021
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesini özetle; müvekkili şirketin 27/05/2020 tarihinde hizmet alan ”… ( …) ile finansal danışmanlık sözleşmesi akdettiğini, bu bağlamda dava dışı hizmet alanın, davalı ile imzaladığı 23/04/2020 tarihli steril olmayan cerrahi önlük, yüz maskeleri, 3d izolasyon ve N95 maskelerinin ABD ve Kanada da satışı için münhasır distribütörlük sözleşmesi gereğince ödediği 675.000USD bedelin davalı yanca sözleşme şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle iadesi hakkında müvekkili şirketin finansal danışmanlık ve alacak yönetim hizmeti gereğince devir aldığı sözleşmesel hakların tahsilinin yapılacağını, müvekkili şirket tarafından davalı şirkete ihtarname gönderildiğini, taraflar arasında yapılan şifahi sulh ve uzlaşma görüşmelerinden sonuç alınamadığını, uyuşmazlık hakkında arabulucuya başvuru yapıldığını ancak buradan da sonuç alınamadığını, dava dışı firma tarafından davalıya ödeme yapıldığını ancak sözleşme kapsamında davalının edimini yerine getirmediğini, sözleşmede kararlaştırılan ürünlerin eksik ve sözleşmede belirtilen nicelik ve niteliklerde gönderilmediğini, davalının bu süreçler sırasında kendilerine 25 yıllık firmasının itibarını zedelememek adına gerekirse başka bir firma kurarak uluslararası ticaretinde devam edeceğini bildirdiğini, bu nedenle dava ıslah edilene kadar geçecek olan sürede hak kaybı yaşanmaması ve tahsil kabiliyetinin kaybolması ihtimaline binaen için davalının banka hesaplarına, şirketin adına kayıtlı menkul, gayrimenkul üzerine, şirket limited şirket olması nedeniyle ve şirket ortaklarının şahsen de hisseleri oranında sorumlu olduğundan ortakların banka hesapları ile menkul gayrimenkul malları üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını, iş bu talebin reddedilmesi halinde TBK 76. madde gereğince davalının 675.000USD üzerinden müvekkiline geçici bedel ödenmesine karar verilmesini ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1000USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiz ile davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının temlik aldığını iddia ettiği ancak davacı tarafça temlike ilişkin herhangi bir sözleşme veya belge sunulmadığını, dava konusu sebebiyle davacının mahkemede dava yoluna değil Uluslararası Ticaret Odasına başvurarak tahkim yoluyla anlaşmazlığın çözümüne gitmesi gerektiğinden bahisle öncelikle davanın HMK 116 maddesi gereği reddi gerektiğini, kısmı dava açılamayacağı ve harcın dilekçede belirtilmiş olan talep tutarı olan 675.000ABD Doları üzerinden tamamlanmasına karar verilmesini, tamamlanmadığı takdirde davanın usulden reddine karar verilmesini, davacı tarafın davanın esasına yönelik beyan ve taleplerinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın tümüyle reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi ekinde, finansal danışmanlık sözleşmesi, borç bildirim ihtarı, SGS raporu, distribütörlük sözleşmesi ve arabuluculuk son tutanağı ibraz edilmiştir.
Mahkememizin 28/07/2020 tarihli ara kararı ile davacı vekilinin davalı şirket ile ortaklarının menkul, gayrimenkul malları ile banka hesaplarına ihtiyati tedbir konulması talebi ile TBK 76 maddesi gereğince geçici ödeme yapılması talebinin şartları oluşmadığından ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Cevap dilekçesi ekinde sözleşmenin tahkim şartı ile ilgili 12 ve 13. Maddelerin tercümesi, proforma fatura fotokopileri ve davacının, davalının müşterilerine gönderdiği ihtarname fotokopisi örnekleri sunulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ticari satımdan kaynaklı alacak davasıdır.
Tüm dosya kapsamından; dava dışı …. firması ile davalı arasında imzalanan 23/04/2020 tarihli satım sözleşmesi çerçevesinde davalının sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebi ile dava dışı firmanın ödediği 675.000,00 USD’nin iadesi hususunda davalıdan alacaklı olduğunun iddia edildiği, davacının, dava dışı …. firmasının ile imzalamış olduğu 27/05/2020 tarihli “Finansal Danışmanlık Sözleşmesi” uyarınca şirketin alacaklarını temlik aldığı ve tahsilini gerçekleştirdiği, bu çerçevede dava dışı firmanın davalıdan olan alacağının şimdilik 1.000,00 USD’sinin tahsilini talep ettikleri anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesi 29/08/2020 tarihinde davalı şirkete tebliğ edilmiş olup, davalı vekilinin iki haftalık yasal süresi içerisinde davaya cevap verdiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde, davalı şirket ile dava dışı …. firması arasında imzalanan 23/04/2020 tarihli satım sözleşmesinin 13.maddesinde tahkim şartının kararlaştırıldığından bahisle tahkim ilk itirazını ileri sürmüştür.
Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için öncelikle HMK m.114 çerçevesindeki dava şartlarının mevcut olması, akabinde HMK’nun m.116 ve devamı maddesi uyarınca ilk itirazların değerlendirilmesi gerekmektedir. Eldeki dosyada HMK’nun 114.maddesi çerçevesinde dava şartlarının mevcut olduğu anlaşılmış, bu nedenle davalı yanın ileri sürdüğü tahkim ilk itirazı yönünden değerlendirme yapılmasına geçilmiştir.
Tahkim ilk itirazı HMK’nun 116/1-b bendi kapsamında düzenlenmiştir. Tahkim anlaşması ancak iki tarafın iradelerine tabi olan, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklar hakkında ve yazılı şekilde yapılabilir. Yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılması için, tahkim anlaşmasının taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması gerekir. Asıl sözleşmenin bir parçası haline getirilmek amacıyla tahkim şartı içeren bir belgeye yollama yapılması halinde de geçerli bir tahkim anlaşması yapılmış sayılır.
Gerçek ya da tüzel kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklarda asıl olan uyuşmazlığın devletin bünyesindeki yargı organları-mahkemeler tarafından çözülmesidir. Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları arasında sayılan arabulucuk, tahkim, hakem, bilirkişi vs. gibi yollarla uyuşmazlıkların çözümü tarafların serbest iradesi ya da bu yola başvurmayı zorunlu kılan yasa hükmünün varlığına bağlıdır.
Eldeki davada, davalı ile alacağını temlik ettiği beyan edilen dava dışı firma arasında alacağın varlığı hususunda dayanılan 23/04/2020 tarihli sözleşmenin imzalandığı tartışmasızdır.
Davalı vekilince tercüme onaylı örneği sunulan sözleşmenin 13. maddesinde; “….İş bu sözleşmeden doğan ya da iş bu sözleşme ile ilişkili olarak doğan bütün ihtilaflar, nihai olarak, Uluslararası Ticaret Odası (ICC) Tahkim Kuralları’nın gereklerine uygun olarak, aynı kurallar doğrultusunda atanmış olan tek bir hakem tarafından çözüme kavuşturulacaktır.” düzenlemesinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtildiği üzere sözleşme genel şartlarında tahkim şartının düzenlendiği, yukarıdaki paragraflarda belirtilen tüm yasal unsurların karar altına alındığı gibi esaslı unsurlarda herhangi bir eksiklik olmadığı, ayrıca tahkimde tespit edilen tüm hususların kanuna uygun olup herhangi bir aykırılık bulunmadığı değerlendirilmiştir. Netice olarak alacağın dayanağı olan davalı ile dava dışı firma arasında imzalanan tahkim şartının geçerli olduğu anlaşılmıştır. Bu hali ile uyuşmazlığın taraflarca tahkim yoluna giderek çözümleneceği kabul edilmiştir. Nitekim tahkim şartı, uyuşmazlık konusu alacağı taraflardan birinden devralan kişiyi de bağlayacağından, davalı tahkim itirazını alacağı devraldığını iddia eden davacıya karşı da ileri sürebilecektir (KURU/AYDIN, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, 2. Bası, 2021, C.II, s.1880).
Bu hali ile HMK’nun 413.maddesinde belirlenen hükümler de göz önüne alınarak davalı ile dava dışı firma arasında düzenlenen 23/04/2020 tarihli sözleşmenin uygulanmasından çıkan uyuşmazlıkların 13.maddedeki düzenlemeye göre, Uluslararası Ticaret Odası (ICC) Tahkim Kuralları’nın çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği sabit olup, davalının da ilk itiraz olarak süresi içerisinde tahkim itirazında bulunduğu anlaşıldığından, HMK’nun 116.maddesi gereğince mahkememizde açılan davadaki uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözülmesi gerekeceğinden davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilince her ne kadar kısmi dava açılamayacağı ve aktif husumet itirazlarında bulunulmuş ise de, HMK m.109 uyarınca talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, talebin yalnızca bir kısmı dava yolu ile ileri sürülebilecektir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekmektedir. Yine HMK m. 24/2 gereğince, kanunda aksi belirtilmedikçe hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. Eldeki davada alacağın niteliği itibarıyla bölünebilir alacaklardan olması sebebi ile davalı yanın itirazlarına itibar edilmemiş, harç ikmali sağlatılması gerekli görülmemiştir.
Davalının alacağın temliğinin geçerli olmadığı iddiasına dayalı aktif husumet itirazının incelenmesinde ise; husumet itirazı(taraf itirazı)nın bir usul hukuku sorunu olmaması, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olması, bu çerçevede verilecek hükmün davanın esasına ilişkin olacak olması, mahkemece öncelikle usul yönünden değerlendirme yapılıp karar verilmesi gerektiği hususları birlikte değerlendirilmiş, tahkim şartının mevcut olduğu eldeki davada işin esasına girilmeksizin usulden reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
7155 sayılı yasanın 23. maddesi ile değişik 6125 sayılı kanunun 18/A-13 maddesi gereği davadan önce davacının arabuluculuk başvurusu yaptığı, davalının görüşmelere katıldığı, anlaşma sağlanamadığı görülmekle, tespit edilen arabuluculuk ücretinin de kararın niteliğine göre davacıdan tahsiline karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın HMK M.116/1-B maddesi gereği TAHKİM ŞARTI nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL karar ilam harcın peşin alınan 118,18TL’den mahsubu ile bakiye 58,88TL’nin talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Zorunlu Arabulucuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320-TL arabulucuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7-Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine,
8-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde, müracaat etmeleri halinde kalemde, müracaat etmemeleri halinde dosyaya hesap numarası bildirmiş ise hesaba aktarmak sureti ile, hesap numarası da bildirilmemiş ise masrafı gider avansından karşılanmak sureti ile PTT vasıtasıyla adreste ödemeli olarak taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Samsun Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usülen anlatıldı.02/12/2021

Katip
¸e-imza

Hakim
¸e-imza

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır.