Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/392 E. 2021/501 K. 13.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/392 Esas – 2021/501
/// TÜRK MİLLETİ ADINA ///

T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/392 Esas
KARAR NO : 2021/501

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALI :…
VEKİLİ : …

DAVA : Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : …

Mahkememizde görülen Sigorta davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili DAVA dilekçesi ile özetle: Müvekkili davacıya ait … plakalı aracın davalıya 25.05.2018 – 25.05.2019 vade tarihli kasko sigorta poliçesi ile sigortalandığını ve … tarihinde gerçekleşen tek taraflı trafik kazasında pert total olduğunu, ekspertiz raporu ile aracın riziko tarihindeki kazasız değerinin 183.000-TL ve hurda değerinin 20.000-TL olarak belirlendiğini ancak aracın gerçek değerinin 220.000-TL olduğunu, aracın hurdası kendisinde kalmak koşulu ile davacıya (220.000-TL – 20.000-TL) 200.000-TL ödenmesi gerektiğini ve anılan tutarın ödenmesi için davalıya ihtar çekildiğini ancak davalının ödemeye yanaşmadığı, davadan önceki zorunlu arabuluculuk görüşmelerinin davalının tutumu sebebiyle olumsuz sonuçlandığını beyanla, dava değerini artırma hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 80.000-TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili CEVAP dilekçesi ile özetle: Müvekkili davalının yerleşim yerine göre davanın İstanbul Anadolu mahkemelerinde açılması gerektiğini, ayrıca taleplerin zamanaşımına uğradığını, sigortalı aracın kiraya verildiğini ve buna göre zararın teminat kapsamı dışında kaldığını, aksinin kabulü durumunda ise zararın poliçedeki muafiyet kaydı nazara alınarak belirlenmesi gerektiğini, aracın riziko tarihindeki değerinin 183.000-TL ve sovtaj değerinin 36.600-TL olmasına, ayrıca araç kullanım şekli uyarınca uygulanması gerekli muafiyet tutarına göre davacıya davacının ancak 29.280-TL ödenebileceğini, aracın pert-total olduğunu ve riziko tarihindeki piyasa değerinin ödenmesi gerektiğini, ancak aracın trafikten çekildiğine ilişkin tescil belgesi sigorta şirketine ibraz edilmeden ödeme yapılamayacağını, temerrüt gerçekleşmeden faiz talep etmenin mümkün olmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Kasko sigortalı aracın trafik sicil kaydı, tramer kaydı, hasar dosyası ve önceki kasko sigorta poliçesi ile 14.01.2016-20.01.2018 tarihlerini kapsar kira sözleşmesi ve ek protokol celp edilmiştir.
Mahkememizce alınan … tarihli rapor ile … tarihli ek raporda özetle: Aracın kaza tarihindeki piyasa değerinin kazadan önce hasarsız olması ve tramer kaydının bulunmaması sebebiyle 275.723,44-TL olduğu, piyasa araştırması ile temin edilen emsal 3 aracın ortalamasına göre sovtajının 70.000-TL olduğu, buna göre hasarlı halinin (275.723,44-TL – 70.000-TL) 205.723,44-TL olduğu, tamiri için 206.977,23-TL masraf yapılması gerektiği ve aracın pert-total kabul edildiği mütala edilmiştir.
Davacı vekili bedel artırım dilekçesi ile talep miktarını 205.723,44-TL’ye artırmış ve bu tutarın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Bilirkişi raporları ve bedel artırım dilekçesi davalı vekiline tebliğ edilmiştir.
Kaza, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
Burada öncelikle, davalı vekilinin yetki ilk itirazı ile zamanaşımı def’i incelenecek, akabinde davanın esası yönünden değerlendirilmelerde bulunulacaktır.
Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın “Yetkili Mahkeme ve Tahkim” başlıklı C.8. maddesinde; kasko sigorta sözleşmesinden doğan anlaşmazlıklar nedeniyle sigortacı aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkemenin, sigorta şirketi merkezinin veya sigorta sözleşmesine aracılık yapan acentenin ikametgahının bulunduğu veya rizikonun gerçekleştiği yerde, sigortacı tarafından açılacak davalarda ise davalının ikametgahının bulunduğu yerde ticaret davalarına bakmakla görevli mahkeme olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, sigorta şirketinin merkezi Kavacık/İstanbul, sigorta sözleşmesine aracılık eden acentenin ikametgahı Merkez/Çorum ve rizikonun gerçekleştiği yer Balışeyh/Kırıkkale ise de, davalı sigorta şirketinin Samsun’da acenteden daha geniş yetkilere sahip Bölge Müdürlüğü bulunmaktadır ve bu sebeple davanın mahkememizde ikame edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Genel Şartlar’ın “Zamanaşımı” başlıklı C.10. maddesinde; sigorta sözleşmesinden doğan bütün taleplerin alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren iki yılda zamanaşımına uğrayacağı öngörülmüştür. 6102 s. TTK’nun 1427/2. maddesine göre; “Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur.” Kaza tarihinde yürürlükte olan Genel Şartlar’ın 3.3.4.1.maddesine göre; “Sigortacı hasar ihbarı üzerine talep ettiği belgelerin kendisine eksiksiz olarak verilmesi ve zararın eksper vasıtasıyla tespiti kararlaştırılmış ise eksper raporunun tesliminden itibaren en geç 10 işgünü içinde Genel ve Özel Şartlar kapsamında gerekli incelemeleri tamamlamak ve ödemeye engel bir durumun bulunmaması halinde tazminat miktarını tespit edip sigortalıya ödemek zorundadır. Tazminat ödeme borcu her halde hasarın ihbarından itibaren 45 gün sonra muaccel olur.” Somut olayda; riziko … tarihinde gerçekleşmiş ve eksper raporu … tarihinde düzenlenmiştir. İki yıllık zamanaşımı süresi alacağın muaccel olduğu tarihte başladığına ve alacak da (… + 10 iş günü) 11.07.2018 tarihinde muaccel olduğuna göre, ayrıca davadan önceki zorunlu arabuluculuk görüşmelerinin devamı süresince zamanaşımı durduğuna ve dava 25.06.2020 tarihinde açıldığına göre, davalının zamanaşımı def’i yerinde değildir.
Aracın 14.01.2016 tarihli “araç kiralama çerçeve sözleşmesi” ile …’a 1 yıllığına kiraya verildiği ve sözleşme süresinin 02.01.2017 tarihli “ek protokol” ile 20.01.2018 tarihinde sona ermek üzere 1 yıl daha uzatıldığı, 26.02.2017 – 26.02.2018 vade tarihli kasko sigorta poliçesinde aracın kullanım şeklinin “HUSUSİ OTOMOBİL Operasyonel Kiralık” olarak tanımlandığı ve 4.180-TL prim tahsil edildiği, kaza tarihini kapsayan kasko sigorta poliçesinin vadesinin ise 25.05.2018 – 25.05.2019 olduğu ve bu poliçede kullanım şeklinin “HUSUSİ OTOMOBİL” olarak belirtildiği, ayrıca bir önceki yıla nazaran daha az prim tahsil edildiği görülmektedir. Yani, araç kira sözleşmesi 20.01.2018 tarihinde sona ermiş ve araç davacıya teslim edilmiştir; bu döneme ilişkin kasko sigorta poliçesi de vadesine göre 26.02.2018 tarihinde sona ermiştir. Müteakip sigorta poliçesi ise 25.05.2018 tarihinde düzenlenmiş ve kaza … tarihinde gerçekleşmiştir. Davacı şirket yetkilisinin davalı sigorta şirketine hitaben yazdığı 11.07.2018 tarihli dilekçesinde, aracın emaneten üçüncü bir kişiye verildiği ve kazanın bu sırada gerçekleştiği belirtilmiştir. Anlaşıldığı üzere, araç, kazanın gerçekleştiği tarih itibariyle ne …’a ne de bir başkasına kiraya verilmiştir. Bu halde, davalı vekilinin, zararın teminat dışında kaldığına ve ayrıca kiraya verilen araçlar için uygulanan muafiyet oranının tazminat hesaplanmasında nazara alınmasına yönelik itirazı yerinde değildir.
Toplanan delillerden; davacıya ait … plakalı aracın davalıya 25.05.2018 – 25.05.2019 vade tarihli kasko sigorta poliçesi ile sigortalandığı ve … tarihinde gerçekleşen tek taraflı trafik kazasında hasar gördüğü, kaza tarihindeki piyasa değerinin kazadan önce hasarsız olması ve tramer kaydının bulunmaması sebebiyle 275.723,44-TL, sovtaj değerinin ise emsallerine göre 70.000-TL olduğu, hasarlı halinin 205.723,44-TL ve tamiri için yapılması gerekli masrafın 206.977,23-TL olduğu, buna göre aracın pert-total kabul edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Buradan, davacının 205.723,44-TL tutarında tazminat talep edebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Davacı vekili, her ne kadar hurda tescil belgesi ibraz edilmeden ödeme yapılamayacağını ileri sürmüş ve karar verilecek ise bunun mutlaka hüküm yerinde gösterilmesi gerektiğini belirtmiş ise de, Genel Şartlar’ın B.3.3.2.2. maddesindeki bu yöne ilişkin kural sovtajın sigorta şirketinde kaldığı durumlar için geçerlidir. Eldeki davada olduğu gibi sovtajın sigortalıda kaldığı hallerde bu kuralın uygulanması mümkün değildir. (Bkz: Yargıtay 17.HD.nin 06.02.2017 tarih ve 7680/1041 sayılı kararı).
Temerrüt tarihi ve faizin türüne gelince; yukarıda gerekçesi belirtildiği üzere, alacak 11.07.2018 tarihinde muaccel olmuştur ve TTK’nun 1427/4. maddesindeki “Borç muaccel olunca, sigortacı ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer.” hükmü uyarınca davalı bu tarih itibariyle temerrüte düşmüştür. Bununla birlikte, davadan önce ödeme yapılması için davalıya ihtarname çekilmiş ve 7 günlük atıfet süresi 05.10.2018 tarihinde sona ermiştir. Buna göre, temerrüt tarihi atıfet süresi verilmekle ileri atılmıştır ve artık davalının 05.10.2018 tarihinde temerrüte düştüğü kabul edilmelidir.
Bu sebeplerle, davanın 205.723,44-TL üzerinden kabulüne karar verilmiş, işin her iki taraf için ticari olduğu da nazara alınarak 05.10.2018 tarihinden itibaren ticari faize hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulüne; 205.723,44-TL’nin 05.10.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 14.052,96-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 3.854,79-TL’nin mahsubu ile bakiye 10.198,17-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 4.553,49-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı, davayı vekil marifetiyle takip ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 22.850-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Zorunlu Arabulucuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320-TL arabulucuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,

6-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer emsal mahkemeye verilecek bir dilekçe ile Samsun BAM’da istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi, anlatıldı. …

Katip …
¸

Hakim …
¸

5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 5’inci maddesi kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.