Emsal Mahkeme Kararı Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/687 E. 2021/288 K. 17.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/687 Esas – 2021/288
/// TÜRK MİLLETİ ADINA ///

T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALI :
VEKİLLERİ : Av.
Av.

DAVA : Menfi Tespit (Kooperatif – Huzur Hakkı Alacağından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/10/2018
KARAR TARİHİ : 17/05/2021
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 02/06/2021

Mahkememizde görülen Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili DAVA dilekçesi ile özetle: Samsun İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasından müvekkili davacı aleyhine 46 aylık maaş alacağına karşılık 75.000-TL ile 47 aylık huzur hakkı alacağına karşılık 55.000-TL toplamı 130.000-TL üzerinden ilamsız icra yolu ile takibe girişildiğini, ancak davacı ile davalı arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını, kooperatifin diğer ortakları gibi sahip olduğu araçlar ile taşıma işi yapan davalının aynı zamanda kooperatif yönetim kurulu üyesi olduğunu, fakat YK üyelerine huzur hakkı ödeneceğine dair GK kararı ya da bilançoda bu yönde ayrılmış bir pay bulunmadığını, ne ücret ne de huzur hakkı talep edebileceğini beyanla, icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve davanın kabulü ile Samsun İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasında davalıya borçlu olunmadığının tespitini, davalının tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili CEVAP dilekçesi ile özetle: Kooperatif tarafından Samsun 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nde açılan … Esas sayılı dosyada bizzat davacı tarafından dosyaya mübrez ücret bordrolarından davalının kooperatif çalışanı olduğunun anlaşıldığını, davalının gerçekten de 2014-2018 yılları arasında davacı kooperatifte sevkıyat görevlisi olarak çalıştığını, aynı zamanda davacı kooperatifin yönetim kurulu üyesi olduğunu, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödeneceğine dair GK kararları bulunduğunu ve davalı dışındaki yönetim kurulu üyelerine ödeme yapıldığını, nitekim bu hususların tahkikat aşamasında açığa çıkacağını beyanla, davanın reddini ve davacının tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
Samsun İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş olup, incelenmesinden: Takip alacaklısı davalı tarafından takip borçlusu kooperatif aleyhine, 46 aylık maaş alacağı açıklaması ile 75.000-TL ve 47 aylık huzur hakkı alacağı açıklaması ile 55.000-TL olmak üzere toplam 130.000-TL üzerinden ilamsız icra yolu ile takibe girişildiği ve alacağa %16,50 oranından az olmamak üzere avans faizi işletilmesi yönünde talepte bulunulduğu; kooperatifin ödeme emrinin usulsüz tebliğine ilişkin şikayetinin Samsun 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından kabul edildiği ve tebliğ tarihinin 19.09.2018 olarak belirlendiği, bu kararın takip alacaklısı … tarafından istinaf edildiği ancak istinaf talebinin Samsun BAM 4. HD.nin 27.03.2019 tarih ve … sayılı kararı ile esastan reddedildiği; takip borçlusu kooperatifin 20.09.2018 tarihli borca itiraz dilekçesinin süresinde kabul edilip, 30.04.2019 tarihli karar ile takibin durdurulduğu ve halihazırda duruyor olduğu, kooperatif tarafından şikayet davası süresince icra dairesine yatırılan tüm paranın 28.05.2019 tarihinde kooperatife iade edildiği ve icra dosyasında tutulan bir para olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin 12.10.2018 tarihli ara kararı ile, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne ve icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde tedbir uygulanmasına karar verilmiştir. Ancak, kooperatifin süresinde olduğu kabul edilen ödeme emrine itiraz dilekçesi üzerine takip durduğundan davacı kooperatif vekili pratikte bir hükmü kalmayan tedbir kararının kaldırılmasını ve teminatın iadesini talep etmiş, mahkememiz de 20.06.2019 tarihli ara karar ile tedbirin kaldırılmasına ve talep halinde teminatın iadesine karar vermiştir.
Kooperatif ana sözleşmesi ile karar defteri dahil bütün defterler celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
Mahkememizce alınan 11.11.2019 tarihli kök rapor ile 04.02.2020 tarihli ek raporda özetle: 2014 ilâ 2018 yıllarına ait kayıtlar üzerinde inceleme yapıldığı, kooperatif ana sözleşmesinin YK üyelerine verilecek ücret veya huzur hakkı başlıklı 34. maddesine göre YK başkan ve üyelerine verilecek ücret ya da huzur hakkı miktarının GK tarafından belirleneceği, 10.08.2015 ve 30.06.2016 tarihli GK’da YK üyelerine ücret veya huzur hakkı ödeneceğine dair bir karar alınmadığı, 2014 ve 2017 yılı GK’da ise YK için yıllık 55.000-TL huzur hakkı ödeneceğine dair karar alındığı ve YK 7 kişiden oluştuğu için her bir üyeye 2014 ve 2017 yılı için ayrı ayrı ve eşit miktarda Net 6.619,02-TL huzur hakkı ödenmesi gerektiği, bununla birlikte 2017 yılı defterinin açılış maddesi 31.12.2016 tarihli hesapların bakiyelerini gösterdiği veçhile bu maddede YK’ya önceki yıllarda tahakkuk ettirildiği halde ödenmemiş olan huzur hakkı tutarı bulunmadığı mütala edilmiştir.
Mahkememizce alınan son ek raporda özetle: Davalının, kooperatifte 08/2014 ilâ 06/2018 ayları arasındaki dönemde 47 ay boyunca YK üyesi olduğu ve YK üyeliğinin 30.06.2018 tarihli GK’da yeni YK üyelerinin seçilmesi ile sona erdiği, 2017 yılı defterinin açılış maddesi nazara alınıp önceki yıllardan kalma huzur hakkı alacağı bulunmadığının kabul edilmesi durumunda YK üyeliğinin sona erdiği tarih itibariyle huzur hakkı alacağının Net 6.619,02-TL olduğu mütala edilmiştir.
Bilirkişi raporları taraflara usulünce tebliğ edilmiştir.
Dava, huzur hakkı alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe karşı açılmış menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin, kooperatif ortağı ve aynı zamanda YK üyesi olan davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmekte, davalı vekili ise müvekkilinin hem maaş hem de huzur hakkı alacağı olduğunu ileri sürmektedir.
Davalının işçi-işveren ilişkisi kapsamında ileri sürdüğü 46 aylık maaş alacağına ilişkin takibe karşı açılan menfi tespit davası işbu dava dosyasından tefrik edilerek mahkememiz esasının 2019/118 sırasına kaydedilmiş ve bu konudaki dava hakkında 08.03.2019 tarihinde görevsizlik kararı verilmiştir. Eldeki davaya, davalının 47 aylık huzur hakkı alacağına ilişkin takibe karşı açılan menfi tespit davası olarak devam edilmiş ve bu yönde tahkikat yürütülmüştür.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 56/son maddesinde, “Genel kurulca belirlenen aylık ücret, huzur hakkı, risturn ve yolluk dışında hiçbir ad altında başkaca ödeme yapılamaz.” hükmüne yer verilmiş olup, bu hüküm başkaca ödeme yapma yasağı ile ilgilidir. Yoksa, huzur hakkı ya da aylık ücretin GK’da mutlaka karar altına alınması, karar alınmamışsa yöneticinin bu alacakları hak edemeyeceği anlamına gelen bir hüküm değildir. Davacı kooperatif anasözleşmesinin 34. maddesinde, yönetim kurulu başkan ve üyelerine ücret veya huzur hakkı verileceği, verilecek ücret veya huzur hakkı miktarının GK tarafından belirleneceği ve ücretin aydan aya bordro ile ödeneceği, gelir vergisi hükümlerinin saklı olduğu ve ücretin net olarak ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Burada önem arz eden, YK üyesinin ücret istemediğine yönelik iradesini açıkça ortaya koyup koymadığıdır (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 07.12.2015 tarih ve 3147/7952 sayılı kararı). YK üyesinin böyle bir iradesi bulunmadıkça, Anayasa’ya göre angarya yasak olduğundan ve huzur hakkı verilen bir emeğin karşılığı olduğundan, YK üyesinin huzur hakkı alacağının doğduğunun ilke olarak kabulü ve GK’da kararlaştırılmamış olsa bile huzur hakkı olarak münasip bir ücretin kooperatifin başka yöneticileri ile ilgili uygulaması da gözetilerek belirlenip ödenmesi gerekir (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 15.11.2011 tarih ve 843/1735 sayılı kararı). Bir GK’da ödenmesi kararlaştırılan aylık ücretin sonraki GK’larda açıkça kaldırılmadığı ve değiştirilmediği sürece ödenmesi gerekir (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 07.10.2013 tarih ve 4579/6126 sayılı kararı). Kişi, YK üyesi olarak seçilmiş olmakla ücrete hak kazanır, ücretin ödenmesi için toplantıya katılma zorunluluğu dahi yoktur (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 28.02.2012 tarih ve 3556/1462 sayılı kararı).
Somut olayda; davalının 30.04.2014 tarihli GK kararı ile YK üyesi olduğu ve 30.06.2018 tarihli GK’da yeni YK üyeleri seçilmesiyle YK üyeliğinin sona erdiği, 08/2014 ilâ 06/2018 ayları arasındaki 47 aylık huzur hakkı alacağını talep ettiği görülmektedir.
30.04.2014 tarihli GK’da gündemin 8. maddesinde ve dahi 20.06.2017 tarihli GK’da gündemin 5. maddesinde YK üyelerine yıllık 55.000-TL huzur hakkı ödeneceği kararlaştırılmış olup, davalı da YK üyesi olarak GK’ya katılmıştır. YK üyelerinden her birine ne miktarda ödeme yapılacağı belirlenmemiş ise de toplam 55.000-TL kararlaştırıldığından bu miktarın YK üye sayısına bölünmesi ve kooperatif ana sözleşmesinin 34. maddesi uyarınca hesaplanacak tutarın Net olarak (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 14.12.2010 tarih ve 1743/12901 sayılı kararı) tespit edilmesi gereklidir. Buna göre, hem 2014 hem de 2017 yılı için davalıya ödenmesi gerekli yıllık huzur hakkı bedeli 6.619,02-TL’dir. Bu tutarın ödendiğine dair dosyada kooperatif ana sözleşmesinin 34. maddesinde belirtildiği şekilde bir bordro bulunmamaktadır ve davacı vekilinin ödeme yönünde bir iddiası da yoktur.
2015 ve 2016 yılına ait huzur hakkı talebine gelince; 10.08.2015 ve 30.06.2016 tarihli GK’larda, YK üyelerine huzur hakkı ödeneceğine dair bir karar alınmış değil ise de huzur hakkı ödenmesi için GK kararına gerek yoktur (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 14.03.2016 tarih ve 5301/1575 sayılı kararı). 30.04.2014 tarihli GK’da ödemesi kararlaştırılan aylık ücretin 10.08.2015 ve 30.06.2016 tarihli GK’larda açıkça kaldırılmadığı ve değiştirilmediği anlaşıldığından ve ayrıca GK tarafından huzur hakkı ödenmemesi yönünde bir karar alınmadıkça veya YK üyesinin huzur hakkı istemediğine yönelik bir iradesi bulunmadıkça huzur hakkının ödenmesi gerektiğinden (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 19.11.2015 tarih ve 10397/7441 sayılı kararı), davalının bu yıllara ilişkin de huzur hakkı alacağının bulunduğu kabul edilmelidir. Bu döneme ilişkin huzur hakkı tutarı belirlenmediğinden, 2014 ve 2017 yılları için kararlaştırılan huzur hakkı tutarı gözetilmeli, 2015 ve 2016 yılına ait huzur hakkı tutarı da hakkaniyete ve dosya kapsamına uygun düştüğünden 55.000-TL olarak alınmalıdır. Buradan, hem 2015 hem de 2016 yılı için davalıya ödenmesi gerekli yıllık huzur hakkı tutarının Net 6.619,02-TL olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bilirkişi raporunda, 2017 yılı defterinin açılış maddesinin 31.12.2016 tarihli hesapların bakiyelerini gösterdiği ve bu maddede “YK üyeleri için önceki yıllardan tahakkuk ettirilmiş olduğu halde ödenmemiş huzur hakkı tutarı bulunmadığı” şeklinde bir açıklama olmadığı, bu durumun “önceki yıllara ait huzur hakkının ödenmiş kabul edildiği” şeklinde yorumlanması gerektiği ifade edilmiş ise de, 20.06.2017 tarihli GK’da “önceki yıllara ait tahakkuk eden huzur hakkı borçlarının ödendiği, buna ilişkin borç bulunmadığı” yönünde açık veya zımni bir karar alınmadığından ve davalının huzur hakkı talep etmediğine dair bir iradesi / kabulü de bulunmadığından bilirkişinin bu görüşüne iştirak edilmemiştir.
Bu sebeplerle, davalının 08/2014 ilâ 06/2018 ayları arasındaki 47 aylık süreye ilişkin toplam (4 x 6.619,02-TL) 26.476,08-TL huzur hakkı alacağı bulunduğu kabul edilmiş, fazlaya ilişkin takibin (55.000-TL – 26.476,08-TL = 28.523,92-TL) yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Davacının, takipteki faiz türü ve oranına yönelik bir itirazı olmadığından, faizin türü ve oranına mahkememizce müdahale edilmemiştir.
2004 sayılı İİK’nın 72/4. maddesi uyarınca, menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması durumunda, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. İşbu tazminata hükmedilmesi için takibin haksız olması tek başına yeterli olmayıp, ayrıca alacaklının kötüniyetli olması da gerekmektedir. Alacaklının kötüniyetli sayılabilmesi için de, takibin haksız olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği halde icra takibine girişmiş olması gerekir. Bu hususun ispat yükü de, davalı borçludadır. Somut olayda, huzur hakkı alacağının tahsili için başlatılan icra takibi, var olduğu düşünülen alacağın tahsili amacına yönelik olup, davalının icra takibinde kısmen haksız olduğu yargılama sonunda belirlenmiş ise de, icra takibinde haksızlık, icra takibinin salt bu nedenle kötüniyetle başlatıldığının kabulü için yeterli değildir ve takibin kötüniyetli olduğuna dair somut bir kanıt bulunmadığı değerlendirildiğinden (Bkz: Yargıtay 23. HD.nin 19.11.2015 tarih ve 10397/7441 sayılı kararı), davacının kötüniyet tazminatı talebi reddedilmiştir.
Menfi tespit davalarında, takip alacaklısı davalı yararına tazminata hükmedilebilmesi için, alacaklının borçluya karşı bir icra takibi yapmış olması ve borçlunun bu icra takibinin durdurulması veya icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı almış ve bu kararın infaz edilmiş olması gerekir. Somut olayda, mahkememizce 12.10.2018 tarihinde, icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu karar infaz edilmiş ise de, usulsüz tebligat hakkındaki şikayetin kabulü sebebiyle süresinde olduğu değerlendirilen ödeme emrine itiraz dilekçesi üzerine takip durmuş ve davacı kooperatif vekilinin tedbir kararının kaldırılması ve teminatın iadesi yönündeki talebi mahkememizin 20.06.2019 tarihli ara kararı ile kabul edilmiştir. Buna göre, alacaklının takibe devam edemiyor olmasının sebebi bu yöndeki tedbir kararı değil, itiraz üzerine takibin durmuş olmasıdır. Bu sebeplerle koşulları oluşmadığından davalının tazminat talebi de reddedilmiştir.
Son olarak, takibin işbu davanın ikamesinden sonra durmuş olmasına göre, davacının davaya devam etmekte hukuki yararının kalıp kalmadığına, başka bir deyişle duran takip hakkında menfi tespit davası açmakta hukuki yarar bulunup bulunmadığına da değinmekte yarar vardır. İlamsız icra yolu ile takipte ödeme emrine itiraz üzerine takip duruyor ise de, itiraz üzerine takibin durması sadece takip hukuku ile ilgili bir sonuç olup, kesin hükmün sonuçlarını doğurmaz. Bu itibarla borçlu, maddi hukuk anlamında, borcun bir an önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını istemek hakkına sahiptir ve böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yarar bulunduğu kabul edilir. Buna göre, hakkında başlatılan takibe itiraz eden kooperatifin, takip durmuş olsa da menfi tespit davasına devam etmekte hukuki yararı vardır (Bkz: Yargıtay 19. HD.nin 21.10.2013 tarih ve 11760/16319 sayılı kararı).
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE;
i-Davacının Samsun İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası kapsamında davalıya 28.523,92-TL borçlu olmadığının tespitine,
ii-Fazlaya dair istemin reddine,
2-Taraf vekillerinin tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 1.948,46-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 2.220,08-TL’den mahsubu ile bakiye 271,62-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından harç olarak ödenen 1.948,46-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan toplam 748,65-TL yargılama giderinden davanın kabul-ret oranına göre belirlenen 388,26-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan toplam 250-TL yargılama giderinden davanın kabul-ret oranına göre belirlenen 132,38-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı davayı vekil marifetiyle takip ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜY’ye göre belirlenen 4.278,58-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı davayı vekil marifetiyle takip ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜY’ye göre belirlenen 4.080-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer emsal mahkemeye verilecek bir dilekçe ile Samsun BAM’da istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi, okundu, anlatıldı. 17/05/2021

Katip
¸

Hakim
¸

5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 5’inci maddesi kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.