Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/810 E. 2019/381 K. 17.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/810 Esas – 2019/381
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/810
KARAR NO : 2019/381

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 02/09/2015
KARAR TARİHİ : 17/04/2019
KARAR YAZIM T.: 26/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize verdiği 02/09/2015 tarihli dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin 23/01/2014 tarihinde dava dışı …’nın davalı bankadan kullandığı 43.750,00 TL krediye kefil olduğunu, iş bu kredinin 19/03/2015 tarihinde asıl borçlu tarafından tamamının ödenerek kapatıldığını, müvekkili tarafından da aynı tarihte davalı bankaya noter aracılığıyla ihtarname ile kefillikten istifa ettiğini bildirdiğini ve söz konusu ihtarnamenin davalı bankaya 23/03/2015 tarihinde tebliğ edildiğini, hal böyle olmakla beraber davalı bankanın dava dışı …’nın aynı tarihte 30.000,00 TL kredi kullandırdığını ve müvekkilini de bu şekilde iş bu krediye de kefil yapmaya çalıştığını, müvekkilinin iş bu ikinci kredi nedeniyle icra tehdidi altında davalı bankaya 29.565,00 TL ödeme yaptığını, oysaki müvekkilinin kefaletinin dava dışı …’nın kullandığı ilk krediye yönelik olduğunu ve kredinin ödenmesi ile de kefaletinin sona erdiğini, ikinci kredi nedeniyle her hangi bir sorumluluğunun olmadığını belirterek davalıya borçlu olmadığının tespiti ile ödediği 29.565,00 TL’nin tarafına iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 09/11/2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle;davacı tarafın dilekçesinde menfi tespit istemli olarak davasını ikame ettiğini bildirdiğini ancak netice ve talep kısmında alacak talep ettiğini, bu halde davanın konusunun belli olmadığını, davanın konusu istirdata dayanıyor ise görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davalının kefaletinin sona ermediğini, davacının kefaletten vazgeçmesine ilişkin ihtarnamenin dava dışı …’ya 30.000,00 TL kredi kullandırıldıktan sonra ulaştığını, öncesinde taraflarına tebliğ edilmiş herhangi bir bildirim olmadığını, bu itibarla kullandırılan krediden davacının kefil olarak sorumlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 16/10/2015 tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle;borcun kaynağının genel kredi sözleşmesi olduğunu, ticari kredi niteliğindeki genel kredi sözleşmesinden doğan uyuşmazlığın ticari dava vasfında olduğunu dolayısıyla Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğunu, taleplerinin haksız olarak kendilerinden alınan paranın iadesi ve borçlu olmadıklarının tespiti olduğunu, söz konusu kredide müvekkilinin müteselsil kefil alındığını, fakat müvekkilinin evli ve eşinin rızasının başka bir şubeden ve sonra alındığını, kefalet sözleşmesi doğduktan sonra alınmış olan muvafakatin bir geçerliliğinin söz konusu olmadığını, davalının cevap dilekçesinde kendilerine herhangi bir ihtar gelmediği yönündeki beyanın gerçeği yansıtmadığını ihtarnamenin 23/03/2015 tarihinde banka şubesine tebliğ edildiğini beyanla dava dilekçesini tekrar etmiştir.
Mahkememizin 2015/779 Esas 2016/527 Karar sayılı ilamıyla görevsizlik kararı verilmiş, Tüketici Mahkemesi’nin 2016/437 Esasına kayıt olmuş, 1. Tüketici Mahkemesi’nin 2016/437 Esas 2017/249 Karar sayılı ilamıyla görevsizlik kararı üzerine Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 2017/1225 Esas 2018/22 Karar sayılı ilamıyla yargı yeri olarak Mahkememiz belirlenmiş olmakla yukarıdaki esasa kayıt olmuştur.
Toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi:
Davacı vekili dava dilekçesi ekinde GKS örneğini, ihtarname örneğini, ödeme dekontu örneğini, emsal Yargıtay kararı, davacının icra tehdidi altında satmak zorunda kaldığı aracın satış sözleşmesini ibraz etmiştir.
Davalı bankadan 23/01/2014 tarihinde asıl borçlusu … – … ve müşterek borçlu müteselsil kefili … olan krediye ilişkin, imzalanan kredi sözleşmelerinin ve iş bu sözleşmeler nedeniyle kullandırılan kredilere ilişkin hesap hareketlerini gösterir hesap ekstrelerini ve dekontlarını, hesabın kat’ına ilişkin ihtarname ile iş bu ihtarnameninin davalılara tebliğine ilişkin evrakların, geri ödeme planı, krediye ilişkin ödeme dekontları, eş rızasına ilişkin belge, davacı tarafından davalı bankaya gönderilen istifaname ile faiz genelgelerinin örnekleri celp edilmiştir.
25/04/2016 tarihinde bilirkişi raporu alınmış, raporda 23/03/2015 tarihli 43.750,00 TL bedelli tüketici kredisinden de kefil sıfatı ile sorumluluğa gidilemeyecek olmasına karşın, iş bu krediye istinaden, kefil sıfatı ile 21/07/2015 tarihinde bankaya yaptığı 29.565,00 TL ödemenin sebepsiz zenginleşmeye neden olduğu gerekçesi ile ödemenin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davacıya iadesinin gerektiği tespit edilmiş, rapor taraflara tebliğ edilmiştir.
17/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda ise davacının kefalet sorumluluğu bulunmadığı 23/05/2015 tarihli kredi nedeniyle kefil sıfatıyla davalı bankaya yaptığı 29.565,00 TL’nin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan talep etmekte haklı olduğu tespit edilmiş, rapor taraflara tebliğ edilmiş, davacı vekili ve davalı vekili bilirkişi raporuna karşı ayrı ayrı beyan-itiraz dilekçesi ibraz etmiştir.
Mahkememiz 2018/50 Esas 2018/495 Karar sayılı dosyası 29/06/2018 tarihinde karara çıkmış olup, BAM 3. HD’nin 2018/1169 Esas 2018/1482 Karar sayılı ilamı ile kaldırılarak Mahkememiz yukarıdaki esasına kaydedilmiştir.
Samsun BAM 3. HD’nin 2018/1169 Esas 2018/1482 Karar sayılı ilamı doğrultusunda 21/01/2019 tarihli rapor alınmış, raporda davacının kefaletten TBK madde 599 hükmüne uygun olarak döndüğü, dolayısıyla 23/03/2015 tarihli kredi snedeni ile kefil sıfatı ile davalı bankaya yaptığı 29.565,00 TL bedeli ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte talep etmesinde hukuki yararının olduğu tespit edilmiş, rapor taraflara tebliğ edilmiş, davalı vekili rapora karşı beyan dilekçesi ibraz etmiştir.
Dava, kredi sözleşmesine dayanan menfi tespit talebine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamından, davalı banka ile dava dışı … arasında 23/01/2014 tarihli GKS’nin imzalandığı, davacının da bu sözleşmeye müteselsil kefil olduğu, sözleşme kapsamında dava dışı …’nın 43.150,00 TL kredi kullandığı, kredinin tamamının ödendiği, bunun üzerine davacının 19/03/2015 tarihinde kefillikten istifa ettiğine dair Samsun 3. Noterliği’nin 05955 yevmiye nolu istifanamesinin davacı bankaya gönderdiği, bankaya 23/03/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ise aynı tarihte dava dışı …’ya 30.000,00 TL tutarlı ikinci bir kredi kullandırdığı ve davacının da bu krediye kefil olduğunun bildirildiği, davacının bu kredi sebebiyle 21/07/2015 tarihinde 29.565,00 TL ödeme yaptığı, dava konusu krediden önce kefillikten istifa etmesi sebebiyle borçlu olmadığının tespiti ve ödediği bedelin istirdatını talep ettiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki ihtilaf dava dışı … ile davalı banka arasında yapılan GKS’ne kefil olan davacının çekilen ilk kredi ödendikten sonra kefillikten istifa etmesi sebebiyle dava dışı …’ya kullandırılan 30.000,00 TL ikinci krediden kefil olarak sorumlu olup olmadığı, yani kefaletinin sona erip ermediği noktasında toplanmaktadır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucu 2018/50 Esas 2018/495 Karar sayılı ilam ile davanın kabulüne karar verilmiş, davacı vekilinin İstinaf yasa yoluna başvurması üzerine Samsun BAM 3 HD 2018/1169 Esas 2018/1482 Karar sayılı ilamıyla ve özetle; “dosyada mevcut 17.05.2018 tarihli bilirkişi raporunda, kullandırılan kredilerin niteliğinin cari hesap şeklinde işleyen rotatif (dönerli) krediler olmadığı, aksine belli vade ve taksitleri içeren ödünç (karz) niteliğinde krediler olduğu belirtildikten sonra, 6098 sayılı TBK’nın 599.maddesinde düzenlenen kefaletten dönmenin gelecekte doğacak bir borç yönünden söz konusu olabileceği, gelecekte doğacak borca kefaletin, bankacılık uygulamasında özellikle cari hesap şeklinde işleyen banka kredilerinde kendini gösterdiği değerlendirmesi ile bu değerlendirme ile çelişir şekilde davacının kefaletten dönmesinin geçerli olduğu yönünde görüş bildirmiş olması karşısında, mahkemece bahsi geçen bilirkişi raporundaki değerlendirmeye itibar edilerek davanın kabul edilmiş olması doğru görülmemiş, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, mahkemece oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetinden banka kayıtları üzerinde de inceleme yetkisi verilmek suretiyle kullandırılan kredilerin niteliği ve davacının kefillikten dönme iradesinin geçerli kabul edilip edilemeyeceği konusunda bilirkişi incelemesi yapılarak düzenlenecek rapor doğrultusunda oluşacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, çelişkili bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmediğinden dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiğine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yeniden esasa kayıt edilmiştir.
Yeniden yapılan yargılamada bu kez SPK uzmanı/bankacı bilirkişi …’dan 21/01/2019 tarihli rapor alınmış, bu rapora karşı da davalı vekili verilen yasal süreden sonra 11/03/2019 tarihli dilekçesi ile itiraz etmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme 23/01/2014 tarihli olup, davada 6098 sayılı TBK’nun kefalete ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 32. maddesi ile TBK 598. maddesine göre kefaletin süreli olmayan kefalet olduğu görülmektedir. TBK’nun 599. maddesine göre gelecekte bir borca kefalette borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulursa veya mali durumun kefilin iyi niyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa kefil alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak borç doğmadığı sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir. Bu maddede belirtilen gelecekte doğacak borca kefalet bankacılık uygulamasında cari hesap şeklinde işleyen banka kredilerinde kendini göstermektedir. Borçlu ile banka arasında cari hesap şeklinde yürüyen bir borç ilişkisi bulunduğunda kredi borcunun herhangi bir tarihte sıfırlanmış olması tek başına kredi sözleşmesini sona erdiren bir neden olarak kabul edilemeyeceği için kredi hesabı sıfırlandıktan sonra aynı cari hesaptan yeni bir kredi kullandırılması yeni bir borç ilişkisi olarak nitelendirilemez. Buna göre TBK 599. maddede düzenlenen kefaletten dönme hükümlerinin uygulanabilmesi için ortada sürekli borç doğuran bir cari hesap ilişkisinin bulunmaması gerekir yani taraflar arasında cari hesap şeklinde işleyen bir kredi ilişkisi yoksa kefillikten dönme imkanı mevcuttur.
Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucu alınan gerek 25/04/2017 tarihli, gerek 21/01/2019 tarihli bilirkişi raporlarından gerekse 17/05/2018 tarihli bilirkişi raporundan, 23/03/2015 tarihli kredi yönünden cari hesap şeklinde yürüyen bir borç ilişkisinin söz konusu olmadığı bu nedenle dava dışı asıl borçluya kullandırılan 23/01/2014 tarihli kredinin kapatılmasından sonra kullandırılan 23/03/2015 tarihli kredinin yeni bir borç ilişkisi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Dava konusu 23/03/2015 tarihli kredinin yeni bir kredi niteliğinde olması yani cari hesap şeklinde işleyen bir kredi ilişkisinin bulunmaması, yeni bir borç ilişkisi niteliğinde olması, kefilin 23/01/2014 tarihli “asıl borçlunun doğmuş ve doğacak tüm borçlarına kefil olduğunu bildirdiği” GKS uyarınca banka tarafından 23/03/2015 tarihli kredi yönünden de kefilinin bulunduğunun iddia edilmesi, 23/01/2014 tarihli GKS uyarınca davacı kefilin kendisinin kefaletten kurtulma imkanı veren TBK 599 ve 601 maddelerinden yararlanma hakkından feragatinin bulunmaması nedeniyle davacının kefillikten dönme hakkının bulunduğu, davacının da 19/03/2015 tarihli iddianame ile yazılı bildirimde bulunarak kefillikten vazgeçme iradesini ortaya koyduğu buna göre kefillikten döndüğünün kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davalı banka tarafından kefillikten vazgeçildiğine ilişkin istifanamenin kredinin kullandırılmasından sonra ulaştığı iddia edilmiş olup, gerçekten davacı tarafından gönderilen Samsun 3. Noterliği’ne ait 19/03/2015 tarihli iddianame davalı bankaya 23/03/2015 tarihinde ulaşmış, kredide aynı tarihte kullandırılmıştır. Ancak davalı banka tarafından kullandırılan kredinin saat itibarı ile ihtarnamenin tebliğinden önce olduğuna dair dosyaya herhangi bir delil sunulmamış olup, bu hususun ispatı davalı tarafa aittir. Öte yandan davacı 19/03/2015 tarihli istifaname ile kefillikten vazgeçtiğine ilişkin iradesini de ortaya koymuştur. Dava konusu kredinin ilk ödemesinin 23/04/2015 tarihli olması da değerlendirildiğinde davalı bankanın bu beyanlarına itibar edilmemiştir.
Mahkememizce Samsun BAM 3 HD’nin kaldırma kararından sonra alınan yeni bilirkişi raporu da önceki bilirkişi raporları gibi aynı sonuca ulaştığı görülmüş, esasen Mahkememizin önceki kararına dayanak yaptığı 17/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda bir çelişkinin bulunmadığı, bu raporda da kredinin cari hesap şeklinde işleyen bir kredi olmadığının bildirildiği tespit edilmiştir.
Davacının, dava dilekçesine ekli dekonttan 23/03/2015 tarihinde dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredi sebebiyle 29.565,00 TL ödeme yaptığı sabit olup, bu konuda bir uyuşmazlıkta bulunmamaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere davacının kefilliği sona erdiğinden ödenen bedelinde davalıdan tahsili mümkün olup, davacı tarafından ödendiği anlaşılan 29.565,00 TL’nin ödeme tarihi olan 21/07/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar vermek gerekmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM;Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın KABULÜNE,
1-Davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine,
2-29.565,00 T’nin 21/07/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 1.514,69 TL harçtan peşin alınan 504,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.514,69 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına.
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 3.548,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine.
5-Davacı tarafça yapılan başlangıçta ödenen 504,90 TL toplam harç, 485,00 TL posta masrafı ve 1.150,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.139,90 TL yargılama giderinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine.
6-Davalı tarafından yapıla yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına.
7-Kararın talep halinde Yazı İşleri Müdürü tarafından taraflara tebliğine.
8-Kullanılmayan gider avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine.
Dair, karar taraf vekillerinin yüzünde tebliğden itibaren iki hafta içinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça anlatıldı, usulen tefhim edildi.17/04/2019

Katip

Hakim