Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/375 E. 2021/348 K. 14.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/375 Esas – 2021/348
/// TÜRK MİLLETİ ADINA ///

T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/375 Esas
KARAR NO : 2021/348

HAKİM :

KATİP :

DAVACI : …
VEKİLLERİ :
DAVALILAR : 1- …
2- .
3- … –
VEKİLLERİ :

DAVA : Alacak (Vade Farkından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/06/2019
KARAR TARİHİ : 14/06/2021
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 06/07/2021

Mahkememizde görülen Alacak davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle: Taraflar arasında …’nin mekanik ve elektrik işlerinin yapımı konusunda bir eser sözleşmesi bulunduğunu ve davacının sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirip işi eksiksiz şekilde davalılara teslim ettiğini, ancak davalıların ücret ödeme yükümlülüğünü vadesinde yerine getirmediğini ve bu sebeple davacının vade farkı alacağının oluştuğunu, alacağın bir kısmının 13 adet vade farkı faturasına bağlanıp faturaların davalılara gönderildiğini ve faturaların davalıların da ticari defterlerine kaydedilmesi suretiyle taraflar arasında bu yönde bir teamül oluştuğunu, ancak davalıların teamüle ve 20.11.2018 tarihli ihtarnameye rağmen vade farkı ödemeye yanaşmadığını, toplam vade farkı alacağının tahkikat ile ortaya çıkacağını beyanla, fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 20.000-TL vade farkı alacağının 26.11.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalılardan tahsilini dava etmiştir.
Davalılar vekili CEVAP dilekçesi ile özetle: İşbu davaya konu taleplerin Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/374 Esas sayılı dava dosyasına da konu edildiğini ve buna göre derdestlik durumunun oluştuğunu, taraflar arasındaki sözleşmeye göre işbu davanın hakeme başvurulmadan açılamayacağını, davalıların yerleşim yerleri Bafra olup davanın Bafra Mahkemelerinde açılması gerektiğini, taleplerin zamanaşımına uğradığını, vade farkı isteminin yasal dayanağının bulunmadığını ve bu yöndeki talebin haksız olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce alınan 21.01.2020 tarihli rapor, özetle: Tarafların 2018 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve açılış-kapanış tasdiklerinin yapıldığı, 05.06.2018-16.07.2018 tarihleri arasında düzenlenen 13 adet vade farkı faturasının her iki tarafın ticari defterinde kayıtlı olduğu ancak davalıların bu faturalara istinaden herhangi bir ödeme yapmadığı mütala edilmiştir.
Davacının itirazları üzerine alınan 07.07.2020 tarihli ek raporda özetle: Tarafların 2014 ilâ 2018 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve açılış-kapanış tasdiklerinin yapıldığı, 13 adet vade farkı faturası dışında başkaca bir vade farkı faturası bulunmadığı, davalıların vade farkı olarak herhangi bir ödeme yapmadığı, davalılarca yapılan ödemelerin çoğu defa sözleşmede öngörülen sürelerden sonra gerçekleştiği, davalıların 3.892,36-TL tutarındaki vade farkı faturasından sonra 600.000-TL tutarında ödeme yaptığı ancak bu ödemenin vade farkı faturası için değil, vade farkı faturasından önceki 711.235,48-TL tutarındaki borca karşılık yapıldığı mütala edilmiştir.
Davacı vekilinin ısrarlı itirazları üzerine başka bir bilirkişiden alınan 06.03.2021 tarihli raporda, özetle: Davalı defterinde kayıtlı fatura tarihlerinin sözleşmede belirtilen vadelere uygun olmadığı, üzerine vade açıklaması yazılı faturalarda el yazısı ile aylık %5 vade farkı uygulanacağının yazılı olduğu, ancak taraflar arasındaki sözleşmede vade farkı uygulanacağına dair bir hüküm bulunmadığı, davalıların defterinde 13 adet vade farkı faturası kayıtlı olduğu, ilk vade farkı faturası düzenlendiği 05.06.2018 tarihi itibariyle davalıların borç bakiyesinin 711.235,48-TL olduğu ve 600.000-TL tutarında ödemenin vade farkı faturalarını kapsamadığı, taraflar arasında vade farkına ilişkin teamül oluşmadığı mütala edilmiştir.
Dava, vade farkından kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
Burada öncelikle davalılar vekilinin dava şartı itirazları ve akabinde yetki ilk itirazı ile zamanaşımı def’i incelenecek, akabinde davanın esasına yönelik değerlendirmelerde bulunulacaktır.
Mahkememizin 2019/374 Esas sayılı dava dosyasında davanın tarafları aynı ise de dava konusu, yapılan iş karşılığında düzenlenen ancak ödenmeyen fatura bedellerinin tahsili istemi ile başlatılan takibe itirazın iptali davasıdır. Eldeki davada ise, vade farkından kaynaklı alacak isteminde bulunulmaktadır. Buna göre, derdestlik dava şartı itirazı yerinde değildir.
Taraflar arasındaki sözleşmede tahkim şartı öngörülmemiş olup, davalı yanın sözleşmenin niteliğine göre öncelikle tahkime gidilmesi yönündeki itirazı yersizdir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin “ihtilafların halli” başlıklı 18. maddesinde, sözleşmenin tatbikinden doğacak her türlü ihtilafın Samsun mahkemeleri ve icra dairelerinde çözüme kavuşturulacağı öngörülmüş olup, tarafların tacir ve yetki kaydının geçerli olmasına göre, davanın mahkememizde ikame edilmesinde bir usulsüzlük yoktur. Davalı yanın yetki ilk itirazı yerinde değildir.
6098 sayılı TBK’nun beş yıllık zamanaşımını düzenleyen 147. maddenin 6. bendinde, yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacakların de beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu öngörülmüş olup, eldeki davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı görülmektedir. Buna göre davalı yanın zamanaşımı def’i reddedilmelidir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 1/1 sayılı kararında da belirtildiği üzere, vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme ya da teamül haline gelmiş fiili bir uygulamanın mevcudiyetinin kanıtlanması gerekir. Teamülün mevcut olduğunun kabulü için de en az iki ya da daha fazla vade farkı faturasının ticari defterlerde kayıtlı olmaktan öte davalı tarafça itirazsız ödenmiş olması gerekir.
Vade farkı alacağını ihtiva eden bir faturanın düzenlenip muhtabına tebliğ edilmesi ve bu faturaya süresinde itiraz edilmemiş olması, yukarıda belirtilen şartların gerçekleşmemesi halinde tek başına vade farkı istenebilmesi için yeterli değildir (Bkz: Yargıtay 19. HD.nin 25/10/2017 tarih ve 13496/7273 sayılı kararı). Taraflar arasında sadece geçerli bir sözleşme ilişkisi varken, faturalara vade farkı ödeneceğine ilişkin kayıt eklenmesi veya hüküm konulması ve karşı tarafın faturalara 8 gün içerisinde itiraz etmemesi halinde, bu durum sadece zorunlu / olağan fatura içeriğinin kesinleşmesi sonucunu doğurur; bu içeriğe dahil olmayan vade farkının kabul edildiği ve istenebileceği sonucunu doğurmaz. Dolayısıyla, bu durumda TTK’nun 21/3. maddesindeki karine uygulama alanı bulmaz (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 01/06/2015 tarih ve 7976/4126 sayılı kararı). Vade farkı uygulanacağı hususu faturalarda yazılı ve faturalar davalının ticari defterinde kayıtlı olsa bile, bu durum taraflar arasında vade farkı konusunda teamül oluştuğu şeklinde değerlendirilemez (Bkz: Yargıtay 19. HD.nin 01/02/2018 tarih ve 15270/329 sayılı kararı).
Eldeki davada, taraflar arasındaki sözleşmede, vade farkına ilişkin bir hüküm yoktur. Davacı tarafından düzenlenmiş 13 adet vade farkı faturası davalı yanın ticari defterinde kayıtlı ise de bu faturalara istinaden ödeme yapıldığı ispat edilememiştir. Davacı vekili, 05.06.2018 tarihli vade farkı faturasından sonra yapılan 600.000-TL tutarındaki ödemenin vade farkı faturası için yapıldığını ve bu sebeple taraflar arasında vade farkına ilişkin teamül oluştuğunu ileri sürmüş ise de, davalı yanın anılan tarih itibariyle borç bakiyesi 711.235,48-TL olup, yapılan ödemenin 6098 sayılı TBK’nun 102. maddesi uyarınca bu borç için yapıldığının kabulü gerekir. Ayrıca, fatura bedellerinin bazısı sözleşmede öngörülen vadeden sonra ödenmiş ve bir kısım faturalara el yazısı ile aylık %5 vade farkı uygulanacağı yazılmış ise de, yukarıda işaret edildiği üzere faturalara vade farkı ödeneceğine ilişkin kayıt eklenmesi veya hüküm konulması ve karşı tarafın faturalara 8 gün içerisinde itiraz etmemesi sadece zorunlu / olağan fatura içeriğinin kesinleşmesi sonucunu doğurur; buradan fatura içeriğine dahil olmayan vade farkının kabul edildiği ve istenebileceği sonucuna ulaşılamaz.
Bu sebeplerle, taraflar arasında vade farkı ödeneceğine dair teamül oluşmadığı değerlendirilmiş, vadesinde ödenmeyen fatura bedelleri hakkındaki vade farkı talebi reddedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile bakiye 282,25-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar davayı vekil marifetiyle takip ettiğinden karar tarihindeki AAÜT’ye göre belirlenen 4.080-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Zorunlu Arabulucuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320-TL arabulucuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,

6-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Samsun BAM’da istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi, anlatıldı. 14/06/2021Katip 156883
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 5’inci maddesi kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.