Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/792 E. 2021/312 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/792 Esas – 2021/312
/// TÜRK MİLLETİ ADINA ///

T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : 1-
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 2-

DAVA : Tazminat (Değer Kaybından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/12/2019
KARAR TARİHİ : 31/05/2021
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 09/06/2021

Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili DAVA dilekçesi ile özetle: Davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı … plakalı araç ile davacıya ait … plakalı aracın çarpışması şeklinde gerçekleşen 30.10.2017 tarihli trafik kazasında, davacıya ait aracın hasar gördüğünü ve aynı zamanda değer kaybına uğradığını, kazanın davalı …’in kusuru ile gerçekleştiğini ve maddi hasara ilişkin zararın yanında değer kaybı zararının da karşılanması gerektiğini, davadan önce davalı sigorta şirketine müracaat edilmiş ise de sonuç alınamadığını, zorunlu arabuluculuk görüşmelerinin de olumsuz sonuçlandığını beyanla, gerçek zarar belirlendiğinde dava değerini artırma hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100-TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili vekili CEVAP dilekçesi ile özetle: Davalının yerleşim yerine göre davanın İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemelerinde açılması ve buna göre dava dilekçesinin yetkisizlik sebebiyle reddedilmesi gerektiğini, … plakalı aracın davalı sigorta şirketine 25.09.2017-2018 tarihleri arasında ZMMS ile sigortalandığını ancak sorumluluğun gerçek zarar miktarı ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, ayrıca davadan önce davacıya 26.04.2018 tarihinde 1.621-TL değer kaybı ve 22.12.2017 tarihinde 13.142,42-TL hasar ödemesi yapıldığını, sorumluluğun bu suretle sona erdiğini, aksinin kabul edilecek olması halinde dahi gerçek zararın belirlenmesi için tahkikat yürütülmesi gerektiğini beyanla, davanın reddini dilemiştir.
Davalı … CEVAP dilekçesi ile özetle: Davalının Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiğini ve ayrıda davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını, sigorta şirketine karşı dava açıldığına göre kendisine yönelik davanın husumetten reddi gerektiğini, ayrıca davacının vaki zararının sigorta şirketince yapılan ödeme ile karşılandığını ve işbu davanın bu sebeple reddi gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Hasar ve servis dosyası ile davacıya ait aracın tramer kaydı celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
Mahkememizce alınan 16.02.2021 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle: Kazanın münhasıran sigortalı araç sürücüsü davalı …’in kusuru ile gerçekleştiği ve davacıya ait araçta ZMMS Genel Şartları Ek-1’deki esaslara göre 1.663,88-TL, objektif değer kaybı esasına göre ise 6.000-TL tutarında değer kaybı oluştuğu ve sigorta şirketince davadan önce 26.04.2018 tarihinde yapılan 1.621-TL tutarındaki ödemenin mahsubuna göre davacının bakiye zararının 4.379-TL olduğu mütala edilmiştir.
Davacı vekili bedel artırım dilekçesi ile; talep miktarını (6.000-TL – 1.621-TL) 4.379-TL’ye artırdıklarını bildirmiş ve bu tutarın kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Bilirkişi raporu ve bedel artırım dilekçesi davalılara usulünce tebliğ edilmiştir.
Dava, değer kaybından kaynaklı zararının tazmini istemine ilişkindir.
Dava dilekçesi ile, 25.09.2017 tarihli trafik kazası sebebiyle davacıya ait araçta oluşan değer kaybı zararının tazmini talep edilmiş, talep miktarı bedel artırım dilekçesi ile artırılmıştır. Davalı işleten ve sigorta şirketi vekili ise davanın reddini dilemişlerdir.
Husumet, davalı sigorta şirketine, zarara sebep olan aracın zorunlu trafik sigortacısı olması sebebiyle tevcih edilmiştir. Sigorta hukuku, 6102 sayılı TTK’nın 6. kitabı 1401 vd. maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise aynı yasanın 1483 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, TTK’da düzenlenen hususlardan olması nedeniyle uyuşmazlığın ticari dava olarak Asliye Ticaret Mahkemesi’nde çözüme kavuşturulması gerekir (Bkz: Yargıtay 17. HD.nin 14.10.2019 tarih ve 18839/9369 sayılı kararı). Buna göre, davalı işletenin görev dava şartı itirazı yerinde değildir.
6100 sayılı HMK’nın haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen 16. maddesine göre; “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” Bir dava için birden fazla (genel ve özel) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Eldeki davada, hem davacının yerleşim yeri hem de davaya konu kazanın gerçekleştiği yer İlkadım/Samsun olduğuna göre davanın mahkememizde ikame edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur; davalı sigorta şirketi vekilinin yetki itiraz yerinde değildir.
Davalı işletenin zamanaşımı def’ine gelince; 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin ilk iki fıkrasına göre, motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Somut olayda, kaza 30.10.2017 tarihinde gerçekleşmiş ve dava 02.12.2019 tarihinde ikame edilmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 15. fıkrasında, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımının duracağı ve hak düşürücü sürenin işlemeyeceği öngörülmüş olup, arabuluculuk bürosuna 21.10.2019 tarihinde başvurulmuş ve son tutanak 25.11.2019 tarihinde düzenlenmiştir. Zamanaşımının 36 gün süreyle durduğu anlaşıldığına göre, bu sürenin iki yıllık zamanaşımı süresinin son günü olan 30.10.2019 tarihine eklenmesi ve davanın en son 05.12.2019 tarihi mesai bitimine kadar ikame edilmesi gereklidir. Ayrıca, 6098 sayılı TBK’nın 154/1. maddesine göre, borçlunun kısmi ifada bulunması zamanaşımını kesen sebeplerden olduğu veçhile, davalı sigorta şirketi tarafından 26.04.2018 tarihinde kısmi ödeme yapılmış olmakla zamanaşımı kesilmiş ve 2 yıllık süre bu tarih itibariyle yeniden başlamıştır. Buna göre, 02.12.2019 tarihinde ikame edilen işbu dava süresinde açılmıştır ve davalı işletenin bu yöne ilişkin def’i yerinde değildir. Ayrıca, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmış olmasına göre, zamanaşımının dava edilmeyen kısım yönünden de dava tarihi itibariyle kesildiği değerlendirilmiş, davalı sigorta şirketi vekilinin bedel artırım dilekçesine konu miktar hakkındaki zamanaşımı def’i de yerinde görülmemiştir.
2918 sayılı KTK’nın 85. maddesine göre; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” Aynı yasanın 88. maddesinde ise “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi ile motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ayrıca birden fazla kişinin zararı tazminat ile yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir. 6098 sayılı TBK’nın 61 ve 62. maddeleri ile müteselsil sorumluluk esaslarına göre; birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Davacı vekili dava dilekçesinde davalıların müteselsil sorumluluğuna dayanmış olup, davacının kazada kusursuz olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, davalı işletenin husumet itirazı yerinde değildir.
2918 sayılı KTK’nın “Maddi ve Manevi Tazminat” başlıklı 90. maddesi, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında TBK’nın haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklinde olup, maddede italik olarak yazılı kısımların, Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2019/40 Esas ve 2020/40 sayılı kararı ile Anayasaya aykırı olduklarına karar verilmiştir. Buna göre ve kararın gerekçesinde belirtildiği üzere, Genel Şartlar’ın, tazminat sorumluluğu ve kapsamının belirlenmesine ilişkin TBK’daki genel esaslara aykırı olan ilgili hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Trafik kazalarından kaynaklı değer kayıplarına ilişkin tazminat kapsamının ne olduğu konusunda TBK’daki genel hükümlerde bir açıklık yoktur. Bu konuda, Yargıtay’ın müstakar hale gelmiş içtihatları bulunmakta olup, yüksek yargı kararlarında değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki fark olarak tanımlanmış ve araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki farkın göz önüne alınması gerektiği yerleşik hale gelmiştir.
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ve yürürlük tarihinden sonra akdedilen sözleşmelere uygulanacağı öngörülen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “kapsama giren teminat türleri” başlıklı A.5 maddesinde “değer kaybı”, maddi zararlar teminatı içerisinde düzenlenmiş, sigortalının sorumlu olduğu araç kazalarında değer kaybının, ilgili branşta ruhsat sahibi sigorta eksperleri tarafından tespit edileceğine ve değer kaybının tespitinin bu Genel Şart ekinde yer alan esaslara göre yapılacağına işaret edilmiş, değer kaybının ne şekilde hesaplanacağı ifade edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda işaret edilen iptal kararına kadar gerek ilk derece ve gerekse istinaf mahkemeleri, değer kaybının ne şekilde hesaplanacağının poliçe tarihine göre belirlenmesi ve zararın 01.06.2015 tarihinden önce düzenlenen poliçeler için “objektif değer kaybı” esasına, sonrasında düzenlenen poliçeler için ise Genel Şartlar’a göre tayin edilmesi gerektiği yönünde kararlar vermiş ve bu kararlarda görülmüştür ki Genel Şartlar ekindeki esaslara göre belirlenen tazminat tutarı zarara uğrayanın gerçek zararının çok altında tespit edilmekte, zarara uğrayanın gerçek zararı karşılanamamaktadır. Buna göre, Genel Şartlar ekindeki esaslara göre hesaplanan tazminat tutarı, genel hükümlere göre tayin edilecek objektif değer kaybı esasına göre belirlenen tutarın çok altında kalmaktadır ve Genel Şartlar’daki bu yöne ilişkin düzenlemelerin tam tazmin ilkesi ile örtüşmeyip genel hükümlere aykırı olduğundan uygulanması mümkün değildir.
Bu sebeplerle, ZMMS Genel Şartları Ek-1’deki esasların somut olayda uygulanamayacağı ve değer kaybının objektif değer kaybı esasına göre belirlenmesi gerektiği değerlendirilmiş, hal böyle olunca davacıya ait aracın kaza tarihindeki 2. el piyasa değeri ile kazadan sonraki 2.el piyasa değeri arasındaki farkın (6.000-TL) davacının gerçek zararı olduğu kabul edilmiştir. Davadan önce davalı sigorta şirketince yapılan ödemenin mahsubuna göre, davacının bakiye zararının (6.000-TL – 1.621-TL) 4.379-TL olduğu değerlendirilmiş ve sonuca gidilmiştir. Davalı sigorta şirketinin, kendi sigortalısını kusurlu görerek ödeme yaptığı nazara alınıp, raporun kusura ilişkin kısmının B bendi yerindeki tespitlerin dosya kapsamına uygun düştüğü değerlendirilmiş, kazanın işletenin kusuru ile gerçekleştiği kabul edilmiştir.
Bu sebeplerle, davanın kabulüne karar verilmiş, davalı sigorta şirketine 12.04.2018 tarihinde müracaat edildiği ve sigorta şirketinin bu tarihten 8 iş günü sonrasına tekabül eden 25.04.2018 tarihinde temerrüte düştüğü kabul edilmiş, sigortalı aracın hususi olduğu nazara alınarak sigorta şirketi yönünden bu tarihten ve davalı işleten yönünden ise kaza tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE; 4.379-TL’nin davalı … yönünden kaza (30.10.2017) ve davalı sigorta şirketi yönünden 25.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 299,12-TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan toplam 1.189,80-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı davayı vekil marifetiyle takip ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜY’ye göre belirlenen 4.080-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320-TL arabulucuk ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda, 6100 sayılı HMK’nın 341/2. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi, anlatıldı.

31/05/2021
Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır
5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 5’inci maddesi kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.